Alev Alatlı kitaplarından Hafazanallah! kitap alıntıları sizlerle…
Hafazanallah! Kitap Alıntıları
“Tarih üzerinde mutabık kalınan bir dizi yalandır. “Napolyon
Violence is a rite of manhood/ şiddet bir erkeklik ayinidir .
Theodore Roosevelt
Theodore Roosevelt
Alexis zorbanın İngiliz Basile dediği gibi, “neye yarıyor sizin onca lanet kitabınız, zulmü zalimden soyutluyorsa?“
Dilerim bu dünyada “ömründe bir tek kaside yazmamış olmasına rağmen şair olanlar “kadar, “üzü billahi bilmeyen müslümanların“ da var olabildiklerinin idrakında olasınız.
İngiliz “üst aklı “ulusal erguvanilerinin ayak işlerini başkalarına yaptırmaya kurguludur. Daha 1790’larda İngiliz sömürgelerindeki misyonerlik işlerinin (ve dolayısıyla harcamaların )%30 unu Amerikan Komiserleri heyetine yüklemişlerdi.
Karabekir paşa, mesela İzmir SUİKAST teşebbüsü faslından istiklal mahkemelerinde yargılanmış, mültecilikle, gericilikle suçlanmış, uğramadığı iftira kalmamış bir adamdır. İnsan, Paşa’nın çok iyi keman çaldığını düzinelerce bestesi olduğunu bildiğinde olayları daha başka bir gözle değerlendiriyor. Karabekir’in güftesi de bestesi de kendisine ait olan bir sanayi maarşı vardır mesela, “işte hayat işte emel, vatan için sağlam temel“ diye gider. Bu dizeden mülhem olarak ikiz kızlarına hayat ve emel adlarını vermiş. Sizce de tümden adanmışlık göstergesi değil mi?
Elden gelen öğün olmaz, o da zamanında gelmez. Ne kadar doğru! Unutmamalı, unutturmamalı, kendi kafamızla düşünmekten vazgeçmemeliydik.
*İngilizce hunger ve hungry sözcüklerinin Türkçe karşılıklarının açlık ve aç olduğu malum. Starving ya da starveling gibi, açlığın neden olduğu ölüm’ün doğrudan karşılıği yok. Meseleyi anlatmak için eylemi tarif gerekir.
Ukrayna serflerinin Kıtlık Allah’tan, açlık insanlardan gelir mealindeki atasözleri, starvation ın, yani açlıktan ölüm ün tabiat koşullarından kaynaklanan yiyecek yetersizliginin ötesinde gelişen seylere bağlı oldugunu anlatır.
Bana öyle geliyor ki, okuma/öğrenme hayatta başarı sağlamaya yarayan bir zorunluluktan ibaret olarak algılandığı sürece, toplum yerinde saymaya mahkûm oluyor.
Erteleyip durma ! Sonra bir bakmışız ölmüşüz
“Kutlu olsun” dileğimizin “Tanrı’nın yolundan çıkılmasın” temennisi olduğunu idrak edesiniz.Bizde “üstünlük” Kaan’da değil , “bilge ,alp, adil ve erdemli” olandadır. Bilge Kaan töreye ters düşmeye görsün , Tanrı “kut”u geri alır.Bunun için denmiştir, sel gider , kum kalır, il gider, töre kalır.
Bana öyle geliyor ki, okuma/öğrenme hayatta başarı sağlamaya yarayan bir zorunluluktan ibaret olarak algılandığı sürece, toplum yerinde saymaya mahkûm oluyor.
Diyeceğim, bir çağda birden fazla çağ yaşanır, nizamı âlem ihtişam ve sefalet üzerinedir yavrum. Bacon bütün cesaretini toplamış Bensalem’i yazarken, Salem’de birileri doğum lekesini şeytanın işareti sayıp cadılıktan adam infaz ederler de kılları kıpırdamaz. Adam derken, kadın infaz ederler. Salem mahkemelerinde hüküm giyenlerin büyük çoğunluğu kadındır çünkü Yehova’dan itibaren cadılık kadına yakıştırılır.
Viyana valsleri ile mest olup bağrınızı faşizan rüzgarları açmayın .
Siz siz olun Osmanlı’yı güncel nefretleriniz ya da sevdarinizla yargılamayın derim yavrum.
niçin, kardeşinin gözündeki çöpü görürsün de kendi gözündeki merteği seçemezsin ..
sel gider, kum kalır. il gider, Töre kalır
öfke ile kalp kırıklığı arasında gidip gelen erkek; kadının gülüşüne dayanamaz, sen ne cüretle bana gülersin. der, İşte bu muhabbettir izlediğimiz
Saygın Osmanlı tarihçileri 3. Ahmet’in İslam ve Osmanlı tarihlerini iyi bilen hayli donanımlı bir entellektüel olduğunu yazarlar yavrum, ibaşına getirecek kıymetli kimseleri bulamamanın üzüntüsü içinde vefat etmişmiş, bu doğruysa bugün bile en büyük derdimiz olan liyakat sorununun 250 yıldır çözememiş olmamız vahimdir
On yaşındayken İstanbul’a ayak bastım. Ülkenin en büyük şehrindeyim ve danışacak, sığınacak kimsem yoktu. Başkasının kâbusu olur ama benim için ucu nereye gideceği bilinmeyen bir macera
Bir bakmışız ölmüşüz
kurtlar olur çobanların koyunu, itten öğrenirse kendi soyunu, Komünizmin oyunu Azeri değiliz Türk oğlu Türküz .
Avrupalılar işledikleri vahşeti unuttular, insan hakları havarisi kesildiler, bize hesap soruyorlar, mahkum ediyorlar. Afrika’da Asya’da Avrupa’da milyonlarca insanın eti kemiği üzerinde saltanat sürdüler, hala sürüyorlar. Çanakkale’de 400.000 insanın katili Avrupalidir. Fransızlar ise Cezayir’de milyonlarca insanı yok etti. Cezayir’de Bugün iç savaş var hala kan gövdeyi götürüyor. Müsebbibi Fransızlar. Birinci ve İkinci Dünya savaşlarında işledikleri Vahşetin sınırlarını tayin etmek mümkün değildir.
Hatay’ın kurtuluşunda, Kahramanmaraş’ın kurtuluşunda, düşman işgalinden kurtuluşunun yıldönümü dedik. Fransız işgalinden kurtuluşunun yıldönümü diyemedik, dostlarımızı gücendirmeyelim diye fransız dostlarımızla aramız bozulmasın, o günler geldi geçti dedik. o günler geldi de hiç geçmedi fransızlar emellerinden bir milim geri durmadılar; o gün Ermenilere devlet kurduracaklardı bugün de onu planlıyorlar .
insanoğlu fıtrı bilgiyi , dilinden, dininden , milliyetinden bağımsız olarak tanır ve onaylar.
Turkcemizin sefaletine de bir mim koyun, Allah aşkınıza; kendimizi hic kandırmayalım yavrum, en basit kavramlarin bile asgari uc sözcükle ancak ifade edilebildigi ortamda ne felsefe olur ne ilahiyat, hatta ne de matematik ne fen!
Bazen ne kadar iyi top sürersen sür, topu sadece kendinde tutmaktan zarar gelir.
kölelik öyle aşağılık ve Sefil bir insanlık durumudur, milletimizin Cömert mizacına ve mertliğine öylesine terstir ki .
hüner, gayba dair kaygıları dünyevi kaygılara donusturmektedir
Bir şeylerin değişeceğinden, hayatın eskisi gibi sürmeyeceğinden duyulan korku, ölüm korkusuna hemen her zaman galebe çalar. İnsanoğlu bildiğini sandığını; bilmediğini sandığına, istikrarı belirsizliğe tercih ediyor.eldeki bir kuş havadaki kuştan her zaman daha iyi, kaldı ki Dimyat’a pirince giderken evdeki bulgurdan olmak da istemiyor
hedefe yuruyenin adanmisligi, ince ayarı, sürekliliği, gönül gözünün açık, yani bilinmeyeni sezmeye razı olmaklığı gereklidir
hangi mucit sıra dışı değildir ki yavrum
İbn-i Haldun’dan Sultan Galiyev’e hiçbir düşünürü tarihin tozlu sayfalarında kaldılar diye es gecmemek lazım
Hayat mutluluğun peşinde koşmak ve acîdan kaçırmaktan ibarettir
devasa bir okyanusta fırtına ve dalgalarla boğuşan bir geminin yelkenleri o teknenin gidişatına ne kadar hakim olabilirse akıl ve mantık da insanlara o kadar hakim olabilir
hıristiyanlıkta lucifer sozcugu yaygındır. Biz iblis deriz. Tanrı katında itibarlı bir melekken O’nun yarattığı ama kendisinden daha güçsüz olan insanoğluna itaat etmeyi reddeden bu nedenle lanetlenen ve Cennetten kovulan varlık olarak tanınır
– ( ) bilginin ötesinde, sezgi, duyarlılık, ortam farkındalığı, idrak ve hâlden anlama dediğimiz hassasiyetleri gerektiriyor.
Bu bağlamda, zekâ ve tecrübenin bileşkesi irfan.
Arif, irfan sahibi olan; anlatılmayanı da anlamak gibi fazladan bir becerisi, bir hüneri, bir yeteneği var.
Arife tarif gerekmez! Arif olanlar anlar düstûrlarını düşünün.
Bu bağlamda, zekâ ve tecrübenin bileşkesi irfan.
Arif, irfan sahibi olan; anlatılmayanı da anlamak gibi fazladan bir becerisi, bir hüneri, bir yeteneği var.
Arife tarif gerekmez! Arif olanlar anlar düstûrlarını düşünün.
– ( ) İnsanoğlunun en eski ve en güçlü korkusunun, bilinmezlik-gayb korkusu olduğu tarihin tasdikindedir
– ( ) Siz siz olun, Batı dünyasının bugün bile, 1700’lü yıllarda oluşturulan kavramlarla, referanslarla tartıştığını ve çözemediğini! gözden kaçırmayın
– ( ) Bana öyle geliyor ki, okuma-öğrenme hayatta muvaffak olmaya yarayan, bir mecburiyetten ibaret olarak algılandığı sürece, cemiyet yerinde saymaya mahkûm oluyor!
Günümüzde teknoloji sağ olsun, bilgiye ulaşmak öyle kolay ki, içimizde yer etmiş öğrenilmiş çaresizlikten gayrı hiçbir engel yok önümüzde
Günümüzde teknoloji sağ olsun, bilgiye ulaşmak öyle kolay ki, içimizde yer etmiş öğrenilmiş çaresizlikten gayrı hiçbir engel yok önümüzde
– ( ) ABD en başından itibaren, özgürlükleri savunduğu kadar köleliği de savunan bir garip (ikiyüzlü) ülkedir
– ( ) Türkü bir mesele midir, diye sormalısınız, evet çünkü Türk’e has anlamında, Türki kelimesinin dönüşmüş hâlidir; çünkü her şeyden evvel tarihî bir vesikadır
– ( ) Siz siz olun, çağdaş Batı insanıyla ilişki kurarken, ölümü hatırlatan şeylerden duydukları korkuyu, hatta tiksintiyi hesaba katmayı ihmal etmeyin
– ( ) Bugün artık bildiğim bir şey varsa, o da kötülüğün bu dünyanın gelmiş geçmiş en büyük stratejisti olduğu
Büyüdüm yavrum
Zamanın ruhuna hakim olabilmeniz için olayların öncesini ve sonrasını kestirebilmeniz gerekir
Yeryüzünde hiçbir kavim yoktur ki kendi çapında şeytanı olmasın
Bu yerleşim yerinde sadece God’ın kanunları geçerli olacaktır
Faiz konusunda Yahudilere bir destek de baş düşmanları kiliseden gelir. Papa III. Alexander tutar, tabiat kanunlarına aykırı olan faizin kutsal metinlerde kesinlikle yasaklandığını, bundan böyle Hristiyan tefecilerin aforoz edileceklerini bildiren bir ferman yayınlar.Yasak kendilerini kapsamadığı için Yahudiler faizle kredi açmayı sürdürürler.
Görün ki, tarih İngilizce, Fransızca, Almanca ya da neyse, yabancı bir dilde öğretmeye kalktığınızda sizin tarihiniz olmaktan çıkar, yavrum. Bu kafada giderseniz, Transilvanya’nın, Eflak olduğunu bilmeyen tarihçiler yetiştirirsiniz.
Prenses Pokahontas, Gravesend açıklarında öldüğünde (öldürüldüğünde) hepi topu 22 yaşındaydı; Prens babamı temsilen İngiliz Kralı’yla Kutsal Tütün Antlaşması yaptım, memlekete götürüyorum derken bir de bakmış ki ölmüş. İki ay kadar sonra, gemiden çıkanlar arasında kızını göremeyen Reis Vaunsonakok’ub yüreğine inmiş, bir kaç hafta içinde o da gitmiş.Dahası Tomokoko’nun Pokahontas’ın kanıyla imzaladı ğını söylediği Treaty of Sacred Tobacco ortada yok İngiliz Kralının üstünde kendi adıyla yazan İncil üzerine yemin etmişliğine güveniyorlar.
Ölümlülük düşüncesinden dehşete düşenler, can verme sırrına eren akranlarına aklı başında olmayan, uygar insanlar gibi mantık temelinde düşünemeyen irrasyonel organizmalar, hayvanlar olarak görme eğilimindedirler.
Siz siz olun siyasi tefecilik diye de bir şey olduğunu bilin yavrum. Rothschild’lerin sırrı, ticari faaliyetlerine uluslararası görünüm vermeleridir.
Şimdi söyleyeceklerim kulağınıza küpe olsun: Görün ki, fikri takip yapabilmek kavramlara sahip çıkmayı gerektiriyor. Türkçeniz yetersizse iyileştirmenin yolunu bulun, İngilizcenizi ne yapıp edip ilerletin. Belleğinize mukayyet olun, zira kavramlara sahip çıkamıyorsanız, ipin ucunu kaçırıyor, iz süremez oluyorsunuz.
Evangelizm’in ne olduğunu bilmezsek, Amerika Birleşik Devletleri’nin niye bu kadar ısrarla ve kayıtsız şartsız İsrail’i desteklediğini anlayamayız. ABD’nin Irak’ta, Orta Doğu’da hatta Kara Afrika’da ne yapmak istediğini de doğru okuyamayız.
Bugün artık bildiğim bir şey varsa, o da kötülüğün bu dünyanın gelmiş geçmiş en büyük stratejisti olduğu yavrum.
Siz siz olun, çağdaş Batı insanıyla ilişki kurarken ölümü hatırlatan şeylerden duydukları korkuyu, hatta tiksintiyi hesaba katmayı ihmal etmeyin.
Siz siz olun rakamlarla aranızı düzeltin yavrum. Liselere ekonomi tarihi mi koyarsınız, mili gelir muhasebesi mi anlatırsınız, bir yolunu bulun. Osmanlı’yı doğru okuyun.
Türkü bir mesele midir diye sormalısınız, evet çünkü Türk’e özgü anlamında Türki sözcüğünün dönüşmüş halidir; çünkü her şeyden önce tarihi bir vesikadır.
ABD en başından itibaren özgürlükleri savunduğu kadar köleliği de savunan bir garip (ikiyüzlü) ülkedir.
İnsanoğlunun en eski ve en güçlü korkusunun, bilinmezlik (gayb) korkusu olduğu tarihin tasdikindedir.
Arif, irfan sahibi olan; anlatılmayanı da anlamak gibi fazladan bir becerisi, bir hüneri, bir yeteneği var. Arife tarif gerekmez , arif olanlar anlar düsturlarını düşünün.
Bilgi sahibi olmak, akıl erdirme ve çözümleme yetisi gerektiriyor, oysa malumat edinme böyle bir kısıta tabi değil, kişi hayatta olduğu sürece kendiliğinden birikiyor. Malumat sahibi olmadan, bilgi sahibi olmak mümkün değil; ama belirgin bir amacı, bir hedefi olmayan malumatın da furuşluktan öte işlevi yok.
Gösterişsiz soyluluğun en iyi örneklerinden biri olan bu mektubun belleklerinize kazınmasını ve çıkmamasını dilerim. Şöyle diyor Reis:
Amerikan halkına hitap etmeye kalkışırken, kendi yetersizliğimin ve sizlerin üstün ve mütekâmil zihinlerinizin bir Çoktav’ı muhatap almaktan haz etmeyeceği bilgisi ve sezgisiyle hayli mahcubum. Ancak bu sonbahar Missisippi Nehri’nin batısına iltica etmeye karar verdiğim için, size veda etmenin ve düşüncelerimi ve tehcir edilmemizin bende yarattığı duyguları ifade eden birkaç söz söylemenin uygun olacağı kanısına vardım Biz Çoktav’lar, düzenlenirlerken sesimizin duyulamadığı yasaların haysiyet kırıcı etkileri altında yaşamaktansa, ıstırap çekmeyi ve özgür olmayı yeğleyen insanlarız
Amerikan halkına hitap etmeye kalkışırken, kendi yetersizliğimin ve sizlerin üstün ve mütekâmil zihinlerinizin bir Çoktav’ı muhatap almaktan haz etmeyeceği bilgisi ve sezgisiyle hayli mahcubum. Ancak bu sonbahar Missisippi Nehri’nin batısına iltica etmeye karar verdiğim için, size veda etmenin ve düşüncelerimi ve tehcir edilmemizin bende yarattığı duyguları ifade eden birkaç söz söylemenin uygun olacağı kanısına vardım Biz Çoktav’lar, düzenlenirlerken sesimizin duyulamadığı yasaların haysiyet kırıcı etkileri altında yaşamaktansa, ıstırap çekmeyi ve özgür olmayı yeğleyen insanlarız
Aklımdayken, II. Abdülhamit tahta çıktığı 1876 yılında, imparatorluğun Batılı devletlere olan borcunun hepi topu 220 milyon sterlin olduğu hesaplanır. Bu rakamın Carnegie servetinin küsuratı olduğunu düşündüğümde burnumun direği sızlar.
Enam suresi, kötü işlerde insanların çoğuna uyan sapıtır buyurur. Hollandalıya göre bu hüküm, demokrasiyi reddetmek le eşdeğerdir. Fortuyn’un Hollandalı katili on dört yılla kurtulurken, Muhammed Buyeri’yi müebbet hapse mahkûm eden sayın Yargıç gözlerini devirmiş, Davalı bizim demokrasimizi reddediyor diye kararını bildirmişti
Hükmetmeyin ki, hüküm olunmayasınız. Çünkü ne hükümle hükmederseniz, onunla hükmolunacaksınız; ölçtüğünüz ölçü ille de size ölçülecektir. Ve niçin kardeşinin gözündeki çöpü görürsün de kendi gözündeki merteği seçmezsin?
Bu bağlamda hiçbir araştırma bütünüyle tarafsız olmaz, hatta ne arıyorsanız onu bulursunuz.
21. yüzyılın düşünce ve duygu biçimi, *zeitgeist, bir düşüncenin diğerinden daha doğru olamayacağı söylemi üzerine kuruluyor. İnsanlık ve dünyanın bütünü üzerinde düşünen, nereye gittiği ve/veya gitmesi gerektiği hakkında fikir beyan eden tutarlı ideolojileri olan, köklü siyasi partiler yerlerini seçmenlerin saklı tutkularını, güvensizliklerini, korkularını sezen ve istismar eden popülist partilere bırakmış durumdalar.
Geleceğe kestirimler yaşamsal olunca, falcıların tarih öncesinden günümüze baş üstünde tutulmaları anlaşılmaz değildir. Hâkim ideolojilere, müesses nizama uyarlanarak yaşamaya devam ederler, nitekim bir zamanların yarı-ermiş müneccimleri, günümüzün astrologlarıdır.
Zamanın ruhuna hâkim olabilmemiz için olayların öncesini, sonrasını kestirebilmelisiniz. Düşünün ki, Francis Bacon New Atlantis i çoktan yazmış, Galileo Papa VIII. Urban’a sabit olanın güneş, onun etrafında dolananın dünya olduğunu söylemişti. Newton hayattaydı. Diyeceğim, bir çağda birden fazla çağ yaşanır, nizamı âlem ihtişam ve sefalet üzerinedir.
Aslında yeryüzünde hiçbir kavim de yoktur ki, kendi çapında bir şeytanı olmasın. Ancak toplum geliştikçe yani dili, edebiyatı karmaşıklaştıkça şeytan kavramı da ona paralel olarak gelişiyor.
Yeniden öğrenmeye üşenmeyin, ezber bozmaktan yüksünmeyin. Gözleriniz fal taşı gibi açık, zihniniz kılıç gibi keskin olsun. Küsmeyin, siz de kendi ev ödevinizi yapın. Düşünün ki internet mucizesi olmasaydı, bu metinler toparlanamazdı. Siz siz olun, ne vazgeçin ne de teslim olun internete.
Kadının metalaşmasına göz yumandan Marksist kominist olmaz
ne zaman ki böyle bir güzelliğe ulaşır, hatta belki de aşarız, ilerlemeden ancak o zaman bahsedebiliriz.
Evet, demokrasi askıya alınacak. İnsan hakları, eşitlik, kardeşlik, demokrasi, feminizm gibi çifte standartları bizim gibi westoxication hastalığına tutulmuş ülkelere kazıklıyorlar