İçeriğe geç

Sözde Kızlar Kitap Alıntıları – Peyami Safa

Peyami Safa kitaplarından Sözde Kızlar kitap alıntıları sizlerle…

Sözde Kızlar Kitap Alıntıları

Ben yine ruhumun gecelerinde yalnız kalır ve karanlıklarına çekilir ve düşünür, düşünür ve susarım
Ben bütün hayatımda bu sadeliği özledim. Bu rahata kavuşmak istedim.
Tepem atmazsa benden akıllı yoktur. Zıvanadan çıkarsam benden deli yoktur.
Hakikaten, insan sevdiklerinin kadrini yokluklarında anlıyor.
İnsanın en büyük felaketlere bile hazırlandığı, Ne olursa olsun, usandım, boğuluyorum! dediği, ölüme kadar her şeyi kabul ettiği zamanlar vardır, ben o haldeyim.
Bu mesele artık mazidir. Düşünmeğe değmez
Ben babamı daima sevdim, fakat bu derece sevdiğimi
bilmiyordum. Hakikaten, insan sevdiklerinin kadrini
yokluklarında anlıyor.
Bir tane aşk, binlerce taklidi vardır
İnsanlar arasında büyük sırlar kaldı mı?
Ben de onu senin kadar severim.
– Sen sevdiklerini böyle mi seversin? Onların felâketlerine
böyle mi iştirak edersin? En müthiş zamanlarında
Hakikaten, insan sevdiklerinin kadrini yokluklarında anlıyor.
Bu bir his ki, metin ve sabit, hiç değişmiyor, gün geçtikçe daha kazanıyor, bu his ki, onunla ben, bütün hayatı ve kitapları daha iyi anlıyorum
Yalnız yalnız Seni düşünüyorum.
Hangi insan bu kadar deli değildir, yahut, kimin böyle asabî geceleri olmaz
artık senin canının içi de değilim, iki gözün de değilim, artık yabancı bir kadınım
Ben bütün hayatımda bu sadeliği özledim.
Biraz uzanıp kitap okuyacağım. Dinlenmeye ihtiyacım var.
Kendi kendime karşı çok borçlandım. Kendime vaa­det­tiğim şeyleri yapamazsam utancımdan aynaya bakamayacağım.
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
Yatağa girince vücudumun her vaktinden fazla ağırlaştığını zannettim. Istırap ağırlığıma bir şeyler katıyordu.
Ve bir yalan söylendiği zaman insanların değil, eşyanın bile buna nasıl tahammül ettiğine şaşarım.
Kendimi en çok sevdiğim an, kendime en çok acıdığım an.
Geçmeyeceğini bildiğim bir buhran içindeyim
Erkek değil misiniz . Alçak zevklisiniz.
Kalbinizi sakınınız
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
Âşık olmak istidadında değilim amma üzerimde tesir yaptı azizim.
Hakikaten, insan sevdiklerinin kadrini yokluklarında anlıyor.
Benden sana izin: İstediğin ka­dar sev..
Devamlı bir kinin arazını gösteriyor. Kin her şeyi yaptırır.
Tepem atmazsa benden akıllı yoktur. Zıvanadan çıkarsam benden deli yoktur.
Bu kızın aşka ihtiyacı var. Kalbi pek zayıf.
Kadınların ölümü; atılmak, unutulmaktır.
Mezar taşlarında şu yazmalı:
“Dün sizin gibiydim, yarın benim gibi olacaksınız!”
Hakikaten, insan sevdiklerinin kadrini yokluklarında anlıyor.
ben kimsesizliğin hudutsuz açık denizlerinde avare yüzmesini bilirim
Mutlu ol! Çünkü kimse senin üzgün olduğunu umursamıyor.
Ah ne büyük servetimizi boş ve kuru vaatlerle değiştik.
Başkalarına anlatılmayan, içte kalan kederlerin teheyyücü daha zararlıdır. Hem de Beni bırak, artık beni düşünme.. dedim ya: Ben ölüyorum..
Yaşarsam bende yarım asır kalacak bir hatıra
Bazı insanlar vardır ki, kendi düştükleri âdiliğe seni de düşürmek istiyorlar.
Mebrure, kendi iffetine, namuskarane mukavemetine emindi, fakat şunu biliyor ki, her insanın zaafları ve iradeden mahrum kaldıkları zamanlar var, çok vardır. Her insan bu zamanlarda bir manyetizmacı karşısında şuurunu kaybeden hastaya benzer, kendine malik değildir, düşünemez, düşünse de tabiî zevkleriyle mücadele edemez, mücadele etse de galip gelemez Bu zaaf saniyelerini tanımayan kadın var mıdır?
“Bı tebbessüm ona çok yaraşmış olmalı!”
“Benim babam titiz, geçimsiz bir adamdı, beni sık sık döverdi. Ben annemi daha çok severdim. O da tersine. Beni çok şımartırdı. Belki de beni çok şımarttığı için babam çok döverdi, belki de, babam çok dövdüğü için annem şımartırdı, orasını bilmiyorum, fakat babamdan korkar, hattâ, açık söyliyeyim, nefret ederdim.”
“Hakikaten, insan sevdiklerinin kadrini yokluklarında anlıyor.”
“Ah, evlâtlarımız bizi kaybetmeden kadrimizi bilseler…”
“Bu saadeti zihnime sığdıramıyorum,”
“İçten gelen seslere inanmalı,”
“O bir dakika ne uzundur, bilir misiniz?”
“Siparişle tedarik edilen maksatlardan hiçbiri aklına gelmiyordu.”
“Korktuğum şey nedir biliyor musunuz? Hiç istemeden kıskanç olmak.”
“Sonrası kolay, zaman yaratıcıdır,”
“Evvelâ kendisini cezalandırdı, sonra, kendisi gibi yaşamak isteyenlere ders verdi. Bir sözde kızın kavuşabileceği en büyük saadeti gösterdi. Ne istersiniz, bu saadet, haysiyetsiz ve merhametsiz bir hayatın üzüntülerine göre, ölümden başka nedir?”
“Fakat bizim elimizden gelen şey nedir? Yalnız söylemek! Söyleyince de her zaman, vaız vericilikle itham ediliriz, ukalâ tanınırız.”
“Biz mi aldanıyoruz canım, böyle düşündüğümüz için budala mı oluyoruz? Fazilet hakikaten cansız, böyle bir şey mi?
“Kendi öldürdükleri zavallının cenazesi karşısında da sırıtabiliyorlar,”
“Bu memlekete, izini belli etmiyen kör yılanlar gibi sokulmuşsunuz,”
“Faniliğin dehşetli ıstırabını duyuyordu:”
“Kitabı kapıyarak minderin üstüne fırlatıp attı, kitaplarla hayat arasındaki farka ömründe ilk defa hırslandı.”
“O halimi tahmin edebiliyor musun? Vücudumda başka bir vücut vardı. Bunu benden başka kimse bilmiyordu. Kanun onu tanımıyor, muhit bilmiyor, babası reddediyordu. Herkesin nefret edeceği bu insanı, ben tek başıma büyütecektim, kolay mıydı ya? Kolay, güç, fikrimden dönmedim.”
“Çocuk üç aylık vardı, kımıldıyordu. Onu öldürmekle bir insanı öldürmek arasında ne fark var? Bir insan, hiç olmazsa kendini müdafaa edebilir, ya çocuk? Hem de kanını kendi içime akıtarak, vücudunu kendi vücudumda boğarak… Kabil değildi, hiç, hiç…”
“Demek ki dünyada yapılan budalalıklar ve günahlar cezasız kalmıyor, oh olsun.”
“Kadınların ölümü atılmak ve unutulmaktır,”
“Düşündük ki bütün insanların yabancılara karşı sır diye sakladıkları şeyler, eşe dosta kolayca itiraf edilen bazı kusurlardan, zaaflardan, kabahatlerdan başka nedir?”
“Fakat sır ne demek? Bu zamanda her şey basit… İnsanlar arasında büyük sırlar kaldı mı?”
“Kin herşeyi yaptırır.”
“Yollarda yalnızlığın vereceği fırsatlar pek çoktur.”
“Demek ki, ya o sihirbaza kanmış, yahut onu bütün adilikleri, çirkinlikleriyle beğenmişti.”
“İnsanın en büyük felâketlere bile hazırlandığı, lt; lt; Ne olursa olsun, usandım, boğuluyorum! gt; gt; dediği, ölüme kadar her şeyi kabul ettiği zamanlar vardır, ben o haldeyim.”
“Bizi kalbimizden tutan işlerde vesvese, en tabiî hissimizdir.”
“Siz ha, gökten mi geliyorsunuz? Bir yıldızdan mı düşüyorsunuz?”
“Amma, neye yarar? Bütün bu yaşamak gürültüleri içinde ruhun vazifesi o kadar azalıyor ki.”
“Ona düşünmek hakkı bile çok görüldü.”
“Göz göre göre bir karınca bile ezmedi, geniş ve derin merhametinden insanları değil, en iyi ehemmiyetsiz hayvanları ve böcekleri bile mahrum etmedi.”
“Yaşamak için insanların yaptıkları çirkinliklerden, meşru sayılan âdilik ve faziletsizliklerden hiçbiri onda yoktu:”

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir