Eddi Anter kitaplarından İnkar kitap alıntıları sizlerle…
İnkar Kitap Alıntıları
duygulara sahip olmak,duygusal olmak insan olmak demektir ne yazık ki insanoğlu duygusal olmayı dişi olmakla karıştırır.
“bir sonuçla başlama.aksi halde başlangıçta yanlış yapmış olursun.yargısız arayışa gir” osho
unutma ki mutluluk iğnenin batışı gibidir,battığı andadır,sonrasında hissettiğin sevinç,bir haldir.mutluluğun süreci anlıktır,kısadır.onun zıddı olan kederse tercihten ötürü zamana yayılır ve azalmadan paylaşılmayı ister.
birinin yaşamını bir diğerine kıyaslamak kadar büyük bir yanılgı yoktur.kısmetinde ne varsa tabağında o çıkar yani allah tabağına ne koyarsa sen onu yiyeceksin. ne başkasının tabağına bakmalı ne bir başkasının tabağından yemelisin!
….çünkü sadece duyulmadığını düşünen bağırır.
Mal, mülk, alışveriş, yemek içmek tüketildiği gibi insanlar da tüketilir. Bir kişiyi tanımaya başladıkça o kişiye sahip olduğunuzu, onu sahiplendiğinizi, sizin kapsamınıza girdiğini düşünebilirsiniz. Ve o kişiyi tüketmekten beter olanı ona alışmaya başlar, onu çantada keklik gibi görürsünüz. Ve bir yenisine, daha iyisine, daha zenginine, daha güzeline, daha her neyse ona uzanır ve onu da tükettiğinizde bu arayışa devam edersiniz. Ta ki aradığınızın kendi içinde olduğunu anlayana kadar ve O’nu bulmaya çalışana dek bu sürer gider
Elindekileri görmek zaman alır ancak göremezsen zaman onları elinden alır..
Yol ‘ben’le başlar, ‘ben’in bitişiyle tamamlanır
Yola çık!.. Yol açık!
Yola çık!.. Yol açık!
İnsan kendisini sevmek yerine sevgiyi başkasından beklemesinin sebebi, henüz kendisini tanımadığından dolayıdır.”
Dostunun kim olduğunu bilemezsin ancak sen kime dost olduğunu gayet iyi bilirsin
.
Sırların en gizlisi havadaki bulut, topraktaki ağaç ve suyun damlalarına anlatıp unutmayacağındır.
Sırların en gizlisi havadaki bulut, topraktaki ağaç ve suyun damlalarına anlatıp unutmayacağındır.
.
.
Sevgi aranarak bulunmuyor ancak sevgi verilerek artan bir olgudur.
Sevgi aranarak bulunmuyor ancak sevgi verilerek artan bir olgudur.
.
.
Her iki taraf da kendi benliğini diğerinin içinde yok ettiğinde ve o yokluk içinde var oldukça aşka ulaşır.
Her iki taraf da kendi benliğini diğerinin içinde yok ettiğinde ve o yokluk içinde var oldukça aşka ulaşır.
İkilemlerin en büyüğü, zıtlıkların en güçlüsüdür aşk.
.
.
Aşık olan hem var olup ortaya çıkmaya niyet eder, hem de sevdiğinin içinde yok olmaya çalışır.
Aşık olan hem var olup ortaya çıkmaya niyet eder, hem de sevdiğinin içinde yok olmaya çalışır.
.
Var oluşun kanıtı bir başkasının sizi fark edip, varlığınızı teyit etmesinde değil, yalın bir benliğinizin oluşunun farkındalığında yatmaktadır.
Unutmayalım ki hayat anlıktır, tekrarlanamaz. Hayatın provası yoksa eğer – ki yok – o halde hata ve yanlışları yapmak da kaçınılmazdır.. Maksat en az hatayla bitiş çizgisine ulaşmaktır.
Sevmeyi bilmiyorsan eğer nasıl kamaşsın gözlerin ayın ve yıldızların parlaklığından? Nasıl ısıtsın güneş içini? Nasıl duyursun deniz sana hışırtısını?
Nasıl ki karanlıkla aydınlık bir değilse, hayatını karanlıkta yaşayanla aydınlanmış olanın sorgulaması da birbirine benzemez.
Dostunun kim olduğunu bilemezsin ancak sen kime dost olduğunu gayet iyi bilirsin.
On yaşındayken İstanbul’a ayak bastım. Ülkenin en büyük şehrindeyim ve danışacak, sığınacak kimsem yoktu. Başkasının kâbusu olur ama benim için ucu nereye gideceği bilinmeyen bir macera
İnsanoğlu bir şeyi yapmaya kesin karar vermesi halinde o an hemen karşısına yapmaması için gerekli onlarca tahrik edici unsur, yoldan saptırıcı fikirler ortaya çıkar.
Kör insan için elmasta bir cam da Sana bakan kör ise kendini camdan sanma dedi Mevlana Celalettin.
Hayat mutsuz olmakla doyumsuz olmak arasında gidip gelmektedir. Bunlar hem düz bir çizginin iki ucudur hem de spiraldir.
Her gün öğrenecek yeni bir şey vardır. Yoksa şayet hayat durmuştur ya da kişi ölmüştür. Aynı yerde sayan, aynı hamamda terleyen insan ilerlemez, yerinde sayarsa sonra geride kalır, bununda farkına varamaz.
Bir şeyi tedavi etmekle iyileştirmek arasında epey fark vardır. Çoğu zaman ilaçlar geçici tedavi yoluyken zihin ve inanç iyileştirme yolu olabiliyor.
Sevgi eksikliği sonucu oluşan korku en bulaşıcı zihinsel hastalıktır. Bilinç altına hemen ulaşır ve güç kazanır.
Bazen ne kadar iyi top sürersen sür, topu sadece kendinde tutmaktan zarar gelir.
His çok kuvvetlidir hatta sesten ve düşünceden bile daha güçlüdür. Bilin ki, bir şeyi bedende hissediyorsanız o gerçekleşecek demektir. Hisle düşünce de çok farklıdır ancak nedense birbirine karıştırılır.
Hayatta en önemli olan şey, düşmanla savaşmak değil, düşmanı dosta çevirebilmektir.
Aktarılmayan bilgiyle dolu olan zihin kütüphaneden farklı değildir. Kullanılmazsa, uygulanmazsa çürür ve nihayetinde de ölür..
Bir insanın bir başka insana verebileceği ya sevgi vardır ya da korkuları
Siz hangisini verdiğinizi sanıyorsunuz?
Siz hangisini verdiğinizi sanıyorsunuz?
Hayatın gizemi ve mutluluk, şayet arıyorsan, küçük ayrıntılarda saklıdır.
Düşlerinin doruğuna erişmek istiyorsan düşüncelerinin odasından çıkman gerekiyor.
Hayat mutsuz olmakla doyumsuz olmak arasında gidip gelmektir. Bunlar hem düz bir çizginin iki ucudur geç de spiraldir. İnsanın arzu ve istekleri yerine geldikçe “daha” deyip doyumsuz olur, gelmediğindeyse “neden” diye sorgulayıp kendini mutsuz eder.
Nereden geldiğini bilirsen kim olduğunu da unutmazsın. Nerede olduğunun farkındaysan da nereye gideceğini bulursun.
başa gelen her şey olabileceklerin en iyisidir.
kural,istediğini dile getirmek istemediğini de söylememektir.
“sevgiyse egonun olduğu yerde kendine yer bulamaz”
“Ego bir buzdağıdır. onu derin sevginin içinde erit,böylelikle o kaybolsun ve sen okyanusun parçası haline gel”
insanoğlunun en büyük rakibi ve düşmanı hatta tek rakibi ve düşmanı kendi içindeki alem, kendisidir.
“sorgulanmamış hayat yaşamaya değmez”
unutma ki olan bitenin olduğundan başka türlü olma ihtimali yoktu. o yüzden keşkelere sığınma.
Hayatı ya her şey kendi kontolünüzde ya da hiçbir şey kendi kontolünüzde değil gibi yaşamak tercihine sahipsiniz; kimisi de ikisinin arasında dolaşacak, sonra da kaybolup gidecek
Ben kendim için giden olmalıyım
Birini neden sevdiğini o kişi bilmezse ona sürekli borçlanıyor hissini yaşatırsın.
Sevmek şartlı değil ancak nedenli olmalıdır.
İşte amaç da bu Sonsuzluğa, kısıtlı bir akıl ve sınırlı bir bedenle ulaşmanın yolunu bulmak
Güneş ayın kusurunu görmez çünkü ayın hep aydınlık kısmıdır güneşe bakan.
Onda sevdiği kendisidir aslında
Mutlak Gerçek’ i aramak tehlikelidir çünkü içinde yaşadığın dünyayı dağıtır.
Ben varsam her şey var, ben yoksam hem her şey yok hem de ha var ha yok
nasılsa her akıllı kendinden biraz daha akıllı olanların mertebesinde ya uçuk ya da kaçıktır.
Onları yaratan ve hikayelerini yazan başkasıydı. Nihayetinde sonuca katlanmak zorundaydılar çünkü bir kitabın sayfaları içinde sıkışıp kalmışlardı
Dünyayı değiştirmek isteyip ardından da pes ettiler. Değişmesi gereken dünya mı onların kendi dünyası mı?
yürüyen merdivende inen yönde çıkmak zorunda kalansın, aksi halde hep geriye giden olursun.
Hayat da üzerinde rahatça oturacağın bir koltuk, huzurla zaman geçireceğin bir yatak değildir, aksine bir merdivendir.
Kendin olma hali zaten cennetlik olma halidir.
Realite diye algılanan, zihnin ürettiği görüntülerden ibarettir.
İnsan severken yalnız kalp organıyla sever, düşünürken yalnız beyniyle düşünür anlayışını benimseyerek kolaya kaçmıştır.
Aramak ve bulmamak yok, sadece bulunca bulduğunu anlamamak var
Var olmanın farkındalığına bir anlık sessizlikte ulaşılır.
Yeni olan her şey eskidi
Ölümün sebebi, ölüye bakıp yaşadığını hatırlamaktır.
Gidenin ardından üzülmek anlamsız çünkü kendi seçimlerini yaşamak üzere geliyorlar.
İçimdeki kötü sesten korkmasam günahları bir daha asla işlemeyeceğimi söylerdim, o zaman istemeden yaptığım suçlara bilerek yaptığım bir yenisini eklemiş olurdum.
Beyaz tüm renklerin birleşimi, sessizlik de tüm sözlerin karışımı, en büyük gürültüdür.
İnsanoğlu yalnızken değil, kendisiyle baş başayken sessizliğe bürünebilir ve kendine dönebilir.
Yol da senin tercihindi, yolculuk da
Öğrenmek, hataları yaparak gerçekleşir.
Kendin olursan şu veya bu olduğunu düşünmezsin. Sadece olursun.
Yazık ki insanoğlu kendini tanımaya yönelmezse içindeki evreni ve evrenin içinde olan bitenleri de tanıyamayacaktır.
Tahrikler tahrip eder ancak kararlı olmak zararlı olmaktan elzemdir.
İnsanoğlu zaman içerisinde bilinç seviyesini aşağı çekmeyi becermiş, mükemmeliyetten uzaklaşmayı başarmıştır.
Yazık ki dünyayı olduğu gibi değil kendi oldukları gibi görmekteydiler.
Bil ki değişim zaman alsa bile uyanış anlıktır.
ancak insan yaratmak yerine yıkmak peşinde koşmayı daha kolay bulur.