İçeriğe geç

Büyük Açlık Kitap Alıntıları – John Fante

John Fante kitaplarından Büyük Açlık kitap alıntıları sizlerle…

Büyük Açlık Kitap Alıntıları

Kız gitti, ona aşıktım ve benden nefret ediyordu, benim öyküm bu kadar
Bu önyargıları bir kenara bırakın iliyiz. İnsanın yüreği ırk ya da renk tanımaz.
Gizemli bir biçimde gülümseyip gitti.
Gözlerimi tavana kaldırdım.
“Ah, Jenny. Saflığın hüzünlendiriyor beni. Gecenin içine yürüyüp yüksek ve ıssız bir kayalıkta kadınların üzüntüleri için ağlamak isteği uyandırıyor içimde. Schwartz’ın sakin mizaçlı olması hiçbir şey ifade etmez. İnek de sakin yaradılışlıdır. Demek istediğim, kanında şiir var mı?”
Fazlasıyla kurnazdır, fazlasıyla uyanık, duygusallığa kapılmayacak kadar da şişman.
Aşık olmuştum o kıza. Aşktı, biliyorum.
Herkesin kadınlar söz konusu olduğunda birkaç yalan atmışlığı vardır herhalde. Yine de, söylediğim yalanlar aslında yalan değillerdi. Anlattıklarım hiçbir zaman gerçekleşmemişti, ama kendimi doğru olduklarına ikna etmiştim ve ben onların doğru olduklarını düşünüyorsam aslında gerçekleşmişlerdir.
Böyleyimdir ben. Onlara âşık olduğumdan haberleri bile olmayan kadınlara âşık olurum.
Camilla için uzun bir intihar notu. Ve yazıldı, kırık bir kalple yazılmış uzun bir intihar notu, gözyaşları sabaha kadar daktilonun tuşlarına damladı o uzun intihar notunu yazarken sonra iskemlede uyuyakaldı, sonra sürünerek yatağa ulaştı, intihar edemeyecek kadar yorgundu, uyudu.
Çok güzel bir geceydi. Bir daha asla tekrarlanmayacak.
Babam öfkelendi birden “Fark etmez! Meksikalı, Amerikalı, Portekizli, Katolik, Protestan -fark etmez! Bir erkek kendi kaderini kendi tayin eder.
Rahat bırakın adamı. Belki seviyor bu kadını. Belki kim olduğu umurunda değil. Belki onu Flamingo Pansiyon’dan çıkarıp ona namuslu bir ev sunacak. Bunu hiç düşündünüz mü?”
Clito dayım anneme baktı buruk bir gülümsemeyle. Sonunda gerçek kimliği açığa çıkmıştı babamın; inancındaki o sefil liberalizm.
İnsanlar nasıldır bilirsiniz. İnsanın yüzüne gülmek için bahane ararlar.
Yazarlar için uyku ve yazı kardeştir. Yazı akıyor, sayfalar birikiyorsa geceler de huzurlu geçer. Sözcükler gelmiyorsa uyku da gelmez. O zamanlardan biriydi. Uyuyamıyordum
Hissetmiştim ona hiçbir zaman sahip olamayacağımı, bir şekilde zehirli olduğunu hissetmiştim, asla gerçekleşmeyeceğini, şehvetsiz bir tutku hissetmiştim,
Ne günlerdi!
Sokaklarda gezinir, emerdim sokakları
Bir deli gibi mi konuşuyorum? Deliliği verin bana öyleyse, o günleri geri getirin. İnsanlığa acıyan birine dair tuhaf bir roman verin bana ..
Kimse gülünecek bir şey söylemez.
Hiçbir şey istemiyor, ıstırabıyla
yalnız kalmaktan başka

Ew, bi êşa xwe tiştek naxwaze
ji bilî tenêbûnê

Bu önyargıları bir
kenara bırakmalıyız. İnsanın yüreği ırk ya da renk tanımaz..

Van pêşdarazî hene
divê em wê bidin aliyekê. Dilê mirov çîn û reng nas nake..

On yaşındayken İstanbul’a ayak bastım. Ülkenin en büyük şehrindeyim ve danışacak, sığınacak kimsem yoktu. Başkasının kâbusu olur ama benim için ucu nereye gideceği bilinmeyen bir macera
Kadınlar hayal
kırıklığına uğramış, küreklere asılıp uzaklaşmışlardı..
Pişmanlıklar! Pişmanlıklar! Pişmanlıklar!
Kız gitti, ona aşıktım ve benden nefret ediyordu, benim öyküm bu kadar
Bir bar kızına âşık olup reddedilen genç bir
yazarın basit öyküsü.
Pişmanlıklar! Pişmanlıklar! Pişmanlıklar!
Bayan Shaler iki kere sabun yedirdi Jakie’ye, bir keresinde
de kızgın maşayla dilini yaktı. Jakie küfrettiği için yedi
sabunu. Dilinin yakılmasının nedeni ise sigara içerken
yakalanması. Hepimiz kışlık ambarında sigara içiyorduk.
Aslında Bayan Shaler bizi sigara içerken yakalamadı, ama
dumanı görünce anladı. Ne içtiğimizi öğrenmediği için
şanslıyız. Tanrım! Hem de nasıl, çünkü at gübresi içiyorduk.
Bazen ne kadar iyi top sürersen sür, topu sadece kendinde tutmaktan zarar gelir.
Kız gitti, ona âşıktım ve benden nefret ediyordu, benim öyküm bu kadar.
Her şeyden uzaksındır, günler uçar gider ve hangi
günde olduğunu bile bilmezsin.
Bu önyargıları bir
kenara bırakmalıyız. İnsanın yüreği ırk ya da renk tanımaz.
Pastoral bir
tadı var adının.
Kadınlar hayal
kırıklığına uğramış, küreklere asılıp uzaklaşmışlardı.
kimse
gülünecek bir şey söylemez.
Buydu Arturo Bandini’nin özü, daha iyi biri olmak, her zaman daha iyi, yoldaki tozdan yükselmek, insanı ve hayvanı ayırmaksızın sevmek. Artık günah işlememek.
Birkaç gece sonra penceremde çakıl taşı sesleri yine, ve gülümsüyordu aşağıda, her şeyi unutmuş ve bağışlamıştı, ve cömertliğini sergilemek için uyudu benimle, ben şehvetsiz arzumla yatağımda sabaha kadar dönüp dururken.
Sonra sürünerek yatağa ulaştı, intihar edemeyecek kadar yorgundu, uyudu.
Bir deli gibi mi konuşuyorum? Deliliği verin bana öyleyse, o günleri geri getirin. İnsanlığa acıyan birine dair tuhaf bir roman verin bana, büyük insan Bandini, kimse onun gibi çıkamaz sahneden.
Ne günlerdi! Sokaklarda gezinir, emerdim sokakları. Arturo Bandini, tek bir kısa öyküyle, büyük düşler kuran büyük yazar. Hâlâ görebiliyorum onu, Bandini karakterini,
kolunun altında yeşil kapaklı bir dergi, sürekli kolunun altında, insan ve hayvan aşığı, fark gözetmeksizin, filozoftu, genç bir filozof. Bir bar kızına âşık olup reddedilen genç bir yazarın basit öyküsü.
Asılmak kurtuluş olur onun için, dedi Teresa. Göğsüne o filmdeki gibi bir işaret koyup sokaklarda sürükleyeceksin. Üzerine tüküreceksin. Tükürdü.
Fred Bestoli suskun ve melankolik İtalyan’ın tekidir, ama babaannem onun içindeki savaşçıyı uyandırmayı iyi bilir. Babaanneme Kıçımı öp, ihtiyar, diye karşılık verir, babam
da onu yüreklendirir. Aferin Frederico. Ver ağzının payım şu ihtiyar sürtüğün. Babaannem öfkeyle babama döner ve ona,
Seni doğuracağıma domuz doğursaydım keşke, der. Babam da ona annesi olduğu dikkate alınırsa bir domuz doğurmamasının şaşılacak şey olduğunu söyler. Bir şey çıkmazdı bu hakaretlerden. Atışırlardı sadece.
Hiçbir şey istemiyor, ıstırabıyla yalnız kalmaktan başka,
Çocuklarına yabancıydı Papa Martini. Babalığı yüzüne gözüne bulaştıran biri olarak gençlerin sorunlarından habersizdi. Babalığı Tanrı’nın isteği olarak kabul ediyordu. Onun ötesinde ilgisi yoktu.
Yazarlar için uyku ve yazı kardeştir. Yazı akıyor, sayfalar birikiyorsa geceler de huzurlu geçer. Sözcükler gelmiyorsa uyku da gelmez. O zamanlardan biriydi. Uyuyamıyordum.
İnsanın yüreği ırk ya da renk tanımaz.
Hissetmiştim ona hiçbir zaman sahip olamayacağımı, bir şekilde zehirli olduğunu hissetmiştim, asla gerçekleşmeyeceğini, şehvetsiz bir tutku hissetmiştim,
Ne günlerdi! Sokaklarda gezinir, emerdim sokakları.
Fark etmez! Meksikalı, Amerikalı, Portekizli, Katolik, Protestan -fark etmez! Bir erkek kendi kaderini kendi tayin eder. Rahat bırakın adamı. Belki seviyor bu kadını. Belki kim olduğu umurunda değil.
Kız gitti, ona aşıktım ve benden nefret ediyordu, benim öyküm bu kadar.
Kız gitti, ona aşıktım ve benden nefret ediyordu, benim öyküm bu kadar.
***
Bir gece çalıştığı yere gittim ve karşımdaydı ve o günden
beri o kızın güzelliğini her düşündüğümde boğulacak gibi olurum, şimdi yazarken bile.
***
Onun Alo diyen sesi dünyanın en güzel müziğiydi Mingo için.
***
Onu seviyor ve nedenini bilmiyordu.
Dürüst ol, lütfen,
Adam bir sahtekâr. Ucuz bir şarlatan.
O zaman anladım ki kraliçe muamelesi görmek istemiyor, sevgili muamelesi görmek istemiyor. Kaba muameleye alışıktı, hayranlık ürkütüyordu onu. Ve hasta etti beni
zamanımı harcamaya geldiysen, defol git.
ve yalanlar, yalanlar, yalanlar.
günahlarımın nefretini kusuyorum dünyaya, çünkü dünya benden ve hepimizden nefret ediyor
Yalnız mıyım şimdi?
Peh! Benim yalnızlığım meyve verir.
ve kızı deli gibi seviyor ama kız onu anlamıyor.
Adam bana döndü ve Hiçbir şey istemiyor, ıstırabıyla
yalnız kalmaktan başka, dedi. Sonra beni Fransız konsolosu
gibi öne eğilerek selamlayıp uzaklaştı.
Kanun seni
yatağa yatırırdı, sabah yataktan kaldırırdı. Kanun yüzünü
yıkatırdı, kulaklarına sabun bezi sokardı, seni okula ve
kiliseye gönderirdi. Canını sıkıyordu kanun, karnını
ağrıtıyordu, onurunu kırıyordu.
Yetmişti bana. Değişken ruh
hallerine ayak uyduramıyordum artık. Ya birbirlerini
öldürmeye kalkışıyorlardı ya da kumrular gibi sevişiyorlardı.
O benim kocam artık, dedi Mary. Bu sabah Las
Vegas’ta evlendik.
Güzel araba, dedi. Ödünç.
Güzel gece, dedi. Yıldızlar.
O zaman anladım ki kraliçe muamelesi görmek
istemiyor, sevgili muamelesi görmek istemiyor. Kaba
muameleye alışıktı, hayranlık ürkütüyordu onu.
Sokaktaki toza sorun, Liberty Birahanesi’nin talaşına sorun, o
allahın cezası kirli talaşa sorun, üzerine küçük kâğıt parçaları
düştüğünü söyleyecektir size, benim sonelerim işte onlar,
çünkü sevmedi beni, onu eğlendiriyordum, ama o Amerikalı
Sammy için çıldırıyordu.
Pastoral bir
tadı var adının.
Nezaketimin altında yatan zekâ bir kez daha taşra
toprağında ziyan oldu.
Dangalağın teki olabilirim, onlara âşık olduğumdan
habersiz kadınlara âşık olabilirim, çok saçma sapan işler
yapabilirim, ama vicdan sahibiyim.
Aşktı, biliyorum. Milyonlarca soru
vızıldıyordu beynimde. Bu olduğunda, âşık oldun demektir.
Herkesin kadınlar söz konusu
olduğunda birkaç yalan atmışlığı vardır herhalde.
Dilim kurşun gibi ağırlaşır, ağzımın tabanında uykuya dalar.
Böyleyimdir ben. Onlara âşık
olduğumdan haberleri bile olmayan kadınlara âşık olurum.
Ama affetmek büyüklüktür, bu yüzden bu büyük adam
odasında oturup aşkının buruk ruhunu sorguladı ve kendini utanca mahkûm etti .

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir