İçeriğe geç

Aylak Adam Kitap Alıntıları – Yusuf Atılgan

Yusuf Atılgan kitaplarından Aylak Adam kitap alıntıları sizlerle…

Aylak Adam Kitap Alıntıları

Bir gün sana dünyada dayanılacak tek şeyin sevgi olduğunu öğreteceğim .
– Ben başkayım.
+ Ben de başkayım.
– Doğru, hep başkayız. Ayak bastığımız her yer dünyanın merkezi oluyor. Her şey bizim çevremizde dönüyor
Yoksa her şey ben olmadığım zaman, benim olmadığım yerlerde mi oluyordu?
Birden kaldırımlardan taşan kalabalıkta onun da olabileceği aklıma geldi. İçimdeki sıkıntı eridi.
İnsan geçmiş bir olayı kafasından kazıyıp attığını sanıyor. Değil. Tortuya benzer bir kalıntı var.
Sustu..Konuşmak gereksizdi..Bundan sonra kimseye ondan söz etmeyecekti.Biliyordu; anlamazlardı.
Ne çok delikanlı vardır burada bilseniz. Laf atarlar. O zaman insana dünyada en kötü şey kadın yaratılmakmış gibi gelir.
Kelimelere herkes kendine göre bir anlam, bir değer veriyor galiba. Bu değerler aynı olmadıkça iki kişi iki ayrı dil konuşuyorlarmış gibi olmuyor mu?
İnsanlardan yenilik beklemek saçmaydı.
Böyle içten yalnız çocuklar gülebilir.Bir de deliler
Bence insanın adı onunla en az ilgili olan yanıdır. Doğar doğmaz, o bilmeden başkaları veriyor. Ama yapışıp kalıyor ona. Onsuz olamıyor.
Her şeyi birden görmeye kalkarsak hiçbir şey göremeyiz.
Kadınların neden evlendiklerini anlıyorum, Yalnız kalabilmek için!
Bence insanın adı onunla en az ilgili olan yanıdır. Doğar doğmaz, o bilmeden başkaları veriyor.
Sevgi dedikleri bu iç karışıklığı, bu özlem mi yoksa?
Dalgın olduk mu gerçek benliğimizle davranıyoruz.
Sanki beklediği kişi söz vermiş de gelmemiş gibi içini bir öfke kapladı.
Hem ne kolay rahatlıyorsunuz. İçinizde boşluklar yok. Neden ben de sizin gibi olamıyorum? Bir ben miyim düşünen? Bir ben miyim yalnız?
Birden kaldırımdan taşan kalabalıkta onun da olabileceği aklıma geldi. İçimdeki sıkıntı eridi
Şunların arasında sevilmeye değer bir kaç kişi niye olmasın? Tok karın iyimserliği mi yoksa ?
Her şeyi birden görmeye kalkarsak hiçbir şey göremeyiz.
Güzel kadın ama asıķ yüzlü. Hep asık yüzlü oluruz ya da sırıtkan.
Yoksa her şey ben olmadığım zaman, benim olmadığım yerlerde mi oluyordu?
Hepimiz korkağız. Korktuğumuz için severiz; korktuğumuz için yaşarız; korku yüzünden öldürürüz..
Bazen ne kadar iyi top sürersen sür, topu sadece kendinde tutmaktan zarar gelir.
Birden içini bir yere, bir şeye geç kaldığı duygusu kapladı.
………………….
Sokağa varınca baktı geç kaldığı bir şey yok. Her şey her zamanki gibiydi.
Sevmek !
Kelimelere herkes kendine göre bir anlam, bir değer veriyor galiba.Bu değerler aynı olmadıkça iki kişi iki ayrı dil konuşuyorlarmış gibi olmuyor mu ?
On yaşındayken İstanbul’a ayak bastım. Ülkenin en büyük şehrindeyim ve danışacak, sığınacak kimsem yoktu. Başkasının kâbusu olur ama benim için ucu nereye gideceği bilinmeyen bir macera
İkinci konuşmamda ‘sen’ diyemeyeceğim biriyle bir daha konuşmam.
Bence insanın adı onunla en az ilgili olan yanıdır.
Birden kaldırımlardan taşan kalabalıkta onun da olabileceği aklıma geldi. İçimdeki sıkıntı eridi.
Bazen insanı bir yangın kulesi de çağırır
Ne çok delikanlı vardır burda bilseniz. Laf atarlar. O zaman insana dünyada en kötü şey kadın yaratılmakmış gibi gelir
Yaşamanın amacı alışkanlıktı,rahatlıktı.Çoğunluk çabadan,yenilikten korkuyordu.Ne kolaydı onlara uymak!
İnsanları yalan söyledikleri zaman dinlemeyi severim. Olmak istedikleri, olamadıkları kişi yi anlatırlar.
Nasıldı hikaye?
Temmuz 23’ün yanına yalnız iki kelime yazılmıştı: Onu seviyorum. Buna da inanmadı. Yalan! Beni sevseydin o günün 23 temmuz olduğunu bilmezdin.
Bunca lüzumsuz eşya vardı da,neden en gereken, bir sigara küllüğü yoktu. Kadınlar da böyleydi. Dünyada gereğinden çok kadın vardı ama, yalnız bir teki yoktu.
Seni içinin demir parmaklıklarından azat edeceğim !
Bence insan adı onunla en az ilgili olan yanıdır. Doğar doğmaz, o bilmeden başkaları veriyor. Ama yapışıp kalıyor ona. Onsuz olamıyor.
Neden insanlar susmayı bilmiyor?
En az umutlanmaları gerektiği zamanlar en çok umarlardı.
Her şey Ben olmadığım zaman, benim olmadığım yerlerde mi oluyordu?
En mutlu görünenlerine bile? Bütün bunlar üç oda,bir mutfak,iki çocuk düşü ile başlıyor. Sonra? Haydi bayanlar, baylar! Bu fırsatı kaçırmayın. Birinci kısım: Dağlar dümdüz. İkinci kısım: Ne çok tepe! Üçüncü kısım: Ova batak. Bugünlük bu kadar baylar. İyi geceler. Yarın yine bekleriz.
Bundan sonra kimseye ondan söz etmeyecekti. Biliyordu; anlamazlardı.
Ben, toplumdaki değerlerin ikiyüzlülüğünü, sahteliğini, gülünçlüğünü göreli beri, gülünç olmayan tek tutamağı arıyorum: Gerçek sevgiyi!
Yaşamanın güç olduğu bir dünyadan uzağa, çocuklukta tadılmış bir huzura kaçmak gerekti; hiç olmazsa bir güncük
Güçlüğü umutsuzca zorlamak bile güzeldi.
Yaşamanın amacı alışkanlıktı, rahatlıktı. Çoğunluk çabadan, yenilikten korkuyordu. Ne kolaydı onlara uymak!
‘İş avutur’ derdi babası. O öyle avuntu istemiyordu. Bir örnek yazılar yazmak, bir örnek dersler vermek, bir örnek çekiç sallamaktı onların iş dedikleri. Kornasını ötekilerden başka öttüren bir şoför, çekicini başka ahenkle sallayan bir demirci bile ikinci gün kendi kendini tekrarlıyordu.
İnsanlarda anlayamadığı bir şey de gazete okumalarıydı. Neden her sabah içlerini karartmak gereğini duyarlardı acaba?
Huzurunu yaşadığı günde bulamayan insana kurtuluş yoktu.
Bir gün sana dünyada dayanılacak tek şeyin sevgi olduğunu öğretecem.
Benim ona tutunabilmem için onun benden başka bir dayanağı olmamalı.
Bir gün sana dünyada katlanılacak tek şeyin sevgi olduğunu öğreteceğim.
Bir şey var, ama eksile eksile var.
— Kuyara ile Adako, dedi.
— Ne o? Bir ilkçağ trajedisinin adı mı?

— Bütün çağların trajedisi bu, Ku-ya-ra; ‘Kumda yatma rahatlığı.’ A-da-ko: ‘Ağaç dalı kompleksi.’ Şimdi kumda yattığım için kuyara diyorum. Daha da genişletilebilir. Kuyara, alışılmış tatların sürüp girmesindeki rahatlıktır.
Düşünmeden uyuyuvermek. Biteviye geçen günlerin kolaylığı.

Alışmaktan korkuyordu. Böyle giderse bu masa sevgilerinin kutsal yeri olacaktı. Bir yerleri olması kötüydü. Sonra insan kendinin değil, o yerin isteğine uygun yaşamaya başlardı.
– Düşünmeden edemem biliyorsun, seni seviyorum ben.
Sigarasını küllüğe bastırdı. Nasıl kolayca söyleyiveriyorsun bunu. Sevmek! Kelimelere herkes kendine göre bir anlam, bir değer veriyor galiba. Bu değerler aynı olmadıkça iki kişi iki ayrı dil konuşuyorlarmış gibi olmuyor mu?
“Hem neden insanları bu kadar ciddiye alıyorsun? Başkalarının saçmalamalarına için için gülmeyi ne zaman öğreneceksin sen?”
İçinizde boşluklar yok. Neden ben de sizin gibi olamıyorum? Bir ben miyim düşünen? Bir ben miyim yalnız?
“Belki de insanlar kendi kendilerini düşünmek, hayaller kurmak için yeteri kadar yalnız kalamadıklarından anlayışsız oluyorlardı.”
Ben, toplumdaki değerlerin iki yüzlülüğünü, sahteliğini, gülünçlüğünü göreli beri, gülünç olmayan tek tutamağı arıyorum: Gerçek sevgiyi! Bir kadın. Birbirimize yeteceğimiz, benimle birlik düşünen, duyan, seven bir kadın
“Bir şeyler olmasını bekliyordu insan, bir değişiklik.”
“-Neden bu kadar kötümsersin?
-Sen neden değilsin? Çevrene bakmıyor musun?”
Çoğunluk çabadan, yenilikten korkuyordu. Ne kolaydı onlara uymak!
Kılığı düzgün bir adamın sokakta simit yemesi yasaktır. Bütün yasaklar gibi bunun da bir kaçamak yolu yok mu? Simidi kır, cebine sok. Tek elinle bir lokma koparıp, kimseye sezdirmeden ağzına at. Ama, ben dişlerim sağlamken ısıracağım
“Birden içini bir yere, bir şeye geç kaldığı duygusu kapladı. Yirmi sekiz yaşındaydı, tedirgindi.”
“-Ben başkayım
-Ben de başkayım.(Fatmaydı bu.)
-Doğru, hep başkayız. Ayak bastığımız her yer dünyanın merkezi oluyor. Her şey bizim çevremizde dönüyor…”
“Yoksa her şey ben olmadığım zaman, benim olmadığım yerlerde mi oluyordu?”
“Birden kaldırımlardan taşan kalabalıkta onun da olabileceği aklıma geldi. İçimdeki sıkıntı eridi.”
İnsanları yalan söyledikleri zaman dinlemeyi severim. Olmak istedikleri, olamadıkları ‘kişi’ yi anlatırlar.
Neden ben de sizin gibi olamıyorum ?
Bir ben miyim düşünen ?
Bir ben miyim yalnız ?
Bugünkü benim son aldanışım olmayacak.
İnsanlara güveniyorum.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir