İçeriğe geç

 Antabus Kitap Alıntıları – Seray Şahiner

Seray Şahiner kitaplarından  Antabus kitap alıntıları sizlerle…

 Antabus Kitap Alıntıları

Gelinlik giymedim. Zaten şu durumda abilerimin bana bekâret kuşağı takması yersiz olurdu. ”Evlenmem, ” diye de hiç diretmedim. Baba evimden kötü olacak değil ya koca evi?!!!
Olurmuş meğer
Ayağını denk al! dedi. Gitti Ben kalktım, ortalığı toparladım ki kimse tecavüze uğradığımı anlamasın. Biri duyarsa rezil olurum.
Mesela ben dayak yedim diye karakola gitsem, biriniz şahitliğe gelmezsiniz, niye? E aile meselesi ne olsa, yarın öbür gün ben kocamla iyi olurum, hatta size, ‘Sana ne be, kocam değil mi döver de sever de,’ bile derim de, siz kötü olursunuz di mi?
Siz karışmazsınız. Bana üzülürsünüz tabii ama taraf tutmazsınız
Öyle de bir tutarsınız ki: Ben zulüm çekerken susuyorsanız, kocamın tarafındasınız. Siz, erkek tarafısınız. Amaaan, benim babam bile özbeöz babamken, kız tarafı değil erkek tarafıydı.
Beni okutmadılar. Ben televizyon mezunuyum.
Evet, bende de konuşma reflüsü var. Yıllardır laflarımı o kadar çok yuttum ki, yalnız kaldı mıydı böyle içimden çıkıyor laflar. Amaan, elaleme konuşup da ne… Dil kesiiik baş selamet. Kocanla iki laf etmeye kalksan ya azar yersin ya da..
İnsan insana lazım be kızım
Yeni evliler hep böyle ocakta yemekleri varmış gibi telaşla koşar kocalarına. Birkaç yıl geçsin, yemeğin dibi tutmuşu makbul demeye başlar.
Ben, Osman kızı Leyla, Remzi’nin karısı Leyla oldum. Bana sorsalar, sadece Leyla olmak isterdim.
Leyla ile Mecnun bile değil, düz Leyla.
Remzi ölmezse Ya evden kaçıp orospu olacağız ya adamı öldürüp katil. Ya adam bizi öldürecek ya biz kurtulmak için canımıza kıyacağız Remzi ölmüyor.
Polisler, Parayı mı yırttı! dediler. He, dedim. Aaa bak o zaman iş değişirmiş. Onun için şikayet edebilirmişim. Türk parasına hakaretten. Ulan üç kuruşluk değerim yokmuş gerçekten.
Mesela ben dayak yedim diye karakola gitsem, biriniz şahitliğe gelmezsiniz niye? E aile meselesi ne olsa, yarın öbür gün ben kocamla iyi olurum, hatta size, Sana ne be, kocam değil mi döver de sever de, bile derim de siz kötü olursunuz di mi? Siz karışmazsınız. Bana üzülürsünüz tabii ama taraf tutmazsınız Öyle de bir tutarsınız ki: Ben zulüm çekerken susuyorsanız, kocamın tarafındasınız. Siz, erkek tarafısınız. Amaaan, benim babam bile özbeöz babamken, kız tarafı değil erkek tarafıydı.
El derdi insanın kendi derdini unutmak için edindiği zevktir.
“İnsanoğlu acıkmasa biz hâlâ taş devrindeyik. Bütün buluşlar neden olmuş? Hep açlıktan.
Bir sofrayı paylaşmak bizim aile birliğimizi korumamıza fayda etmedi.
Dünyanın bütün çiçeklerini diyorum,
Bütün çiçeklerini getirin buraya,
Öğrencilerimi getirin, getirin buraya.
Misal bizim mahalledeki kadınlar; kocalarıyla evlenmişler ama televizyonla dost hayatı yaşıyorlar. Ne de olsa evde bir ses oluyor Akşam olup kocaları televizyon karşısına geçip kendilerini unutunca da, aynı kadınlar, kocalarını sevgililerine kaptırmanın hezimetiyle sarsılıyor. Artık televizyonu mu kıskanıyorlar kocalarını mı bilmem.
Sen hamama gidip kurnaya düğüne gidip zurnaya âşık oluyorsun,
Bazen ne kadar iyi top sürersen sür, topu sadece kendinde tutmaktan zarar gelir.
İnsanoğlu acıkmasa biz hâlâ taş devrindeydik. Bütün buluşlar neden olmuş? Hep açlıktan. İnsan acıkmış da ekmek pişirmiş, peynir mayalamış. Tokluk rehavet yapar. Tok insan düşünür mü: bu toprakta sarı bir şey bitiyor tane tane. Dur ben bunu biçeyim. Sapıyla samanını ayırayım.
Çocuk gelişiminde temel unsur psikolojidir. Çocuğunuzun özgüveni yüksek bir birey olarak yetişmesi için, sizin ona güvenmeniz, seçimlerine saygı duymanız her şeyden önce gelir. Meslek seçiminde tercih çocuğa bırakılmalı, aile yönlendirmekten çok aydınlatıcı misyon üstlenmelidir.
Ben gözümü sende açtım!
Tek zulüm gören sen misin? Bazılarının duvarları kalın sadece. Seslerini duymuyorsun.
Evliyken olan tecavüzü kimse tecavüzden saymaz.
Üçüncü sayfa haberleri üç-beş satırdan ibaret olsa da hikâyeleri; “kırk katır mı kırk satır mı?”dır.
Ben Osman kızı Leyla, Remzi’nin karısı Leyla oldum.Bana sorsalar sadece “Leyla” olmak isterim.”Leyla’yla Mecnun” bile değil, düz Leyla.37
İşte televizyonda başına bir şey geldi mi başrol oluyorsun, hayatta başına bir şey geldi mi figüran.Ben de figüranmışım, ilk o gün anladım.
On yaşındayken İstanbul’a ayak bastım. Ülkenin en büyük şehrindeyim ve danışacak, sığınacak kimsem yoktu. Başkasının kâbusu olur ama benim için ucu nereye gideceği bilinmeyen bir macera
Beni çocuk sevmiyor sanmayın, ben çocuk sevdiğim için bu adamdan çocuk yapmak istemiyorum. Ayşeyi hiç doğurmasam, daha iyi bir anne olurdum. Hiç değilse onu babasından korumuş olurdum
Zaten ben bu işten hiçbir şey anlamadım, tecavüze uğradım diye beni zorla bu adamla everdiler, şimdi aynısı her gün başıma geliyor. Artık üzülmüyorum bile. Tiksinmenin bir yerden sonrası gamsızlık
Amcam demişti ki, kocam içmediği zamanlarda çok iyi bir adammış. Bilmiyorum ki, ben kocamı hiç ayık görmedim İlk karısının niye öldüğü şaibeli, hastalıktan öldü diyen de var, intihar etti diyen de. İntiharsa vicdansız kadınmış, insan şu adamın eline çocuk bırakır da ölür mü?
Seyirciler hep olur. Önceleri utanırdım. El aleme rezil oluyoruz diye. Asıl el alem bana rezil oluyor Görüp de görmeyerek. Madem beni yok sayıyorsunuz, ben de sizi yok sayıyorum.
“Ayşe’yi hiç doğurmasam, daha iyi bir anne olurdum. Hiç değilse onu babasından korumuş olurdum.”
“Bir tokat attı, yere devrildim, kız odadan çıktı: “vurma anneme,” dedi. “Vurma,” dedi! Ben başladım mı ağlamaya? Mutluluktan. Hayatımda ilk kez biri beni savundu.”
İşte, televizyonda başına bir şey geldi mi başrol oluyorsun, hayatta başına bir şey geldi mi figüran. Ben de figüranmışım, ilk o gün anladım.
Sizin anlayacağınız, ben ilk defa bir heykelle öpüştüm. Hakkını yemiyim, taş gibi adamdı.
İstanbul benim için, evin penceresinden görünen inşaat manzarası demekti.
Üçüncü sayfa haberleri üç – beş satırdan ibaret olsa da hikayeleri ; “kırk katır mı kırk satır mı?”dır.
Siz hiç gazetede, Kocası karısına tecavüz etti diye haber okudunuz mu? Evliyken olan tecavüzü kimse tecavüzden saymaz. Cilve falan sanıyorlar herhal: Tecoş!
Bence bu tecavüz meselesini biraz fazla abartıyorlar. Ay şöyle vahşet, böyle genç kızların hayatını karartıyorlar diye, Görüyorum televizyonda kızları da, yüzlerini kapatmışlar, hüngür hüngür ağlıyorlar. Bu kadar büyütecek, gazetelere sayfa sayfa haber yapacak bir şey yok. Ne var, ben her gün uğruyorum!
İlk karısının niye öldüğü şaibeli, hastalıktan öldü diyen de var, intihar etti diyen de. İntiharsa vicdansız kadınmış, insan şu adamın eline çocuk bırakır da ölür mü?
Ömer’im beni overlok dikişi gibi kestirip atmış!
Böyle ben Ömer’i gördüm müydü Teflon tavaya düşen Bir Damla tereyağı gibi cızz diye akar giderdim.
Misal bizim mahalledeki kadınlar, kocaları ile evlenmişler ama televizyonla dost hayatı yaşıyorlar. Ne de olsa evde bir ses oluyor. Akşam olup kocaları televizyon karşısına geçip kendilerini unutunca da aynı kadınlar, kocalarını sevgililerine kaptırmanın hezimetiyle sarsılıyor.
Mesela ben dayak yedim diye karakola gitsem, biriniz şahitliğe gelmezsiniz niye? E aile meselesi ne olsa, yarın öbür gün ben kocamla iyi olurum, hatta size, Sana ne be, kocam değil mi döver de sever de, bile derim de, siz kötü olursunuz di mi? Siz karışmazsınız. Bana üzülürsünüz tabii ama taraf tutmazsınız Öyle de bir tutarsınız ki: Ben zulüm çekerken susuyorsanız, kocamın tarafındasınız. Siz, erkek tarafısınız. Amaaan, benim babam bile özbeöz babamken, kız tarafı değil erkek tarafıydı.

Size baba diyebilir miyim?!

El derdi insanın kendi derdini unutmak için edindiği zevktir.
Işte, televizyonda başına bir şey geldi mi başrol oluyorsun, hayatta başına bir şey geldi mi figüran.
Taş taşa değmeden duvar örülmezmiş.
İnsan insana lazım.
Ben, Osman kızı Leyla, Remzi’nin karısı Leyla oldum. Bana sorsalar sadece Leyla olmak isterdim. Leyla’yla Mecnun bile değil, düz Leyla.
tek zulüm gören sen misin? bazılarının duvarları kalın sadece. seslerini duymuyorsun.
Başkasının derdi her derde devadır: Bakar bakar, ‘ Benden kötüleri de var, ‘ deyip hâline şükreder, kendi derdini unutursun.
Gaddarın suçu zulmettiğinde araması yüzsüzlük mü kendini bilmezlik mi kolay kolay anlaşılmıyor.
El derdi insanın kendi derdini unutmak için edindiği zevktir.
Ölüm döşeğine düşse bakarım da ölse üzülmm.
Asıl el âlem bana rezil oluyor Görüp de görmeyerek.
İnsan kimse yokmuş gibi yaşamayı öğreniyor.
Remzi elini kaldırdı, indirdiğinde ben yere çakılmış, şiddetli geçimsizlikten boşanma hayalim şiddetle havaya uçmuştu.
Bir sofrayı paylaşmak bizim aile birliğimizi korumamıza fayda etmedi, bari dağıtmamıza yarasın.
ÖMER Ömer benim Istanbul’da gördüğüm ilk güzel manzaraydı. Başka da görmedim zaten
Artık üzülmüyorum bile
Tek zulüm gören sen misin? Bazılarının duvarları kalın sadece. Seslerini duymuyorsun.
Ben, Osman kızı Leyla, Remzi’nin karısı Leyla oldum. Bana sorsalar, sadece Leyla olmak isterim. Leyla’yla Mecnun bile değil, düz Leyla.
İnsan insana lazım be kızım.
El derdi insanın kendi derdini unutmak için edindiği zevktir.
İnsan kimse yokmuş gibi yaşamayı öğreniyor.
Sayfayı çevirmeyin. Üçüncü sayfa haberleri üç-beş satırdan ibaret olsa da hikayeleri; kırk katır mı kırk satır mı? dır.
Siz hiç gazetede, Kocası karısına tecavüz etti diye haber okudunuz mu? Evliyken olan tecavüzü kimse tecavüzden saymaz.
Herkes ona bakıyor, o bana.
Bence bu tecavüz meselesini biraz fazla abartıyorlar. “Ay şöyle vahşet, böyle genç kızların hayatını karartıyorlar.” diye. Görüyorum televizyonda kızları da, yüzlerini kapatmışlar, hüngür hüngür ağlıyorlar. Bu kadar büyütecek, gazetelere sayfa sayfa haber yapacak bir şey yok. Ne var, ben her gün uğruyorum…
Hani kadınlar kocalarına diyorlar ya, “İçme demiyorum, evinde iç” diye. Akılsızlar! Bırakın meyhanede içsin, sarhoş olup bir şeye tepesi attı mı sizi değil garsonu döver en azından! Benimki evde içer… Amcam demişti ki, kocam içmediği zamanlarda çok iyi bir adammış. Bilmiyorum ki, ben kocamı hiç ayık görmedim.
Patırtımızdan bütün apartman kapılara dizilmiş. Bar bar bağırıyorum, “Ben bu adamı karakola şikâyet edeceğim, yıllardır beni dövüyor, gelin şahitlik edin,” diye ağlıyorum. Birisi dedi ki, “Kızım kocandır,” kapıyı kapattı. Öbürü dedi ki, “Çocuğunu düşün,” kapıyı kapattı. Beriki dedi ki, “Olur böyle şeyler karıkoca arasında,” kapıyı kapattı. Ben apartmandan çıktım. Kapıyı kapattım.
Mesela ben dayak yedim diye karakola gitsem, biriniz şahitliğe gelmezsiniz, niye? E aile meselesi ne olsa, yarın öbür gün ben kocamla iyi olurum, hatta size “Sana ne be, kocam değil mi döver de sever de” bile derim de, siz kötü olursunuz di mi?
İnsan kimse yokmuş gibi yaşamayı öğreniyor.
Orda olduğunuzu biliyorum! Seyredenler hep olur Sokakta adam, Allah yarattı demeyip bir tane vurunca, akraba düğünlerinde azarlarken, evde dayak yerken bile Gerçi benim adam, konu komşuya rezil olmayalım diye perdeleri örter, sonra vurur. Ama bilirim, en azından sesleri duyarlar. Duyarsınız, görürsünüz, üzülürsünüz.
İnsan kimse yokmuş gibi yaşamayı öğreniyor. Madem ki duyup duymazdan geliyorlar, yok sayıyorum ben de onları
Ben dahiliyede çok durmadım zaten. Onkolojinin odaları daha ferah. Hastaları da daha uzun kaldığından sürekli taşınma derdine düşmüyorum. Sahipsiz hasta çooook Artık saklamıyorum da, yalnız gördüğüm hastanın yanına gidip, refakatçi lazım mı? diye soruyorum. Onların da canına minnet. Hem bedavadan kendilerine baktıracaklar hem onlara bakmayan yakınlarını çekiştirecek biri olacak yanlarında Daha ne? Herkes yanında bir nefes ister Ya işte
böyle kızım, Ülker Ablan kimsesizlikten kimsesizlerin kimsesi oldu.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir