İçeriğe geç

Dünyayı Sarsan On Gün Kitap Alıntıları – John Reed

John Reed kitaplarından Dünyayı Sarsan On Gün kitap alıntıları sizlerle…

Dünyayı Sarsan On Gün Kitap Alıntıları

Kış geliyordu. Rusların o korkunç kışı İş adamlarının kıştan şöyle söz ettiklerini işitiyordum. Kış her zaman için Rusların en iyi dostudur. Bizi devrimden belki o kurtaracak.
Bu savaşı bütün ulusların kapitalistleri ve büyük toprak sahipleri kendi karları için, dünyayı soymak için çıkardılar. (WW1)
Yeni rejimde basımevlerini ve kağıtları ellerinde bulunduran kapitalistler kamuoyunun güçlü ve tek yapıcıları olarak kalmayacaklardır.
Dinine bağlı Rus halkının ahiret yolculuğunda artık papazlara ihtiyacı kalmadığını birdenbire anladım.
Az, çok az bir süre sonra, uzun zaman cahil tutulmuş olan en cahil insanlar bile uyanacak ve sanatın ne kadar büyük bir sevinç, güç ve bilgelik kaynağı olduğunu anlayacaklardır.
Özgür bir ülkede küçük bir insan grubunun bütün bir şehri elinde tuttuğu, kendi çıkarları için sömürdüğü doğru muydu? Halk buna neden göz yumuyordu? (Amerika için)
Öğretim elbette önemlidir ama kesin değildir. Burada en önemli olan eleştiridir, yığınların kendi kendilerini yaratmalarıdır; çünkü bilim ve sanat ancak bazı bölümleri bakımından genel bir insansal önem taşırlar. Her köklü sınıf değişmesiyle büyük değişikliklere uğrarlar.
Öğretim hazır bir bilginin öğretmen tarafından öğrencisine verilmesi demektir. Eğitim ise yaratıcı bir iştir. Bireyin kişiliği bütün hayatı boyunca eğitilir; biçimlenir; içeriği bakımından zenginleşir; daha güçlü ve daha etkin olur.
Yalnız iki sınıf var’ diye devam etti asker, bir yandan olmayan, öte yandandır.
Müsadere edilmiş olan ve dökümü yapılmış bulunan tarım malları, makinalar ve hayvanlar, niteliğine ve önemine göre, devlete ya da yerel idareye intikal etmiştir. Bu gibi makinelerin ya da hayvanların müsaderesi köylülerin küçük çaptaki mallarına uygulanmaz.
Güçsüz bir hükümetle başkaldırmış bir halk arasındaki ilişkilerde öyle bir zaman gelir ki artık hükümetin herhangi bir hareketi halkı kızdırır, aldığı her tedbir halkın heyecanını arttırır, ne yapsa halka yaranamaz . . .
Mülk sahibi sınıflar, yalnızca, iktidarı çardan alıp kendilerine verecek siyasal bir devrim istiyorlardı Öte yandan, halk yığınları gerçek bir sanayi ve toprak demokrasisi istiyordu.
Az, çok az bir süre sonra, uzun zaman cahil tutulmuş olan en cahil insanlar bile uyanacak ve sanatın ne kadar büyük bir sevinç, güç ve bilgelik kaynağı olduğunu anlayacaklardır.
Eğer Sosyalizm yalnızca halkın fikri gelişmesinin elverişli bir düzeye erişmesiyle gerçekleşecekse ,daha beş yüz yıl sosyalizm göremeyiz..
“Eğer sosyalizm yalnızca halkın fikri gelişmesinin elverişli bir düzeye erişmesiyle gerçekleşecekse, daha beş yüzyıl sosyalizm göremeyiz

Lenin

Salonda kopan gürültüden Başkanlık Divanı’nın, aralarında Lenin olmak üzere salona girdiği anlaşıldığı sırada saat tam 8.40 idi! Lenin kısa boylu, sağlam yapılı bir adam. Çıplak ve çıkıntılı bir kafası var. Gözleri küçük, burnu kalkık, ağzı ince, çenesi geniş; o sırada sakalsızdı. Eski sakalı daha yeni belirmeye başlamıştı. Üzerinde eski bir elbise vardı. Pantolonu boyuna göre uzundu. Halkın tapamayacağı, etkisiz bir adam. Ama halkın sevdiği garip bir lider Yalnızca zekâsından ötürü sevilen bir lider; renksiz, esprisiz, uzlaşma nedir bilmeyen, kendisini herkesten ayıran, gösterişsiz bir lider Derin görüşleri basit biçimde anlatmak, somut bir durumu çözümlemek gücü çok üstün, hem kurnaz, hem cesur
Aydınların içinde yalnız Lenin’le Troçki ayaklanmadan yanaydı. Askerler bile ayaklanmaya karşıydı. Oylamaya geçildi. Ayaklanma önergesi yenilgiye uğradı! Bunun üzerine yüzü gerilmiş kaba bir işçi ayağa kalktı. Petrograd proletaryası adına konuşuyorum, dedi, sert sert. Biz ayaklanmadan yanayız. Ne yaparsanız yapın, bilmem, ama size şunu söylüyorum ki, eğer sovyetlerin ortadan kaldırılmasına göz yumacak olursanız sizinle ilişkimizi keseriz! Kimi askerler de bu işçiye katıldılar Bundan sonra yeniden oylama yapıldı, ayaklanma kazandı Başlarında Riyazanov, Kamenev ve Zinovyev’in bulunduğu sağ kanat Bolşevikler silahlı bir ayaklanmaya karşı çıkmaya devam ettiler. 31 Ekim sabahı Raboçi Put gazetesinde Lenin’in yazdığı Yoldaşlara Mektuplar ın ilki çıktı. Dünya siyasi propaganda edebiyatının en cesur yazılarından biriydi. Lenin bu yazısında, Kamenev ile Riyazanov’un itirazlarını kullanarak ayaklanmadan yana olan fikirleri ele alıyor ve büyük bir ciddiyetle inceliyordu.

Ya bütün iktidarın sovyetlere verilmesi sloganımızdan vazgeçeceğiz, diyordu, ya da bir ayaklanmaya gideceğiz. Ortası yok..

Riga’nın arkasında bir yerde mevzilenen 12. Ordu cephesine geldiğimizde siperlerde ayaklarında ayakkabı olmayan sıska insanlar gördük; bizi görünce ayağa kalktılar, yüzleri soluktu ve yırtık elbiselerinden soğuktan morarmış bedenleri görünüyordu. Üstümüze atılarak sordular: Okunacak bir şey getirdiniz mi?
“Burjuva hükümetlerinin karakteri,” demişti, “halkı aldatmaktır. Biz, İşçi, Asker ve Köylü Delegeleri Sovyetleri’yse tarihte şimdiye kadar görülmemiş bir şeyi denemeye çalışıyoruz; biz neferlerin, işçilerin ve köylülerin ihtiyaçlarını karşılamaktan başka bir amaç gütmeyen bir iktidar kuracağız.”
İnsan beyni günde elli binden daha fazla düşünce üretmek zorunda olmasına rağmen piyasada niçin bu kadar aptal var?Çünkü beynin sana günde elli binden fazla düşünce üretmek zorundasın demiş ama aynı düşünceyi tekrar tekrar üretmek yasaktır dememiş!
Lenin demiş ki 6 Kasım çok erken. Ayaklanmak için bütün Rusya’nın desteği gerek; 6 Kasımda kongre delegeleri daha gelmemiş olacak Öte yandan 8 Kasım da çok geç. Bu sırada kongre örgütlenmiş olur; bu örgütlenmiş büyük kuruluştan hızlı, kesin kararlar çıkarmak güçtür. Kongrenin toplanacağı gün olan 7 Kasımda harekete geçmeli ve kongreye ‘İşte iktidar! Buyurun, ne yapacaksanız yapın!’ diyebilmeliyiz.”
Askerler arasından biri şöyle söze başladı: “Yoldaşlar! İnsanların kendi mezarlarını kazdıkları ve bunlara siper adını verdikleri yerlerden sizlere selamlar getirdim!”
Bunun üzerine yüzü gerilmiş kaba bir işçi ayağa kalktı. “Petrograd proletaryası adına konuşuyorum,” dedi, sert sert. “Biz ayaklanmadan yanayız. Ne yaparsanız yapın, bilmem, ama size şunu söylüyorum ki, eğer sovyetlerin ortadan kaldırılmasına göz yumacak olursanız sizinle ilişkimizi keseriz!”
Petrograd Sovyeti’nin bir kalkışma emri vermediği doğruydu ama Bolşevik Partisi Merkez Komitesi ayaklanma sorununu ele almış bulunuyordu. 23 Ekim gecesi sabaha kadar toplantı halindeydiler. Bütün Parti aydınları, liderleri ile Petrograd işçi ve garnizon delegeleri toplantıda hazırdı. Aydınların içinde yalnız Lenin’le Troçki ayaklanmadan yanaydı.
8. Ordu sözcüsü: “Eridik bittik, her bölükte birkaç kişi kaldık. Bize yiyecek, ayakkabı ve takviye gönderilmeli, yoksa yakında cephede yalnız boş siperler kalacak. Ya barış ya da teçhizat ve iaşe Ya hükümet savaşa son verir ya da orduyu destekler. Başka çare yok ”
Her şehirde, her kasabada, her cephede tüm politik eğilimlerin gazetesi vardı. Bazı yerlerde birden fazla gazete çıkardıkları bile oluyordu. Binlerce örgüt yüz binlerce broşür basıyor, bunları orduya, köylülere, fabrikalara, sokaklara kadar dağıtıyorlardı. Uzun yıllar eğitime susamış olan halkta devrimle birlikte delice bir okuma hastalığı başlamıştı. Yalnız Smolni Enstitüsü’nden ilk altı ay içinde her gün tonlarla, vagonlar dolusu, trenler dolusu basılmış kitap, dergi, gazete sevk edilip yurda dağıtılmıştı. Rusya her okunacak şeyi kızgın toprağın suyu emmesi gibi emiyor, bir türlü doymuyordu.
Bu bozuk düzen ve yalan dolan havasının içinde açık bir ses her gün, hiç durmadan tekrar ediyor; Bolşeviklerin hep bir ağızdan söyledikleri slogan: “Bütün iktidar sovyetlere! Bütün iktidar milyonlarca basit işçi, asker ve köylüyü doğrudan doğruya temsil edenlerindir. Toprak ve ekmek! Bu boş savaşa bir son vermek, gizli diplomasiyi, spekülasyonu, dalavereyi kaldırmak istiyoruz Devrim ve onunla birlikte bütün dünya insanlarının davası tehlikede!”
Coşkunun ve kargaşanın doruğuna çıkmış bir şehrin üstünde güneş doğdu.
Acaba Rusya bu devrimin arkasından gidecek ve ayaklanacak mıydı?Peki ya dünya?Halklar bu çağrıya cevap verip kızıl dalgayı tüm dünyaya yaymak üzere ayağa kalkacak mıydı?
.Arkadan genç ve kederli kadınlar, oğullarını ya da kocalarını bırakmak istemeyen ve yaralı hayvanlar gibi inleyen, yüzleri buruşuk yaşlı kadınlar geliyordu. Ölülerini mezarda da izlemek istiyor ve kendilerini tutan merhametli ellerden sıyrılmaya çalışıyorlardı. Yoksul insanların birbirlerini sevmeleri böyleydi işte.
Eğer sosyalizm yalnızca halkın fikri gelişmesinin elverişli bir düzeye erişmesi ile gerçekleşecekse, daha beş yüzyıl sosyalizm göremeyiz.
Matbaa ve gazete her şeyden önce işçilere ve köylülere aittir. Azınlıkta olan burjuva partileri ancak onlardan sonra gelir
Basın özgürlüğü denen şeye dönmek, basımevlerini ve kağıtlarını yeniden -halkın kafalarını hapseden- kapitalistlere vermek, yeniden sermayenin isteğine teslim olmak, devrimin en önemli başarılarından vazgeçmek olur ki, bu hiçbir zaman kabul edilemez; başka bir deyişle böyle bir hareket kesinlikle devrim düşmanlığı niteliğinde bir tedbir olur.
Işıklar yandı. Son bayraklar da geçti; son ağlayan kadınlar da geçti; dönüp arkalarına korkuyla baktılar. Proleter denizi Kızıl Meydan’dan yavaş yavaş çekildi Dinine bağlı Rus halkının ahiret yolculuğunda artık papazlara ihtiyacı kalmadığını birdenbire anladım.
Bardağım doldu Beni deliye çeviren düşüncelerin baskısı altında çalışmam mümkün değil!..
Ama biz Çar’ın dünya yüzündeki tek zalim olmadığını biliyorduk; kapitalizm daha kötüydü ve bütün dünyada kapitatalizm imparatorluğu vardı
Devrimi yapanlar yerinde sayamazlar, daima ileri gitmelidirler yoksa geriye dönerler
Eğer sosyalizm yalnızca halkın fikri gelişmesinin elverişli bir düzeye erişmesiyle gerçekleşecekse, daha beş yüzyıl sosyalizm göremeyiz.
Hangi yandan gelirse gelsin, katliamları ve zorbalığı protesto edeceğiz, çünkü bizim görevimiz barışçı bir çözüm yolu bulmaktır.
Barış ve sosyalizm adına girişilen işçi hareketi kazanacak ve kendi alın yazısinin gereğini yerine getirecektir.
Biz adil bir barış istiyoruz, ama devrimci bir savaştan da korkmuyoruz.
De l’audace, encore de l’audace, et toujours l’audace (cesaret, yine cesaret ve her zaman cesaret)
Halk kurtulmalı ve devrim sonucuna ulaşmalıdır. İktidar, burjuvazinin cani ellerinden sökülerek devrimci asker, köylü, ve işçi örgütlerine verilmelidir. Ve bu kahrolası savaşa bir son vermek gerekir.
Güçsüz bir hükümetle baş kaldırmış halk arasındaki ilişkilerde öyle bir zaman gelir ki artık hükumetin herhangi bir hareketi halkı kzıdırır, aldığı tedbir halkın heyecanını arttırır, ne yapsa halka yaranamaz..
Şu toplumsal organizmanın canlılığı kadar şaşırtıcı bir şey yok dünyada En büyük felaketlerin karşısında bile nasıl dayanıyor, kendini besliyor; giydiriyor, eğlendiriyor
Bir asker ise şöyle başladı:
“Arkadaşlar, size siper denen ama kendi mezarlarından başka bir şey olmayan çukurları kazanların selamını getiriyorum.”
Halk ancak devrimin tamamlanmasıyla kurtulabilir ve bunun için de bütün iktidar sovyetlerin olmalıdır
Işıklar yandı son bayraklar da geçti.. son ağlayan kadınlar da geçti, dönüp arkalarına korkuyla baktılar. Proleter denizi kızıl meydandan yavaş yavaş çekildi.
Dinine bağlı rus halkının ahret yolculuğunda artık papazlara ihtiyacı kalmadığını birdenbire anladım!
Vahsilerin tapindiklari birer tanrıları bulunur ve dileklerinden biri olmayınca kalkar kendi tanrilarini cezalandirirlar
Devrim bir kez yapıldıktan sonra oyalanmak, yerinde saymak diye birşey olmaz, ya ileri gideceksiniz ya da geriye..
Barış ve sosyalizm adına girişilen işçi hareketi kazanacak ve kendi alın yazısının gereğini yerine getirecektir.
Demiryolu işçilerinin, telgraf memurlarının ücretleri verilmeli ..
Bankalar kapalı, durumun anahtarını elinde bulunduran Merkez bankası kapalı.. Rusya da bütün banka memurlarına işlerini bırakmaları için para dağıtıldı..

Ama Lenin Merkez bankası kasalarının dinamitlenmesi için bir karar çıkarttı..

Özel bankalar yarın sabah kapılarını açacaklar, açmazlarsa biz açacağız..

“Ayaklanma tüm devrimcilerin hakkıdır. Ezilen kitleler ayaklandığı zaman, bu onların hakkı demektir..”
Hangi yandan gelirse gelsin, katliamları ve zorbalığı protesto edeceğiz, çünkü bizim görevimiz barışçı bir çözüm yolu bulmaktır..
“Ama durun! Onların da sırası gelecek; o komik hükümetleri birkaç gün içinde düşecek. O zaman biz göstereceğiz onlara!”
“Halkta devrimci bir duygu yok muydu?”
Öyle ki başdöndürücü bir ivmeyle gelişen onca olay, gazete haberleri, polemikler, telgraflar, çağrılar ve bildirilerin umutlu bir okuyuş
Hangi yandan gelirse gelsin, katliamları ve zorbalığı protesto edeceğiz, çünkü bizim görevimiz barışçı bir çözüm yolu bulmaktır.
Bak: İki sınıf var, biri burjuvazi, öteki proletarya
Nasıl olursa olsun, eğer Avrupa, emperyalist burjuvazi tarafından yönetilmeye devam edecek olursa, devrimci Rusya ister istemez davayı kaybeder
Çektiklerinizin hesabı sorulacak bir gün.
Vakti geliyor, istibdat yıkılacak, ayaklanacak halk, büyük ve özgür.
“Görüyor musunuz,” dedi Lenin, “arkamızdan geliyorlar.”
Toprağın altında kımıldayan isyan kabarıp şişiyor, aylardan beri sönmeye yüz tutan devrim ateşinin yavaş yavaş katılaşan kabuğu çatlamaya başlıyordu.
Asker der ki: ‘Ne için savaştığımızı bize gösterin. İstanbul’u almak için mi, yoksa özgür bir Rusya kurmak için mi? Demokrasi için mi, yoksa kapitalist soyguncular için mi?’ Eğer devrimi koruduğumu bana ispat edebilirseniz idam cezası vermeseniz de yine gider dövüşürüm ”
Yukardakiler bize durmadan, ‘biraz daha fedakârlık, biraz daha,’ deyip duruyorlar, ama ellerinde her şeyi tutanlara kimse dokunmuyor
Bir dostumun kızı bir akşam eve ağlaya ağlaya geldi: Tramvaydaki kadın biletçi kendisine “Yoldaş!” demiş.
halk ekmek karneleriyle yüz gram siyah ekmek alırken bu tüccarın evinde bol bol ekmek, şeker, çay, pasta ve tereyağı bulunuyordu Öte yandan cephedeki askerler soğuktan, açlıktan ve yorgunluktan artık savaşamaz duruma geldiklerinde, bu aile kızıyor, “Korkaklar!” diye bağırıyor, “Rus” olduklarına “utanıyorlardı”
Troçki heyecan içinde, Hoş geldiniz, köylü yoldaşlar!
Buraya konuk olarak değil, Rus devriminin yüreğini elinde tutan ev sahipleri olarak geldiniz.
Şimdi Rus ülkesinin tek sahibi var, o da işçi, asker ve köylü birliği.
Eğer sosyalizm yalnızca halkın fikir gelişmesinin elverişli bir düzeye erişmesiyle gerçekleşecekse, daha beş yüzyıl sosyalizm göremeyiz.
Lenin hiç kıpırdamadan ve ses çıkarmadan duruyordu.
Biz Bolşevikler, proletarya partisiyiz. Sanayi proletaryasının partisi olduğumuz kadar, köylü proletaryasının da partisiyiz. Biz Bolşevikler, Sovyetlerin koruyucusuyuz. İşçi ve asker Sovyetlerinin olduğu kadar köylü Sovyetlerinin de koruyucusuyuz.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir