İçeriğe geç

Sand And Foam Kitap Alıntıları – Halil Cibran

Halil Cibran kitaplarından Sand And Foam kitap alıntıları sizlerle…

Sand And Foam Kitap Alıntıları

Kalbimi parçalamadan, nasıl söküp atmalı mühürlerini?
İnsanın anlamı ulaştığı şeyde değil, daha çok ulaşmak için yanıp tutuştuğu şeydedir.
Sessizliği verin bana, geceye fazlasıyla meydan okuyacağım.
Kuştüyü yataklarda uyuyanların düşleri, toprağın üzerinde uyuyanların düşlerinden hiç de daha güzel olmadığına göre, yaşamın adaletine olan inancımı nasıl yitirebilirim?
Kimse gecenin yolunu yürümeden şafağa ulaşamaz.
Unutkanlık, bir özgürlük biçimidir .
Hatırlama, bir buluşma biçimidir.
İkinci bir doğuş yaşadım, ruhum ve vücudum sevişip birleştikleri zaman.
Sessizliği verin bana, geceye fazlasıyla meydan okuyacağım.
Yalnız bir kez dilsiz kaldım. Bir adam bana Sen, kimsin? diye sorduğu gün.
Kederli yüzünü ve bakışlarını göğe dikmiş bir adam.
Çoğu zaman dünlerimize olan borçları ödemek için yarınlarımızdan ödünç alırız.
Sessizliği verin bana, geceye fazlasıyla meydan okuyacağım..
Sırtınızı güneşe döndüğünüzde yalnızca gölgenizi görürsünüz.
Hiçbir zaman tam olarak anlaşamadım öteki benliğimle. Meselenin hakikati ikimizin arasında uzanıyor sanki.
Anmak buluşmaktır bir bakıma.
Unutkanlıksa özgürlük.
Yaşam yüreğini anlatacak bir şarkıcı bulamadığında, düşüncelerini dile getirsin diye bir filozof ortaya çıkartır.
Kırılan herşey sağlamından daha çok şey öğretir.Bu bilimsel bir deney veya herhangi bir kuram içinde geçerlidir.Mesela bir proton normalde bize sadece yükü ve kütlesi hakkında bilgi verir.Ama herhangi bir hızlandırıcıda çarpıştırılıp parçalara ayrılan bir proton ,bize bu yükü veya kütleyi nasıl kazandığı hakkında daha detaylı bilgi verir.Yada nöroloji için konuşucak olursak sağlam bir insan beyni bize içindeki hangi kısmın ne işe yaradığı konusunda pek az bilgi verir.Ama nezaman ki bu beynin bir kısmı hasar görür ve bu hasar sonucu kişi bazı duyuşsal yeteneklerini kaybeder.İşte o zaman beynin yapısına dair daha detaylı bilgiye sahip oluruz.Yada biyoloji içinde durum farklı değildir.Mesela tasarımlarında belli hatalara sahip canlılar görmemiz onların varoluşlarını oluşturan mekanizmalar hakkında daha detaylı bilgi sahibi olmamıza yararlar.Aynısı bilimsel kuramlar içinde geçerlidir.Mesela eski insanlar ısıyı,maddenin hareketi olarak değilde maddeden dışarı çıkan birşey olarak düşünüyorlardı.Ve sonra birgün kalayı ısıttıklarında yanan kalay, metal kirecine dönüşüyordu.Ama ilginç bir şekilde yanmadan önceki halinden daha ağır oluyordu.Ve o dönemin bilim insanları bu nasıl olabilir diye düşündüler.Eğer ısı maddenin yanınca dışarıya attığı bir fazlalıksa o zaman bu maddenin yanınca daha hafif olması lazım.Yani bu tarz deneysel bir çatlak o dönemin bilim insanlarına sahip oldukları ısı kuramının yanlışlığı hakkında daha detaylı bilgi verdi.Sosyoloji içinde durum pek farklı değildir.Mesela bir sistemin kendi içindeki çatlakları o sistemin işleyişi hakkında daha detaylı bilgi verir.Aynı bunun gibi insan ilişkilerinde de durum benzerdir.Mesela nezaman ki bir ilişki bozulur ozaman insanlar sahip oldukları gerçek kişilikler hakkında daha detaylı bilgi verirler.Yada konuya dair son bir örnek verecek olursak: Psikolojideki anormal insanlar olmasaydı bugün normal insanın psikolojisinin işleyişi hakkında bukadar detaylı bilgiye sahip olmazdık.Yani demem o ki örnekleri çoğaltmak mümkündür ama bu konunun ana fikrinin önemini arttırmayacaktır.Bu yüzden yazının başında dediğim şeyi tekrarlamakta fayda var:Kırılan herşey sağlamından daha çok şey öğretir!
Hayat, kalbinden geçen şarkıları söylecek bir şarkıcı bulamadığında, zihnindekileri konuşacak bir filozof meydana getirir.
Yalnız sevgi ve nefret değiştirebilir her şeyi.
Bazen ne kadar iyi top sürersen sür, topu sadece kendinde tutmaktan zarar gelir.
Hatırlamak bir tür buluşmadır.
Unutmak ise bir tür özgürlük.
En çok konuşan, en az zeki olandır.
Sırtını güneşe çevirirsen gölgeni görebilirsin ancak.
En kanatlı ruhun bile fiziksel gereksinimlerden kaçışı yoktur.
Elbette verdiğin zaman merhametlisin; ama verirken, kabul edenin de utandığını görmemek için yüzünü başka tarafa çevirirsen.
Elde etmek mi istiyorsun, ısrar etmemelisin.
Bilmeniz gereken sonuna ulaştığınız zaman, hissetmeniz gerekenin başında olacaksınız.
Birlikte güldüğün kişiyi unutabilirsin, ama birlikte ağladığın kişiyi asla.
On yaşındayken İstanbul’a ayak bastım. Ülkenin en büyük şehrindeyim ve danışacak, sığınacak kimsem yoktu. Başkasının kâbusu olur ama benim için ucu nereye gideceği bilinmeyen bir macera
Sırrını rüzgara söylersen, rüzgarın da onu ağaçlara söylemesinden şikayet edemezsin.
Her insan içinde iki varlık barındırır:
Biri karanlıkta uyanık, öbürü ışıkta uyuyan.
Deli muamelesi yapıyorlar bana, günlerimi altına çevirmediğim için. Ben de onlara deli diye bakıyorum, günlerimin bir fiyatı olduğunu düşündükleri için.
Kafası yavaş çalışan kişiden daha çok adımları yavaş olan kişiye, kalbi kör olan kişiden çok gözleri kör olan kişiye acıman, doğrusu çok tuhaf!
Nasıl şarkı söyleyebilirsin, ağzın ekmek doluysa?
Dua etmek için elini nasıl kaldıracaksın,
avuçların altın doluysa?
İnsan bir görüntüyle sarhoş olduğunda, buna verdiği anlam o insan için şarabın ta kendisidir.
Beklemek, saatin darbeleridir.
En büyük hasreti çeken, en uzun ömrü yaşar.
Sevenlerin yüreğindeki güzellik, toprağın filizlenen kollarındaki hakikat.
Sen şarkı söylerken, karnı aç olan, karnıyla dinler seni.
Hepimiz birer mahkûmuz, ancak bazılarımızın zindanlarında pencelereler var, bazılarımızın yok.
Ne kadar kördür yüreğinden aldığını cebinden veren!
Merhamet, adaletin yarısıdır.
Ne denir ki başkasının ayak izlerini takip edip, kendini takip ettiği kişi sanana?
İsa’ nin büyük büyük dedesi, içinde saklı olanı bilseydi, kendinden hayrete düşüp taş kesilmez miydi?
Çok arzu ettiğimiz halde ulaşamadığımız sey, daha önce ulaştığımız şeyden daha değerlidir.
Altın kusan kişiyi de doyursun tanrı.
Ask sürekli filizlenmiyorsa, bil ki can cekisiyordur.
İnsanlığın tohumu senin annenin ateşli arzusundadir.
En çok konuşanın ille de en akıllı olması gerekmiyor;
Bir hatip ile pazardaki bir satici arasında hemen hemen hiç fark yoktur.
Kıskanç, farkında olmadan over beni.
Zeka bir maskedir genellikle.
Bu maskeyi kaldırıp atabilirsek, öfkeli bir deha ya da hokkabazlik eden bir akıl bulursun.
Kıskanç insanların sessizliği fazlasıyla gürültülüdür.
Gevezeler sessizliği, yobazlar hoşgörüyü, acimasizlar iyiliği öğrettiler bana; ama ne gariptir ki bu öğretmenlere karşı hiçbir gönül borcu duymuyorum.
Bir insanı ancak onun hakkında bildiklerinle yargilayabilirsin. Ama onun hakkında neyi, ne kadar bilebilirsin ki!
İnsanlar arasında en acınası,
Düşlerini altına gumuse dönüştürendir.
Deli muamelesi yapıyorlar bana, günlerimi altına degismedigim için.
Ben de onlara deli diye bakıyorum,
Günlerimin bir fiyatı olduğunu düşündükleri için..
Yanlışlarımizi dogrularimizdan çok daha büyük gayretle savunmamız, garip şey.
Kafası yavaş çalışan kişiden daha çok adımları yavaş olan kişiye, kalbi kör olan kişiden çok gözleri kör olan kişiye aciman, doğrusu çok tuhaf!
Ne kadar da aptaldır, gözlerindeki kini dudaklarındaki gülümsemeyle saklamaya çalışan insan!
Cömertlik, senden çok benim için gerekli olan şeyi bana vermen değildir, benden çok senin için gerekli olan şeyi bana vermendir.
Elbette verdiğin zaman merhametlisin; ama verirken, kabul edenin de utandigini görmemek için yüzünü başka tarafa cevirirsen.
Kadının küçük kusurlarını bagislamayan erkek, onun büyük erdemleriyle asla tanisamayacaktir.
Yaşamın yüreğine ulaştığında, elbette her şeyde bir güzellik bulacaksın; güzelliği görmeyen gözlerde bile.
Çoğu kadın ödünç alır bir erkeğin kalbini.
Ona sahip olan kadın pek azdır.
Ruh-beden mücadelesine, ruhları uyuyanlarla, bedenleri uyumsuz olanların zihinlerinde rastlanır ancak.
Hiçbir özlem doyurulmamis olarak kalmaz.
En hafif ruh bile tensel arzudan kurtulamaz.
Gözlerini açıp bakarsan, bütün imgelerde kendi imgeni göreceksin.
Ve kulak verip dinlersen, bütün sesler içinde kendi sesini duyacaksın.
Doğal olan içimizdeki sessizliktir;
Gevezelik sonradan edinildi.
Bana kulak ver ki, sana ses verebileyim.
Yedi kez aşağıladım ruhumu:
Birincisi, yükseklere ulaşmak için, onun itaat ettiğini gördüğümde.
İkincisi, sakatlar karşısında topalliyormus gibi yaptığını fark ettiğimde.
Üçüncüsü, kolaylık ve güçlük arasında seçim yapıp kolaylığı seçtiğinde.
Dördüncüsü, bir hata yapıp başkalarının da hata yaptığı düşüncesiyle avundugunda.
Beşincisi, sabrını kendi gücüne mal ederek zayıflıktan dolayı hiçbir şey yapmadığında.
Altıncısı, kendi maskelerinden birinin söz konusu olduğunu anlamadan bir yüzün çirkinliğini hor gördüğünde.
Ve nihayet yedincisi, bir ilahi okuyup bundan bir erdem sahibi olduğunu sandığında.
Yalnız bir kere burundum sessizlige.
Bir adamin bana ‘Sen, kimsin?’ Diye sordugu gun.
Kalemlerini kalbimize batırırlar ve esinlendiklerini düşünürler.
Eğer kış ‘Bahar yüreğimdedir’ deseydi ona kim inanırdı..
Sırrını rüzgâra söylersen,rüzgârın da onu ağaçlara söylemesinden şikâyet edemezsin.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir