İçeriğe geç

Kule Canbazı Kitap Alıntıları – Sunay Akın

Sunay Akın kitaplarından Kule Canbazı kitap alıntıları sizlerle…

Kule Canbazı Kitap Alıntıları

Çocuklar temiz ve saftır

Ne gariptir ki, eroin kalitesi de saflığıyla ölçülür!

Oyuncak ve insan kalbi çok benzer birbirine. Bazen tamiri olmaz ikisinin de!…
Umarım dünya gözüyle görürüm; bir İstanbul akşamında, Kadıköy iskelesine yanaşan vapurun penceresinden, meydanda bir ışık çemberi gibi dönen atlıkarıncayı.
Oyuncak ve insan kalbi çok benzer birbirine. Bazen tamiri olmaz ikisinin de.
Bu atlıkarıncanın bayım
Jim Crow kısmı nerde
Ben binmek istiyorum da.
Aşağıda Güney’de, benim geldiğim yerde
Beyaz ve renkliler
Oturamazlar yan yana.
Aşağıda Güney’de trenlerde
Hep bir Jim Crow vagonu vardır.
Otobüslerde de
Arkaya oturturlar bizi.
Fakat bir atlıkarıncanın
Arkası olmaz, peki
Siyah bir çocuğun
Binebileceği at hangisi?
Seni, bağırabilsem seni,
Dipsiz kuyulara,
Akan yıldıza,
Bir kibrit çöpüne varana,
Okyanusun en ıssız dalgasına
Düşmüş bir kibrit çöpüne.
Her şey, savaş günlerinde olduğu gibiydi yani
Büyükler kazanmak hırsıyla atış yaparken, küçük ayakların altında devriliyordu yaşam
Ve çocuklara he seferinde, yıkılanları yapmak, yaşamı yeniden ayağa kaldırmak düşüyordu!
Bovling, MS 400 yılında, Almanya’daki kiliselerin bahçelerinde oynanmaya başlayan dinsiz öldürme oyunu ndan başka bir şey değildir. Bu törenlerde atıcı, bir kuka devirirse, yani bir dinsiz öldürürse ziyafetle ödüllendirilmekteydi. Her başarılı atış, günahın bağışlandığı anlamına geliyordu. Yok eğer, top hedefini bulmazsa, atıcı, inancını biraz daha güçlendirmek için kiliseye girip dua ediyordu.
Oyuncakla oynamayan bir çocuk, çocuk sayılmaz; fakat oynamayan bir insan çocuk yanını ömrü boyunca yitirmiş olur ve bunun yoksulluğunu çeker. Ben evimi bir oyuncak gibi yaptım ve bu evle sabahtan gece yarılarına kadar oynadım.
Yedi kapılı Teb şehrini kuran kim?
Kitaplar yalnızca kralların adını yazar.
Yoksa kayaları taşıyan krallar mı?..
Oyuncak ve insan kalbi çok benzer birbirine.Bazen tamiri mümkün olmaz ikisinin de !
Yalnızca  güneş mi; uçurtma da, doğudan yükselmiştir.
Her mezar taşı ayrı bir roman gibidir.
Oyuncak ve insan kalbi çok benzer birbirine. Bazen tamiri olmaz ikisinin de!..
İnsan savaşta canavarlaşıyor
Oyuncak ve insan kalbi çok benzer birbirine. Bazen tamiri olmaz ikisinin de!..
Çözüm, iki ayrı göz renginin bir bedende olabileceğini görebilmektir
Bazen ne kadar iyi top sürersen sür, topu sadece kendinde tutmaktan zarar gelir.
Eğitim, bilime dayandırılmaz ve yeniliklerden uzak kalırsa, yıkanmayan bir ayağa dönüşür ve içine sokulduğu terliği de kokutur.
En uzun koşuysa elbet Türkiye’de de devrim
O, onun en güzel yüz metresini koştu
On yaşındayken İstanbul’a ayak bastım. Ülkenin en büyük şehrindeyim ve danışacak, sığınacak kimsem yoktu. Başkasının kâbusu olur ama benim için ucu nereye gideceği bilinmeyen bir macera
“Her şey, savaş günlerinde olduğu gibiydi yani
Büyükler kazanmak hırsıyla atış yaparken, küçük ayakların altında devriliyordu yaşam
Ve çocuklara her seferinde, yıkılanları yapmak, yaşamı yeniden ayağa kaldırmak düşüyordu!”
“Yazın yatakları ve kanları kaynayan sarışın kızların ruhları her zaman geniş kalçalı olur diye bir şey söylenemez. Ruhları saftır ve bir çocuk oyuncağı gibi kırılgandır kiminin; ve büyükler göz açıp kapamadan bu oyuncakları parmaklarının arasında ezip atarlar.”
İki canbaz bir ipte oynamaz
Bir ipte bir sürü canbaz
Hilebaz, madrabaz, kumarbaz
İki canbaz bir ipte oynamaz
Ateşbaz, içvebaz, hokkabaz
İp niye kopmaz
Zampok eyin pi
“Bizi ısıtan sıcak bir güneş,
Islak bedenlerimizi kuruttuğumuz yeşil çimenler,
Oynamak için killi çamur,
Boğuşmak için ince kumumuz vardı.”
“Siz aslında onu sevmediniz, kendi balinanız olduğu için sevmek istediniz. Adını Aydın koydunuz, değil mi? Onun adı Mişa olsaydı ne çıkardı? Hiç adı olmasaydı ne olurdu? Ama siz o zaman beyaz balinayı böyle sevmezdiniz. Onun adını Aydın koydunuz, sizin olmasını istediniz, o zaman sevebilirdiniz. Oysa Aydın size gerçek sevgiyi anlattı. Onu olduğu gibi kabul etmenizi, böyle sevmeniz gerektiğini anlattı. Asıl şimdi onu sevmeniz gerekiyor.”
“Oyuncaklarla oynamayan, onların büyülü dünyasından uzaklaşan bir insan asla şair olamaz; şiir adını verdiği dizeleri alt alta kurabilir, ama onların arasından bir şair asla göz kırpmaz okura. Şair yüreği ancak oyuncakların koruduğu bir ortamda büyüyebilir. Oyuncaklar, muhafızlarıdır şairin ”
“Çocuklar temiz ve saftır Ne gariptir ki, eroin kalitesi de saflığıyla ölçülür!”
Çözüm, iki ayrı göz renginin bir bedende olabileceğini görebilmektir.
Her mezar taşı ayrı bir roman gibidir
Yedi kapılı Teb şehrini kuran kim?
Kitaplar yalnızca kralların adını yazar.
Yoksa kayaları taşıyan krallar mı? ..
Oyuncak ve insan kalbi çok benzer birbirine. Bazen tamiri olmaz ikisinin de
Oyuncak ve insan kalbi çok benzer birbirine. Bazen tamiri olmaz ikisinin de!..
Halim Şefik, arkadaşı Orhan Veli’yi aramak için evden çıktığında, gökyüzüne bakardı önce Eğer o gün uçurtmalar bulutlarla oyun oynuyorlarsa en yüksekte olan uçurtmaya doğru yürürdü
Bilirdi ki, o uçurtmanın ipi Orhan Veli’nin ellerindedir!
Rumelihisarı’nı Üç Türk Kızı Restore Etti.
Her mezar taşı ayrı bir roman gibidir.
Bekletin,Bu toplumun kahraman olarak elleri kanlı katilleri,çeteleri alkışlaması değil, Besim Ömer Paşa ve onun gibi daha nice biliminsaniyla gurur duymasidir
Söyle ey İstanbul, bana daha derinliklerdeki sırlarını da söyle!..
Büyükler kazanmak hırsıyla atış yaparken, küçük ayakların altında devriliyordu yaşam..
Ve çocuklara her seferinde, yıkılanları yapmak, yaşamı yeniden ayağa kaldırmak düşüyordu!
Bizi ısıtan sıcak bir güneş,
Islak bedenlerimizi kuruttuğumuz yeşil çimenler,
Oynamak için killi çamur,
Boğuşmak için ince kumumuz vardı.
Olimpiyat Stadı ”ndan içeri ilk giren atlet o olur! Yarışı en önde tamamlamasına saniyeler kalmıştır Tribünlerdeki seyircilerin bir kısmı onu alkışlarken, bir kısmı da şaşkın ve öfkelidir. 1960 Roma Olimpiyatları’nın maraton koşusunda ipi göğüslemek üzere olan atlet karatenlidir ne de olsa!
Oyuncak ve insan kalbi çok benzer birbirine. Bazen tamiri olmaz ikisinin de
Belki de bir aşkın simgesidir kurşun asker.’
Büyükler kazanmak hırsıyla atış yaparken, küçük ayakların altında devriliyordu yaşam..
Oyuncak ve insan kalbi çok benzer birbirine. Bazen tamiri olmaz ikisinin de
Demek ki, çocuklara alınan çok pahalı oyuncaklar onlar için birşey ifade etmiyor; onların da istedikleri tek şey ilgi ve sevilmek, bunlar olduktan sonra onlar için bir kağıt parçası bile büyük bir oyuncak olabiliyor.
Oğlan çocuklarını bebekliklerinden başlayarak oyuncak silahlarla oynamaya teşvik etmek ve bunu da dogalarindaki saldırganlık la açıklamak ciddi ve uzun bir siyasi yatırımın parçasıdır: çünkü daha çocukken silahları sevdirdiğiniz ogulları büyüyünce ganimet, petrol,güç, iktidar ve para icin ama vatan,millet,din ve namus adıyla savaşa yollamak çok daha kolaylasmaktadır.
Ellerimi denize sokacağım.
Sizin evin ışıklarını arayacağım karşı kıyıda
Çıkarıp boş kibrit kutusunu
Kayık yapıp bırakacağım
Haydi kaptan, diyeceğim, uzaklaşsana!

Ahmed Arif

Seni, bağırabilsem seni,
Dipsiz kuyulara,
Akan yıldıza,
Bir kibrit çöpüne varana,
Okyanusun en ıssız dalgasına
Düşmüş kibrit çöpüne.

Ahmed Arif

Hepimiz ardından koştuk. Atatürk yoktu artık. Bir boşluk açıldı önümüzde. Sürüp giden bir boşluk.

Naci Girginsoy

Oyuncak ve insan kalbi çok benzer birbirine.Bazen tamiri olmaz ikisinin de!..
Ellerimi denize sokacağım.
Sizin evin ışıklarını arayacağım karşı kıyıda
Çıkarıp boş kibrit kutusunu
Kayıp yapıp bırakacağım
Haydi kaptan, diyeceğim, uzaklaşsana!

Ahmed Arif

Ünlü Rus yazar Tolstoy, çocukluğunun tahta atını şöyle tanımlar:
Uzun kış geceleri, koltuğa atkımızı yayarak kupa arabası yapar, birimiz arabacı, birimiz uşk olur, kızları ortaya oturtur, üç sandalyeden at yapar ve yol koyulurduk. Yolda başımıza neler gelmezdi ki! Böylece ne denli neşeli, ne kadar çabuk geçerdi kış geceleri!
Terlikleri birer öğrenci gibi karşısına dizen ve onlarla bir öğretmenmiş gibi oynayan çocuk, Köy Enstitüleri’nin mimarlarından Milli Eğitim Bakanı Hasan Ali Yüceldir.
“Oğlan çocuklarını bebekliklerinden başlayarak oyuncak silahlarla oynatmaya teşvik etmek ve buna doğalarındaki saldırganlıkla açıklamak ciddi ve uzun bir siyasi yatırımın parçasıdır: Çünkü daha küçükken silahları sevdirdiğiniz oğulları, büyüyünce ganimet, petrol, güç, iktidar ve para için vatan, millet, din veya namus adıyla savaşa yollamak çok daha kolaylaşmaktadır. Daima hayran oldukları bütün çocukları, her çeşitinden oyuncaklarıyla oynadıkları varsa avcı baba veya dayılarından gördükleri ama aslını bireysel olarak elde etmenin zor olduğunu silahları ellerine tutuşturup, rüyalarını bir anlamda gerçekleştirdikten sonra onları ölmeye yollamak bir hipnozdur ve tarih boyunda daima işe yaramıştır.”
“Büyükler kazanmak hırsıyla atış yaparken, küçük ayakların altında devriliyordu yaşam.”
“Evimde irili ufaklı bir sürü oyuncak bulundururum, oyuncaksız yaşayamadım. Oyuncakla oynamayan bit çocuk, çocuk sayılmaz; fakat oynamayan bir insan çocuk yanını ömrü boyunca yitirmiş olur ve bunun yoksulluğunu çeker. Ben evimi bir oyuncak gibi yaptım ve bu evle sabahtan gece yarılarına kadar oynadım.”
Oyuncak ve insan kalbi çok benzer birbirine. Bazen tamiri olmaz ikisinin de!..
İlkokul öğrencilerine, Kurtuluş Savaşımızın Afrika halklarını yüreklendirdiği ve bizi örnek alarak özgürlüklerine kavuştukları öğretilir.
Kitap sırdaşım, kitap dostum, ne bir yuvam var nede bir eşim,
Kütüphaneciliktir sadece işim, kimseye muhtaç olmadan aniden gittim..
Dostlara merhaba, çocuklara selam olsun..
Oyuncaklar, muhafızlarıdır şairin.
Çok güzel günler beni bekliyordu fakat ben Tüm güzellikleri yaşadım, diğer insanlara da kalsın! diyorum!
Eğitim, bilime dayandırılmaz ve yeniliklerden uzak kalırsa, yıkanmayan bir ayağa dönüşür ve içine sokulduğu terliği de kokutur.
Çocuklar temiz ve saftır
Ne gariptir ki, eroin kalitesi de saflığıyla ölçülür!!
”Oyuncak ve insan kalbi çok benzer birbirine. Bazen tamiri olmaz ikisinin de!.. ”
Demekki , çocuklara alınan çok pahalı oyuncaklar onlar için bir şey ifade etmiyor; onların da istedikleri tek şey ilgi ve sevilmek, bunlar olduktan sonra onlar için bir kağıt parçası bile büyük bir oyuncak olabiliyor.
Pasaport bir yolculuk romanıdır.
Oyuncak ve insan kalbi çok benzer birbirine. Bazen tamiri olmaz ikisinin de!..
Beyaz treninde, son vagondaki yerini aldı. Lokomotifler düdük çaldılar. Ağır ağır döndü tekerlekler. Durdu yeniden. Halk, gençlik, lokomotiflerin önüne geçmiş, bırakmıyorlardı. Önceleri de geçerdi bizim şehirden Ata. Gönlümüzü de birlikte götürürdü, üzülürdük; ama bilirdik, yine gelecek, yine gelecek. Şimdi son gidişi buradan. Giderse bir daha gelmeyecek hiç. Kolay mı bırakmak? Nice sonra kalktı tren. Hepimiz ardından koştuk.Atatürk yoktu artık. Bir boşluk açıldı önümüzde. Sürüp giden bir boşluk.
O boşluğu doldurmak isteyen devrimciler darağacında asıldılar, gazeteciler öldürüldüler, şairler, yazarlar diri diri yakıldılar.
Birinci dünya savaşı boyunca, Çanakkale’yi 9 İngiliz ve 1 Fransız denizaltısı geçmeyi başaracaktır.
Her ne kadar ‘Çanakkale geçilmez!’ diyorsak da, işgal güçleri Boğaz’ı geçmeyi başarmışlardır!
Eğitim, bilime dayandırılmaz ve yeniliklerden uzak kalırsa, yıkanmayan bir ayağa dönüşür ve içine sokulduğu terliği de kokutur.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir