İçeriğe geç

Can Güncem Kitap Alıntıları – Küçük İskender

Küçük İskender kitaplarından Can Güncem kitap alıntıları sizlerle…

Can Güncem Kitap Alıntıları

İntiharın bilinmediği bir ütopyaya intihar tanrısı olarak yerleşmek isterdim
Ne yazık! Anlaşılamayan arzular, düşler; ortaklaşa yaşanan şeylerin farkına varamamak parçalıyor, dağıtıyor insanları. Ben de onlardan biriyim. KÖR olmasaydık, bunları GÖZe alabilir miydik?!
Ben senin elini tutacaktım. Sen benim elimi tutacaktın.
Ben seni öpmeyi düşünecektim. Sen utanacaktın.
Sen beni öpmeyi düşünecektin. Ben utanacaktım.
Ben seninle sevişecektim. Sen benimle sevişecektin. Sevişmemiş olanlar utanacaktı.
İnsan, saygı duydukça vardır; sevdikçe de varolmanın seçkinlik-saygınlık hiyerarşisi üçgeninde tepe noktaya doğru hızla yükselir! Sonunda üçgen biter ve kişi en üstten kendini boşluğa bırakıverir! Çıkarken katettiği mesafeye eşdeğerde bir yükseklikten aşağı düşer, ölür!
Geceye gidiyoruz. Biçimsizce. Ödün vere vere. İnsandan, zamandan hırsızlık yapa yapa. Yapay da olsa. Dünden ve bugünden korkarak yarın nasıl bir hüzünle savrulacağımızı, nerelere kadar sürükleneceğimizi hesaplıyoruz. Ateş ederek gidiyoruz geceye.
Senin yanındayken bir renk var bakışımda
Bakışlarım soylu serseriler gibi
Bakışlarım on sekiz yaşında
Dün kendimizi yarattık, bugün insanları tanıyoruz.
Yarın bir insan yaratacağız!
Dokunmak, sevmek ve hissetmek ibadettir.
Sanırım daha karanlık gecelerimiz de olacaktır, saçlarımızı onlarla tarayacağızdır. İnanırım. Beklemem.
İmgeler katledecek bizi; ağlarım. Sorgusuzuz. Huysuzuz; ağlarım.
Biz gülmedik. Bize gülmeyi gösteren hiç kimseyle karşılaşmadık. Tuhaf olduk, zedelendik. Haketmediğimiz bir cezaya çarptırılmışken şiire, o masala sığındık.
Şiire ahlak misyonu, terbiye, süzme kibarlık yüklemeye çalışanlar sistemin şairleridir.
Normalite, faşisttir!
Rastlantısal sevda, bir tür kimlik saptamasının illegalliğini besler!
• Halk, ulus bir eğilimdir. Düzeysiz paranoyanın bir semptomudur. Kitle, grup ve klan vardır. Ötesi boştur.
• Aşk, hayatımızdan kesilen ve savunma fonuna aktarılan zamandır.
İdeal toplum yoktur! İdealize toplum vardır!
Ben şiiri bırakmam. Bunun adı yoktur. Şiir ile yaşam arasında med-cezirde, medar-ı iftiharım olur İstanbul. Ben bu şehri bırakmam. Bırakırsam ayıp olur. Bir başkası gelir. İçeri girer. Eşiğe yüzünü bırakır. Gözü kızarır.
Oyuncaklarımı ve çocukluğumu şimdi geri verin.
Ya da yakın beni benzin döküp üstüme..
Artık ölsün babam.
Ben de intihar edeyim.
Bizimkiler rahatlasın, mutlu olsun.
Sanatsız, kitapsız, huzurlu bir ömür sürdürsünler!
Çok parasızım. Fakirim.
Alakadar olabilecek bir sevgilim de yok.
Olmasın.
Ne olur ki?
Veda görüşmelerine, veda sevişmelerine çıkabilirim. Gökyüzünden geldim, yeryüzüne döneceğim. Soğukkanlı ve alçakgönüllü olacağım. Canımı bu kere yakmayacağım.
Bir parça feragat olasılığı mı? Güdüklüğün alabildiğince hüküm sürdüğü bu anlamsızlıkta?
On yaşındayken İstanbul’a ayak bastım. Ülkenin en büyük şehrindeyim ve danışacak, sığınacak kimsem yoktu. Başkasının kâbusu olur ama benim için ucu nereye gideceği bilinmeyen bir macera
Hüzne yatay geçiş yapan yalnızlığımı hangi örgüt üstlendi?
RUHUM ÖZENLE ÖLDÜRÜR. GÜVENLE GÜDÜMLER.
İktidar, özürlü bünyedir. Devletçilik, yapay duruştur. Politik anarşizmi, faşizmin ilkelerinden kurtaracak olan, bu tümörü temizleyecek olan, poetik tavrı sistematiğe uyarlayıp ona uygulama alanı açacak bir düşünce biçimidir.
Bazen ne kadar iyi top sürersen sür, topu sadece kendinde tutmaktan zarar gelir.
Bu şehri terk edecek bir şeyler bulmalıyım alelacele.
Benim hayatî koordinatlarım, değişkenliğiyle bâki.
Bir tek benim üzülmem diyalektiğe aykırı.
-fiatımı sorma
çal beni bu dünyadan
Saygı duymanın saygınlık yarattığı şu çarpık sanatsal yapılanmada, şaire düşen, şiirinin ve sahiplendiği akılcı formasyonun kendisine güven duymasını sağlayabilmektir. Özsaygı, itici güçtür. Bir şairin edebi hırsı, üretkenlikle ters orantılıdır. Ortaya konulanı bağlayan, yalnızca, öz metnidir. Şiirsel olan, somut olanı süsleyip dile dökmek değil, ayrıntıları yan tutarak yorumlamak ve onların sırlarını açığa vurarak terbiyesizlik etmektir.
Altkültür başlığı altında toplanan her türlü sanat yapıtı, azınlık adına birbirini doğurmaya ve yetiştirmeye programlıdır; onlar içedönük yaşarlar ve böyle varolurlar: o yüzden kabuk kaldırmaya pek de gerek yok gibi geliyor bana.
Resim, gidilmesi zorunlu bir yer, bir riskli durum olarak kendini sunarken sahiplenmekten kaçınmadığı renk kavramıyla bir sayrı nöbeti tutuyor. Bu da kuşku yok ki şiirin bilinçdışına taşırmaktan asla yorulmayacağı anlamın süresiz üremesi ile eşdeğerde ve eşzamanlı. Görüntü yoğunluğu ya da biçim gürültüsü, resim ve şiirin ritim üzerine yapılanması, dengesiz özetlenmesi, bir tür özgür kışkırtının klişelerinden sıyrılamamasının çoğullamasıdır.
Kim bilir, onu bıraktığım yerde
Hangi çiçek açtı, nasıl bir
Yağmur yağdı oraya apansız

Hangi sinema yapıldı da
hangi film oynuyor
Kimler yer gösteriyor şimdi orada
Bölünüp çoğalan yalnızlığa

Merhamet: acıdan. Acının ihtiyarlığı. Çelimsizliği kutsal kılan. Serüvenleri ve yaşamı tam anlamıyla öğrenmeyi engelleyen denetim. Kusursuzluğu hırpalayan ve çok daha önemli olan ferdî-toplumsal önemsemeyi bastıran, sindiren, yüksek miktarda uyuşturucu: merhamet.
Bana asla normalden söz etmeyin.
Ruh sağlığım soruluyor. Cezalı, rahatsız ruhum. Kötü k ö t ü KÖTÜ k ö t ü KÖTÜ k ö t ü KÖTÜ KÖTÜ diyorum.
Oysa, toprak bize daima ihanet etti.
Gövdemizi ihmal etti.
Gövdemizi yemek için gövdemizi besledi.
Gövde, katlandı. Sık sık akineton yuttu.
Gövde, gösterilmedi. Işıkla soğutuldu, saklandı.
Kader: rastlantıların uyumu.
Kader: kâinattaki manevi karşılık.
İnsan, kaderin kurbanı değil, celladı olabildiği ölçüde kendi boşluğunu doldurur. Ben bu uyumun anası ritim karşısında, şaşkınlığımdan dolayı öylesine aciz kaldım ki olup bitenlerin korkunç hızı nedeniyle varoluşumu kontrol edemedim.
O gece tanrı bana şöyle dedi: ‘artık şirketi kapatıyorum. Çıkart defterleri bakalım.’
Bu gezegene yanlış teşhis konmuştur. İradesizlik, kurtuluş için gerekli gizligeçittir.
Benim bütün bu olup bitenle korkunç ilişkim var. Ölümümün metresidir yaşamım.
Cortázar: cehennemde ateşten yaptığım
kardanadam.
Borges: ateşte yaptığım cehennem, kardan.
Not düşüyorum bilgisizliğimi fenine
rastlantısalın,
Ne tam içindeyim ne tam dışında
bu tıbbî masalın.
Neşterdir bir delikanlı yaralanışın
çocukluk aşkı!
Hacmini ben buldum
çevresini siz hesaplayın!
Çünkü ben, hâlâ şüphelenmekteyim yeryüzünden
niye bu kadar yakın diye gökyüzüne!
Yüz yılın hayalî müsameresi olacaksın
ey sen aşk.
Geceyi getirin bana! Geceyle yüzleşmek istiyorum! Anlaması hiç de mümkün görünmüyor bir hayalin insan öldürebileceğini.
Çevremdeki şairlerin çoğu nasıl da büyük oynuyor; falları hiç çıkmayacak onların. Yazdıkları, bir hecenin tekrarı olacak.
Üstümdeki bu hüzün kuluçkadan ne zaman kalkacak..
Hoş bir davranışın, olası olumsuzlukları örtermiş gibi göründüğü zaman totemi; tüm organizmanın üstündeki perküsyondaki parmaklar; entelektüel romantizmin kasıp kavurduğu şehir sokakları; o, soysuz dinginlik! Yetmeyen, iç karartan sahte şizofreni.. kaynatılmış, tarzı dışında habisçe gelişen.. beni ayartan..
Ellerime mühimle, mühimle baktım. Yoktu el; imzasız gelen bir mektubun kokusu nasıl dehşete düşürürse insanı ve o son melankoli nasıl yolundan çıkartırsa cenksiz rüzgârı: ellerime yalnızca ellerime mühimle baktım, artık bir tek üşüyen bir kuş değil gece ayazında içeri girmek için yalnızca hezarfen tıklatır camımı
Korkulardır insanın yaşını büyüten. Gözlerini kısaltan ve kişiyi kavramlı, hacimli kılan. Korkulardır sevgiyi çoğullayıp düşünceleri çarçabuk tüketen.
bak işte gittin, şehir olduğu yerde diz
çöküverdi;
yangına girdim, depremden çıktım,
selde yıkandım
ağzımı bir kutuya kilitleyip biryerler’e
bıraktım
artık anlamı yok, kurulmayabilir salıncak
artık anlamsız, varsın unutulsun giden
bak işte gittin, çocuklar ilk kez yaşlandı.
Bir coğrafyanın izlenimi: sokaklarda çok az insan var; şehir içime mevzileniyor.
Bilisiz, tarihin anti-görkeminin dışında, yerleşik hesaplaşmaları reddeden, modern mantığın bağımlılığını kıran, AIDS’i destekleyen, sonsuza dek yanacak ateşin çevresinde, tüyler ürperten ‘gerçek’ şiirler söyleyeceğiz!
Oy verme işlemim tamamlandı. Hiçbir ‘his’ tek başına iktidara gelemedi.
İnsanların sesleri ekolu olsaydı, dayanılmazdı. Sanki bir yerlerden çıkıp gelecek görüntü.
Ebedi bir hakarettir bana hak görülen bu tutsaklıklar, bu salıncal mutluluk anları. Geçecek olan. Kızgın şelalenin altında, kazığa geçirilmiş, yanışımı, haşlanışımı izleyebiliyorum. Dışardan. Soyulup dökülen derimin altından çıkan bağdokumda yüzyıllık yalnızlığımın define dövmeleri var.
Yalnızca bilmek, şiiri öldürür, şairi kısırlaştırır. Şiir, şairi için yanlış düşen telefon numarasıdır.
Yadırgamak: aklın uygunsuzluğu; hiçlemek: uygar davranış. İletmek: karaktersizlik ve atalet. Değer yüklemeyecek kadar alıntılı varolmak. Deliriş: siyahın canlandığını görmek ve siyahın atmosferi olduğunu savunmak. İlgisizliği bir estetik tavra dönüştürme.
Sefaletin burjuvazisinde zaten yapacak çok az şey var. Önemli olan ‘hayat harfi’ni doğru seçmek: bazı aşklara insan büyük harfle başlar. Bazı ölümler ise çalıntıdır. Ümitlenmektir Bir An’ı Kalınlaştıran; Eriten yürekgözünün yaşlarını. Bir eğilimle tutunur kişi kendi dışına; yanılması, doğrulanmasıdır. Yalnız ben ve ben’le ilgili anılar var zamana ters davranan. Yükselttiğim. Yetindiğim. Biçimlendirdiğim. Aksattığım. Yorumladığım. Yumurtadayım.
Kurtarılmış düşgücünün ölümsüzlüğü yitirişi;
Ağrının yayılması gibi bir ağıza; o ağız,
Soyunuş ile bütünleniş arasına çakılmış
Bir köstebek leşinin orta yerinden, mecazi
Yurtlanışa dek filizlenerek uzanır.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir