İçeriğe geç

Üç Hikaye (Burun, Fayton, Palto) Kitap Alıntıları – Nikolay Vasilyeviç Gogol

Nikolay Vasilyeviç Gogol kitaplarından Üç Hikaye (Burun, Fayton, Palto) kitap alıntıları sizlerle…

Üç Hikaye (Burun, Fayton, Palto) Kitap Alıntıları

Gerçi bir terzinin uzun uzun sözünü etmek doğru değil ama, hikayelerde her kişinin karakterini iyice belirtmek bir defa adet olmuş, böyle olunca ne yapalım, gelsin bakalım Petroviç.
Kovalef sevincinden neredeyse gülecekti. Ama bu dünyada hiçbir şey sürekli değil. Bunun için neşe de ikinci dakikada, birincidekinden farklıdır, üçüncüde bir derece daha zayıflar, nihayet bütün bütün yok olur, eski halimize döneriz; suda genişleyen halkaların nihayet suyun sathıyla bir olup kaybolması gibi.
Kovalef sevincinden neredeyse gülecekti. Ama bu dünyada hiçbir şey sürekli değildir. Bunun için neşe de ikinci dakikada, birinciden farklıdır, üçüncüde bir derece daha zayıflar, nihayet bütün bütün yok olur, eski halimize döneriz; suda genişleyen halkaların nihayet suyun sathıyla bir olup kaybolması gibi.
Ama bu dünyada hiçbir şey sürekli değil; bu nedenle de neșe, ikinci dakikada, birincidekinden farklıdır; üçüncüde bir derece daha zayıflar, sonunda bütün bütün yok olur, eski durumumuza döneriz; suda genişleyen halkaların, sonunda suyun yüzeyiyle bir olup yitmesi gibi.
Ah, ne hain yaratıklar şu kadınlar. Kadının ne olduğunu, kalbini kime adadığını ancak şimdi anladım. Bunu ilk anlayan benim galiba; kadın şeytana aşıktır. Evet şaka etmiyorum. Fizikçilerin hakkında yazdıklarının hepsi saçma, o sadece şeytanı sever
Ne çıkar, ruhu besleniyordu; evet, içinde, dikilecek kaputunun asla silinmeyen hayali yaşıyordu. Sanki bütün hayatı o zamandan beri daha olgunlaşmıştı; sanki evlenmişti; sanki artık yalnız değildi; sevimli bir hayat arkadaşı, hayat yolunda onunla beraber yürümeyi kabul etmişti; bu arkadaş da kalın pamuklu, sağlam, yepyeni bir astar üzerine dikilen kaputundan başka bir şey değildi.
Şu dünyada olmadık şeyler olur. Hadiseler de çoğu zaman inanılacak gibi değildir.
Ama bu dünyada hiçbir şey sürekli değil. Bunun için neşe de ikinci dakikada, birincidekinden farklıdır, üçüncüde bir derece daha zayıflar, nihayet bütün bütün yok olur, eski halimize döneriz; suda genişleyen halkaların nihayet suyun sathıyla bir olup kaybolması gibi.
her pazar kiliseye gider ama gene de herkese güler yüzle bakar; bütün bunlardan anlaşıldığına göre, başkomiser gerçekten iyi bir adam olsa gerekti.
Rütbesine gelince( çünkü bizde her şeyden önce rütbeye bakılır) hayatta görüp göreceği mübeyyizlikti..
Karısı kendi kendine, Ziftin pekini ye, musibet, diye düşündü.
Ne istiyorsun?
Zaman zaman kalbinde birçok iyi kıpırdanışlar duyardı
Disiplin, disiplin, gene disiplin der dururdu.
Yapılacak bir şey yoktu
Can kurtaran yok mu?
Hayatında bir gün olsun sokakta olup bitenlere dikkat etmemişti.
Kırılan herşey sağlamından daha çok şey öğretir.Bu bilimsel bir deney veya herhangi bir kuram içinde geçerlidir.Mesela bir proton normalde bize sadece yükü ve kütlesi hakkında bilgi verir.Ama herhangi bir hızlandırıcıda çarpıştırılıp parçalara ayrılan bir proton ,bize bu yükü veya kütleyi nasıl kazandığı hakkında daha detaylı bilgi verir.Yada nöroloji için konuşucak olursak sağlam bir insan beyni bize içindeki hangi kısmın ne işe yaradığı konusunda pek az bilgi verir.Ama nezaman ki bu beynin bir kısmı hasar görür ve bu hasar sonucu kişi bazı duyuşsal yeteneklerini kaybeder.İşte o zaman beynin yapısına dair daha detaylı bilgiye sahip oluruz.Yada biyoloji içinde durum farklı değildir.Mesela tasarımlarında belli hatalara sahip canlılar görmemiz onların varoluşlarını oluşturan mekanizmalar hakkında daha detaylı bilgi sahibi olmamıza yararlar.Aynısı bilimsel kuramlar içinde geçerlidir.Mesela eski insanlar ısıyı,maddenin hareketi olarak değilde maddeden dışarı çıkan birşey olarak düşünüyorlardı.Ve sonra birgün kalayı ısıttıklarında yanan kalay, metal kirecine dönüşüyordu.Ama ilginç bir şekilde yanmadan önceki halinden daha ağır oluyordu.Ve o dönemin bilim insanları bu nasıl olabilir diye düşündüler.Eğer ısı maddenin yanınca dışarıya attığı bir fazlalıksa o zaman bu maddenin yanınca daha hafif olması lazım.Yani bu tarz deneysel bir çatlak o dönemin bilim insanlarına sahip oldukları ısı kuramının yanlışlığı hakkında daha detaylı bilgi verdi.Sosyoloji içinde durum pek farklı değildir.Mesela bir sistemin kendi içindeki çatlakları o sistemin işleyişi hakkında daha detaylı bilgi verir.Aynı bunun gibi insan ilişkilerinde de durum benzerdir.Mesela nezaman ki bir ilişki bozulur ozaman insanlar sahip oldukları gerçek kişilikler hakkında daha detaylı bilgi verirler.Yada konuya dair son bir örnek verecek olursak: Psikolojideki anormal insanlar olmasaydı bugün normal insanın psikolojisinin işleyişi hakkında bukadar detaylı bilgiye sahip olmazdık.Yani demem o ki örnekleri çoğaltmak mümkündür ama bu konunun ana fikrinin önemini arttırmayacaktır.Bu yüzden yazının başında dediğim şeyi tekrarlamakta fayda var:Kırılan herşey sağlamından daha çok şey öğretir!
Şu memur tayfası kadar dünyada alıngan insan yoktur.
Şu dünyada olmadık şeyler olur. Hadiseler de çoğu zaman inanılacak gibi değildir.
Bazen ne kadar iyi top sürersen sür, topu sadece kendinde tutmaktan zarar gelir.
Şu son günlerde de hayat ne kadar pahalılaştı
Anlamıyorum, dedi, nasıl hâlâ işin alayında olabiliyorsunuz?
Hava çok güzeldi. Her taraf günlük güneşlikti.
Kovalef’in zihni öyle karmakarışıktı ki, ne yapacağını, neye karar vereceğini bir türlü bilemiyordu.
Durup dururken adamın burnu düşer mi?
Şu dünyada olmadık şeyler olur. Hadiseler de çoğu zaman inanılacak gibi değil
bu dünyada hiç bir şey sürekli değil.
insanların kalbinde insani duyguların ne kadar az olduğunu ve her yerde iyi, saygın ve aydın olarak bilinen nice insanın kalbinde ne derece kabalığın, acımasızlığın yer aldığını düşünürdü.
On yaşındayken İstanbul’a ayak bastım. Ülkenin en büyük şehrindeyim ve danışacak, sığınacak kimsem yoktu. Başkasının kâbusu olur ama benim için ucu nereye gideceği bilinmeyen bir macera
Çarpık bir buruna değil,sakat ve sahte bir ruha gülelim.
Şu dünyada ne olmadık şeyler olur! Olaylar da, çoğu zaman inanılacak gibi değildir.
Ama bu dünyada hiçbir şey sürekli değil; bu nedenle de neşe, ikinci dakikada, birincidekinden farklıdır; üçüncüde bir derece daha zayıflar, sonunda bütün bütün yok olur, eski durumumuza döneriz
Hem bir yara kısa zamanda kapanmaz.
Zavallı genç yüzünü elleriyle kapatır, bütün hayatı boyunca da insanların ne kadar insanlıktan uzak olduğunu, ince, tahsil, terbiye görmüş, kibar denenlerde, hatta inanır mısınız, soydan namuslu tanınanlarda bile ne canavarca bir kalabalık bulunduğunu görür, tüyleri diken diken olurdu.
Allah’ım! Allah’ım! dedi. Nedir bu talihsizlik?
Şu dünyada ne olmadık şeyler olur!
“Bu milleti de bu kadar zırva, bu kadar budalaca martavallarla nasıl böyle heyecana kaptırıyorlar?”
“Belediye Başkanı görünümün güzelliği için, epey zaman önce bahçelerdeki ağaçları kestirmişti.
“Ama bu dünyada hiçbir şey sürekli değil. Bunun için neşe de ikinci dakikada, birincidekinden farklıdır, üçüncüde bir derece daha zayıflar, nihayet bütün bütün yok olur, eski halimize döneriz; suda genişleyen halkaların nihayet suyun sathıyla bir olup kaybolması gibi.”
Ama bu dünyanın güçlü insanları üzerine yıkım nasıl çökerse, onun üzerine de, önüne geçilmez bir şekilde çöktü.
Her insanda bir yansılama hastalığı vardır. Memur, ille müdürüme benzeyeyim, diye tutturur.
Bir insanın içine girip de nesi var, nesi yok her şeyini bilemeyiz ya!
Evet, içinde dikilecek paltonun asla silinmeyen hayali yaşıyordu. Sanki bütün yaşamı o zamandan beri daha olgunlaşmıştı,sanki evlenmişti, sanki artık yalnız değildi, sevimli bir eş yaşam yolunda onunla yürümeyi kabul etmişti. Bu arkadaş da kalın pamuklu, sağlam, yepyeni bir astar üzerine dikilen paltosundan başka bir şey değildi.
Çorap da nedir ki? Alman icadı, hep paracıklarımızı sızdırmak için.
Bir bakanlıkta Ama hangisinde olduğunu söylemeyeyim daha iyi. Dünyada, bütün bakanlıklarda, alay­larda, dairelerde çalışanlar gibi, kısacası şu memur tay­fası gibi alıngan insan yoktur. Bugün iş o dereceye var­ dı ki, birisi bir aşağılamaya uğramaya görsün, bütün topluluğun aşağılandığını söylüyor.
Bana kalırsa efendimiz, bir şey satın alındı mı en iyisinden alınmalı; yoksa parayı sokağa atmış olursunuz.
Öyle ya, hangi işin bir şaşırtıcı yönü yok! Gene de insan, biraz düşününce bu öyküde bir şeyler bulmuyor mu? Ne derlerse desinler, yeryüzünde bu türlü olaylar oluyor; binde bir, ama oluyor!..
Şu dünyada ne olmadık şeyler olur! Olaylar da çoğu zaman, inanılacak gibi değildir.
Bu dünyada hiçbir şey sürekli değil; bu nedenle de neşe, ikinci dakikada, birincidekinden farklıdır; üçüncüde bir derece daha zayıflar, sonunda bütün bütün yok olur, eski durumumuza döneriz; suda genişleyen halkaların, sonunda suyun yüzeyiyle bir olup yitip gitmesi gibi.
Burunsuz bir adam! Ne demek bu? Ne kuş, ne deve.
Aramızda kalsın, bu insanların zevkleri de hiç birbirine uymuyor.
”Fakat Rusya acayip memlekettir. Şimdi biz burada 8.derece memurluktan bahsettik diye Riga’dan Kamçatka’ya kadar nerde ne kadar 8. dereceden memur varsa, söylenenleri üzerine alacaktır. Yalnız onlar da değil, her dereceden ve unvandan bütün memurlar alınırlar. ”
Bu dünyada hiçbir şey sürekli değil. Bunun için neşe de ikinci dakikada, birincidekinden farklıdır, üçüncüde bir derece daha zayıflar, nihayet bütün bütün yok olur, eski halimize döneriz; suda genişleyen halkaların nihayet suyun sathıyla bir olup kaybolması gibi.
Polis komiseri sanatkarane şeylere olsun, el zanaatı eserlerine olsun, çok meraklıydı. Ama hazinenin eseri olan papelleri hepsine tercih ederdi. Öyle bir şey ki, derdi, daha iyisi can sağlığı. Ne ekmek ister, ne su. Yer tutmaz, cebe girer; yere düşse kırılmaz.
Zavallı genç yüzünü elleriyle kapatır, bütün hayatı boyunca da insanların ne kadar insanlıktan uzak olduğunu, ince, tahsil, terbiye görmüş, kibar denenlerde, hatta inanır mısınız, soydan namuslu tanınanlarda bile ne canavarca bir kabalık bulunduğunu görür , tüyleri diken diken olurdu.
..şu memur tayfası kadar dünyada alıngan insan yoktur.
Bir insanın içine girip de nesi var, nesi yok, her şeyini bilemeyiz ya!
Zavallı genç yüzünü elleriyle kapatır, bütün hayatı boyunca da insanların ne kadar insanlıktan uzak olduğunu; ince, tahsil, terbiye görmüş, kibar denenlerde, hatta inanır mısınız, soydan namuslu tanınanlarda bile ne canavarca bir kabalık bulunduğunu görür, tüyleri diken diken olurdu.
Bu Rusya acayip memleket.
Fakat bu arada Kovalef için birkaç söz söylemek lazım. Birkaç söz söylemeli ki okuyucu ne biçim bir adamla karşılaştığını anlasın.
İnsanların ne denli insanlıktan uzak olduğu­nu, ince, öğrenim ve eğitim görmüş kibar denilen kim­selerde; inanır mısınız, soydan namuslu tanınanlarda bi­le, ne canavarca bir kabalık bulunduğunu görür, tüyle­ri diken diken olurdu.
Çün­kü bizde her şeyden önce rütbeye bakılır.
Bu dünyada hiçbir şey sürekli değil.
Hayatında ilk defa olarak iradesini toplayıp karakter kuvvetini göstermek istedi.
Hafızamız bizi sık sık aldatmaya başladı.
Her zaman yavaş yavaş atan kalbi hızlı hızlı çarpmaya başladı.
Öyle ya, hangi işin bir garip tarafı yok?
Ne olduğunu bir türlü anlayamıyorum
Şu dünyada olmadık şeyler olur. Hadiseler de çoğu zaman inanılacak gibi değildir.
Doğrusu ya, bu kadar haksız hücumlarınıza hedef olacağımı hiç zannetmiyordum.
Ama bu dünyada hiçbir şey sürekli değil. Bunun için neşe de ikinci dakikada, birincidekinden farklıdır.
Hem bir yara kısa zamanda kapanmaz.
Ama bu dünyada hiçbir şey sürekli değil; bu nedenle de neşe, ikinci dakikada, birincidekinden farklıdır; üçüncü de bir derece daha zayıflar, sonunda bütün bütün yok olur, eski durumumuza döneriz. suda genişleyen halkaların, sonunda suyun yüzeyiyle bir olup yitmesi gibi..
anlayamıyorum

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir