İçeriğe geç

Gene Yalnızlık Kitap Alıntıları – Nurullah Ataç

Nurullah Ataç kitaplarından Gene Yalnızlık kitap alıntıları sizlerle…

Gene Yalnızlık Kitap Alıntıları

Zavallı insanoğlu, ne yaparsan yap, kurtulamazsın o yalnızlıktan, onun duvarlarını delip de başkalarına ulaşamazsın.Bağıracaksın, kendini bildirmek için bağıracaksın, sen de birtakım sesler duyacaksın, ama bir gün bile kendi benliğinden çıkıp başka bir benliğin içinden,o benliğin içinden yaşayamayacaksın.Başkaları dediğin bir sestir, sadece bir sestir senin için, elini değdir, kollarınla sımsıkı sar, dudaklarını kilitle onun dudaklarına, duyduğun gene senin elin, senin kolların, senin dudaklarındır.
Can bu! kıymetli olmasa da tatlıdır.
Kendimizi aldatmayalım, düşünceye öyle büyük bir değer verdiğimiz yoktur, hayatta bir süs, bir eğlencedir, olsa da olur, olmasa da.
Ona boş, buna boş derseniz yaşamanın tadı mı kalır?
bir biçime, bir kalıba girmiş artık hayatımız, sonuna kadar değişmeden gidecek öyle.
severim ben boş boş umutlar kurmayı.
aldanmışım, bir hayale kapılmışım, bir masalla avunmuşum.
neden ışığa inanmıyoruz da yalnız karanlığa inanıyoruz?
Ben sevdiklerimden öyle kolay kolay vazgeçmem.
zavallı insanoğlu, ne yaparsan yap, kurtulamazsın o yalnızlıktan, onun duvarlarını delip de başkalarına ulaşamazsın.
kıldığımız, yaşayışımız neden başkalaştı? bir gösteriş, bir özeniş miydi yalnız bu? eski uygarlığımıza, eskiden bağlı olduğumuz değerlere artık inanmadığımız için değiştik.
okumak, gerçekten okuma tiryakisi olmak, bir ası beklemeden, bir kazanç aramadan, sadece geçmişin, yahut bugünün kişileriyle söyleşmeyi sevdiğimiz için, eğlenmek için okumaktır.
biz çökmüş bir uygarlığın yetiştirdiği kişileriz, bizimle bulunmaktan size iyilik değil, ancak kötülük gelir.
toplum hayatında kişiler biri birbirlerinden samimilik beklemezler, terbiye beklerler, nezaket beklerler bir gün birtakım kurallara uyulmasını isterler.
dün doğruyu aradıkları gibi bugün de doğru arıyorlar, ancak dün inandıkları ilkelerin bugün yanlış olduğunu anlamışlar; yalnız görünüşte yol değiştirirler, yoksa onların da asıl yolları dün neyse bugün de odur.
dün de düşünmemişlerdir, bugün de düşünmüyorlar, onun içinde değiştiklerini anlayamıyorlar.
benim bildiğim, bu yeryüzünde pek az kimsenin bir fikri vardır, pek haz kimse fikirlerle uğraşır.
insanoğlu, çoğu bencildir, yalnız kendine ilgilenir, kendi kendisi ile uğraşır da başkalarının gerçekliğini kavrayamaz. benliğimiz içine kapanır kalırız.
hepimiz iki büyük korkunun, ölüm korkusu ile yalnızlık korkusunun zincirlerine vurulmuş değil miyiz?
klasiklik öteden beri alışılmış kalıplara uymakta değildir, ölmeyecek şekiller yaratabilmektedir.
beğendikleri, göklere çıkardıkları şiirleri biraz inceleyerek okuyun, çoğunun hiçbir manası olmadığını görürsünüz.
biraz da karşılık beklemeden bir iş görmeye, ettiğiniz iyiliği iyilik saymaya alışın.
kimsenin zevkine karışılmaz, kedileri illa herkes sevsin demeyeceğim; ama ben, kedi sevmeyenlerle anlaşamam.
ona boş, buna boş derseniz yaşamanın tadı mı kalır?
On yaşındayken İstanbul’a ayak bastım. Ülkenin en büyük şehrindeyim ve danışacak, sığınacak kimsem yoktu. Başkasının kâbusu olur ama benim için ucu nereye gideceği bilinmeyen bir macera
Kimsenin zevkine karışılmaz,kedileri ille herkes sevsin demiyeceğim;ama ben,kedi sevmiyenlerle anlaşamam.
Tazelenmeyen bilgi söner.
Bazen ne kadar iyi top sürersen sür, topu sadece kendinde tutmaktan zarar gelir.
Dünyayı karanlıktan, sakat düşünceden, yavuzluktan kurtaran okul değildir, büyük düşüncelerin, bilginlerin, şairlerin yazdıkları kitaplardır. O düşünürlerin, bilginlerinin, şairlerin kitaplarını ortaya koymazsanız, okul hiçbir işe yaramaz.
Okul medeniyet değildir, sadece bir araçtır.

Okula gidip okuma öğrenmenin faydalarını gösterirseniz, okul ancak o zaman bir işe yarar.

Kişiyi kişi eden yaşaması değil, tutkularıdır
Köpek nasıl koku almasıyla yaşarsa, insan da düşünmesiyle yaşar
Dünyada düşünce çok, değiştir değiştir kullan; dost bulmak zor
İnsanlar bir devletin yurttaşı olduğu kadar bir zamanın da yurttaşıdır
Ona boş, buna boş derseniz yaşamanın tadı mı kalır?
Samimilik; lâübaliliğin, yarenliğin ayıp olduğunu içinize sindirdikten sonra başlar.
Gerçekçi sanat adamı ne görüyorsa onun tıpkısını yapmaya kalkan adam değildir, gerçeği bize duyuran adamdır.
Sanıyorlar ki insan samimiliği doğuştan getirir. Yağma yok! çetin bir yoldur ona götüren yol, bütün büyüklüklere götüren yollar gibi çetindir, kendinizi büyük görürseniz, ne kadar büyük olursanız olun, ereğe göre gene küçük olduğunuzu anlamazsınız, ona eremezsiniz.
Hayranlık da aşk gibi kişiyi yükselten bir şeydir, ama o da aşk gibi geçicidir; bir kere yitirdiniz mi, sanki uçurumlara düşürür insanı.
her büyük şair yenidir, yenilikler getirir, kendinden öncekilerin çizdikleri yoldan yürümez, kendine yeni bir yol açar.
Bizi söyleyen değil söylenen ilgilendirir : beğenirsek doğru bulursak alırız beğenmezsek doğru bulamazsak onunla çarpışırız ; söyleyen kişi ile değil söylenen sözle, ileri sürülen fikirle
Canım efendim,
Bilseniz ne kadar secerim canım demeyi Ca’yı şöyle uzatarak Kısaca söylemenin de bir zevki, bir tatlılığı vardır, bilirim ama caaanım demek daha hoşuma gider benim. Nasıl anlatayım daha bir aşıkça oluyor.
Hani şiir okumayı hikaye okumayı boş iş sayıp ta kendilerine yakıştırmayan kimseler vardır, siz onlar arasında başkalarını anlayan, başkalarının dertlerine, kaygılarına ortak olan birini gördünüz mü hiç?
Toplum hayatında kişiler birbirinden samimilik beklemezler, terbiye beklerler, nezaket beklerler.
Bir başımıza kalmaktan, belki biricik gerçek alemimiz olan kendi içimize büzülmekten, hep onun yoksulluklarını çekip ifritleriyle boğuşmaktan ürkmeseydik dost, arkadaş edinmeye özenir miydik?
Sevgi de kendimizi avutmak içindir. Seveceğiz, sevmeye inanacağız ki sevilelim.
Sevgi yalnız insana vergi olmasa da, insanın gene en ulu duygusudur.
Bir kimsenin, ister çıkarına, İster doğruya bağlı herhangi bir kimsenin fikir değiştirmiş olmasından bize ne? İnsanlarla mı ilgileniyoruz fikirlerle mi?
Vauvenargues : İki sözün birbirini tutmadığını kesin olarak söyleyebilmek için aralarında en ufak bir uzlaşma olamayacağını göstermek gerektir.
Bugün düne benziyor, yarın bugüne benzeyecek.
Benliğimiz içine kapanır kalırız. Bu kabuğu dışarıya değinmemize, yani temas etmemize bırakmayan bu benlik kabuğunu ancak edebiyat, gerçekçi edebiyat kırabilir.
Sevgi yalnız insana vergi olmasa da insanın gene en ulu duygusudur.
Memleket uğruna tehlikeyi göze almak nasıl boynumuzun borcu ise zaman uğrunda da göze almak boynumuzun borcudur.
Ona boş buna boş derseniz yaşamanın tadı kalır mı?
ama fırsat çıkar da insan söylenmez olur mu?
Tehlike her yerde olur; her şeyde tehlike olur diye hiçbir iş görmeyecek miyiz?
Toplum hayatında Kişiler birbirlerinden samimilik beklemezler, terbiye beklerler, nezaket beklerler.
Beni içimin karanlığında bırakın, siz aydınlıklar içindesiniz.
Bağıracaksın, kendini bildirmek için bağıracaksın, sen de birtakım sesler duyacaksın, ama bir gün bile kendi benliğinden çıkıp başka bir benliğin içinden, o benliğin içinden yaşayamayacaksın. Başkaları dediğin bir sestir, sadece bir sestir senin için, elini değdir, kollarınla sımsıkı sar, dudaklarını kilitle onun dudaklarına, duyduğun gene senin elin, senin kolların, senin dudaklarındır.
Dünyayı karanlıktan, sakat düşünceden, yavuzluktan kurtaran okul değildir, büyük düşünürlerin, bilginlerin, şairlerin yazdığı kitaplardır. O düşünürlerin, bilginlerin, şairlerin kitaplarını ortaya koymazsanız, okul hiçbir işe yaramaz.
Doğruyu arayacaksınız, menfaatlerinizi, hattâ duygularınızı aşacaksınız, toplumun size aşıladığı önyargılardan silkineceksiz, şu şöyle dermiş, bu böyle dermiş aldırmayacaksınız, doğruyu bulduğunuzda içinize güven gelecek, o zaman söyleyeceksiniz. Ancak en büyüklerin erebildikleri bir haldir bu.
Kimseye öykünmekten korkmam, kendime öykünmekten korkarım.
Kişioğlu övünmekten geçebilir mi hiç?
Sevmeyen, âşık olmayan insanın bir yanı eksiktir.
Ona boş, buna boş derseniz yaşamanın tadı mı kalır?
Doğruyu arayacaksınız, menfaatlerinizi, hattâ duygularınızı aşacaksınız, toplumun size aşıladığı önyargılardan silkineceksiniz, şu şöyle dermiş, bu böyle dermiş, aldırmayacaksınız, doğruyu bulduğunuzu da, içinize güven gelecek, o zaman söyleyeceksiniz.
Bir kimsenin düşünceleriyle çıkarları arasında bir ayrılık, bir uzlaşmazlık görmezsem, inanmam ben onun gerçekten düşündüğüne.
Sevgi de kendimizi avutmak içindir. Seveceğiz, sevmeye inanacağız ki sevilelim.
Kedi için hayın derler. Yemek yerken gözlerini kapatması da, kendine edilen iyiliği bilmemek içinmiş. Hiç hazzetmem öyle sözlerden. İnsanoğlunun kendini gözünde ne kadar büyüttüğünü, kediye bir lokma yemek vermesini de büyük bir iyilik sayıp karşılık beklediğini gösterir.
“İnsanoğlu, çoğu bencildir, yalnız kendine ilgilenir, kendi kendisiyle uğraşır da başkalarının gerçekliğini kavrıyamaz
İnsanoğlu, çoğu bencildir, yalnız kendine ilgilenir, kendi kendisiyle uğraşır da başkalarının gerçeklerini kavrayamaz.
Beni içimin karanlığında bırakın, siz aydınlıklar içindesiniz.
bizdeki tartışmalara bakılınca fikir savrulmasa da laf savruluyor.
Eskiye iç çekerek, göz kaydırarak anıp da yeniyi küçümseyenlerin çoğunda, hemen hemen hepsinde bir kendini beğenmişlik vardır, ama inanmayın buna, o halleri gerçekten kendilerini beğenmelerinden değil, ukalalıklarından gelir.
Sevgi aslında belki hoş bir masal, içimizin çirkinliklerini unutup kendimizi avutmak için uydurduğumuz bir yalandır.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir