İçeriğe geç

Prokrustes’in Yatağı Kitap Alıntıları – Nassim Nicholas Taleb

Nassim Nicholas Taleb kitaplarından Prokrustes’in Yatağı kitap alıntıları sizlerle…

Prokrustes’in Yatağı Kitap Alıntıları

In poor countries, officials receive explicit bribes; in D.C. they get the sophisticated implicit, unspoken promise to work for large corporations.
In twenty-five centuries, no human came along with the brilliance, depth, elegance, wit, and imagination to match Plato—to protect us from his legacy.
A prophet is not someone with special visions, just someone blind to most of what others see.
What made medicine fool people for so long was that its successes were prominently displayed and its mistakes (literally) buried.
Most so-called writers keep writing and writing with the hope to, some day, find something to say.
Uzun vadede başkalarından çok kendini kandırırsın.
They are born, then put in a box; they go home to live in a box; they study by ticking boxes; they go to what is called “work” in a box, where they sit in their cubicle box; they drive to the grocery store in a box to buy food in a box; they go to the gym in a box to sit in a box; they talk about thinking “outside the box”; and when they die they are put in a box. All boxes, Euclidian, geometrically smooth boxes.
Fortune punishes the greedy by making him poor and the very greedy by making him rich.
You exist if and only if you are free to do things without a visible objective, with no justification and, above all, outside the dictatorship of someone else’s narrative.
Namınız en çok onu savunmak için söylediklerinizden zarar görür.
The best revenge on a liar is to convince him that you believe what he said.
Dinin ‘inanç’la ilgili bir şey olduğunu düşünenler ne dini ne inancı anlamıştır.
Modernity’s double punishment is to make us both age prematurely and live longer.
To understand the liberating effect of asceticism, consider that losing all your fortune is much less painful than losing only half of it.
Modernlikle en büyük sorunum, etikle yasal arasındaki giderek büyüyen ayrımda yatıyor olabilir.
Kırılan herşey sağlamından daha çok şey öğretir.Bu bilimsel bir deney veya herhangi bir kuram içinde geçerlidir.Mesela bir proton normalde bize sadece yükü ve kütlesi hakkında bilgi verir.Ama herhangi bir hızlandırıcıda çarpıştırılıp parçalara ayrılan bir proton ,bize bu yükü veya kütleyi nasıl kazandığı hakkında daha detaylı bilgi verir.Yada nöroloji için konuşucak olursak sağlam bir insan beyni bize içindeki hangi kısmın ne işe yaradığı konusunda pek az bilgi verir.Ama nezaman ki bu beynin bir kısmı hasar görür ve bu hasar sonucu kişi bazı duyuşsal yeteneklerini kaybeder.İşte o zaman beynin yapısına dair daha detaylı bilgiye sahip oluruz.Yada biyoloji içinde durum farklı değildir.Mesela tasarımlarında belli hatalara sahip canlılar görmemiz onların varoluşlarını oluşturan mekanizmalar hakkında daha detaylı bilgi sahibi olmamıza yararlar.Aynısı bilimsel kuramlar içinde geçerlidir.Mesela eski insanlar ısıyı,maddenin hareketi olarak değilde maddeden dışarı çıkan birşey olarak düşünüyorlardı.Ve sonra birgün kalayı ısıttıklarında yanan kalay, metal kirecine dönüşüyordu.Ama ilginç bir şekilde yanmadan önceki halinden daha ağır oluyordu.Ve o dönemin bilim insanları bu nasıl olabilir diye düşündüler.Eğer ısı maddenin yanınca dışarıya attığı bir fazlalıksa o zaman bu maddenin yanınca daha hafif olması lazım.Yani bu tarz deneysel bir çatlak o dönemin bilim insanlarına sahip oldukları ısı kuramının yanlışlığı hakkında daha detaylı bilgi verdi.Sosyoloji içinde durum pek farklı değildir.Mesela bir sistemin kendi içindeki çatlakları o sistemin işleyişi hakkında daha detaylı bilgi verir.Aynı bunun gibi insan ilişkilerinde de durum benzerdir.Mesela nezaman ki bir ilişki bozulur ozaman insanlar sahip oldukları gerçek kişilikler hakkında daha detaylı bilgi verirler.Yada konuya dair son bir örnek verecek olursak: Psikolojideki anormal insanlar olmasaydı bugün normal insanın psikolojisinin işleyişi hakkında bukadar detaylı bilgiye sahip olmazdık.Yani demem o ki örnekleri çoğaltmak mümkündür ama bu konunun ana fikrinin önemini arttırmayacaktır.Bu yüzden yazının başında dediğim şeyi tekrarlamakta fayda var:Kırılan herşey sağlamından daha çok şey öğretir!
En zararlı üç bağımlılık, eroin, karbonhidratlar ve aylık ücrettir.
Oyunlar kahraman olmayanlara kazanma yanılsaması vermek için yaratılmıştır. Gerçek hayatta, aslında kimin kazandığını ya da kaybettiğini bilmezsiniz (ya da çok geç fark edersiniz), ama kimin kahramanca
davrandığını ve kimin davranmadığını anlayabilirsiniz.
Sahtekârlar dürüst insanların kendilerinden daha açıkgöz olabileceğini akıl edebilirler mi acaba.
Bana güvenilir olduğunu söyleyenler dışında herkese güvenirim.
Bazı kitaplar (gerçek edebiyat, şiir) özetlenemez; bazıları yaklaşık on sayfaya sıkıştırılabilir; çoğunluğuysa sıfır sayfaya.
On yaşındayken İstanbul’a ayak bastım. Ülkenin en büyük şehrindeyim ve danışacak, sığınacak kimsem yoktu. Başkasının kâbusu olur ama benim için ucu nereye gideceği bilinmeyen bir macera
Doğarlar, sonra bir kutuya koyulurlar; eve gidip bir kutu içinde yaşarlar; kutuları işaretleyerek öğrenim görürler; iş denilen kutu içindeki bir yere gidip orada hücre şeklindeki kutularında otururlar; bir kutuya binip markete giderek kutu içinde yiyecek alırlar; kutu içindeki spor salonuna gidip bir kutuya otururlar; kutunun [kalıpların] dışında düşünmekten söz ederler; öldüklerinde de bir kutuya koyulurlar.
İlaç şirketleri mevcut hastalıklara uygun ilaçlar icat etmektense mevcut ilaçlara uygun hastalıklar icat etmekte başarılıdır.
Gibbon’un Gerileyiş ve Düşüş’ünü elektronik okuyucudan okurlar, ama Chateau Lynch-Bages şarabını strafor bir bardakta içmeyi reddederler.
Bazen ne kadar iyi top sürersen sür, topu sadece kendinde tutmaktan zarar gelir.
Ahlaklı insan, inançlarını mesleğine uydurmak yerine mesleğini inançlarına uydurur. Ortaçağdan beri buna gitgide daha ender rastlanıyor.
Başka seçeneği olmayan kişilere kahraman demekten kaçının.
Bireylerin başarılarıyla övünmelerini son derece tatsız buluruz; ama bunu ülkeler yaptığında ‘ulusal gurur’ diye nitelendiririz.
Ortaçağ insanı anlamadığı bir çarktaki dişliydi; modern insan anladığını sandığı karmaşık bir sistemdeki dişlidir.
Gibbon’un Gerileyiş ve Düşüş’ünü elektronik okuyucudan okurlar, ama Chateau Lynch-Bages şarabını strafor bir bardakta içmeyi reddederler.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir