İçeriğe geç

İlm-i Aşk Kitap Alıntıları – Fatih Duman

Fatih Duman kitaplarından İlm-i Aşk kitap alıntıları sizlerle…

İlm-i Aşk Kitap Alıntıları

El değen aşk elde kalır gönle düşmez..
Uzlet derya içinde bir katre olmak ve dahi deryaya karışmamak demekmiş. Dünya denizine dalıp da ıslanmamak ve hatta toz ile toprağa bulanmanın ve deryadan kuru çıkmanın adı.
Ben bir rüya gördüm rüya içinde. Ömür dediğim bir uykuydu zaten. Rüyalarım da kuyu. Ve sen dahi bir karanlık kuyudasın âdemoğlu, külliyen uykudasın.
Önce kül olacaksın sonra güle düşüreceksin yangınını. Gözlerin yanmadan bakamazmışsın güllere. Gül bir aşk tohumuymuş demek ki, cennetten arza düşen.
Ancak inanırsa severdi biliyordu. İnanmak zaten sevmek demek değil miydi?
Kitaplar ağlardı. Bazı kitapların gözyaşıydı harfler..
bu alemde edeb ayaklar altına düşürülmüştür de dervişler edebi bulmak için eğerler başını yerlere.
Sen sırrını öğrenmeye geldin lakin sırrını burada bırakmışsın..
Aşk gözlerden büyür, gönle gömülmüştür de çıkarmak için ölmek gerektir.
Kelimeler gönlümü imlaya vuramayacak.
Âşk bizatihi dertti, şifası cenette kalmış dünyalık bir dert
كول
Çok sonraları gül ile kül ün aynı şekilde yazıldığını öğrendim. Önce yanacaksın, candan olacaksın belki de. O vakit gülün diyarında gezineceksin. Önce kül olacaksın sonra güle düşüreceksin yangınını.
Türlü hayaller ettim bu geliş için. Her defasında bir evvelkini yıktım, yenilerini halkettim. Yine de bilemedim.
Aşk cennetlik bir hasretin dünyalık devasıymış.
Aşk onu işitecek kulak arıyor, aşk ismini söyleyecek dudak arıyor. Aşk seni arıyor, ama bilmiyorsun.
Gözlerine efsun üfleyen bir hayal
Ne Havva Âdem’e meftun, ne Kays Leyla’yı biliyor ; ne Zühre yıldızları görmüş, ne Züleyha Yusuf diyor.
İnsan beyni günde elli binden daha fazla düşünce üretmek zorunda olmasına rağmen piyasada niçin bu kadar aptal var?Çünkü beynin sana günde elli binden fazla düşünce üretmek zorundasın demiş ama aynı düşünceyi tekrar tekrar üretmek yasaktır dememiş!
Sabır acı bir kelamdır. Can deler, sineyi pare pare eder. Lakin bu aşk cenginde ve dahi bu dünyanın harap meydanında vuslata erecekler illa ki, sabırlı olanlardır.
Ağlamaktan kör olanların gözlerinden öpesim geliyor.
Göz yalnızca görmek için vardır diyenlere aldanma. Onlar bakmayı görmek zannedip de sırrını bilmeyenlerdir.
Gözden akan damlalar mazi defterini pak ediyor ve nisyan işte o an düşüyor harfleri silik lisana. Değil mi ki en ziyade ağladığın vakit insana benziyorsun.
Edepten biçilmeyen aşk, hicap ile görülmeyen aşk, aşk değildi. Gönül bir güzele meftun olurdu, ama harama değerse göz, gönül ölürdü. Böyle diyordu tekrar tekrar okuduğum kitaplar
Aşk edepten sonra geliyor ve edep ile başlamazsa aşk işte o vakit helali dahi haram ediyor.
Oysaki onlar aşkı bulabilmek için aklı kurban ediyorlar.
Ömer gözyaşının pınarının gözde değil de kalbde olduğuna inanıyordu.
Aşk cennetlik bir hasretin dünyalık devasıymış.
Aşk haramı helal ettiği gibi helali de haram edebiliyordu
Kimsesiz hiç kimse yok var herkesin bir kimsesi
Kimsesiz kaldım yetiş ey kimsesizler kimsesi.
Ne olur bir damla olsun aşk koksa yağmurlar bu ellerde de?
Bilmiyorum deyip de çıktım yollara.
Terk etmezsen bulamazsın, unutmazsan bilemezsin.
Yazmak ağlamaya benziyor ey kâri! Yazmak, ağlamak kadar zor.
Aşk bahsinde ikiliğe yer yoktur ve dahi gönül bir Yâr bulduysa kendine bir başkasına meyletmez.
Aşk tan kelam edildiği vakit her maşukun adıdır elif.
İnsanlar ancak uykudadırlar ve öldükten sonra uyanırlar.
Aşk ezelden yazılmadı mı damarlarımıza? Aşk elest bezminde bir bela ile başlamadı mı?
Mâşukun işi bekletmek ve dahi âşıkın işi
beklemekmiş.
Edepten biçilmeyen aşk, hicapla görülmeyen aşk, aşk değildi.
Onun gözünün değdiği harflere başka bir göz değse canı kafesten uçururum.
Bir kez aşık olana dünya ateşi dokunmaz
Ve bin kez ölmeden bir kez aşık olunmaz
Lakin aşk, baş göstermek için bir tebessüm ararmış.
Aşk varsa tesadüf yoktur.
Güle düştüm, küle düştüm, candan geçtim öyle düştüm.
Hâk ilminde bu âlem bir nüsha imiş ancak
Ol nüshada bu adem bir nokta imiş ancak

Ol noktanın içinde gizli nice bin derya
Bu âlem o deryadan bir katre imiş ancak

Âdemliğini her kim buldıysa odur âdem
Yohsa görünen sûret bir gölge imiş ancak

Her kitap sahibinin mahremidir.
El veledü sırru’l-ebihi

(Her oğul babasının sırrıdır)

Bu eski bir hikaye sâki. Dinleyeceksen anlatacağım. Dinlemeyeceksen hayallerimi hiç kuyularına atıp, gözlerimi karanlıklarla yakacağım. Yıldızlarını sökeceğim düşlerimin, mevsimlerin en soğuğunda boş bir kabirde yatacağım.
Ömrümün perdesini lisanıma takıp dudaklarımı dağlayacağım.
Dinlemeyeceksen kelimelerimi susturup, sükutumla ağlayacağım.
Dinle ne olur sâki, dinlemezsen çıldıracağım.
Aşk onu işitecek kulak arıyor, aşk ismini söyleyecek dudak arıyor. Aşk seni arıyor, ama bilmiyorsun ey kari!
İnanmazsan anlatamam ki sana.
Çünkü Aşk inanmakla başlıyor.
Yazmak ağlamaya benziyor ey kâri! Yazmak, ağlamak kadar zor.
Ben gözü kanlı yaşlara gark olmuş dertli he, o ise bir an bile ellerimi değdiremeyeceğim elif Ne elem ki vuslat dediğim her anda elif he ile buluşuyor, sema bir ah ile tutuşuyor
Aşk elest bezminde bir güldü ve düştü avuçlarıma, avuçlarım halen gül kokuyor
Yazmak ağlamaya benziyor ey kari! Yazmak, ağlamak kadar zor
Elif ile he’yi sevdim ben
Ademoğlu ne vakit aşkı bilmiş de aşık olmuştur? diye sual ettim gönlüme. Bezm-i elest dedi bana. O vakitte aşıklar bela değil de aşk dediler ve dahi o gün ruhlarına aşk nasip oldu..
Her kelamın elif ile başladığı gibi aşk dahi elif ile başlar ve he ile son bulur Aşk tan kelam edildiği vakit her maşukun adıdır elif
Bütün bir alem ki, bir rüyaymış meğer; bu diyarda ağlasa dâhi yâr gözyaşı düşe değer
Edep olmadan aşk yolunda yürünmüyor
Canım yanıyor dediğim vakit sabret diyor insanlar
Sabr acı bir kelamdır. Can deler, sineyi pare pare eder. Lakin bu aşk cenginde ve dahi bu dünyanın harap meydanında vuslata erecekler illa ki, sabırlı olanlardır.
Aşk ki, dermanı değil derdi aramakmış meğer. Bulamasan dahi aramanın adı aşkmış
Ben yola çıktığım vakitte başladı zanneyledim gurbet denen kelamı. Lakin bu dünyada gurbete gelmişim de bilememişim.
Bu, her mekanda ve vakitte aşıkın boynunda taşıdığı bir muskadır. Hasret ki en ziyade aşıkların harcı oluyor. Hasretin hakkını vermeyen vuslata eremez ki
Uzlet aşka duçar olanların sinesinde saplı
Aşk utanılacak şey değildir; yeter ki aşıklar utandırmasın aşkı
Aşk, sıralandığı gönlümden firar etmesin diye sustum.
Zira insan ağladığı zaman insan. Ve ağlarsan anlarsın biliyorum, anlarsan ağlarsın.
İnsan bazen aradığı için bulamıyor ve yakınında olanı göremiyor bazen uzaklara baktığı için. ‬
“Hiç kimse ölmemiş gibi,hemen yanı başlarında onca mezarlık yokmuş gibi davranıyorlar.Görüyorlar ama görmezden geliyorlar,her gün ölüyorlar ama ölümü bilmezden geliyorlar ”
Hak ilminde bu alem bir nüsha imiş ancak
Ol nüshada bu adem bir nokta imiş ancak

Ol noktanın içinde gizli nice bin derya
Bu alem o deryadan bir katre imiş ancak

Ademliğini her kim bulduysa odur adem
Yohsa görünen suret bir gölge imiş ancak.

Aşk onu işitecek kulak arıyor, aşk ismini söyleyecek dudak arıyor. Aşk seni arıyor, ama bilmiyorsun ey karl

Aşk olsun.

Gerçekler dahi rüyada görülebilirken ve bu hayat dahi bir rüyadan ibaretken sorma böyle.
Ömür kadar gerçek ve ömür kadar hayal bunlar.
Aşk seni sahralar da dahi vahalara götürendir. Ve aşk taşı lal eden, zehri bal eden, gözleri al edendir.
Aşk gönlümde misk ü amberi utandıran bir rayiha, bir nefes.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir