Yei Theodora Ozaki kitaplarından Japon Masalları kitap alıntıları sizlerle…
Japon Masalları Kitap Alıntıları
Özellikle kadınlar aynasız yapamıyorlar neredeyse. Bir samurayın kılıcı nasıl onun ruhuysa , bir kadının aynasının da onun ruhu olduğunu söylüyorlar. Ayna bir kadının kalbi gibiymiş söylediklerine göre
Oramako ma bu rama ko.
Öyle gitme, üzülürsün.
‘Bir yerde düzen olunca, düzenbaz olmaz.’
Veda etmek daima güçtür.
Başına gelen talihsizliğe ağlamaktan başka bir şey gelmiyordu elinden.
Fakat bazı kadınlar kötü huyludur.
Ne yazık ki dünyada hiçbir mutluluk sonsuza dek sürmüyor!
‘Samuray’ın ruhu kılıcıysa, kadının ruhu da aynasıdır.’ Başkentte dediklerine göre, kadının aynası kalbinin göstergesiymiş.
Bencilce dileklerin gerçekleşmesi insanı mutlu etmez.
Kalbim üzüntüyle eriyor.
Seni, içinde saklayan ışık sayesinde gördüm..
Kendi ruhun çürümüş senin, ondan geliyor bunlar başına.
Otururken otur, yürürken yürü, çalışırken çalış.
Kendi ruhun çürümüş senin, ondan geliyor bunlar başına!
Ama bir düş, yalnızca bir düştür.
Kendi ruhun çürümüş senin, ondan geliyor bunlar başına.
Ayna bir kadının kalbi gibiymiş söylediklerine göre.
Kendi ruhun çürümüş senin, ondan geliyor bunlar başına.
Garip bir şekilde Yin ve Yang, birbirinden ayrılarak ancak bütünleşebiliyor. Kötüler, içlerinde en ufak bir iyilik kırıntısı bulamayacağımız kadar kötü. İyiler, kötülüğü besleye besleye bitecek denli iyi. Acı çekmek ibadetse, acı çektirmek de ibadete vesile olmakmış gibi; ancak her şey keskin sonucuna varıyor.
Kendi ruhun çürümüş senin, ondan geliyor bunlar başına.
Otururken otur, yürürken yürü, çalışırken çalış.
Matemini güçlü yüzünün ardına sakladı.
Nasıl bir kötülük ruhunu ele geçirdi de böylesine çürüdü kalbin?
İnsan hayatı manasızca kısa.
Otururken otur,yürürken yürü, çalışırken çalış.
Kötüler, içlerinde en ufak bir iyilik kırıntısı bulamayacağımız kadar kötü. İyiler, kötülüğü besleye besleye bitirecek denli iyi.
Otururken otur, yürürken yürü,çalışırken çalış
“Bir samurayın kılıcı nasıl onun ruhuysa, bir kadının aynasının da onun ruhu olduğunu söylüyorlar. Ayna bir kadının kalbi gibiymiş söylediklerine göre. Eğer kadın aynasını temiz ve parlak tutuyorsa, bu onun kalbinin de saf ve temiz olduğu anlamına gelirmiş. Yani sen de aynanı çok dikkatli kullanmalısın.”
Bencilce dileklerin gerçekleşmesi insanı mutlu etmez.
Batıl inançları olan insanlar birinin suretinin yapılıp büyüyle öldürebileceğine inanırlarmış
Gelin görün ki bu dünyada hiçbir şey sonsuz değildir. Ay bile her zaman aynı şekilde kalmaz
Kim kacabilmiş ki ölümden, sen kaçasın?
Kendi ruhun çürümüş senin, ondan geliyor bunlar başına
Gelin görün ki bu dünyada hiç birşey sonsuz değildir. Ay bile her zaman aynı şekilde kalmaz, yuvarlaklığı zamanla kaybolur, güzel çiçekler mevsim geçtikçe boyunlarını bükerler.
İnsan hayatı manasızca kısa.
“Urashima Taro, babamın krallığında seni ağırlamak benim için büyük şeref,” demiş prenses. Dün bir kaplumbağanın hayatını kurtarmıştın, o kaplumbağa benden başkası değildi, sana teşekkürler etmek için seni buraya getirdim. İstersen bu sonsuz gençlik diyarında yaşayabilirsin artık, burada yaz hiç bitmez, kimse acı çekmez, istersen ben de senin eşin olurum, sonsuza kadar yaşarız birlikte.”
Ertesi sabah Urashima, her gün olduğu gibi kalkıp kayığına gitmiş. Hava gayet güzelmiş, gökyüzü açık, deniz sakinmiş. Hafif bir yaz rüzgârı insanın yanaklarını okşuyormuş. Urashima teknesine atlayıp denize açılmış. Bir süre sonra diğer balıkçı kayıklarını geride bırakarak iyice uzaklaşmış. O güzel sabahta, mavi denizin içinde, nedenini anlamadığı başka bir mutluluk varmış, o an kısacık bir insan ömrü yerine tıpkı bir gün önce denize bıraktığı o kaplumbağa gibi binlerce yıl yaşayabilmeyi istemiş.
Bunun içinden biri bakıyor bana, demiş. Ne getirdin bana böyle, nedir bu?
Kocası gülerek cevap vermiş, Orada gördüğün kendi simandan başka bir şey değil. Buna ayna diyorlar, bu parlak yüzeyine bakıp kendilerini görüyor insanlar. Bundan buralarda hiç yok, ancak başkentte ta eski zamanlardan beri herkes kullanıyor bunu. Özellikle kadınlar aynasız yapamıyorlar neredeyse. Bir samurayın kılıcı nasıl onun ruhuysa, bir kadının aynasının da onun ruhu olduğunu söylüyorlar. Ayna bir kadının kalbi gibiymiş söylediklerine göre. Eğer kadın aynasını temiz ve parlak tutuyorsa, bu onun kalbinin de saf ve temiz olduğu anlamına gelirmiş. Yani sen de aynanı çok dikkatli kullanmalısın.
Kocası gülerek cevap vermiş, Orada gördüğün kendi simandan başka bir şey değil. Buna ayna diyorlar, bu parlak yüzeyine bakıp kendilerini görüyor insanlar. Bundan buralarda hiç yok, ancak başkentte ta eski zamanlardan beri herkes kullanıyor bunu. Özellikle kadınlar aynasız yapamıyorlar neredeyse. Bir samurayın kılıcı nasıl onun ruhuysa, bir kadının aynasının da onun ruhu olduğunu söylüyorlar. Ayna bir kadının kalbi gibiymiş söylediklerine göre. Eğer kadın aynasını temiz ve parlak tutuyorsa, bu onun kalbinin de saf ve temiz olduğu anlamına gelirmiş. Yani sen de aynanı çok dikkatli kullanmalısın.
O akşam evin önünde şövalyeler flüt çalıp, prenses için besteledikleri şarkılarını söylerlerken, bambu kesicisi çıkıp yanlarına girmiş. Kızının aşkı için çektikleri bunca çileyi ne kadar takdir ettiğini söylemiş hepsine ve prensesin mesajını iletmiş. İstediği şeyi getirmekte başarılı olacak kişi kızıyla evlenme şerefine nail olacakmış. Bu görevin amacı prensesin onların sevgisinden emin olmak istemesiymiş.
Şövalyeler bu testi severek kabul etmişler. Bunca zamandır çektikleri sıkıntının sonunda nihayet prenses onlardan bir şey istiyormuş. Bu mutluluk bile bugüne kadarki sefaletlerini, yorgunluklarını unutturmuş onlara.
Prenses Ay Işığı ilk şövalyeden Hindistan’a gidip bizzat Buda’ya ait olan taş kaseyi getirmesini istemiş.
İkinci şövalyeden istenen, Doğu Denizi’nin ötesinde olduğu söylenen Horai Dağı’na çıkması, bu dağın zirvesinde büyüyen efsanevi ağaçtan bir dal getirmesiymiş. Bu ağacın kökleri gümüşten, gövdesi altındanmış, dallarından meyveler yerine beyaz mücevherler sarkarmış.
Üçüncü şövalye Çin’e gitmeli, ateş sıçanını arayıp bulmalı, prensese onun derisini getirmeliymiş.
Dördüncü şövalyeden, başında beş renkli bir mücevher taşıyan ejderhayı bulup, taşı prensese getirmesi istenmiş.
Son olarak beşinci şövalyenin görevi, karnında bir deniz kabuğu olan kırlangıcı bulup bu deniz kabuğunu alıp gelmekmiş.
Şövalyeler bu testi severek kabul etmişler. Bunca zamandır çektikleri sıkıntının sonunda nihayet prenses onlardan bir şey istiyormuş. Bu mutluluk bile bugüne kadarki sefaletlerini, yorgunluklarını unutturmuş onlara.
Prenses Ay Işığı ilk şövalyeden Hindistan’a gidip bizzat Buda’ya ait olan taş kaseyi getirmesini istemiş.
İkinci şövalyeden istenen, Doğu Denizi’nin ötesinde olduğu söylenen Horai Dağı’na çıkması, bu dağın zirvesinde büyüyen efsanevi ağaçtan bir dal getirmesiymiş. Bu ağacın kökleri gümüşten, gövdesi altındanmış, dallarından meyveler yerine beyaz mücevherler sarkarmış.
Üçüncü şövalye Çin’e gitmeli, ateş sıçanını arayıp bulmalı, prensese onun derisini getirmeliymiş.
Dördüncü şövalyeden, başında beş renkli bir mücevher taşıyan ejderhayı bulup, taşı prensese getirmesi istenmiş.
Son olarak beşinci şövalyenin görevi, karnında bir deniz kabuğu olan kırlangıcı bulup bu deniz kabuğunu alıp gelmekmiş.
“Gelin görün ki bu dünyada hiçbir şey sonsuz değildir. Ay bile her zaman aynı şekilde kalmaz, yuvarlaklığı zamanla kaybolur, güzel çiçekler mevsim geçtikçe boyunlarını bükerler.”
“Özellikle kadınlar aynasız yapamıyorlar neredeyse. Bir samurayın kılıcı nasıl onun ruhuysa, bir kadının aynasının da onun ruhu olduğunu söylüyorlar. Ayna bir kadının kalbi gibiymiş söylediklerine göre. Eğer kadın aynasını temiz ve parlak tutuyorsa, bu onun kalbinin de saf ve temiz olduğu anlamına gelirmiş. Yani sen de aynanı çok dikkatli kullanmalısın.”
Yürürken yürü, çalışırken çalış, otururken otur.
Nasıl bir kötülük ruhunu ele geçirdi de böylesine çürüdü kalbin?
Gelin görün ki bu dünyada hiçbir şey sonsuz değildir. Ay bile her zaman aynı şekilde kalmaz, yuvarlaklığı zamanla kaybolur, güzel çiçekler mevsim geçtikçe boyunlarını bükerler.
Ölümden kaçmanın yollarını aramayı bırak artık. Kim kaçabilmiş ki ölümden, sen kaçasın ? Hem böyle bencil isteklerin insana hiçbir zaman gerçek mutluluk getirmediğini de öğrenmiş oldun artık.
İnsan hayatı manasızca kısa.
Otururken otur, yürürken yürü, çalışırken çalış.
Otururken otur, yürürken yürü, çalışırken çalış.
Dünyada hiçbir mutluluk sonsuza dek sürmüyor ! Gökteki ay bile mükemmel şeklini daima koruyamıyor , çiçekler bile açıp sonra soluyor.
Samuray’ın ruhu kılıcıysa , kadının ruhu da aynasıdır.
Zaman , bir okun yaydan fırlayışı gibi hızlı geçiyordu.
İnsan yedisinde neyse , yetmişinde odur .
Koca dünyada tek başına kaldı
Nasıl böyle acımasız olabildin ?
Otururken otur, yürürken yürü, çalışırken çalış.
Bu insanlar ölümsüzlüğü bir dert olarak görüyor ruhlarının ebedi mutluluğa ancak ölümle kavuşacağına inanıyorlarmış.
Sentaro gibi ölümden delicesine korkan insanların aksine buradaki insanların hepsi ölümü arzu edilecek sevinçle karşılanacak bir olay gibi düşünüyorlarmış.
Kintaro artık ülkesinin en büyük kahramanı olarak biliniyormuş, güçlü, saygı duyulan ve varlıklı bir savaşçı olmuş. Annesine verdiği sözünü de unutmayıp başkentte güzel rahat bir ev yaptırmış. Böylece annesi son günlerini orada rahatlık içinde geçirmiş.
Zavallı Urashima sözünde durmamanın bedelini canıyla ödemiş.
Artık ocakta yakacağı ateş, yiyeceği pirinç ve giyeceği kıyafetler için kumaşa para vermesine gerek kalmayan Hidesato öyle zengin olmuş ki, namı Lord Pirinç Çuvalı olarak dört bir yana yayılmış.
Otururken Otur
Yürürken Yürü
Çalışırken Çalış
Yürürken Yürü
Çalışırken Çalış
Şöyle eski bir atasözü var; ‘Samurayın ruhu kılıcıysa, kadının ruhu da aynasıdır’. Denilene göre kadının aynası kalbinin göstergesiymiş. Eğer aynasını berrak tutarsa, kalbi de temiz ve iyi olurmuş.
Daha gencim,
öğreneceğim çok şey olmalı .
öğreneceğim çok şey olmalı .