İçeriğe geç

Rübab-ı Şikeste ve Diğer Eserleri Kitap Alıntıları – Tevfik Fikret

Tevfik Fikret kitaplarından Rübab-ı Şikeste ve Diğer Eserleri kitap alıntıları sizlerle…

Rübab-ı Şikeste ve Diğer Eserleri Kitap Alıntıları

Kanun diyoruz, nerede o hayali tapı?
Verir zavallı memleket, verir ne varsa; malını,
vücudunu, hayatını, ümidini, hayâlini;
bütün ferâg-ı hâlini, olanca şevk-ı bâlini
hemen yutun, düşünmeyin haramını helâlini.
Yiyin efendiler, yiyin; bu han-ı iştihâ sizin;
doyunca, tıksınırca, patlayıncaya kadar yiyin!
Belki aldanmak bir hayat ihtiyacıdır?
Her şeyin önü de, sonu da bir hiç oluyor.
fakat ne uzak bir fikir:
geçici bir hayat içinde, sonsuz bir sevgi!..
şair değil ama ne kadar şairanesin!
yalan da olsa
içim doğru söyledin sanıyor
ben güzel bir mısra, sen de taze çiçekler
fakat senin aşkının hakikati gönlümün samimiliğinde
nasıl canlanır, ey ömrümün sığınağı, bak
bir sızı ta kalbimin içinde derin çukurlar açar
Heyhat!
İnsan melek olsaydı, cihan cennet olurdu.
Doğru at adımlarını,
düşün: bugünkü adımlar hazırlıyor yarını!
bugün senin fikir sağlığın hayatın selametidir!
bugün senin dinçliğin veya gevşekliğinle
gelecek günlerin durumu kararlaşacaktır
göz yumma güneşten, ne kadar nuru kararsa
sönmez ebedi, her gecenin gündüzü vardır.
Evet, sen delisin, hem mağrur
ve muzır bir delisin
Gör daima önünde evvel zaman masallarının
gökten ateş harikasını yere indiren kahramanını
Varsın bulunmasın bilecek adını, sanını.
Mâzî, o bir muallim, o bir pir, o bir peder
Bugünkü ben kim der ki o yirmi beş sene evvelki gölgeyim?
Yükseliş kültürsüz olmuyor.
nazlanmayı bırak da
gel dinleyelim gel,
ben şiirin ezgisini, sen de kuşların ahengini.
Karanlık: Her taraf, her şey karanlık hazin bir zulmet!
Ne diyordun bak: İnsanoğlu
Canlı bir leş, bir yürür pıhtı.
Salya yahut yalan kusan bir ağız;
Bir organizma ki, kan, irin yalnız.
Ümit ölür mü hiç?
Bence hayatın varlığını isbat eden hüzündür.
Yoksa, hayatın rengi uyku içinde anlaşılamaz.
Hayat ve aşkta sonsuzluğu tasarlamak,
bu bir hayaldir
Ruhunuz ne kadar nefret etse, iğrenir olsanız
bir müddet ayrılamaz oradan dikkatiniz, oradan dönmeye kudret bulamaz gözleriniz.
Fakat niçin bu şikayet, bu gizli gizli sitem?
ümit gibi kederler de beslenip büyürlerdi
Uyurken böyle çevrelenmiş gölgelerinde,
bütün alem uyuyorken böyle
sessiz-sedasız, benim gönül kuşum, bir cansıkıntısının sitemli elinde şaşkın şaşkın gezer;
fakat ben titrek bir ışığın
keder arkadaşıyım, durmadan ve faydasız,
biteviye beklerim, ümit içinde, karanlık
bir sabahın uğursuz doğuşunu
ah bilsem, götürdüğü iç çarpıntısı
hangi sevdalı kalbindir acaba!
Sanat nasıl bir kudrettir ki, büyüleyen dokunuşuyla taşlar canlanıyor
Sen bari anladın mı, sen ey huzur içindeki kalb,
Hep taşyürekliler, alemde neye şenlik ve sevinç içinde?
Vatan, çalışkan insanların omuzları üzerinde yükselir.
Gençler, vatanın bütün ümidi şimdi sizdedir.
Her şey sizin, vatan da sizin, her şeref sizin
İşte en sonra sen de eksildin,
sen de gittin; senin de arkandan
ağladım, ağladım; fakat insan
ağlamaktan da korkuyor miskin!
evet ben o neşeli rüyaya dargınım;
istemem, gülmesin o çehre bana,
o veremli ve istihzacı çehre,
onu gördükçe artıyor kederim.
Evet, hayal uğruna, hakikatlerden vazgeçerim
çünkü dertsiz yaşayan yok
buna biçare beşer katlanıyor!
zaman olur ki düşünmekten sakınırım
Zavallı! Olmayacak hayale aldandın
Hepimiz böyle yaşamaktayız, ne yazık,
yürüyen, canlı ölüler hâlinde!..
bu vefasız gecenin koynunda
sonuna kadar kalabilmek için gel, ısrar edelim
Bir vakitler gönül hayal ederdi
Belki aldanmak bir hayat ihtiyacıdır?..
Yaşamak, biraz da kendini sevmek değil midir?..
Gönlüm bu zulme razı olur muydu hiç, düşün
Seninle bağlılığımız, hoş bir anlaşma işte
Evet, niçin bu güzel yol sonunda bir uçurum!
O zaman kalbine ve fikrine ne gelse hep şiir olur
fakat heyhat,
ağlamaya değse hayat!..
Seni bulmak hayali mümkün olmasa yaşar mıyım, dersin?
Senin yerinde olaydım, hayır, severdim ben
Sen olmasan Yahut seni bir an görmesem,
bilir misin nolur?
Kim bilir belki de son sevda anımızdır,
hoş geçen her sevda anı, sürüp gidecek sanılır!..
Uğraş, didin, düşün, ara, bul, koş, atıl, bağır
Anlat o bağra hangi yılan zehridir akan?
Anlat ciğerlerin niçin yorgun?
Ey dinmez ruh, bana bu darbeyi vurdun da, sesimden şimdi bu kadar ürperiyor, titriyor musun?
Sen bak: Ümit yıldızları nasıl birer birer sönüyor
İşte, ben benim, sen de sen
Evlâd-ı beşer mahvederek mahvolacaktır
lt; lt; Her şey biter gt; gt; diyorlar
Evet; her çiçek solar,
her çehre bir hayalet olur,
mânâlı gülüşlere rastlar kederlenirim,
mânâlı sorularda her adımda bir durarak;
hayat boyutlarını böyle avare dolaşırım.
Kuruntular, özlemler ve emeller, aşklar;
sevgililer ki, hepsi de birer mezar süsü olmuş.
Varsın uçsun, bugün değilse yarın
O senindir, mükedder olma sakın.
Koşan elbet varır, düşen kalkar;
kara taşdan su damla damla akar,
birikir sonra bir gümüş göl olur;
arayan hakkı en sonunda bulur.
Bütün boşluk: Zemin boş, asumân boş, kalb ü vicdan boş;
Tutunmak isterim, bir nokta yok pîş-i hasarımda.
Bütün boşluk: Döner bir hiçî-i mühiş civarımda;
Döner beynim beraber; ihtiyarım, sanki bir serhoş,
Düşer, lagzîde-pâ, her sâha-i ümmîde bir kerre
Bu yalnızlık, bu bir gurbet ki benzer gurbet-i kabre
İnanmak işte bir âguş-i ruhanî o gurbette.
Karanlık: Her taraf, herşey karanlık, bir hazin yeldâ!
Karanlık: Fehm ü dâniş, akl ü istihraç hep muzlim;
Bütün ruhumda müz’ic bir cemâdiyyet olur nâim,
Kesafetten ibaret bir tecellî arzeder eşyâ,
Hakikat zahir olmaz dîde-i idrâke bir zerre
Bu vehm-âlûd bir zulmet ki benzer zulmet-i kabre;
İnanmak İşte bir şeh-râh-ı nûrânî o zulmette.

(Bütün boşluk: yer boş, gök boş, kalp ve vicdan boş;
Karşımda bir nokta kalmamış ki, tutunabileyim.
Bütün boşluk: Etrafımda vahşi bir hiçlik dönüyor,
beynim de beraber dönüyor; iradem bir sarhoş gibi
her umut alanında ayağı sürçerek bir kere düşüyor
Bu Yalnızlık, bu bir gurbet ki, mezar yalnızlığına benzer;
İnanmak İşte o gurbette avunacak biricik manevi kucak

Karanlık: Her taraf, her şey karanlık hazin bir zulmet
Karanlık: idrak, zeka, akıl, mana hep zulmet içinde
bütün ruhumda sanki üzücü bir donmuşluk yatıyor
bütün eşyada yoğunluktan başka bir şey görünmez
ve hakikati bir zerre olsun anlamak da mümkün olmaz
Evham veren bu zulmet ki, mezar zulmetine benzer
Inanmak İşte o zulmette nurlu bir bulvar.)

bir kuş, uzakta muhteriz, avare, dil-harab
bir kuş eder figan

(bir kuş, uzakta çekingen, avare ve harap gönlüyle
bir kuş ağlar. )

Bu yol, bu sine-i vahşetde gizlenen reh-i nur
açıldı böyle ne hoş piş-i intibahımıza;
seninle gel bu tenezzühte, pürhayat ü huzur,
bu gün de dönmeyelim lane-i harabımıza.

( bu yol, yabani sinede bu nurlu yol
arzumuzun önünde böyle ne hoş açıldı;
seninle gel bu hayat ve rahatlıkla dolu gezintiden,
bu gün de dönmeyelim viran evimize.)

Benim hasta, küskün hayatım, bana
çok garip iki benlik gösterir:

Bir daima titiz bir çalışmanın kanadıyla
amacımın en üst katına yükselir gibidir;
biri ümitsiz bir sükunetle sönmek,
yok olmak ister fakat olamaz.

Unutulmak Yığın yığın tozlar,
küller altında muzdarip, muztarr
beklemek, beklemek; soğuk, samit
bir derinlikte aynı bir meyyit
aynı bir müstehase, bir maden
Bir kırık taş; hayır, bu şeylerden
daha manasız, adeta bir sis
Bir duman, bir adem; fakat zîhiss
Bir adem, bir adem, fakat yaşayan
çarpınan, uğraşan, koşan, arayan
Bir adem, bir hayat-ı mahrume.
Unutulmak O gavr-i meşume
Bütün varlıkları, yaratan bir kudret var ki, uludur,
Kutsal ve yücedir, ona vicdanla inandım.

Yeryüzü vatanım, beşer cinsi milletimdir İnsan
Ancak böyle düşünürse insan olacağına inandım.

Şeytan da biziz cin de, ne şeytan ne melek var;
dünya dönecek cennete insanla, inandım.

Yaratılışta tekamül prensibi ezelden beridir; bu hale
Tevrat ile, incil ile, Kuran’la inandım.

Beşer çocukları birbirinin kardeşi hülya!
Olsun, ben o hülyaya da bin canla inandım.

İnsan eti yenmez; bu teselliye içimden
-bir an için dedemlerimi unutmakla- inandım.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir