İçeriğe geç

Everest My Lord – İşte Baş İşte Gövde İşte Kanatlar Kitap Alıntıları – Sevim Burak

Sevim Burak kitaplarından Everest My Lord – İşte Baş İşte Gövde İşte Kanatlar kitap alıntıları sizlerle…

Everest My Lord – İşte Baş İşte Gövde İşte Kanatlar Kitap Alıntıları

Yaşamak istiyorum Yaşamak Hah hah haa
İçkiler, içkiler Kadehler kalksın! Yaşasın Cumhuriyet, Yaşasın Türkiye Cumhuriyeti!.. Yaşasın aşk eğlence
Mutluluk (durur) benim bilmediğim bir kelime galiba .
Aşk bir efsanedir, bir vardır, bir bakarsınız kaybolur, aşk havası senelerce sürmez
Asla sevmemiş ve sevilmemiş olmak Asıl tehlike budur.
Herkesin gittiği yoldan başka yol var mı!..
Sözde günde yüz kişi ölüyormuş
Yalan yalan söylüyorlar
Kendinden ümidi kesen, derdi olan bana geliyor, ben doktor değilim ki
Nankör meslek Baştan ağlaya ağlaya gelirler, sonra adınızı bile anmazlar Ya korka korka yaklaşan sünepeler Bre seni ben mi çağırdım, kazık gibi herif, gelmiş bana bilmem neler Ben seni adam yerine bile koymam be manyak
Bizim meslek meslek değil, insan verem olur
Biliyorum, ikimiz de hiçbir şey olamayız, ikimiz de bir şey değiliz Ama sen beni burada yalnız bırakıyorsun Ben yalnız başıma kalırsam ne yaparım, hiçbir şey yapamam
Fevkalade, her şey fevkalade sanki dünya çok güzel ve sanki biz çok mutluyuz
kimse bana cevap vermiyor kimse bir şey söylemiyor kimse bir şey bilmiyor hepimiz yaşıyoruz ve bizi kimse anlamıyor
Ziya Bey, yiyen kardeşi bile olsa gözü kalır Kendinden başka kimse yemesin ister
Ağlamak açlıktan gelir Etrafına bak herkes ağlıyor Bunun sebebi açlık
Düşün bir kere bu odalarda oturanları, bu pencerelerden karşıki tepelere bakanları, ağaçlar duruyor, deniz duruyor, ama onlara bakanların hiçbiri yok Ahhh ahhh
Üzülmemek, korkmamak lazım, hele kederlenmeye hiç gelmez, hayat çok kısa, sen üzüldüğünle kalıyorsun.
hayat çok kısa hiçbir şeye güven olmuyor bir gün bakıyorsun biri, neden, niçin, belli değil, ona üzüleyim diyorsun, bir de bakıyorsun başka biri insan kime üzüleceğini şaşırıyor .
İlk şart yemeğin üstüne hiç düşmeyeceksin Yemek de insan gibidir çünkü; üstüne ne kadar düşersen o kadar kötü olur.
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
Söylemek ayıp ama açlıktan ölüyorum.
Açlık neden ayıp olsun, mesele karnını doyurabilmekte.
Bütün korkular açlıktan gelir.
Seni hiç dertsiz bulamam, bugün de öyle, bütün mahalle başına toplanmış, herkes burada sanki beni bekliyor
Her zaman bir şeyden şüphe edersin Beni de inandırmaya kalkarsın ..
BEN NEYİM?..
VAPOR
Durur
DENİZ
Durur
YOL
Durur
NEDEN DURUYORUZ?
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
BAŞIM
YENİ
DOĞAN
BİR
AYA
BENZER
YEPYENİYİM
Tükenmiş miydi
Tükenmiştiler
Tükenmiştim
Tükenirsen
Tükeneceğiz
Tükeniyor
Tükeniyordu
Tükeniyormuşuz
Tükendiler
Tükendim
Tükenmezsem
Tükenme

Tükenmeden
Tükeniyoruz

Bitmiş miydi
Bitiyormuş
Bitiyor mu
Bitmeliydi
Bitmemeliydi
Bitmedi
Bitmez
Bitmeyecek
Bittiyse
Biterdi
Biter
Bitiyor
Bitmiyor
Bitmiyormuş
Bitsin
Bit
Bitmişti
Bitirmeliydi
Biterdiniz
Bitirmeliydiniz
Bitirdiyseniz
Bitirin
BİTTİ
EĞER BİLMİYORSAM
BİLMİYORUM DEMEKTİR
EĞER BİLMİYORSA
EĞER BİLMİYORSAK
BİLMİYORUZ
Bilmiyorlar
Bilemezler
Bilemeyecekler
Bilmiyor
Bilmez
Bilmiyorlarsa
Bilemezlerse
Bilemeyeceklerse
Bilemezlerse
Bilinmeyecek
GERÇEK NE DEMEK?
BİLMİYORUM. Yeter be!.. bıktım bu saçmalardan
Bu yazar herkes için de, kimse için de yazılmayan bir kitap yazıyormuş!
Dünya ihtiyarlıyor zaman göçüyor ve geçiyor her şey değişiyor insanı bir korkudur alıyor
Ne güzel ağaçlar bıraksalar cennet gibi yer.
Bize yardım edecek hiç kimse yok, doğru söylüyorsun biz her zaman yalnızız Herkesten ayrı düşüncelerdeyiz Oysa dünya her gün değişiyor, bize kala kala ne kalıyor, hiç belli değil
Siz, onu eskiden görecektiniz, koskocaman bir adamdı, şimdi küçüldü, bu kadar kaldı. Bir zamanlar ona Ziya Bey derlerdi. Meşhur Paşazade Ziya Bey
Mutluluk benim bilmediğim bir kelime galiba
İçkiler, içkiler Kadehler kalksın! Yaşasın Cumhuriyet, Yaşasın Türkiye Cumhuriyeti!. Yaşasın aşk
AVUKAT (Gülü yerden alarak): Bu kadar güzellikle bu kadar insafsızlığı bir araya getirebildiğinize hayret ediyorum, güzel kelebek..
NIVART: Melek aşka inanmaz O aşksız bir melektir.. MELEK: Aşk bir efsanedir, bir vardır, bir bakarsınız kaybolur,
aşk havası senelerce sürmez.
MELEK: Ortada çiçek salgını var diyorlar, doğru
mu?.. İşte size iş.
MEZAR TAŞÇI: Biz duymuyoruz da, onlar duyuyorlar.. MELEK: Sözde, günde yüz kişi ölüyormuş.
MEZAR TAŞÇI: Yalan yalan söylüyorlar.
korka korka yaklaşan sünepeler. Bre seni ben mi çağırdım, kazık gibi herif, gelmiş bana bilmem neler.. Ben seni adam yerine bile koymam be manyak.
insan bazen mesleğinden bile bıkıyor. Bizim meslek meslek değil, insan verem olur.
yalvarmalarına kulak asma onun sen, onu bir de yalnızken görsen, ne böbürleniyor, ne atıp tuttuyor!. Yok, kimseyi beğenmezmiş Yok, kimsede gözü yokmuş!.. Yok, kadınlar ona bakmazlarmış!. Yok, o ne yaptığını iyi bilirmiş!.
NIVART: Deli misin, zaten herkes bizi merak ediyor, sağına soluna bakayım deme
sanki dünya çok güzel ve sanki biz çok mutluyuz
Çok. pek çok. Eskiden mutluydum, şimdi yeniden mutlu olmak istiyorum. Siz ne dersiniz, acaba tekrar mutlu olabilir miyim?
hepimiz yaşıyoruz ve bizi kimse anlamıyor
NIVART: Bu da kim?
MELEK: Bu kadın kim?
ZİYA BEY’İN SESİ: Paralar ne oldu?. Paraları ne yaptın?
MELEK: Sen çirkin misin, güzel misin. cevap ver bakayım?
Düşün bir kere bu odalarda oturanları, bu pencerelerden karşıki tepelere bakanları, ağaçlar duruyor, deniz duruyor, ama onlara bakanların hiçbiri yok. Ahhh ahhh
Bir kere ben Ziya Bey’in eline kaç yaşında geldim? Ben onun eline geldiğimde tam 13 yaşındaydım. Top oynuyordum. O da pencerenin önünde oturmuş, sakalları belinde ihtiyar bir
adamdı. Elinde kalın bir kitap, okuyordu Başını kaldırdı
beni görünce, Bu oyun çocuğu, dedi.
Ben de hiç rol yapamam ona bakacak olursan. Duygularımı hiç saklayamam, belli ederim, ama kazanmak istiyorsan her şeyi saklayacaksın, hiçbir şeyi belli etmeyeceksin.
BAŞIM
YENİ
DOĞAN
BİR
AYA
BENZER
YEPYENİYİM
Tükenmemişsin
Tükeniyor muyum?
Tükenecek miydik?
Tükenecek miyiz?
Tükenmiş miydiniz?
Everest My Lord: GERÇEK NE DEMEK?
Yazarın Gölgesi: BİLMİYORUM. (Birden bağırır:) Yeter be!..
bıktım bu saçmalardan
Dünya ihtiyarlıyor zaman göçüyor ve geçiyor.. her şey değişiyor.. insanı bir korkudur alıyor
Ne güzel ağaçlar. bana kalsa burada sabahlarım. bıraksalar cennet gibi yer. (Ağaçlara bakarak elini kaldırır.) SELVİLER
MELEK: Bırakın beni! Bırakın beni!.. Benden ne istiyorsunuz? Kimseden korkum yok Herkese ilan ediyorum Ben.. Ziya Bey’in ölümünü bekliyorum.. Ziya Bey’le hesaplaşacağım ben.. Ziya Bey.. Ziya Bey, senden nefret ediyorum Beni duyuyor musun? Ben.. Ben seni öldüreceğim.. Geliyorum, Ziya Bey geliyorum, dikkat et, benden sakın, gel dim gel .dim
Ölü olduğu halde yaşayanlara çok rastlanıyor.
Etrafına bak herkes ağlıyor Bunun sebebi açlık
Düşünsene onunla nasıl karı koca olabilirdik? Bir kere ben Ziya Bey’in eline kaç yaşında geldim? Ben onun eline geldiğimde tam 13 yaşındaydım Top oynuyordum. O da pencerenin önünde oturmuş, sakalları belinde ihtiyar bir adamdı. Elinde kalın bir kitap, okuyordu Başını kaldırdı beni görünce, Bu oyun çocuğu. dedi.
Yemek de insan gibidir çünkü; üstüne ne kadar düşersen o kadar kötü olur.
Avrupa Askeri Fabrikalarda çalışan kadınlar mermi üretimine meşgul kâğıdı iliştirir.²¹

²¹ Avrupa’da çalışan ve Askeri Fabrikalarda mermi üretimini yürüten kadınlar meşgul kağıdını yırtıp serbest kâğıdını iliştirirler.

Savaş esnasında yıkılmış harap edilmiş DRİNA KÖPRÜSÜ eldivenini giyer.
Yoruldunuz/yorulmadan/yorulmayın/yorulunca/yorulunur
Tükenmeden
Tükeniyoruz
Hayır, ölmek istemiyorum. Sanki midem kazınıyor Dizlerim titriyor Gözlerim kararıyor Açım Yemek istiyorum Yaşamak istiyorum.
Everest My Lord şöminenin üstündeki zili çalar.
Sessiz tarih içeri girer.
Başıyla selamladıktan sonra
Bir sandalye çekerek oturur.
Yine eski bir masal anlatır
Konuşmasız
Hareketsiz
Yatak
Gökyüzü
Yatak örtüsü
Ranza
Çarşaf
Yastık kılıfı
Yorgan
Koltuğa oturur
İlk şart yemeğin üstüne hiç düşmeyeceksin. Yemek de insan gibidir çünkü; üstüne ne kadar düşersen, o kadar kötü olur.
Makarnadan insana kötülük gelmez, kötü olan yemek bulamamaktır.
Düşün bir kere bu odalarda oturanları, bu pencerelerden karşıki tepelere bakanları, ağaçlar duruyor, deniz duruyor, ama onlara bakanların hiçbiri yok.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir