İçeriğe geç

Hz. Aişe ( Radıyallahu Anha ) Kitap Alıntıları – Mustafa Necati Bursalı

Mustafa Necati Bursalı kitaplarından Hz. Aişe ( Radıyallahu Anha ) kitap alıntıları sizlerle…

Hz. Aişe ( Radıyallahu Anha ) Kitap Alıntıları

Ey bahşişinin en azı cihan mülkü olan Allah’ım .
Hz.AİŞE (radıyallahü anhâ):
Bir kimseye bir diken batar veya onun başına daha zayıf bir musîbet gelirse Cenâb-ı Hak(bu sebeple) onun derecesini yükseltir ve günahını bağışlar. Öyle bir musîbete uğrayana siz nasıl gülebiliyorsunuz?
Nebiler Sultanının Âişe’ye gösterdiği muhabbetin sebebi şu hadisten süzülebilir. Allah’ın Resulü buyurmuşlardır ki:
Bir kadında dört meziyet aranır: Servet, güzellik, soyluluk, dindarlık. Sen dindar olana rağbet et!
Bir gün Allah’ın resulü şöyle dua etmişlerdi:
Ey Rabbim! beni fakir olarak yaşat, fakir olarak öldür. Kıyamette beni fakirlerle haşir neşir et.
İffet timsali Âişe (radıyallahü anhâ) hemen kainatın efendisine bunun sebebini sordu
Peygamberler peygambere şu cevabı verdiler:
Fakirler zenginlerden kırk sene evvel cennete girecektir. Âişe! fakirin gönlünü hoşnut etmeden onu geri çevirme. Bir dilim ekmek olsun ver. Fakiri sev ve onu kabul et!
-Her günahın bir tevbesi vardır. Ancak kötü ahlâk sahibinin değil. Çünkü o,henüz bir günahtan tevbe etmeden ondan daha beterine döner.
Hazret-i Muaviye’den:
-Ben Âişe’den belagatlı ve zeki bir hatip görmedim!
Allah rızasını bir tarafa bırakıp da insanların rızasını tahsile çalışanları Allah da insanlara bırakır. Vesselam!
Aişe pak Aişe
Onda ışık, onda nûr.
Onda ismet ve hicap,
Onda ask, billûr billûr!

Kimdir, kimdir, ona denk?
O, zarif, ince, derin.
Gülüşü çiçek çiçek,
Annesi mü’minlerin!

Duru, berrak bir pınar,
Ve çağlayan bir deniz.
İşte nûrdan yapılar,
Göstermede annemiz!

Bu gördüğüm düş mü, ne ?
Altın mı, gümüş mü, ne?
Cihanı dolduran nûr,
Gökten süzülmüş mü, ne?

Güneş güneş bir ışık,
İçi dışından aydın.
Son Nebinin sevdiği,
İşte mübarek kadın!

“Müslümanlar bir Kaya gibi sağlam iken bugün bu Kayayı kendi elleriyle parçalıyorlar.!
Cihan denen bu toprak parçası hep yoldan mı ibaretti? Yol, yol, yol! Beşikten mezara, mezardan mahşere, mahşerden bir başka diyara.
“Hayal de olsa her müslüman bu dünyada Ebubekir olup ölmeyi hayal etmeli”
Çünkü Her nefis ölümü tadacaktı.
Muhakkak ki eski dostluğa saygı göstermek îmandandır.
Bir mü’min, güzel ahlakıyla gece ibadet eden, gündüz oruç tutan kimselerin derecesine erişir.
Kaderin ipleri bizim elimizde değil ki.
Ömür nefeslerinin incilerini nerelerde tükettiğinin muhasabesini yaptı. Bu hayat pınarı nereden çağlamış, nerelere akmıştı?
Düşün, Ebu Bekir kim bizler kimiz?
Var mıdır âlemde öyle sevgimiz?
İnsanoğlunun iki vadi dolusu mal ve serveti olsa üçüncü bir vadiye sahip olmayı ister. İnsanın kaim boşluğunu ancak toprak doldurur.
Ya Âişe! Yumuşak davran. Zira yumuşaklık girdiği her şeyi süsler, çıkarıldığı her şeyi de ayıp ve kusurlu yapar.
Zira kötülüğe kötülükle mukabele etmek sizin şanınızdan değildir.
Fakirler zenginlerden kırk yıl evvel cennette girecektir.
Urve der ki:
Fıkhı, tıbbı ve şiiri Hazreti Âişe (r.a.)’den daha iyi bilen bir kadın görmedim.
Nefsimi kudret elinde bulunduran Allah’a yemin ederim ki, üç yerde kimse kendisinden başkasını hatırlayamaz. Terazi başında amelleri tartılırken sevabı mı günahı mı ağır geldiğini anlayıncaya kadar, amel defterleri dağılırken defterini sağından mı solundan mı aldığını anlayıncaya kadar ve birde sırat köprüsünü geçinceye kadar.
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
Hiç korkma! Değil mi ki Allah bizimle.
Mekke demek, ateşten bir gömlek demekti.
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
Âişe’nin(r.a.) başına öyle bir devlet kondu ki, âlemde hiç kimse bu saadete erebilmiş değil.
Bu çileler ormanında hayat sürmek elbette kolay değildi. Ne var ki, cennet de ucuz değildi.
Bu ağacın, bu güneşin, bu kaynayışın bir sebebi olmalıydı. Hiçbir gayesi olmadan yaşamak insanlığın şanına layık değildi.
Ne var ki, insan kaderinin rayları üzerinde gitmeye mecburdu.
İnsan her istediğine hemen nâil olamaz ki.
O, Hazreti Ebu Bekir gibi bir insanın kızı idi. Gözünü dünyaya açar açmaz kulakları bâtıl bir söz duymamıştı. İrfan pınarından su içmiş, edep incileriyle bezenmişti. Haseb, neseb, terbiye ve asalet itibariyle en yüksek bir mevkide idi. Şimdi ise mevkilerin en yükseğinde bulunuyordu. Âlemde hiçbir kadın için bundan üstün makam düşünülemezdi. Çünkü o, Allah Rasûlünün en sevdiği ve en aziz tuttuğu bir zevcesiydi. Dünyada böyle olduğu gibi ahirette de onunla beraber bulunacak ve Firdevs cennetlerinde ebedî saltanatını sürecekti.
Şu dünyaya garip geldik,garip gidiyoruz
Defterlerini sağ eliyle alanlar, hesaba maruz oldukları zaman mağfiret ile müjdelenmişlerdir.Müjde ve mağfirete nail olmayanların hesabı elbette pek şiddetli ve pek meşekkatli olacaktır.
Ne var ki, cennet de ucuz değil.Bin türlü ezâ ve cefâya göğüs gereceksin ki zafere erebilesin..
Ne var ki, insan kaderinin rayları üzerinde gitmeye mecburdu.
Bir kuzu melemesini bile duysa ağlayabilirdi.Kaldı ki şimdi minin mini yavrusunun pamuk elleri boynuna dolamış,hıçkırıkları pınar pınar çağlamıştı.
Hükümdar huzur içinde olursa maiyyeti ve ordusu da huzur içinde olur.
Derinlik, incelik, dirayet ve zarafet timsali Hazret-i Âişe Hicretin 58. senesinde hastalanmıştı. Artık fazilet dolu bir ömür sona eriyor, bir başka alemin kapısı kendisine açılıyordu.
Ey Allah’ın Resulü, dedi; iki komşum vardır, hangisine ikram edeyim?
Rahmet Peygamber buyurdular ki:
-Sana en yakın olan kapı komşunu gözet
Ey Rabbim! Maddi hususlarda elimden geldiği derecede adaleti gözetiyorum. Fakat gönül meselesinde senin affına sığınırım!
Başı kesik bir mum gibi sabaha kadar yanar, gözyaşlarının incilerini eteklerine dökerdi
Aişe ‘de öyle bir güzellik vardı ki, bahçelerde açılan güller, âdeta onun saçlarıyla yüzünün bir örneğiydi
Sedef, sanki onun gülümseyen dudaklarıydı da, dişleri de sedefin içindeki inciler gibiydi
Mekke, kainatın iman beşiğiydi
Azîz ve Celil olan Allah, malı, ancak namazı kılmak ve zekatı vermek için ihsan etmiştir. Cenâb-ı Allah, dilediğinin tevbesini kabul buyurur.
Göz insana yol gösterir, kulak gelecek tehlikeleri duyurur, dil tercümanlık yapar, eller kanat vazifesi görür, ayaklar da posta hizmetini yerine getirirler, kalp ise bir hükümdardır.
Kaderin ipleri bizim elimizde değil ki.
Beşikten mezara,mezardan mahşere,mahşerden bir başka diyara.
Hiçbir gayesi olmadan yaşamak insanlığın şanına layık değildi.
Fakirler zenginlerden kırk sene evvel cennete girecektir ey Aişe! Fakirin gönlünü hoşnut etmeden onu geri çevirme. Bir dilim ekmek olsun ver. Fakiri sev ve onu kabul et.
Insanlara cenneti kazandıran amelleri değil, Allah’ın rahmetidir
Eğer benim bildiğimi siz bilseydiniz, az güler çok ağlardınız!..
Bu ağacın, bu güneşin, bu kaynayışın bir sebebi olmalıydı. Hiçbir gayesi olmadan yaşamak insanlığın şanına lâyık değildi.
Efendimiz (sav) buyurmuşlardır ki
Bir kadında dört meziyet aranır: Servet, güzellik, soyluluk, dindarlık. Sen dindar olana rağbet et!..
Bir mü’min,güzel ahlâkıyla gece ibâdet eden, gündüz oruç tutan kimselerin derecesine erişir.
Ya Âişe!! Yumuşak davran. Zira yumuşaklık girdiği herşeyi süsler, çıkarıldığı her şeyi de ayıp ve kusurlu yapar.
Dünyanın bütün mal ve serveti gelip geçici bir şeydi.Asıl servet; iman,islam, takva,güzel amel ve güzel huydu
Yürürken yumuşakça atardı adımlarını,
İncitmezdi toprağı. (Sav)
Nereye gitmişti Allah rızası için birbirini sevmek
Geceye batmıştı beni tutan ayaklarım
Bazı geceler, özellikle ağlayarak Rabbimle dertleşirken, gözyaşlarımın beni hasretini çektiğim vatanıma ulaştırdığını hissediyordum.
Ben, O’nun (sav) rüyasıydım
O (sav) ise benim hem gecem hem gündüzûm hem rüyam hem de uyanıklığımdır
Beni gülümseyerek seyrettiği bir gün;
Aişe, Aişe,Aişe, Cennetin kapısını çalmaya devam et! demişti..
O nasıl olacak Ey Allah’ın Resulü?
Oruçla
Sevgi, selamın yaygınlaşmasıyla olur
Anam, babam ve bu canım sana feda olsun ya Resulullah

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir