Hasan Ali Toptaş kitaplarından Beni Kör Kuyularda kitap alıntıları sizlerle…
Beni Kör Kuyularda Kitap Alıntıları
…hayatları boyunca hayatlarına giren insanların çoğuna bir şekilde kötülük ettikleri için artık kendilerini bile sevemez hâle gelenler iyilik ve tevazu şarkıları eşliğinde, cumbuldata cumbuldata, başkalarının sevgisinde vicdanlarını çitiledi…
Kavga farklılıkları silip insanları birbirine benzettiği için kimin kim olduğu asla seçilemiyordu o sırada, taraflar ayrıldığında yeniden kendileri olabiliyorlardı ancak.
Ben kötülük edenle kötülüğe maruz kalana aynı yüz ifadesiyle bakamam, her ikisine de gülümseyemem diyorum size. Bunu yaparsam o zaman da kendi yüzüme bakamam diyorum. Hepsi bu kadar, başka bir şey dediğim yok.
Bir insan bir insanı ne kadar çok sevebilirse, işte o kadar çok sevmiştim.
Sevmek sessizliktedir, evet..
..söyleyeceklerini susarak ya da bakışarak söylüyorlardı.
..söyleyeceklerini susarak ya da bakışarak söylüyorlardı.
Herkes kendi içine yıkılıyor ve orada bir müddet hareketsiz kalıyordu sanki.
“Biliyor musun ağbi, onu görünce benim içimdeki yeşiller dört parmak uzardı.”
Ağbi, dedi hıçkırıklarının arasından. Biliyor musun ağbi, onu görünce benim içimdeki yeşiller dört parmak uzardı.
Ben bu evin kızını çok seviyorum ağbi.
Nefret edemeyenin sevgisi de yalandır.
Ben kötülük edenle kötülüğe maruz kalana aynı yüz ifadesiyle bakamam, her ikisine de gülümseyemem diyorum size. Bunu yaparsam o zaman da kendi yüzüme bakamam diyorum .
Dünyanın renkleri değişti onlar ilerledikçe, dünyanın sesleri, sessizlikleri değişti, şekilleri değişti, kapıları, kapılarından girip çıkanları değişti, gülenleri, ağlayanları, yürüyenleri değişti, ağaçları, çimenleri, yaprakları değişti, güzellikleri, çirkinlikleri değişti, hatta bütün bunlarla ve daha başka şeylerle birlikte mesafeleri, boşlukları ve bu mesafelerle bu boşluklarda gezinen kokuları da değişti.
Sen diyorsun ki kötüler gelip bize kötülük edinceye kadar iyidirler, başımızın üstünde yerleri vardır.
kalplerinin başköşesinde yıllarca ağırladıkları kişinin pis bir yalancı olduğunu anlayanlar kendi öngörüsüzlüklerine hayıflanıp birer sigara daha yaktı
hayatları boyunca hayatlarına giren insanların çoğuna bir şekilde kötülük ettikleri için artık kendilerini bile sevemez hâle gelenler iyilik ve tevazu şarkıları eşliğinde başkalarının sevgisinde vicdanlarını çitiledi
Sonra bir şey diyecekmiş gibi oldu ama tam ağzını açacakken vazgeçti nedense, diyeceklerini sustu.
Güldiyar da saçlarını taramaya başladı o sırada. O taradıkça saçları odayı aydınlatan minik çıtırtılar eşliğinde, olanca diriliğiyle gürül gürül aktı omuzlarından. Heveslerin rüzgârını almış bir hevesle, sonsuza dek akacakmış gibi aktı.
On yaşındayken İstanbul’a ayak bastım. Ülkenin en büyük şehrindeyim ve danışacak, sığınacak kimsem yoktu. Başkasının kâbusu olur ama benim için ucu nereye gideceği bilinmeyen bir macera
“ Biliyor musun, onu görünce benim içimdeki yeşiller dört parmak uzardı ”
Siz yaşayanlar, çok tuhafsınız.
Bazen ne kadar iyi top sürersen sür, topu sadece kendinde tutmaktan zarar gelir.
Mâlum, bir menfaati yoksa bu devirde kimse yere düşeni bile kolundan tutup kaldırmıyor.
Ağacın kesilme zamanını iyi tayin edersen, kestiğin ağaç demire kafa tutar.
Biliyor musun abi, onu görünce benim içimdeki yeşiller dört parmak uzardı.
Sen diyorsun ki, kötüler gelip bize kötülük edinceye kadar iyidirler, başımızın üstünde yerleri var.
Nefret edemeyenin sevgisi de yalandır.
Dünyanın renkleri değişti onlar ilerledikçe, dünyanın sesleri, sessizlikleri değişti, gülenleri, ağlayanları, yürüyenleri değişti, ağaçları, çimenleri, yaprakları değişti, güzellikleri, çirkinlikleri değişti, hatta bütün bunlarla ve daha başka şeylerle birlikte mesafeleri, boşlukları ve bu mesafelerle bu boşluklarda gezinen kokuları da değişti.
Kötüler gelip bize kötülük edinceye kadar iyidirler, başımızın üstünde yeri vardır.
o taradıkça saçları odayı aydınlatan minik çıtırtılar eşliğinde, olanca diriliğiyle gürül gürül aktı omuzlarından.
saçları da çok uzaktan bile okunan tatlı bir ahenkle belini dövdü durdu,dövdü durdu.
Ona başka bir dünyadan bakıyormuş gibi uzun uzun baktı.
Ben kötülük edenle kötülüğe maruz kalana aynı yüz ifadesiyle bakamam, her ikisine de gülümseyemem diyorum size. Bunu yaparsam o zaman da kendi yüzüme bakamam diyorum.
“Bir kez selâmete erdikten sonra, kendine hâlâ canlı demeye kim cesaret edebilir?”
E. M. Cioran
Nefret edemeyenin sevgisi de yalandır.
Biliyor musun ağbi, onu görünce benim içimdeki yeşiller dört parmak uzardı.
Nefret edemeyenin sevgisi de yalandır
Avluya toplanan insanlar, daha sonra günlerce konuştular bu genç adamı. Ona çeşit çeşit meslek, çeşit çeşit hastalık yakıştırdılar, mal mülk, şan şöhret yakıştırdılar, sevgili yakıştırdılar ama şöyle ele avuca gelecek ya da dişe dokunacak türden doğru dürüst bir hikaye kuramadılar.
Genç adam, akla hayale hitap etmeyen, üstü başı yamalı, orası burası göçük, kolu kanadı kırık bir sürü hikayenin arasına sıkıştı kaldı böylece, pestili çıktı. Bu hikayelerin karanlığında günden güne kayboldu sonra, unutuldu gitti.
Sen diyorsun ki, kötüler gelip bize kötülük edinceye kadar iyidirler, başımızın üstünde yerleri vardır.
Hayatları boyunca hayatına giren insanların çoğuna bir şekilde kötülük ettikleri için artık kendilerini bile sevemez hâle gelenler iyilik ve tevazu şarkıları eşliğinde, cumbuldata cumbuldata, başkalarının sevgisinde vicdanlarını çitiledi
Nefret edemeyenin sevgisi de yalandır.
Boşmuş gibi görünen doluluklar, doluymuş gibi görünen boşluklar soğudu
Sarsılınca çeşitli iniltiler de dökülüyordu sanki gecenin içine, iniltilerle birlikte hıçkırıklar, hıçkırıklarla birlikte kıyıda köşede kalmış, irili ufaklı sessizlikler de dökülüyordu.
Biliyor musun ağbi,onu görünce benim içimdeki yeşilller dört parmak uzardı.
Birbirinden habersiz,
birlikte yankılandılar çoğu zaman.
birlikte yankılandılar çoğu zaman.
Ben kötülük edenle kötülüğe maruz kalana aynı yüz ifadesiyle bakamam, her ikisine de gülümseyemem diyorum size. Bunu yaparsam o zaman da kendi yüzüme bakamam diyorum. Hepsi bu kadar, başka bir şey dediğim yok.
İyiliğin ve güzelliğin bir daha yeşermemek üzere hepten kuruduğuna kanaat getirmişçesine
Gelmemiş mektup tadında susuldu
Birbirinden habersiz birlikte yankılandılar çoğu zaman
Onu görünce benim içimdeki yeşillikler dört parmak uzardı.
Nefret edemeyenin sevgisi de yalandır
Sen diyorsun ki kötüler gelip bize kötülük edinceye kadar iyidirler, başımızın üstünde yerleri vardır.
İnsanların gözleri önünde her Allah’ın günü kadınlar öldürülüyor.
bu şehir bize yaramadı kızım, hiç yaramadı
Nefret edemeyenin sevgisi de yalandır.
Yüzünde biriken uzaklığın derinliklerinden dünyaya başka âlemlerden bakıyormuş gibi bakıyordu artık.
Ayrıca biliyorsun, insanların gözleri önünde her Allah’ın günü kadınlar ölüyor.
Ben kötülük edenle kötülüğe maruz kalana aynı yüz ifadesiyle bakamam, her ikisine de gülümseyemem diyorum size. Bunu yaparsam o zaman da kendi yüzüme bakamam diyorum. Hepsi bu kadar, başka bir dediğim yok.
Köy şimdiki gibi değildi tabii, neredeyse kasaba büyüklüğündeydi o yıllarda. Daha rızk darlığı başlamamıştı, göç möç yoktu, orada doğan orada kalır, orada yaşar, orada yaşlanır, orada ölürdü. Beti bereketi yerindeydi çünkü.
Hayatları boyunca hayatına giren insanların çoğuna bir şekilde kötülük ettikleri için artık kendilerini bile sevemez hâle gelenler iyilik ve tevazu şarkıları eşliğinde, cumbuldata cumbuldata, başkalarının sevgisinde vicdanlarını çitiledi
Hayatın sihre başvurmadan,hayatın mucizeye ihtiyaç duymadan ya da akla gelebilecek daha başka ve daha çapraşık usulleri kullanmaya lüzum bile görmeden,sadece olağan akışıyla bir insana haddini bildirmesine dairdi.
…
zamanın doğusuna doğru gitti sanki, hayallerin doğusuna , belki de uykuların doğusuna doğru gitti.
zamanın doğusuna doğru gitti sanki, hayallerin doğusuna , belki de uykuların doğusuna doğru gitti.
Malûm,bir menfaati yoksa bu devirde kimse yere düşeni bile kolundan tutup kaldırmıyor.
“Biliyor musun ağabey, onu görünce benim içindeki yeşiller dört parmak uzardı.”
“Sen diyorsun ki, kötüler gelip bize kötülük edinceye kadar iyidirler, başımızın üstünde yerleri vardır.”
“Nefret edemeyenin sevgisi de yalandır.”
“Siz yaşayanlar, ne tuhafsınız!”
“… hayatları boyunca hayatlarına giren insanların çoğuna bir şekilde kötülük ettikleri için artık kendilerini bile sevemez hale gelenler iyilik ve tevazu şarkıları eşliğinde, cumbuldata cumbuldata, başkalarının sevgisinde vicdanlarını çiteledi…”
Nefret edemeyenin sevgisi de yalandır.
Bir insan bir insanı ne kadar çok sevebilirse, işte o kadar çok sevmiştim.
Malûm, bir menfaati yoksa bu devirde kimse yere düşeni bile kolundan tutup kaldırmıyor.
İnsanların gözleri önünde her Allah’ın günü kadınlar öldürülüyor. Bu yüzden diyorum dikkatli ol diye.
Diyeceğim o ki,
Bu çarkın gerisi karanlık.
Hem de az buz değil, zifiri karanlık..
Bu çarkın gerisi karanlık.
Hem de az buz değil, zifiri karanlık..
Bir insan bir insanı ne kadar çok sevebilirse, işte o kadar çok sevmiştim.
Onu görünce benim içimdeki yeşiller dört parmak uzardı
Malûm, bir menfaati yoksa bu devirde kimse yere düşeni bile kolundan tutup kaldırmıyor.