İçeriğe geç

İnci Gibi Dişler Kitap Alıntıları – Zadie Smith

Zadie Smith kitaplarından İnci Gibi Dişler kitap alıntıları sizlerle…

İnci Gibi Dişler Kitap Alıntıları

Ama sırların da bir fiyatı vardır, Ambrosia. Tıpkı meyvelerin, tütünün de bir fiyatı olduğu gibi.
bu durumda her çapkın erkek gibi, içgüdülerine uyup en iyi savunma saldırıdır, dedi.
Demek eve dönünce böyle karşılanıyorum? Etki yaratmak için çantayı masaya indirdi.
Bence erkekler bu yüzyılda yeterince felakete neden oldular. Dünyada yeterince lanet erkek var.
Archie’nin evliliği, bir çift ayakkabı alıp eve götürdükten sonra ayağına uymadığını anlamak gibi bir şeydi. Ayıp olmasın diye onlara katlanmıştı. Fakat otuz yıl sonra ayakkabılar aniden ayaklanıp evden çıkıp gitmişti. Karısı onu terk etmişti.
.
Her an iki kez olur : İçeride ve dışarıda ve bunlar iki farklı tarihtir.

Ya sen? Sen vestiyerden yanlış Hayatı almışsın ve onu geri vermek zorundasın.
.
Bir erkeğin erkek organı dik durduğunda, aklının üçte ikisi gider. Ve dininin üçte biri.

.
Yazmamın asıl nedeni, hayatım boyunca uyurgezerlik yapmamak.

.
Elinize hangi perde gelirse doğruyu söyleyin ama söyleyin.

Kendinizi asla tatmin olamamaktan kaynaklanan ömür boyu süren üzüntüye bıraksa bile

.
Asla umutsuzluğun diğer tarafına düştüğünüzden daha güçlü olamazsınız.

.
Bugünlerde okumamın gerçek sebebinin kendimi daha az yalnız hissetmek, kendimden başka bir bilinçle bağlantı kurmak olduğunu biliyorum.

.
Bugünlerde okumamın gerçek sebebinin kendimi daha az yalnız hissetmek, kendimden başka bir bilinçle bağlantı kurmak olduğunu biliyorum.

.
ama geçmiş kelimelerden daha fazlasıdır.

.
Sonunda senin geçmişin benim geçmişim değil, senin doğrun benim gerçeğim değil ve senin çözümün benim çözümüm değil.

.
Her an iki kez olur : İçeride ve dışarıda ve bunlar iki farklı tarihtir.

.
Olaya kişisel olarak sizi ilgilendiren bir perspektiften bakmak yeterlidir.

İşte, erkeklerden de bu beklenir. Ortalığı karıştırırlar, yüzyıl sona erer, sonra da pisliği temizleme işini kadınlara bırakırlar. Teşekkürler, kocacığım.
Mikrop kapmaktan, etkilenmekten, melezleşmekten korkan milliyetçilerin korkuları göçmenlere gülünç geliyor, çünkü göçmenlerin korkuları yanında bunlar fındık fıstık gibi önemsiz kalır; göçmenler erimekten, yok olmaktan korkuyorlar.
“Kader değil” diye düzeltti. “ Biz Hintliler, Bengalliler ve Pakistanlılar çoğu zaman ellerimizi açıp tarihin yüzüne, Kader! diye bağırırız.
Ama çoğumuz eğitimsiz, çoğumuz bu dünyayı anlamaz. İngilizler gibi olmalıyız. İngilizler kaderle ölümüne savaşırlar. Onlara duymak istediklerini söylemiyorsa tarihe kulak asmazlar.
Biz, Böyle olması gerekti! deriz.
Oysa öyle olması gerekmez.”
Kırılan herşey sağlamından daha çok şey öğretir.Bu bilimsel bir deney veya herhangi bir kuram içinde geçerlidir.Mesela bir proton normalde bize sadece yükü ve kütlesi hakkında bilgi verir.Ama herhangi bir hızlandırıcıda çarpıştırılıp parçalara ayrılan bir proton ,bize bu yükü veya kütleyi nasıl kazandığı hakkında daha detaylı bilgi verir.Yada nöroloji için konuşucak olursak sağlam bir insan beyni bize içindeki hangi kısmın ne işe yaradığı konusunda pek az bilgi verir.Ama nezaman ki bu beynin bir kısmı hasar görür ve bu hasar sonucu kişi bazı duyuşsal yeteneklerini kaybeder.İşte o zaman beynin yapısına dair daha detaylı bilgiye sahip oluruz.Yada biyoloji içinde durum farklı değildir.Mesela tasarımlarında belli hatalara sahip canlılar görmemiz onların varoluşlarını oluşturan mekanizmalar hakkında daha detaylı bilgi sahibi olmamıza yararlar.Aynısı bilimsel kuramlar içinde geçerlidir.Mesela eski insanlar ısıyı,maddenin hareketi olarak değilde maddeden dışarı çıkan birşey olarak düşünüyorlardı.Ve sonra birgün kalayı ısıttıklarında yanan kalay, metal kirecine dönüşüyordu.Ama ilginç bir şekilde yanmadan önceki halinden daha ağır oluyordu.Ve o dönemin bilim insanları bu nasıl olabilir diye düşündüler.Eğer ısı maddenin yanınca dışarıya attığı bir fazlalıksa o zaman bu maddenin yanınca daha hafif olması lazım.Yani bu tarz deneysel bir çatlak o dönemin bilim insanlarına sahip oldukları ısı kuramının yanlışlığı hakkında daha detaylı bilgi verdi.Sosyoloji içinde durum pek farklı değildir.Mesela bir sistemin kendi içindeki çatlakları o sistemin işleyişi hakkında daha detaylı bilgi verir.Aynı bunun gibi insan ilişkilerinde de durum benzerdir.Mesela nezaman ki bir ilişki bozulur ozaman insanlar sahip oldukları gerçek kişilikler hakkında daha detaylı bilgi verirler.Yada konuya dair son bir örnek verecek olursak: Psikolojideki anormal insanlar olmasaydı bugün normal insanın psikolojisinin işleyişi hakkında bukadar detaylı bilgiye sahip olmazdık.Yani demem o ki örnekleri çoğaltmak mümkündür ama bu konunun ana fikrinin önemini arttırmayacaktır.Bu yüzden yazının başında dediğim şeyi tekrarlamakta fayda var:Kırılan herşey sağlamından daha çok şey öğretir!
modern dünya garip bir yer. kulüplerin kızlar tuvaletinde, evet, kahrolası beni bıraktı, çekti gitti. beni sevmiyordu. sevmeyi bilmiyordu. lanet olası kafası beni sevmeyi bilemeyecek kadar karışıktı, dediklerini duyarsınız. bu nasıl oluyor? bu sevimsiz yüzyılda, bir insan olarak, bir tür olarak, her şeye rağmen gerçekten sevilmeye layık olduğumuza bizi inandıran neydi? bizi sevmeyen herhangi birinin yaralı, eksik ve bir şekilde hasta olduğunu nereden çıkarıyoruz? özellikle de bir tanrı’yı veya ağlayan meryem ana’yı veya hz. isa’nın yüzünü bize tercih ettikleri zaman onlara niye deli oluyoruz? aklını yitirmiş. çılgın. kendi iyiliğimizden, sevgimizin iyiliğinden öylesine eminiz ki, bizden daha çok sevilmeye değer, bizden daha çok tapınılmaya değer bir şey olabileceği düşüncesine bile tahammül edemiyoruz. kutlama kartları bize, herkesin sevilmeyi hak ettiğini, sürekli olarak söylüyor. hayır. herkes temiz suyu hak eder. ama herkes her zaman sevilmeyi hak etmez.
“ Kader değil” diye düzeltti. “ Biz Hintliler, Bengalliler ve Pakistanlılar çoğu zaman ellerimizi açıp tarihin yüzüne, Kader! diye bağırırız. Ama çoğumuz eğitimsiz, çoğumuz bu dünyayı anlamaz. İngilizler gibi olmalıyız. İngilizler kaderle ölümüne savaşırlar. Onlara duymak istediklerini söylemiyorsa tarihe kulak asmazlar. Biz, Böyle olması gerekti! deriz. Oysa öyle olması gerekmez.”
Çünkü insan kendini kendi kendine oluşturur. Ve kendi oluşturduğundan sorumludur.
Sevgide korku yoktur; ama mükemmel Sevgi korkuyu yok eder.
Bilgi arttıran dert arttırır.
Ateşin üstüne ateşle gidilir.
Çalışmak ibadettir.
Kitaplarla deneyimlerin arasındaki uçurum, ıssız bir okyanustur.
Bence demokrasi insanoğlunun en büyük keşfidir.
“ Kader değil” diye düzeltti. “ Biz Hintliler, Bengalliler ve Pakistanlılar çoğu zaman ellerimizi açıp tarihin yüzüne, Kader! diye bağırırız. Ama çoğumuz eğitimsiz, çoğumuz bu dünyayı anlamaz. İngilizler gibi olmalıyız. İngilizler kaderle ölümüne savaşırlar. Onlara duymak istediklerini söylemiyorsa tarihe kulak asmazlar. Biz, Böyle olması gerekti! deriz. Oysa öyle olması gerekmez.”

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir