İçeriğe geç

The Annotated American Gods Kitap Alıntıları – Neil Gaiman

Neil Gaiman kitaplarından The Annotated American Gods kitap alıntıları sizlerle…

The Annotated American Gods Kitap Alıntıları

Geçen her saat yaralar. Sonuncusu öldürür.
“Hapishanedeki en iyi şey – Gölge’ye göre belki de tek iyi şey rahatlama hissiydi. Bu, onu dalabileceği kadar derine daldırıp dibe vurduran bir histi. Birilerinin gelip onu yakalayacağı konusunda endişe etmiyordu; çünkü zaten yakalamıştı. Artık yarının ne getireceğinden korkmuyordu; çünkü dün zaten onu getirmişti.”
Ben sadece farklı bir kafayla aynı adam olmayı tercih ederim.
Sen hangi taraftansın? diye sordu Laura.
Önemli olan taraflar değil, dedi ona. Ama sorduğun için cevaplayacağım, ben kazanan taraftayım. Her zaman.
Bir yabancı henüz tanışmadığın bir arkadaştan başka nedir ki?
Hileli olduğunu biliyorum. Ama kasabadaki tek oyun bu.
Sen savaşırken bile ölmeyeceksin. Hiçbir savaşçı senin kanının tadına bakmayacak. Hayatını canlı biri almayacak. Kolay, zavallı bir ölümün olacak. Dudaklarında bir öpücük ve kalbinde bir yalanla öleceksin.
Kansız inanç bizi ancak bir yere kadar götürebilir. Kan akmalı.
Karanlıktan korkmaman lazım.
Korkmuyorum, dedi Gölge. Ben karanlıktaki kişilerden korkuyorum.
Hayatın sen yaşarken olanlar olduğuna, bu yüzden arkana yaslanıp zevkini çıkarman gerektiğine inanıyorum.
Ölüm nasıl?

Zor Bir türlü bitmiyor

Eğer kalplerimizi onlara açarsak bizi derinden yaralayacak hikayeler vardır.
Bir şeyi sevdiğinizde onun hakkında durmadan konuşmak istersiniz.
Hayat adil değildir.
Patronum benim hakkımda ne derse desin, aldırma. Puştun tekidir. Her zaman Puştun tekiydi. Her zaman Puştun teki olacak. Bazı insanlar puşttur, o kadar.
Gerçekten tehlikeli kimseler, ne yaparlarsa yapsınlar sadece ve sadece doğru şeyi yaptıklarına inanan kişilerdir. İşte bu onları tehlikeli yapar.
Bir çakıl parçasının verdiği acıyla baş etmek için istiridye gibi üzerimize bir kabuk inşa ederiz. Üstesinden gelmek için üstümüzü inci katmanlarla örteriz.
İçtenliğin taklidini yapabilirsen, istediğini elde edersin.
Görüyorsun ki içimizde para getiren sadece benim. Diğer ikisi fal bakarak para kazanamıyorlar. Çünkü onlar sadece doğruyu söylerler ve gerçek, insanların duymak istediği şey değildir. O kötü bir şeydir. İnsanların canını sıkar. Öyle olunca da bir daha gelmezler. Ama ben onlara duymak istedikleri yalanı söyleyebilirim. Böylece eve ekmek getiririm.
On yaşındayken İstanbul’a ayak bastım. Ülkenin en büyük şehrindeyim ve danışacak, sığınacak kimsem yoktu. Başkasının kâbusu olur ama benim için ucu nereye gideceği bilinmeyen bir macera
Ne de olsa, en yüksek bedeller için oynuyoruz.
Fikirleri öldürmek insanları öldürmekten daha zordur.
Her saat yaralar. Sonuncusu ise öldürür.
Kuzey Amerika Güney Amerika’ya doğru kayarsa ortada kalmak istemezsin.
Ölene kadar hiç kimseye mutlu biri deme.
Ama bu hayatta gün doğumlar yoktu, yalnızca gündüz loşluk, gece körlük vardır.
Bazen ne kadar iyi top sürersen sür, topu sadece kendinde tutmaktan zarar gelir.
Mesele yakaladığın balıklar değil, günün sonunda evine götürdüğün iç huzuru.
Darağaçlarının kökleri derindir,çünkü gökyüzünden cehenneme uzanır ve dünyamız yalnızca ipin sallandığı daldır.
Görecek gözleri olanlar için her şey ortada.
Gerçek inananlarımız öldü ya da inanmayı bıraktı ve biz yalnız, kaybolmuş ve sahipsiz kaldık.
-Kahvenizi nasıl alırsınız?

-Biz burada gece kadar kara ve günah kadar tatlı içeriz.

Gerçek, kötü bir şeydir ve insanları rahatsız eder.
Yaşarken bildiğimden çok daha fazlasını bilmiyorum. O zaman bilmediğim ve şimdi bildiğim şeylerin çoğunu da sözcüklere dökemem.
Geçen her saat yaralar. Sonuncusu öldürür.
Ölene kadar kimseye mutlu denemez.
Gölge bazen yanıyor, bazen donuyordu.
Gök gürültüsü yine başladığında davul sesleri duyduğunu sandı; fırtınanın içinde koca davullar ve kalbinin atışları, kafasının içinde ya da dışında farklı etmiyordu.
Acıyı renklerle algıladı: neon bir bar tabelasını kırmızısı, ıslak bir gecede trafik ışığının yeşili, boş bir video ekranının mavisi.
Hayır, beni öldüren küçük altın güneşi kaybetmendi, Gölge, suyun ıslak, günlerin uzun olduğu, bir dostun seni eninde sonunda her zaman hayal kırıklığına uğrattığı gibi kesin bir biçimde, beni bu öldürdü.
Dinler, tanrılar unutulduklarında ölürler. İnsanlar da. Ama toprak yine burada kalır. Toprak hiçbir yere gitmiyor. Ben de öyle.
Bütün gerçek savaşlar haklı olduklarından kesinlikle emin olan iki taraf arasında verilmiştir. Gerçekten tehlikeli insanlar, yaptıkları şeyi yalnız ve yalnız, şüpheye yer bırakmayacak şekilde doğru şey olduğu için yaptıklarına inananlardır.
Tanrılar ölür. Ve gerçekten öldüklerinde, yasları tutulmaz ve anılmazlar. Fikirleri öldürmek, insanları öldürmekten daha zordur ama sonunda onlar da öldürülebilir.
Gerçekten tehlikeli kimseler, ne yaparlarsa yapsınlar sadece ve sadece doğru şeyi yaptıklarına inanan kişilerdir.
Gece yarısı treni
Işığını üzerime tutsun
Gece yarısı treni
Her daim sevgi dolu ışığını üzerime tutsun.
Onun tahminine göre duyguları çok uzun süre, çok derinlemesine bastırırsanız, bir süre sonra hiçbir şey hissetmemeye başlardınız.
Bütün gerçek savaşlar haklı olduklarına kesinlikle emin olan iki taraf arasında verilmiştir. Gerçekten tehlikeli insanlar, yaptıkları şeyi yalnız ve yalnız, şüpheye yer bırakmayacak şekilde doğru şey olduğu için yaptıklarına inananlardır.
Geçen her saat yaralar, sonuncusu öldürür.
Çok uzun zaman önce küçük bir çocukken bir kez okuduğu bir öykü vardı: uçurumdan kayan, yukarıda insan yiyen kaplanlar ve altında ölümcül bir düşüş varken, yarı yolda uçurumun kenarında bir yere ölümüne tutunan bir yolcunun öyküsü. Yanında bir çilek kümesi, aşağısında ve yukarısında kesin ölüm vardı. Ne yapması lazım? diyordu soru?
Bu günlerde herkes çok fazla konuşuyor. Laf laf laf. Sessizlik içinde acı çekmeyi öğrenseler bu ülkenin insanları çok daha iyi anlaşır.
İnsanlar inanır, diye düşündü Gölge. İnsanların yaptığı budur. İnanırlar. Sonra da inançlarının sorumluluğunu almazlar; bir şeyler yaratırlar ve yarattıklarına güvenmezler. İnsanlar karanlığı doldurur; hayaletlerle, tanrılarla, elektronlarla, hikayelerle. İnsanlar hayal eder ve insanlar inanır, kibir şeyleri olduran da o inançtır, kaya kadar sağlam o inanç.
Hayatın bir oyun olduğuna, hayatın zalim bir şaka olduğuna, hayatın sen yaşarken olanlar olduğuna, bu yüzden arkana yaslanıp zevkini çıkarman gerektiğine inanıyorum.
”Yaşamlar kar taneleri gibidir; hepsi bir araya gelince daha önce de gördüğümüz desenler oluştururlar, ama birbirilerine bezelye taneleri kadar benzerler. ”
Dinler, tanrılar unutulduklarında ölürler.
[ ] “Elbette öyle düşünüyorlar. Bütün gerçek savaşlar haklı olduklarından kesinlikle emin olan iki taraf arasında verilmiştir. Gerçekten tehlikeli insanlar, yaptıkları şeyi yalnız ve yalnız, şüpheye yer bırakmayacak şekilde doğru şey olduğu için yaptıklarına inananlardır.”

“Ya sen?” diye sordu Gölge. Yaptığın şeyi sen neden yapıyorsun?

“Çünkü yapmak istiyorum,” dedi Çarşamba. Sonra sırıttı. ???? “Bu yüzden sorun yok.”

Yalnızca duyularımızla, dünyayı algılamak için kullandığımız araçlarla inanmanız yeterlidir: gözlerimizle,dokunuşumuzla, hafızamızla. Eğer onlar bize yalan söylüyorsa, hiçbir şeye güvenilemez. Ve inanmasak bile, yine de duyularımızın gösterdiği yoldan başka bir şekilde yolculuk edemeyiz ve o yolu sonuna kadar yürümeliyiz.
“ ( ), ama en kör olanlar kulak vermeyenlerdir. “
Yeni başlayan sabaha korku içinde uyanmıyordu., artık yarının ne getireceğinden korkmuyordu; çünkü dün, zaten onu getirmişti.
Bugüne kadar kendilerinin haklı olduğundan emin olmayan iki grup arasında, hiçbir gerçek savaş olmadı. Gerçekten tehlikeli kimseler, ne yaparlarsa yapsınlar sadece ve sadece doğru şeyi yaptıklarına inanan kişilerdir. İşte bu onları tehlikeli yapar.
Bir kaybın acısı bir tanrının kalbinin bile küçülüp, soğumasına neden olabilir ama geriye kalan tek şey olabileceklerin anısıdır.
Gerçekten tehlikeli kimseler, ne yaparlarsa 
yapsınlar sadece ve sadece doğru şeyi yaptıklarına inanan kişilerdir. İşte bu onları tehlikeli yapar.
Bütün gerçek savaşlar haklı olduklarından kesinlikle emin olan iki taraf arasında verilmiştir. Gerçekten tehlikeli insanlar, yaptıkları şeyi yalnız ve yalnız, şüpheye yer bırakmayacak şekilde doğru şey olduğu için yaptıklarına inananlardır.
‘’Tanrıları organize etmek kedileri sıraya dizmeye çalışmaktan farksız. Doğalarında organize olmak yok.’’
‘’Benim yaşıma ancak en kötüsünü varsayarak gelirsin.’’
‘’İçtenliğin taklidini yapabilirsen, istediğini elde edersin.’’
‘’Hepsi aynı şeyleri yapar. Günahlarının orijinal olduğunu düşünebilirler, ama çoğunlukla önemsiz, tekrarlayan şeylerdir.’’
‘’Üç kişi sır saklayabilir, ama ikisinin ölmüş olması gerekir.’’
‘’Gerçekten tehlikeli insanlar, yaptıkları şeyi yalnız ve yalnız, şüpheye yer bırakmayacak şekilde doğru şey olduğu için yaptıklarına inananlardır.’’
‘’Sen kimsin?’’ diye sordu Gölge.
‘’Tamam’’ dedi kadın. ‘’İyi bir soru. Ben ahmak kutusuyum, televizyonum. Her şeyi gören gözüm ve katot ışını dünyasıyım. Budala tüpüyüm. Ailenin hayran hayran bakmak üzere toplandığı küçük mabedim.’’
‘’Televizyon musun? Yoksa televizyonda biri misin?’’
‘’Televizyon sunaktır. Ben insanların uğruna kurban verdiği şeyim.’’
‘’Ne kurban ediyorlar?’’ diye sordu Gölge.
‘’Daha çok zamanlarını,’’ dedi Lucy.
‘’Onun tahminine göre duyguları çok uzun süre, çok derinlemesine bastırırsanız bir süre sonra hiçbir şey hissetmemeye başlardınız.’’
Düşebildiği kadar düşmüş, dibe vurmuş olma hissi. Adamın onu ele geçireceğinden endişelenmesi gerekmiyordu çünkü adam onu ele geçirmişti. Yeni başlayan sabaha korku içinde uyanmıyordu, artık yarının ne getireceğinden korkmuyordu; çünkü dün, zaten onu getirmişti
Fikirleri öldürmek insanları öldürmekten daha zordur; ama sonunda onlar da öldürülebilirler
Her saat yaralar. Sonuncusu ise öldürür.
Tek sevdiğim kadın başkasının karısıydı Annem!
otoritelerin yanlış yaptığı bir şey vardı; senin yaptığını söyledikleri, yapmadığın bir şey – ya da tam olarak yaptığını söyledikleri gibi yapmamış olduğun bir şey. Önemli olan seni içeri atmış olmalarıydı.
Hatırlaman gereken, dedi bay Ibis aksi aksi hayatın ve ölümün aynı madalyonun iki yüzü olduğu. Tıpkı bir çeyrekliğin yazı ve tura yüzleri gibi.
Ya elimde iki tura yüzü olan bir çeyreklik varsa?
Olamaz. Onlardan yalnızca ahmaklarda ve tanrılarda vardır.
Sen savaşta bile ölmeyeceksin. Hiçbir savaşçı kanını tatmayacak. Canını yaşayan hiç kimse almayacak. Yumuşak, zavallı bir ölümle öleceksin. Dudaklarında bir öpücük ve yüreğinde bir yalanla öleceksin.
Şiva: Sıva, Çiva. Hindu tanrılar üçlemesinin üçüncüsü. Şiva’ya Yokedici denir; ama yeniden canlandırma gücü de vardır. Şiva, koyu mavi boyunlu, bir çok kolu ve üç gözü olarak betimlenir. Üç çatallı bir zıpkın taşır ve beyaz bir boğaya biner.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir