İçeriğe geç

İtirazlara Cevaben Evlilik Üzerine Muhtelif Gözlemler-Bir Kocanın Kaleminden Kitap Alıntıları – Soren Kierkegaard

Soren Kierkegaard kitaplarından İtirazlara Cevaben Evlilik Üzerine Muhtelif Gözlemler-Bir Kocanın Kaleminden kitap alıntıları sizlerle…

İtirazlara Cevaben Evlilik Üzerine Muhtelif Gözlemler-Bir Kocanın Kaleminden Kitap Alıntıları

Motto: “ Aldanan aldanmayandan daha zekidir.”
Kılıcı bir çılgının eline vermek korkunçtur,lakin o bu haldeyken mutluluğun onun eline bırakılmış olması da korkunçtur.
Gerçeklikten tümüyle kopmak isteyen kimse en azından neyi koparıp attığını bilmek zorundadır.
Tanrıyı taciz, insanın kendi bunu böyle anlamasa da, sırnaşık biçimde ahbaplıktır.
…Hayır, gayri insanilik kişinin, çoğu insan için hayatlarının gerçeği olan şey hakkında somut bir fikre sahip olmak istememesinden ileri gelir.
İnsanlara karşı gayri insanilik aynı zamanda Tanrıyı tacizdir.
Sevenlere soru sormayın, zira onlar sizin sesinizi duymaz.
..zira kararlılık olmaksızın evlilik hiç olmaz.
…zira pür kibarlık ne de olsa ironinin ana dilidir.
…zira sevda bir mucizedir; dünyevidir, zira sevda tabiatın en derin mitidir. Sevda karanlığın içinde gizlenmiş o tükenmez akıl sır ermez mesnettir, ama kararlılık, Orpheus gibi, sevdayı alıp gün ışığına çıkaran zafer sahibidir; zira kararlılık sevdanın hakiki şeklidir, hakiki beyanıdır…
…zira satın alınan her ne pahasına olursa olsun satın alınır.
…Benim böyle konuşmam evlenmek istemeyenlere imrendiğimden değildir, ben kimseye imrenemeyecek kadar mutluyum, lakin ben yaşamı kıskanırım.
…zira mutluluk olup bittiğinde, var olur. Yani, ben mutlu olup olmamış olduğumu ancak öldüğüm vakit bilebilirim.
Diğerlerine uyup şipşak edinilen kararlılık, yandaki komşu ve karşıdaki komşu kararlılık gösterdi diye kararlılık göstermek aslında hiç de kararlılık değildir; zira ikinci elden şiiriyat olur mu olmaz mı bunu bilmem ama, üçüncü elden bir kararlılık hiç kararlılık değildir.
Paganlıkta bekarlar cezalandırılır, çok çocuk yapanlar ödüllendirilirdi; Ortaçağda evli olmamak bir mükemmeliyet addedilirdi. Bunlar uç noktalardır. …
Nasıl ki evlilik bir kararlılık ise onun bahis konusu edilebilecek karşıtı da isteksizlikle kararlılıktır.
Aslına bakılırsa, sevdanın insanı koca yapmayacağı ne kadar malumsa, tensel sevginin, hangi nedenle olursa olsun, hariç bırakıldığı bir birlikteliğin hiç de evlilik olmayacağı o kadar malumdur.
Paganlıkta tensel sevginin bir tanrısı vardı ama evliliğin hiç tanrısı yoktu; Hristiyanlıkta, böyle dememde bir mahzur yoksa, evliliğin bir tanrısı vardır ama tensel sevginin hiç yoktur. Yani, evlilik tensel sevginin daha yüksek bir ifadesidir. Meseleye böyle bakılmaz ise, her şey allak bullak olur, ve insan bekar bir alaycı, bir baştan çıkarıcı, bir münzevi olarak kalır, yahut da evliliği bir düşüncesizlik(akılsızlık) olur.
Tanrım, şayet mümkün olsa, farzı mahal ben kendimi evlilikte eli kolu bağlı hissetmiş olsam, o vakit Laokoon’un perişanlığı bile benimkinin yanında hiç kalırdı.
../tinsel alemde mertebe sahibi her kişilik kararlılık sahibidir ve bu mertebe kararlılığa istinadendir..
On yaşındayken İstanbul’a ayak bastım. Ülkenin en büyük şehrindeyim ve danışacak, sığınacak kimsem yoktu. Başkasının kâbusu olur ama benim için ucu nereye gideceği bilinmeyen bir macera
../annesi onu evlenmesi için ilk defa sıkboğaz ettiğinde, ona daha çok genç olduğunu, daha vakti gelmediğini söyler, ve annesi bu talebini bir süre sonra tekrarladığı vakit de, artık vakti geçti der..
Çocuğun sorusu kadını müşkül duruma sokmuştu..
~belki de, derin irfan sahibi bir zatın demiş olduğu gibi, bir çocukla konuşmanın ‘çetin bir sınav’ olduğunu ona hiç söyleyen olmamıştı.. ~
../her iş, her uğraş, kısacası insanın vakit harcadığı her şeyin kendi vakti vardır, lakin evlilik hayatı bu türlü her taahhütten kaçınır. Evet, bunu yük sayan insanın vay haline!..
../sevdalanış hemen müzikleşir, beste çok zor bir pasaj içeriyor olsa da fark etmez..
Kendini iyi hissetmekle iktifa etmek, mutlu vs. olmak, eğer bu mutluluk düşüncesizliğe, yahut ödlekliğe, yahut da dünyevi zihniyete, bu hayatı sefilce, taparcasına sevmeye dayanıyorsa, bir cehennemdir. İnsan bedbaht da olmuş olsa, fikirle olan ittifakını korumuş olmak, sefaletin böylesine nazaran bir cennettir..

*iktifa etmek: yetinmek.

../tutarlı bir itiraz, asıl hakikat için bir kayıp ilanıdır..
Ben kıdem şeridimi, sevdanın gül zincirlerini, gönlümün en derininde taşırım..
Sokrates’in evlilik hakkında ona soru yönelten birine şöyle demiş olduğu rivayet edilir: İster evlen ister evlenme, ikisine de pişman olursun.
Bazen ne kadar iyi top sürersen sür, topu sadece kendinde tutmaktan zarar gelir.
Sevdalanışın en yüce ifadesi, sevenin kendisini sevdiğinin karşısında bir hiç gibi hissetmesidir, ve bu karşılıklıdır, zira kendini bir şey gibi hissetmek sevdaya ters düşer.
Evlenmenin vakitli olduğu tek bir yaş dönemi vardır, ki bu, insanın gönül verdiği dönemdir, diğer her dönemde insan hangi yaş dönemi olursa olsun, ya fazla genç ya da fazla yaşlıdır.
Sokrates’in evlilik hakkında ona soru yönelten birine şöyle demiş olduğu rivayet edilir: İster evlen ister evlenme, ikisine de pişman olursun.
Sevda ancak evlilik içinde hakiki ifadesini bulur, bunun dışında o, gönül çelme yahut gönül eğlendirmedir.
– ( ) İdeal güzellik perdelemiş olandır!
Ve elbette ki ay bir bulut perdesinin arasından yarı güzelliğiyle parlar
– ( ) Sevdalanışın en yüce ifadesi, sevenin kendisini sevdiğinin karşısında bir hiç gibi hissetmesidir, ve bu karşılıklıdır, zira kendini bir şey gibi hissetmek sevdaya ters düşer
Aslına bakılırsa, sevdanın insanı koca yapamayacağı ne kadar malumsa, tensel sevginin, hangi neden olursa olsun, hariç bırakıldığı bir birlikteliğin hiç de evlilik olmayacağı o kadar malumdur.
Soyutluk idealleştirici düşünselliğin ilk ifadesidir ama somutluk onun temel ifadesidir. Bu, evliliği ifade eder. Sevenler sevda içinde ebediyen birbirlerine ait olmak isterler; kararlılık içindeyse birbirleri için her şey olmaya azmetmeye karar verirler, ve bu muazzam soyutlama somut ifadesini hiçbir üçüncü şahsın aklına hayaline gelmeyecek kadar kayda değmez olan seyde bulur. Sevdalanışın en yüce ifadesi, sevenin kendisini sevdiğinin karşısında bir hiç gibi hissetmesidir, ve bu karşılıklıdır, zira kendini bir şey gibi hissetmek sevdaya ters düşer: onun söyleyecek hiçbir sözü yoktur, çünkü kelimelerin kendisi sanki haddinden fazla somuttur.
Sevda ancak evlilik içinde hakiki ifadesini bulur, bunun dışında o, gönül çelme yahut gönül eğlendirmedir.
Kendini iyi hissetmekle iktifa etmek, mutlu vs. olmak, eğer bu mutluluk düşüncesizliğe, yahut ödlekliğe, yahut da dünyevi zihniyete, bu hayatı sefilce, taparcasına sevmeye dayanıyorsa, bir cehennemdir. İnsan bedbaht da olmuş olsa, fikirle olan ittifakını korumuş olmak, sefaletin böylesine nazaran bir cennettir; ben buna inanırım.
Evlilik tensel sevginin(sevda) daha yüksek bir ifadesidir. Meseleye böyle bakılmaz ise, her şey allak bullak olur, ve insan bekar bir alaycı, bir baştan çıkarıcı, bir münzevi olarak kalır, yahut da evliliği bir düşüncesizlik(akılsızlık) olur.
Umumiyet itibarıyla, sırf evli erkeğin sadakatsizliğinden söz edilir ama, bir o kadar beter olan şey, evli erkekteki inanç eksikliğidir. Tek gerekli olan şey inançtır, ve inanç her şeyi telafi eder. Gelin sırf akıl ve zeka ve inceliği hesaba katarak, evli bir erkeğin nasıl olması gerektiğini tespit edip tanımlayalım: Onu sevilmeye layık kılan sırf bir vasıf vardır, ki bu, inançtır, evliliğe olan mutlak inançtır.
“Sevdalanışın en yüce ifadesi, sevenin kendisini sevdiğinin karşısında bir hiç gibi hissetmesidir ”
“Sevdalanışın en yüce ifadesi, sevenin kendisini sevdiğinin karşısında bir hiç gibi hissetmesidir ”
Sadece bir an, sevgilim, bir an yeter..
Sevdaya bir kararlılık katmak gerekir. Lâkin bir kararlılık tefekkür gerektirir, ancak tefekkür dolaysizligin ölüm melegidir .
Thales hakkında şöyle bir hikaye anlatilir; annesi onu evlenmesi için ilk defa sıkboğaz ettiğinde, ona daha çok genç oldugunu , daha vakti gelmediğini söyler, ve annesi bu talebi bir süre sonra tekrarladığı vakit de, artık vakti geçti der. Bu cevap da, evliliği ev alma gibi bir işe çevirmek isteyen dünyevi sağduyuyu terbiye edici bir ironi unsuru vardır. Neden mi, çünkü evlenmenin vakitli tek bir yaş donemi vardır, ki bu, insanın gönül verdiği dönemdir, diğer her dönem de insan, hangi yaş dönemi olursa olsun, ya fazla genç ya da fazla yaşlıdır.
..Bazan pişmanlık pişman olanın bir müşkülpesent olduğunun en iyi kanıtı olabilir.
Birisi ona (Sokrates’e) bir insan evlenmeli mi evlenmemeli mi diye sordu. O da ona şöyle cevap verdi: Sen ister birini ister oburunu yap, buna pişman olursun. Eğer Sokrates bu kadar ironik olmamış olsa herhalde şu şekilde ifade etmisti: Senin bakımından, hangisini istersen yap, ahmagin tekisin ve öyle de kalacaksın.
Sokrates bir ironistti, o bilgeliğini ve hakikati ironi yoluyla gizlerdi, muhtemelen herkesin ağzına düşmemesi için böyle yapardı, ancak o bir alaycı hiç değildi. Ironi harikuladedir. Soranın aptallığı tam da bir üçüncü şahıstan asla ogrenilemeyecek şeyi bir üçüncü şahsa sormasinda yatar. Lâkin herkes sokrates kadar bilge değildir, ve kendine aptalca bir soru yönlteni çok kere tamamen ciddiye almaya kalkar.
çocuk onu rahatsız ettiği, yahut en azından rahatsız edecek gibi yahut ona ayak bağı olacak gibi olduğu vakit bile ondan haz duymak, çocuğa yönelik her abes beklentiden azade olmak -zira birçok anne baba böyle minicik bir varlıktan neredeyse kendinden çok riayet bekler, ve oturup münakaşa etmek ve paylayıp haddini bildirmekle hem çocuğun hem kendinin rahatını bozar- işte bu, anne sevgisinin muhakkak en güzel ifadesidir.
bir kadının güzelliği ancak yıllar geçtikçe artar, ve azalmaktan o kadar uzaktır ki, ilk güzellik sonrakine kıyasla bulanık bir şeydir.
Sevmek tenkit etmek değildir, ve evlilikte sadakat uzun uzadıya tenkidi muhtevi bir şey değildir.
Sevdaya tutulmak bir mucizedir.
şimdinin anlam taşıdığı kişiye vakit nasıl olur da uzun gelebilir!
Sevdalanışın en yüce ifadesi, sevenin kendisini sevdiğinin karşısında bir hiç gibi hissetmesidir
Bırakın bekarı da, duygudaşlığını kedilere ve köpeklere ve dalaverelere harcayarak kendini maskara etme fırsatı bulsun ..
Kararlılık bakımından ilerleme kaydetmemiş her insan hiçbir zaman, muhtemellik nedeniyle karar vermekten daha ileriye gidemez, ne duruma gelirse gelsin.
..zira mutluluk olup bittiğinde, var olur. Yani, ben mutlu olup olmamış olduğumu ancak öldüğüm vakit bilebilirim.
İnsan bedbaht da olmuş olsa, fikirle olan ittifakını korumuş olmak, sefaletin böylesine nazaran bir cennettir; ben buna inanırım.
Aslına bakılırsa, sevdanın insanı koca yapmayacağı ne kadar malumsa, tensel sevginin, hangi nedenle olursa olsun, hariç bırakıldığı bir birlikteliğin hiç de evlilik olmayacağı o kadar malumdur.
Ben hak iddia etmeye haddim olmayan şeye talep de koymam..
.. ben genelde birazcık kırılganımdır, gülünmeye pek katlanamam.
Ben elbette bu ağırlığı bir baskı gibi değil, bir nimet gibi hissederim, ben elbette bu bağı zorlayıcı gibi değil, özgürleştirici gibi hissederim, ama o, bu bağ, yine de oradadır, bir bu bağ mı, hayır! bir ağacın dal budak salmış kökleri onu nasıl sımsıkı tutarsa, bana yaşama aynı misal sımsıkı bağlı tutan sayısız bağ.
İnsan başkalarıyla beraber doğal büyünün deneme ve teşebbüslerini seyretmenin sevinciyle coşmaya çıktığı vakit yanına büyü hünerlerini izah edemedikçe hep inançsız kalan birini almaktan daha vahim bir şey yoktur.
İdeal güzellik perdelemiş olandır, ve elbetteki ay bir bulut perdesinin arasından yarı güzelliğiyle parlar, ve elbetteki gökyüzü çiçek öbeklerinin arasından yarı hasretle hülyaya dalar, ve elbetteki deniz, yarı saydamlığı içinde, iffet perdesi arasından bir sevgilinin, bir zevcenin yarı gücü kadar cezbeder.
Kendini İyi hissetmekle iktifa etmek, mutlu vs. olmak, eğer bu mutluluk düşüncesizliğe, yahut ödlekliğe, yahut da dünyevi zihniyete, bu hayatı sefilce, taparcasına sevmeye dayanıyorsa, bir cehennemdir. İnsan bedbaht da olmuş olsa, fikirle olan ittifakını korumuş olmak, sefaletin böylesine nazaran bir cennettir; ben buna inanırım. Konuşmayı göze alabilmem bunun içindir.
İnsan en iyi hediyeyi düğün gününde alır.
“Velhasıl evlilik ulvidir, zira sevda bir mucizedir;”
İnsan sadece ekmekle yaşamaz.
Çoluk çocuk sahibi yaşlıca bir erkeğin gencecik bir kızla evlenmesini daima yakışıksız bulmuşumdur.
Evlilik kadar her günkü gibi alelade olan başka ne vardır, tamamen zamansaldır.
mutluluk olup bittiğinde var olur.
Paganlıkta bekarlar cezalandırılır, çok çocuk yapanlar ödüllendirilirdi.
Tensel sevginin hariç bırakıldığı bir birlikteliğin hiç de evlilik olmayacağı o kadar malumdur.
Ben onun vasıtasıyla ailenin reisi olurum, onun vasıtasıyla evin hamisi, direği, çocukların vasisi olurum.
Konuşmalarına izin yoktur. uysal olsunlar. Öğrenmek istedikleri bir şey varsa, evde kendi kocalarına sorsunlar. Çünkü kadının toplantı sırasında konuşması ayıptır.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir