İçeriğe geç

Ve Aşktan Olacak Ölümüm Kitap Alıntıları – Pablo Neruda

Pablo Neruda kitaplarından Ve Aşktan Olacak Ölümüm kitap alıntıları sizlerle…

Ve Aşktan Olacak Ölümüm Kitap Alıntıları

Ve beşincisi, gözlerin senin.
Matildem benim, sevdiceğim,
Uyumak istemem gözlerin olmadan
Yaşamak istemem bana bakmazsan:
Sana ayarlıyorum baharı
İzlesin diye beni bakışlarınla.
Sevdalım, zifiri karanlıkta bile
gülümse bana,
ve ansızın saçılıyorsa
kanım sokak taşlarına,
gülüver
çünkü gülüşün eştir
yalın bir kılıca.
Ve beşincisi, gözlerin senin.
Matildem benim, sevdiceğim,
Uyumak istemem gözlerin olmadan
Yaşamak istemem bana bakmazsan:
Sana ayarlıyorum baharı
İzlesin diye beni bakışlarınla.
Sen ve ben, umutları ve kışları bölüşüp,
İşi sonuna vardırmıştik
Buğday nasıl filizini sürer de
Çıkarsa toprağın üstüne
Güzelim kırmızı elleriyle
Sessizliği burgu gibi deler de

Biz halkız, yeniden doğarız ölümlerde

Bakıyoruz, bütün masallar tutulmuş şimdi.
Olamaz diye düşünüyoruz,
Nasıl, ama nasıl inandıracaksınız bizi?

Her yer karanlıktı gemiye bindiğimizde.
Biz de çıplaktık, aynı yerden geliyorduk,
Kadınlardan, erkeklerden geliyorduk, sizin gibi.

Aç doğmuştuk, çabuk çıktı dişlerimiz.
Ellerimiz oldu zamanla, gözlerimiz oldu,
Çalışalım diye, ağlayalım diye gördüklerimiz için.

Ne yolculuklara çıktı yüreğim
ayaklarında aynı papuçla,
beni besleyen, dikenler oldu.
Tedirginlik götürdüm nereye gitsem;
vurdular beni ben vuracakken,
yığılıp kaldım öldürüldüğüm yerde;
ama kalktım, eskisinden daha dinç,
ya sonra, ya sonra, ya sonra!..

Ekleyecek ne var ki?

Yaşamaya gelmiştim yeryüzüne.

Acılardan daha büyük bir yer yoktur
Bir tek evren var, o da kanayan bir evren.
Ölüm bir tek bana yazılmış bu öyküde
Ve aşktan olacak ölümüm seni sevmekle çünkü seviyorum seni aşkım ,kanla, ateşle
Acılardan daha büyük bir yer yoktur
Bir tek evren var, o da kanayan bir evren.
Ben iyi ya da kötü değilim, bir insanım yalnızca.
Bekleme dönüp sana geri bakmamı uzaktan,
kal seni bıraktığımca,
gezin dur yüzüstü bırakan fotoğrafımla,
ben sürdüreceğim yürüyüşümü,
geniş yollar açarak karanlığa karşı,
toprağı düzelterek, yayarak
yıldızı gelecek olanlara.
Kitapların kendini tükettiği şu anda,
dostlukların ve durmadan biriken kazançların anlamını yitirdiği, imar ettiğimiz şu pırıl pırıl ev:
Hepsi silindi gözümden, gözlerin kaldı kaldıysa..
Ama ayaklarını sevmiştim en çok,
çünkü yalnızca onlar taşıdı seni bana
toprağın üstünde,
üstünde rüzgârın,
ve suyun üzerinde.
Sen ve ben, umutları ve kışları bölüşüp, işi sonuna vardırmıştık
ve yalnız ölümlü düşmanlar değil
ölümlü dostlar da yaralamıştı bizi
Ve bir yığın insanın umudundan kala kala beklenmedik bir iskelet kaldı
Ne yolculuklara çıktı yüreğim
ayaklarında aynı pabuçla,
beni besleyen, dikenler oldu.
Tedirginlik götürdüm nereye gitsem:
vurdular beni ben vuracakken,
yığılıp kaldım öldürüldüğüm yerde;
ama kalktım, eskisinden daha dinç,
ya sonra, ya sonra, ya sonra!..
Ekleyecek ne var ki?
Yaşamaya gelmiştim yeryüzüne.
On yaşındayken İstanbul’a ayak bastım. Ülkenin en büyük şehrindeyim ve danışacak, sığınacak kimsem yoktu. Başkasının kâbusu olur ama benim için ucu nereye gideceği bilinmeyen bir macera
ölüm bir tek bana yazılmış bu öyküde
ve aşktan olacak ölümüm seni sevmekle,
çünkü seviyorum seni aşkım, kanla, ateşle
Ama o sevecen gülüşün yükselir gökyüzünde peşimden ve ardına dek açar yaşamın tüm kapılarını benim için.
Sevdalım, zifiri karanlıkta bile
gülümse bana
Ve doğacak tüm buğdaylar için barış olsun!
Çayır çimen arayan bütün aşklar için,
Ve bütün yaşayanlar için;
Bütün sular, bütün topraklar için
Barış olsun!
Yoruldum ayaklarımdan işte tırnaklarımdan
Gölgemden saçlarımdan
Yoruldum işte insan olmaktan
Ah, büyük aşk, küçük sevgili!Uzaklardan geriye dönüp
sana bakacağımı bekleme, iyice belle
seni terk ettiğimi, gezintiye çık
ihanet edilmiş fotoğrafımla,
yürümeyi sürdüreceğim ben,
geniş yollar açacağım karanlığa doğru,
yumuşatacağım toprağı,
gelenlere dağıtacağım yıldızları.Yolda kal.
Gece geldi sana.
Şafakta yeniden
görüşürüz belki.Ah, büyük aşk, küçük sevgili
Al ekmeği benden
İstersen havayı da
Ama gülüşünden mahrum etme beni
Türküsünü söylüyorum bu hikayenin sana sevdiğim çünkü insanın dersi
Sen benim derimden çok daha benimsin. Seni ararken
içimde, damarlarımda, kanımda, ışıkla örülmüş
Gizemli dokularımda sendin bulduğum. Sanki kandın sen
Bazen ne kadar iyi top sürersen sür, topu sadece kendinde tutmaktan zarar gelir.
Kaçan kaçana karanlık mağaramdan.
Her şeyi dolduruyorsa, her şeyi.
Bu gece en hüzünlü şiirleri yazabilirim
Şöyle diyebilirim: Gece yıldızlardaydı
Ve yıldızlar, maviydi, uzaklarda üşürler
Kalakal yolun üstünde.
Gece çökmüştür senin için.
Belki gün ağarırken
görüşürüz yeniden.
İnandım öleceğim. Hissettim soğuğu artık ensemde, bıraktığım bir tek sensin geride
ama ben gözlerimi açtığımda
ve de kapadığımda onları,
ve ayaklarım götürüp
geri getirdiğinde beni
al benden ekmeği, havayı,
ışığı, baharı,
ama mahrum etme gülüşünden beni
işte o zaman ölürüm gayri.
Çayır çimen arayan bütün aşklar için,
Ve bütün yaşayanlar için;
Bütün sular, bütün topraklar için
Barış olsun!
Biz halkız, yeniden doğarız ölümlerde
Nerde yemek yeriz masamız olmazsa?
İskemlemiz olmazsa nereye oturur?
Tatsız bir şakaysa bu, beyler,
Karar verin, kesin bu şakayı,
Sırası geldi ciddi olmanın artık.
Deniz kudurmuş. Kan yağıyor.
Aç doğmuştuk, çabuk çıktı dişlerimiz.
Ellerimiz oldu zamanla, gözlerimiz oldu,
Çalışalım diye, ağlayalım diye gördüklerimiz için.
Kulak verip de rüzgara ne duyduysan ver bana,
Ver bana denizin kokusundan kaçırdıklarını
Kimim ben peki uyandığım zaman
Yatmadan önceki ben değilsem?
Sevdalım, zifiri karanlıkta bile
gülümse bana
ve ansızın saçılıyorsa
kanım sokak taşlarına,
gülüver
çünkü gülüşün eştir
yalın bir kılıca.
her zaman aşkı seviyoruz ve açık yürekli davranışımızla
yalancıları gömüyor ve içten olanlarla yaşıyoruz.
Sevdiğim benim, gece geldi, dünyanın boşlukları üstünde dörtnala.
Bu çağın namussuzluğu yanan parmaklarıyla alnımıza dokunuyor,
kim silecek masum kanın çıkmaz lekesini
Göğümde bulut olursun karalar bastığında akşamı
Rengin senin, bir de endamın, tam gönlümün istediği
Sesim arar rüzgârı ona ulaşmak için
Şimdi sevmiyorum ya, eskidendi sevmeler
.
Sevmiyorum doğrudur, yürek bu hâlâ sever
Sevmek kısa sürdüyse unutmak uzun sürer
Ve doğacak tüm buğdaylar için barış olsun!
Çayır çimen arayan bütün aşklar için,
Ve bütün yaşayanlar için;
Bütün sular, bütün topraklar için
Barış olsun
“Ve doğacak tüm buğdaylar için barış olsun!
Çayır çimen arayan bütün aşklar için,
Ve bütün yaşayanlar için;
Bütün sular, bütün topraklar için
Barış olsun!”
“Ve doğacak tüm buğdaylar için barış olsun!
Çayır çimen arayan bütün aşklar için,
Ve bütün yaşayanlar için;
Bütün sular, bütün topraklar için
Barış olsun!”
“Yoruldum ayaklarımdan işte, tırnaklarımdan,
gölgemden, saçlarımdan,
yoruldum işte insan olmaktan..”
Ve doğacak tüm buğdaylar için barış olsun!
Çayır çimen arayan bütün aşklar için,
Ve bütün yaşayanlar için;
Bütün sular, bütün topraklar için
Barış olsun!
Yoruldum ayaklarımdan işte, tırnaklarımdan,
gölgemden, saçlarımdan,
yoruldum işte insan olmaktan
“Sevmiyorum doğrudur, yürek bu hâlâ sever
Sevmek kısa sürdüyse unutmak uzun sürer”
“Ölmüş inançlar ve çiçeklerdi bir daha dirilmeyecek olan”
Yoruldum ayaklarımdan işte, tırnaklarımdan,
gölgemden, saçlarımdan,
yoruldum işte insan olmaktan
Gecenin kanat çırptığı derin gözlerin var
Körpe kolların çiçek, kucağın gül
Sesim arar rüzgarı ona ulaşmak için
Şimdi sevmiyorum ya eskidendi sevmeler
Sevmek kısa sürdüyse unutmak uzun sürer
Yoruldum işte insan olmaktan
Tüm varlıkların içinden bir tek sen
görebilirsin beni güçsüzlüğümde
Ve sana insan gözünün bir daha hiç bakmayacağı bir gözle baktım
Ayırırsan yaşamını benden
öleceksin
yaşarken bile
Ama o sevecen gülüşün
yükselir gökyüzünde peşimden ve ardına dek açar yaşamın tüm kapılarını benim için.
Sevdalım, zifiri karanlıkta bile
gülümse bana
Ama ayaklarını sevmişim en çok
çünkü yalnızca onlar taşıdı seni bana
toprağın üstünde
üstünde rüzgârın,
ve suyun üzerinde
Sizi tedirgin eden ne?
Neden öfkeyle vuruyorsunuz?
Tabancalar kuşanmış kimi arıyorsunuz öyle?

Bilmiyorduk sizin olduğunu her şeyin,
Bardakların, iskemlelerin,
Yatakların, aynaların sizin,
Sizin olduğunu denizin, şarabın, gökyüzünün

Neden bu üstünlüğünüz, neden?
Kim kaşık verdi daha doğmadan size?

acılardan daha büyük bir yer yoktur
bir tek evren var, o da kanayan bir evren.
On yaşındayken İstanbul’a ayak bastım. Ülkenin en büyük şehrindeyim ve danışacak, sığınacak kimsem yoktu. Başkasının kâbusu olur ama benim için ucu nereye gideceği bilinmeyen bir macera

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir