İçeriğe geç

Leylan Kitap Alıntıları – Selahattin Demirtaş

Selahattin Demirtaş kitaplarından Leylan kitap alıntıları sizlerle…

Leylan Kitap Alıntıları

Bir defasında Sema’ya Yüreğimin diger yarısı, demisti Bedo Kamoşlu için.Ortadoğu’nun cetvelle çizilmiş sınırlarının parçaladığı yürekler
Yaptığımız herhangi bir şey biz farkında olmasak da bir yerlerde birilerinin yaşamını etkiliyor, belki tümden değiştiriyordur.
Hayata anlam katmaya çalışırken hayatın kendisini yaşamayı unutuyoruz.
Görmezden gelen her hayat kanımca boş yere yaşanmış, fuzuli bir zaman kaybından başka bir şey değildir.
İşte her şey bu kadar basitti. Mutlu olmak için sadece mutlu olmaya karar vermek yetiyordu galiba..
Özgürlüğü olmayanın mutluluğu da olmaz.
Asıl mesele gözlerini kapat­san bile görmekten kaçamayacağın şeyler karşısında ne yapa­cağındır.
Bir insanın mutluluğunu istemek başka, onu mutlu etmek başka bir şey. Özünde iyi bir insan olduğunu düşünüp insanların mutluluğunu istiyor olabilirsin, bu seni tam anlamıyla iyi bir insan yapmaya yetmez, sadece zararsız biri yapar. Ama insanların mutluluğu için bir şey yapma imkanın varken yapmıyorsan, bu seni kesinlikle kötü bir insan yapar.
Belki de her insan bedeni tamamlanmamış anlamlar mezarlığıydı.
Hayat mutlu olmak için değil anlamlı olsun diye yaşanır. Sen anlamın peşinden koşarken mutlusundur anlam senin için kocaman bir yaş pasta ise haz da bu yaş pastanın üstüne serpiştirilmiş çikolata parçacıkları gibidir..
Yokluğunun gürültüsünden sağır olacağım.
Hiçbir hayal seni kurmaya yetmiyor.
Sizin hiç onurunuz kırıldı mı? Şevkinizin kırılmasına, ayağınızın kırılmasına benzemez onurunuzun kırılması. Hele çocukken!
-Hiçbir hayal seni kurmaya yetmiyor!!!!
-Yokluğunun gürültüsünden sağır olacağım!! !
Bazen kaçamak bir bakışını yakalardım.Lokal anestezi etkisi yapardı,gözlerimde dudaklarımda!!!!!
“Bazen kafamızdaki karmaşayı gidermeden yaşamaya devam edemeyiz; bazen gidersek bile devam edemeyiz.
Hayat kafamızın içindeki midir? Dışındaki mi?
Çoğu zaman bilemeyiz.”
Cinsellik , sevişmek askin değil biyolojinin, kimyanın konusudur.onu aşkın konusu yaparsanız yanıltır sizi ,kandırır . sevişmeyin demiyorum sevişin.Ama en azindan cemal Süreyya yi dinleyin :Yoksuluz gecelerimiz çok kısa dört nala sevişmek lazım Sonrası geriye kalan aşktır ,baki kalan aşk !!!
Merkezinde ask olmayan bir hayatın anlamı da yoktur benim için!!!
Askin gözü kördür derler !!Yanlış!!!Aşıkken hiçbir zaman olmadığı kadar gözüm açık oldu!!!!
“Aşkın gözü kördür derler.Yanlış !Âşıkken hiçbir zaman olmadığı kadar gözüm açık oldu.Gereksiz hiçbir şeyi görmezsiniz âşıkken.Ve gereksizler ayıklanınca sadece hakikat kalır gözlerinin önünde.Ancak bir âşık arayabilir hakikatı ve hayatın anlamını.”
Serap ın kurtcesi leylan sır.Adini leylan koysalar dı onu ilk gördüğüm anda kavuşamayacagimızı anlardım mutlaka Ben Serap ın leylan olduğunu iş işten gectikten sonra anladım!!!!
Aşkın Kürtçesi evin dir. Ve senin evin dünyadaki en güvenli yerindir
kaçarız gerçeklerimizden.
Bir insanın mutluluğunu istemek başka, onu mutlu etmek başka bir şey. Özünde iyi bir insan olduğunu düşünüp insanların mutluluğunu istiyor olabilirsin, bu seni tam anlamıyla iyi bir insan yapmaya yetmez, sadece zararsız biri yapar. Ama insanların mutluluğu için bir şey yapma imkanın varken yapmıyorsan, bu seni kesinlikle kötü bir insan yapar.
Özgürlüğü olmayanın mutluluğu da olmaz .
Bence mutluluk, atmosferde sınırsızca ve özgürce dolaşan radyo frekansları gibidir. Belli bir yerde değildir, her yerdedir. Onu yakalamak için peşinden koşmana gerek yoktur, yapman gereken tek şey doğru frekansı bulmaktır. Seni mutlu edecek sesi dünyanın her yerinde bu şekilde duyabilirsin, peşinden koşmana gerek yok yani..
-Galiba siz görmüyorsunuz.
-Evet, ben körüm.
-Bravo vallahi, kasiyerlik yapıyorsunuz ama.
-Çok da zor değil, alışıyor insan.
-İnsanların sizi kandırabileceğini düşünmüyor musunuz?
-Kandırmak isteyen insan gözüm açıkken de bunu yapabilir.
Zulmün, sömürünün, savaşın olduğu yerde tarafsızlık diye bir şey yoktur. Ya ezenden yanasındır ya ezilenden, ortası yoktur.
Mutlu olmak için sadece mutlu olmaya karar vermek yetiyormuş galiba.
Çaresizseniz, üstelik hem yoksul hem çaresizseniz, göze alamayacağınız şey yoktur.
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
Bulduğun her yerde kitaplar senindir. Kitapların sahibi olmaz.
Serabın bir sonu vardır,
Ufkun, sıradağın sonu.
Uçarın, kaçarın bir sonu vardır
Senin sonun yok.
Mandaların, kavakların pazarı olur,
Senin pazarın olamaz.
Sensiz nar çatlamaz, bebek gııı demez.
Beni böyle şair, divane etmez,
Kızımın çatal göğsü.
Senin yüzün suyu hürmetinedir
Buğdaylara, cevizlere yürüyen
Kara toprağın ak sütü
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
“ Devlet için, özgürlük için, vatan için, demokrasi için, bayrak için ne çok öldürdü, ne çok öldü insanlar. Kan şehrin her sokağına bulaştı, her taşına. Dönüp de kana bakmaya korkar oldu insanlar. Hemen yıkadılar kanlı taşları, izlerini silince acı da silinir sandılar.”
İşin tuhafı herkes herkesin ikiyüzlü olduğunu bilir. Kimse de bunu dert etmez. Normal olan budur sanki. Vıcık vıcık bir riyakârlık kokuşmuş yağ tabakası gibi bütün ilişkilerin üstüne yapışır. Kimse kendini güvende hissetmez. Ama kimse de bunu değiştirmek için en küçük bir çaba sarf etmez. Herkes bu haliyle evlilik kurar, sevgililik, yoldaşlık, arkadaşlık, ortaklık Yürümez hiçbiri. Sonra sorunu başka yerde ararlar, suçluyu başka yerde.
Aşkın gözü kördür derler. Yanlış! Aşıkken hiçbir zaman olmadığı kadar gözüm açık oldu. Gereksiz hiçbir şeyi görmezsiniz aşıkken. Ve gereksizler ayıklanınca sadece hakikat kalır gözlerinin önünde. Ancak bir aşık anlayabilir hakikati ve hayatın anlamını.
Yokluğunun gürültüsünden sağır olacağım.
Elinizde etrafı yeșil dantelli beyaz bir mendil de yoksa temizleyemezsiniz hiçbir yerinizi. Ben Serap’ı böyle sevdim, en saf halimle, uzaktan.
Saf cocukluk halinizden geriye kala kala yüzünüzde “memur gülüşü, dudaklarınızda “gammaz öpüşü kalır. Öptüğünüz yer kirlenir, güldüğünüz zaman herkes incinir.
Serap’ın Kürtçesi “leylandır. Adını “Leylan koysalardı onu ilk gördüğüm anda kavuşamayacağımızı anlardım mudaka.
Aşkın kürtçesi”evindir.Ve senin evin dünyadaki en güvenli yerindir
Anlamazdık, anlamayınca dayak yerdik, dayak yedikçe hiç anlamazdık. Dersler katlanılması imkânsız bir işkenceye dönüşürdü. Yeryüzünde okul okuyan herkesin benzer işkencelerden geçtiğini zannederdik. Okul okumuş insanlar gözümüzde bir başka büyürdü. Bunca işkenceden zaferle çıkmayı başarmış herkes ilahtı gözümüzde. Bizse beceriksiz aptallardık sadece. Nefret ederdik kendimizden, konuştuğumuz dilden. Kürtçe konuşuyor olmak bir akıl hastalığıymış gibi iyileştirmeye çalışırdık kendimizi. Ama ne yaparsak yapalım hep aynı aptal çocuklardık.
Birinci sınıftayken öğretmen “ders bitti , haydi doğruca eve gidin “ dediğinde hepimiz oturduğumuz yerden sessizce öğretmene bakardık . “ Eve , eve hadi gidin “ derdi . Ev’inin Kürtçe karşılığı bu’dur ve öğretmen eliyle “bu, bu “ derken neyi kastediyor diye o tarafa bakardık . Evet dışardan bakınca işin içinde bir aptallık olduğu kesindi, sadece kimden kaynaklandığı net değildi .
Serap’ın Kürtçesi “leylan’dır. Adını “Leylan”
koysalardı, onu ilk gördüğüm anda kavuşamayacağımızı anlardım mutlaka. Ben Serap’ın leylan olduğunu iş işten geçtikten sonra anladım. Adı “Mürüvvet” olsaydı farklı olur muydu, bilmiyorum. Ya da “Vuslat”? Yine de ben Leylan’ı sevdim, serap olacağını bile bile.
Bazen gerçeği görür, kabullenmek istemeyiz. Bazen tutunabilmek için gerçeği ararız. Bazen de yaşanan her olayda tek gerçek varmış gibi düşünürüz. Oysa gerçek herkese göre farklıdır. Olayları kendimize göre eğip bükerek öznel gerçeğimizi yaratmada üstümüze yoktur. Sonra da kendi yarattığımız gerçeklerin peşinden koşarız, ya da kaçarız gerçeklerimizden.
Gerçek dediğin tam olarak nedir?
Ben serap ı böyle sevdim en saf halimle uzaktan!!!!
İnsanlar doğduklarında aptal değil,cahildir, gördükleri eğitimin etkisiyle aptallaşırlar.
(Helvetius)
unutmaya geldin sen, hatırlamaya değil
Kapitalist sistemde her yeni bilimsel hamle insanın hayatını kolaylaştırırken, insanlığı binlerce yılda oluşturduğu değerlerinden uzaklaştırıyor. İnsanlığın çektiği acılar nispeten hafifliyor ama bununla birlikte insanlığın mutluluğunu da azaltıyor. Giderek daha mutsuz toplumların, daha mutsuz bireylerin ortaya çıkmasına yol açıyor.
Ya senin yokluğun,
yokluğunun gürültüsünden sağır olucam..
Belki de her insan bedeni tamamlanmamış anlamlar mezarlığıydı.
Gözyaşlarıyla yıkamaya gittim,
Hasret dolu busenin dağladığı yeri dudaklarımdan..
Gittim, yarım kalmak için bu şarkıda,
Gittim, söylenmeyen şeylerle şerefimi kurtarmaya..
– Furûğ-î Ferruhzâd
Dalgalı sulardan kaçıp dingin bir liman aradık birbirimizde. Oysa mutluluk dinginlik hali değildir; mücadelenin, çatışmanın içinde büyür en büyük anlam ve en büyük mutluluk..
İsteyen herkes görmek istemediği şeylere karşı kör olabilir, ille de gözlerinin kapanması gerekmez. Asıl mesele gözlerini kapatsan bile görmekten kaçamayacağın şeyler karşısında ne yapacağındır..
Aşk’ın Kürtçesi evîn”dir. Ve senin evin dünyadaki en güvenli yerindir.
Bence mutluluk, atmosferde sınırsızca ve özgürce dolaşan radyo frekansları gibidir. Belli bir yerde değildir, her yerdedir. Onu yakalamak için peşinden koşmana gerek yoktur, yapman gereken tek şey doğru frekansı bulmaktır. Seni mutlu edecek sesi dünyanın her yerinde bu şekilde duyabilirsin, peşinden koşmana gerek yok yani..
Aşkın kürtçesi EVİN dir ve evin senin dünyadaki en güvenli yerindir ❤ .
Bazen kafamızdaki karmaşayı gidermeden yaşamaya devam edemeyiz; bazen gidersek bile devam edemeyiz. Hayat kafamızın içindeki midir? Dışındaki mi?

Çoğu zaman bilemeyiz.

Aşk’ın Kürtçesi evîn”dir. Ve senin evin dünyadaki en güvenli yerindir.
İnsan bir defa düğmeyi yanlış ilikleyince gerisi de öyle gidiyor..
İnsan geçmişini gittiği her yere beraberinde götürüyor, kaçış mümkün değil..
Zulmün, sömürünün, savaşın olduğu yerde tarafsızlık diye bir şey yoktur. Ya ezenden yanasındır ya ezilenden, ortası yoktur. Faşizme yaranmaya çalışarak onunla baş edemezsin. Faşizm kimseyle uzlaşma aramaz, sadece biat ister veya yok eder. Bu nedenle faşizme karşı ancak direnerek ayakta kalabilirsin.
İnsan herkesi aldatabilse bile kendini kamdıramıyor.
Oysa ölümden uzaklaşmak için harcadığımız her saniye bizi ölüme biraz daha yaklaştırmış oluyor..
Bazen kafamızdaki karmaşayı gidermeden yaşamaya devam edemeyiz; bazen gidersek bile devam edemeyiz. Hayat kafamızın içindeki midir, dışındaki mi?.. Çoğu zaman bilemeyiz..
Hayat bu işte; yaptığımız herhangi bir şey biz farkında olmasak da bir yerlerde birilerinin yaşamını etkiliyor, belki tümden değiştiriyordur. Kim bilir, belki yaşarken değil, ölürken sebep oluyoruzdur bu değişikliklere..
Hayat Rus ruleti gibidir. Nerede patlayacağını bilemezsiniz.
Düşünsene; ben seni seviyorum, o yüzden özgürlüğünü, mutluluğunu, yaşamının anlamını çelik kasama kitliyorum.
Bu nasıl bir sevmek hâlidir böyle??
Bu topraklarda muhalif olmak yaşarken de ölüyken de tehlikeli görülmenize yeterdi.
Şöyle anlatayım o zaman: Bence mutluluk atmosferde sınırsızca ve özgürce dolaşan radyo frekansları gibidir. Belli bir yerde değildir, her yerdedir. Onu yakalamak için peşinden koşmana gerek yoktur, yapman gereken tek şey doğru frekansı bulmaktır. Seni mutlu edecek sesi dünyanın her yerinde bu şekilde duyabilirsin, peşinden koşmana gerek yok yani.
Zulmün, sömürünün, savaşın olduğu yerde tarafsızlık diye bir şey yoktur. Ya ezenden yanasındır ya ezilenden, ortası yoktur. Faşizme yaranmaya çalışarak onunla baş edemezsin. Faşizm kimseyle uzlaşma aramaz, sadece biat ister veya yok eder. Bu nedenle faşizme karşı ancak direnerek ayakta kalabilirsin.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir