Karen Marie Moning kitaplarından Shadowfever kitap alıntıları sizlerle…
Shadowfever Kitap Alıntıları
Zaman eylemi tanımlamaz. Zaman tarafsızdır ; ne lanetler ne affeder. Eylem ise niyettir ve tanım da niyette yatar .
İnancım zayıflamaya başladığında ve vazgeçecek gibi olduğumda , bana yeniden nefes veriyorsun
Öğrendiğim bir şey varsa o da hayatın zorlaştıkça kafanı dinleyecek vakit bulduğunda kendine daha iyi davranmaktı, yoksa gerektiği zamanlarda güçlü olamıyordun.
Birisine gözlerinizle baktığınız zaman nasıl biri olduğunu anlayamazsınız. Kalbinizle bakmanız gerekir.
Her gün sadece bir geleceğiniz olması için savaşmak zorunda kaldığınızda, geleceğinizin nasıl olacağını tahayyül etmeye çalışmak çok zor oluyordu. Nasıl yaşayacağını düşünmek, yaşayacağını bilen insanlara özgü bir lükstü.
Sonuçları düşünmek için her zaman vakit bulunur. Önce işleri karıştırmak gerekir ama.
Güç ne iyidir, ne kötüdür. Güçle ne yapılacağı, bu gücü elinde tutan kişiye bağlıdır.
Güç, kaba kuvvetten gelir; erdem ise gerçek iktidardan.
Rowena: Eğer içinde bir kötülük tohumu olduğuna inanırsan, o kötülüğün esiri olabilirsin.
Mac: Ama içinde bir kötülük tohumu olduğuna inanıyorsan, bunu kontrol etmeyi öğrenebileceğin de söylenebilir.
Rowena: Cehaletin güvenli olduğu da söylenebilir.
Mac: Güvenlik bir çittir; çitler de koyunlar içindir. Yüzlerce yıl boyunca yalanlarla yaşayacağıma yirmi iki yaşında gerçekleri bilerek ölmeyi tercih ederim.
Mac: Ama içinde bir kötülük tohumu olduğuna inanıyorsan, bunu kontrol etmeyi öğrenebileceğin de söylenebilir.
Rowena: Cehaletin güvenli olduğu da söylenebilir.
Mac: Güvenlik bir çittir; çitler de koyunlar içindir. Yüzlerce yıl boyunca yalanlarla yaşayacağıma yirmi iki yaşında gerçekleri bilerek ölmeyi tercih ederim.
Denizden yansıyan güneş ışığı gibi görünüyor olabilirdim ama durgun suların altında karanlık anaforlar vardı.
Sevdiğiniz birini kaybetmenin ve onu bir daha göremeyecek olmanın getirdiği acının en kötü tarafı, bazı şeyleri asla söyleyememiş olmaktır. Bu söylenmemiş sözler peşinizi bırakmaz, bu hayatta önünüzde daha çok vakit olduğuna inandığınız için sizi aşağılar. Kimsenin böyle bir vakti yoktur.
Öfke insana güç veren bir yakıt gibiydi. Benim öfkem plütonyumdu. Zaman içinde radyasyon zehirlenmesi yüzünden mutasyon geçirebilirdim.
Acaba Barrons da bu yüzden mi gündüz vakti pek ortalıkta görünmezdi? Yoksa o da mı bizim gibi incinmiş ve huzuru gölgelerin gizeminde bulmuştu? Gölgeler harikadır. Kederi saklar ve güdüleri bastırırlar.
Birisine gözlerinizle baktığınız zaman nasıl biri olduğunu anlayamazsınız.
Kalbinizle bakmanız gerekir.
Kalbinizle bakmanız gerekir.
Bir gün seni öptüğü zaman soluğunu kesen bir adamla tanışınca havaya ihtiyacın olmadığını anlayacaksın. Oksijen dediğin hava cıvadır. İnsanı yaşatan arzudur. Hayatı yaşamaya değer kılan şey arzudur. Arzu hayattır. Bir sonraki güneşin doğuşunu ya da batışını görmeye duyulan açlıktır, sevdiğin insana dokunmaktır, bir kez daha denemektir.
Cehennem ise uyanmak ve hiçbir şey istememektir, diye beni onaylıyor. Ne düşündüğümü biliyor. Her zaman.
Büyük sorunlar için büyük kararlar almak gerekiyordu.
Sükut altın değil, ölümcüldür. Hayaletlerle dolu bir elektrikli süpürgedir.
Bazen ne kadar iyi top sürersen sür, topu sadece kendinde tutmaktan zarar gelir.
Küçük yaratıklar küçük şeyler yaratır.
Büyük yaratıkların egosu o kadar büyüktür ki küçük şeylerin geldiğini görmezler,” diye mırıldanıyorum. Tuzaklar gibi, diyorum, ama içimden.
Sana söylüyorum; daha iyi filmler seyret, sebze ye, kendine saygı duy çünkü bunu sen yapmazsan kimse yapmaz.
İyi adamlarla kötü adamları birbirinden ayırt etmek, benim eskiden zannettiğim gibi kolay değildir. Birisine gözlerinizle baktığınız zaman nasıl biri olduğunu anlayamazsınız.
Kalbinizle bakmanız gerekir.
Kalbinizle bakmanız gerekir.
İnancım zayıflamaya başladığında
Ve vazgeçecek gibi olduğumda
Bana yeniden nefes veriyorsun
-Skillet
Ve vazgeçecek gibi olduğumda
Bana yeniden nefes veriyorsun
-Skillet
Zaman eylemi tanımlamaz. Zaman tarafsızdır; ne lanetler ne affeder. Eylem ise niyettir ve tanım da niyette yatar.
Que sera, sera
Ne olacaksa olacak
Geleceği biz bilemeyiz
-Doris Day
Ne olacaksa olacak
Geleceği biz bilemeyiz
-Doris Day
Erkeğin bir sürü tutkusu vardı.
Kadının ise tek: Sevmek.
Erkek ondan ögrenebilirdi.
Kadının ise tek: Sevmek.
Erkek ondan ögrenebilirdi.
Uçurumda yapayalnızım.
Hiç bu kadar yalnız olmamıştım.
Hiç bu kadar yalnız olmamıştım.
On yaşındayken İstanbul’a ayak bastım. Ülkenin en büyük şehrindeyim ve danışacak, sığınacak kimsem yoktu. Başkasının kâbusu olur ama benim için ucu nereye gideceği bilinmeyen bir macera
Seni tanımlayan şey, yoluna nasıl devam ettiğindir.
Her sabah uyandığımızda umutla korku arasında bir seçim yaparız ve yaptığımız her işe bu duygulardan birini uygularız. Önümüze çıkan şeyleri neşeyle mi karşılarız? Yoksa kuşkuyla mı?
Umut güçlendirir
Umut güçlendirir
Zayıf zihinler, zayıf mağaralara ihtiyaç duyar.
Evet benim o, kendini kandırma kraliçesi.
Siyah var. Yalnızca siyah. Işığı bekliyorum. Eskiler öldüğün zaman ışık olduğunu söyler. Ona koşmanı söyler. Eğer ışık giderse, dünyayı sonsuza kadar kaçırırsın.
Bana hiç ışık gelmiyor.
Bana hiç ışık gelmiyor.
Sen Mac’sin, diyor. Ben de Jericho’yum. Bundan ötesinin bir önemi yok. Asla olmayacak. Sen benim için bütün kuralların ötesinde bir yerdesin . Bunu anlıyor musun ?
Anlıyorum.
Jerichi Barrons az önce beni sevdiğini söyledi.
Anlıyorum.
Jerichi Barrons az önce beni sevdiğini söyledi.
Barrons için yas tutarken fark ettiğim şeylerden biri de onu ne kadar çekici bulduğumdu. Barrons insanda bağımlılık yapıyordu. İnsanın içine öyle bir işliyordu ki, bir süre sonra bakmaktan daha fazla keyif alabileceğiniz başka biri olabileceğine inanmamaya başlıyordunuz. Siyah saçları bazen geriye yatırılmış, bazen kısa kesilmiş, bazen de uzun oluyordu. Sanki doğru düzgün tıraş olmaya üşeniyormuş gibiydi. Upuzun boyuyla ve kaslı vücuduyla nasıl olup da bir hayvan gibi zarif hateket edebildiğini şimdi anlıyordum.
O bir hayvandı.
Alnı, burnu, ağzı ve çenesi, ona hayvani bir görünüş kazandıran diğer unsurlarla birleşerek çok uzun zaman önce yok olmuş bir gen havuzundan izler taşıyordu. Yüzü her ne kadar simetrik olsa da, keskin hatları yüzünden yakışıklı olarak nitelendirilemeyecek kadar ilkeldi. Barrons iki ayağının üzerinde yürüyebilecek kadar evrimleşmişti belki ama doğuştan yırtıcı olan bir canlının saflığını ve mağrurluğunu asla edinememişti. Gaddarlık ve kana susamışlık koruyucu cinimin doğasında vardı.
Dublin’ e ilk geldiğimizde beni korkutmuştu.”
O bir hayvandı.
Alnı, burnu, ağzı ve çenesi, ona hayvani bir görünüş kazandıran diğer unsurlarla birleşerek çok uzun zaman önce yok olmuş bir gen havuzundan izler taşıyordu. Yüzü her ne kadar simetrik olsa da, keskin hatları yüzünden yakışıklı olarak nitelendirilemeyecek kadar ilkeldi. Barrons iki ayağının üzerinde yürüyebilecek kadar evrimleşmişti belki ama doğuştan yırtıcı olan bir canlının saflığını ve mağrurluğunu asla edinememişti. Gaddarlık ve kana susamışlık koruyucu cinimin doğasında vardı.
Dublin’ e ilk geldiğimizde beni korkutmuştu.”
Beni ya kabul et ya öldür. Ama birini seç. Tanrı aşkına seç.
“Benim birlikte yaşayamayacağım hiçbir şey yok. Yalnızca yanımda olmadan yaşayamayacağım şeyler var.”
Bir süre sonra beni kendine çekiyor ve öpüyor. Sen Mac’sin, diyor. Ben de Jericho’yum. Bundan ötesinin önemi yok. Asla olmayacak. Sen benim için bütün kuralların ötesinde bir yerdesin. Bunu anlıyor musun?
Anlıyorum.
Jericho Barrons az önce beni sevdiğini söyledi.
Anlıyorum.
Jericho Barrons az önce beni sevdiğini söyledi.
“Zaman eylemi tanımlamaz. Zaman tarafsızdır; ne lanetler ne affeder. Eylem ise niyettir ve tanım da niyette yatar.”
“En iyi yalanlar sağlam bir şekilde istisnalara dayandırılanlardır.”
“Seni tanımlayan şey, yoluna nasıl devam ettiğindir.”
Gözlerindeki ışığı görme umudunu yitirme. Bunun onun hoşça kal dediği anlamına geldiğini bile bile.
Yaşadığım dönüşüm bende kalıcı bir hasar yaratmıştı. Onun öldüğüne inandığım için hissettiğim duygular bende derin yaralar bırakmış, kalbimi paramparça etmiş, ruhumu değiştirmişti. Acım geçmiş olabilirdi ama o günlerin anıları, yaptığım seçimler, yapmak üzere olduğum şeyler bir parçam olarak sonsuza kadar benimle yaşayacaktı. Sanırım bir kısmım da hâlâ biraz uyuşmuş hâldeydi ve uzun bir süre daha öyle kalacaktı.
“Bazı eylemler seni iyi yönde değiştirir. Bazıları ise kötü yönde. Hangisi olduğundan emin ol ve bir şey yapmadan önce bunu kabullen. Dani için ölüm geri dönüşsüz bir şey.”
Kendinizin olduğunu düşünmeye başladığınız şeyleri kaybetmek çok zordu.
Bazı insanlar içinizdeki en kötü şeyleri, bazıları ise en iyi şeyleri ortaya çıkartır. Ama çok nadir bulunan ve bağımlılık yapan bazıları vardır ki, içinizdeki her şeyin en çoğunu bulup çıkartır.
Size kendinizi öyle canlı hissettirirler ki, size iyi gelsinler diye peşlerinden cehenneme bile gidersiniz.
Size kendinizi öyle canlı hissettirirler ki, size iyi gelsinler diye peşlerinden cehenneme bile gidersiniz.
Alina’nın ölümünden beri öğrendiğim bir şey varsa, o da acının her gün maraton koşmaktan daha yorucu bir şey olduğuydu. İnsanı perişan edip, ruhunu ve bedenini yıpratıyordu.
İnsan bir şans daha bulamayacağını düşündüğü zaman keşke Söyleseydim dediği şeyleri düşünüyor.
İnsanlığımı yitiriyor muydum? Yoksa zaten hep biraz eksik miydi insanlığım?
Sevdiğiniz birini kaybetmenin ve onu bir daha göremeyecek olmanın getirdiği acının en kötü tarafı, bazı şeyleri asla söyleyememiş olmaktır. Bu söylenmemiş sözler peşinizi bırakmaz, bu hayatta önünüzde daha çok vakit olduğuna inandığınız için sizi aşağılar. Kimsenin böyle bir vakti yoktur.
Ölüme hazırlıklı değildim. Kimse değildir. Kendinizden bile çok sevdiğiniz birini kaybedersiniz ve bir anda ölüm fikriyle yüzleşmek zorunda kalırsınız. Cennet ve cehenneme gerçekten inanıp inanmadığınızı sorguladığınız ve inançlarınıza tutunabilmek için çeşitli sebepler uydurduğunuz uykusuz geceler geçirirsiniz. Çünkü bunların aslında öyle, bir küçük dua kadar yakınınızda olduğuna inanmak istemezsiniz.
“Senin Barrons da benim elmalı turtamı seviyor,” dedi Rainey neşeyle.
“O benim Barrons değil, ayrıca o adam hayatta elmalı turta yemez.” Barrons ve elmalı turta en az vampirler ve yavru köpekler kadar birbirine uzak iki kavramdı, ikisini bir arada düşünmek imkânsızdı.
“Ama dondurma istemiyor. Dondurmadan nefret ediyormuş.”
“O benim Barrons değil, ayrıca o adam hayatta elmalı turta yemez.” Barrons ve elmalı turta en az vampirler ve yavru köpekler kadar birbirine uzak iki kavramdı, ikisini bir arada düşünmek imkânsızdı.
“Ama dondurma istemiyor. Dondurmadan nefret ediyormuş.”
“İnsanlar gözleri kararınca her zaman yapmak isteyip de bastırdıkları, sonuçlarından korktukları için yapamadıkları şeyleri yaparlar. Başkalarının onların hakkında düşüneceklerinden korkarlar. İçlerindeki şeylerle yüzleşmekten korkarlar. Ya da sadece onları yöneten toplum tarafından cezalandırılmaktan çekinirler. Sen artık insanların senin hakkında ne düşündüğünü umursamıyorsun. Seni kimse cezalandırmayacak. O zaman sorum şu: Neden hâlâ benden korkuyorsun? Neden kafandaki soru işaretlerinden kurtulmuyorsun?”
İyi adamlarla kötü adamları birbirinden ayırt etmek, benim eskiden zannettiğim gibi kolay değildir. Birisine gözlerinizle baktığınız zaman nasıl biri olduğunu anlayamazsınız.
Kalbinizle bakmanız gerekir.
Kalbinizle bakmanız gerekir.
Umut güçlendirir. Korku öldürür.
Acı vardı ama neşe de vardı. Hayat bu ikisinin arasındaki gerilimle sürüp gidiyordu. Belki kusurlu olabilirdi ama bu dünya gerçekti. İllüzyon onun yerini tutamazdı. Yalanların içinde tatlı bir hayat yerine gerçeklerin içinde zor bir hayatı yaşamayı tercih ederdim.
Bir gün seni öptüğü zaman soluğunu kesen bir adamla tanışınca havaya ihtiyacın olmadığını anlayacaksın. Oksijen dediğin havacıvadır. İnsanı yaşatan arzudur. Hayatı yaşamaya değer kılan şey arzudur. Arzu hayattır; Bir sonraki güneşin doğuşunu ya da batışını görmeye duyulan açlıktır, sevdiğin insana dokunmaktır, bir kez daha denemektir.
Mantıklı ve pragmatik bir insan olarak Jack Lane, beynin dev bir bilgisayar gibi olduğuna ve bilişsel aklın gündelik olayları rüyalar aracılığıyla depolayarak hatıraları dosyaladığına inanırdı. Ama aynı zamanda eğer bir rüya sürekli tekrar ediyorsa, bunun zihnimizin ya da kalbimizin bir konuda sorun yaşadığı anlamına geldiğine de inanırdı.
İllüzyonlar yaşamak için can atıyoruz çünkü bu sayede gerçekle yüzleşmek, kendimizi yalnız hissetmek zorunda kalmıyoruz.
Bazı insanlar içinizdeki en kötü şeyleri, bazıları ise en iyi şeyleri ortaya çıkartır. Ama çok nadir bulunan ve bağımlılık yapan bazıları vardır ki, içimizdeki her şeyin en çoğunu bulup çıkartır. Size kendinizi öyle canlı hissettirirler ki, size iyi gelsinler diye peşlerinden cehenneme bile gidersiniz.
Sen Mac’sin, diyor. Ben de Jericho’yum. Bundan ötesinin de önemi yok. Asla olmayacak. Sen benim için bütün kuralların ötesinde bir yerdesin. Bunu anlıyor musun?
Ben gaddar birisi miyim? Evet. Ketum muyum? Kesinlikle. Söylemek istediğin bir şeyi söylemen için bazen baskı yapar mıyım? Elbette. Ama duygularınla asla oynamam.
Bazen birisinin tüm senaryoyu bana okumuş ya da tüm hikâyeyi anlatmış olduğundan şüpheleniyorum. En berbatından bir dejavu bu. Bu rol için seçilmiş olduğuma inanmayı reddediyorum.
Nasıl olsa yolun sonuna yaklaştığım için bir şeyi itiraf edebilirim: Süslü püslü görünüşümün altında hayatım boyunca psikotik birini barındırdım.
Tikileri asla küçümsemeyin.
Bu dünyadaki gerçek düşünce insanları asla iyi giyinmez. Son moda giyinmek, takıp takıştırmak ve hava atmak onlar için zaman kaybıdır. Sürekli mutlu ve süslü görünmek çok çaba, enerji ve konsantrasyon gerektirir. Böyle birine rastlarsanız neyden kaçtığını sorun.
Tikileri asla küçümsemeyin.
Bu dünyadaki gerçek düşünce insanları asla iyi giyinmez. Son moda giyinmek, takıp takıştırmak ve hava atmak onlar için zaman kaybıdır. Sürekli mutlu ve süslü görünmek çok çaba, enerji ve konsantrasyon gerektirir. Böyle birine rastlarsanız neyden kaçtığını sorun.
Sende kendimi görüyorum ve bunu çok ilginç buluyorum. Bu, kendimi daha az yalnız hissetmeme neden oluyor.”
Biri öldüğü zaman insanların söylediği şeyler ne kadar saçma.
O şimdi daha iyi bir yerde.
Nereden biliyorsun?
Hayat devam ediyor.
Bu mu rahatlatacak beni? Hayatın devam ettiğinin acı bir şekilde farkındayım. Her saniyesi ayrı acı veriyor. Bunun böyle devam edeceğini öğrenmek ne güzel. Hatırlattığınız için teşekkürler.
Zaman her şeyin üstesinden gelir.
Hayır gelmez. Zaman olsa olsa hepimizi mezara koyacak olan şeydir. Biz sadece acımızı dindirmek için yollar ararız. Zaman ne neşterdir ne de bandaj. Zaman hiçbir şeyi umursamaz. Yara dokusu hiç de iyi bir şey değildir. Âdeta yaranın öbür yüzüdür.
O şimdi daha iyi bir yerde.
Nereden biliyorsun?
Hayat devam ediyor.
Bu mu rahatlatacak beni? Hayatın devam ettiğinin acı bir şekilde farkındayım. Her saniyesi ayrı acı veriyor. Bunun böyle devam edeceğini öğrenmek ne güzel. Hatırlattığınız için teşekkürler.
Zaman her şeyin üstesinden gelir.
Hayır gelmez. Zaman olsa olsa hepimizi mezara koyacak olan şeydir. Biz sadece acımızı dindirmek için yollar ararız. Zaman ne neşterdir ne de bandaj. Zaman hiçbir şeyi umursamaz. Yara dokusu hiç de iyi bir şey değildir. Âdeta yaranın öbür yüzüdür.
Sevginin öyle bir anda yok olup gittiğini mi düşünüyorsun? Acı veya rahatsızlık verdiği anda, sanki daha önce hiç böyle bir şey hissetmemişsin gibi bitiveren bir şey midir sevgi?
Suratına baktım. Jericho Barrons sevgiden ne anlardı ki?
Keşke öyle olsaydı. Keşke öyle kolayca kurtulunabilen bir şey olsaydı. Ama sevgi musluk gibi bir şey değildir. sevgi gürül gürül akan bir nehirdir. Onu yalnızca bir doğal felaket ya da bir set engelleyebilir. Onlar da yalnızca yönünü değiştirir. Her ikisi de çok aşırı şeylerdir ve zaten araziyi öyle bir değiştirir ki sonunda neden böyle bir şey yaptım ben diye kalakalırsın. Koca arazide yönünü tayin edebileceğin hiçbir işaret kalmaz. Sadece hayatına yeni bir yön çizerek hayatta kalabilirsin. Onu dün seviyorduysan, bugün de seviyorsundur. Seni mahvedecek bir şey yapmış olabilir ama onu yarın da seveceksindir.
Suratına baktım. Jericho Barrons sevgiden ne anlardı ki?
Keşke öyle olsaydı. Keşke öyle kolayca kurtulunabilen bir şey olsaydı. Ama sevgi musluk gibi bir şey değildir. sevgi gürül gürül akan bir nehirdir. Onu yalnızca bir doğal felaket ya da bir set engelleyebilir. Onlar da yalnızca yönünü değiştirir. Her ikisi de çok aşırı şeylerdir ve zaten araziyi öyle bir değiştirir ki sonunda neden böyle bir şey yaptım ben diye kalakalırsın. Koca arazide yönünü tayin edebileceğin hiçbir işaret kalmaz. Sadece hayatına yeni bir yön çizerek hayatta kalabilirsin. Onu dün seviyorduysan, bugün de seviyorsundur. Seni mahvedecek bir şey yapmış olabilir ama onu yarın da seveceksindir.
Yok etme eylemi, yeterli zaman geçtikten sonra, yaratmak değil midir?
Umut güçlendirir, korku öldürür.
“Beni ya kabul et ya öldür. Ama birini seç. Tanrı aşkına seç.
Güvendiği kişi de bendim. Tüm o küstahlığının, alaycılığının, saldırganlığının altındaki en özel parçasını bana sunmuştu: Benim asla sahip olamadığım bir güven duygusunu.
yani diyorum ki aramızdaki duvarları yık da ne olacağını görelim. Ama yok, sen öyle bir korkaksın ki ya öleceğimi ya da aklımın başımdan gittiğini düşündüğüm zaman bana adımla hitap ediyorsun. Hoşlanmadığın biriyle aranda dev bir duvar örüyorsun.