İçeriğe geç

The Hobbit Kitap Alıntıları – J. R. R. Tolkien

J. R. R. Tolkien kitaplarından The Hobbit kitap alıntıları sizlerle…

The Hobbit Kitap Alıntıları

Başarının sana acı düşmanlar kazandırdığının farkında olmalısın.
…hayal gücünün kontrolden çıkmasına izin verme.
Vay canına, ne aptalmışım ve hâlâ ne aptalım!
“Biraz ışığa ne dersiniz? ” dedi Bilbo özür dilercesine.
”Biz karanlıktan hoşlanırız, ” dedi cücelerin hepsi.
‘Karanlık işlere karanlık gerekir!’
– “İyi sabahlar!”
+ “Ne demek istiyorsun?” “Bana iyi sabahlar mı diliyorsun, yoksa sabahın ben istesem de istemesem de iyi olduğunu mu söylüyorsun, yoksa bu sabah kendini iyi hissettiğini veya bunun iyi olunacak bir sabah olduğunu mu kastediyorsun?”
Üç gün sonra Charles Hurth’e şunu yazdı: “Hobbitlere dair yeni bir öykünün ilk bölümünü yazdım – “Dört gözle beklenen bir toplantı.”
Bu, Yüzüklerin Efendisi’nin ilk bölümüydü.
Dehşetengiz şeylerin varlığının (sadece kıyısından da olsa) bu dünyaya hayalimizdeki gerçeğe yakınlığı katan şeyin ta kendisi olduğuna inanıyorum. Güvenli bir peri diyarı hiçbir dünyayı hakkıyla yansıtmaz.
Sonra Bilbo arkasını döndü, tek başına gidip bir battaniyeye sarılarak oturdu ve ister inanın, ister inanmayın, gözleri kızarana ve sesi kısılana kadar ağladı.
Sen çok iyi bir kişisin, Bay Baggins, seni de çok seviyorum; ama ne de olsa sen uçsuz bucaksız dünyada küçük bir adamdan ibaretsin!
Bagginsler fi tarihinden beri Tepe civarında yaşamaktaydı ve ahali nezdinde son derece muteber kimselerdi, sırf zengin oldukları için değil, asla maceraya atılmadıkları ve beklenmedik hiçbir şey yapmadıkları için.
Bilbo gözlerini açtığında, onları açıp açmadığını merak etti, çünkü ortalık açmadan önceki kadar karanlıktı.
Kayboldum… ve bulunmak istiyorum.
“Geri dönmek mi?” diye düşündü. “Bu işe yaramaz! Yana doğru gitmek mi? İmkansız! Ya ileri? Yapılacak tek şey!”
Bir şey bulmak istiyorsan aramak gibisi yoktur.
Biz! Keşke biz diye bir şey olsaydı: Yapayalnız olmak korkunç.
Elveda, iyi yürekli hırsız, dedi. Şimdi dünya yenilenene kadar bekleme salonlarına, babalarımın yanında oturmaya gidiyorum. Artık tüm altın ve gümüşleri geride bıraktığımdan ve bunların değerinin pek az olduğu bir yere gittiğimden, seninle dostluk içinde ayrılmak, kapıda söylediklerimi ve yaptıklarımı geri almak istemiyorum.
Kapıdaki işaret iyi bir hırsız ya da iyi bir hazine avcısı anlamına geliyor.
İnsan beyni günde elli binden daha fazla düşünce üretmek zorunda olmasına rağmen piyasada niçin bu kadar aptal var?Çünkü beynin sana günde elli binden fazla düşünce üretmek zorundasın demiş ama aynı düşünceyi tekrar tekrar üretmek yasaktır dememiş!
Dünyanın bu bölümünde hiç güvenli yol yoktur.
“Of course!” said Gandalf. “And why should not they prove true? Surely you don’t disbelieve the prophecies, because you had a hand in bringing them about yourself? You don’t really suppose, do you, that all your adventures and escapes were managed by mere luck, just for your sole benefit? You are a very fine person, Mr. Baggins, and I am very fond of you; but you are only quite a little fellow in a wide world after all!”
The mere fleeting glimpses of treasure which they had caught as they went along had rekindled all the fire of their dwarvish hearts; and when the heart of a dwarf, even the most respectable, is wakened by gold and by jewels, he grows suddenly bold, and he may become fierce.
I laid low the warriors of old and their like is not in the world today. Then I was but young and tender. Now I am old and strong, strong, strong, Thief in the Shadows!” he gloated. “My armour is like tenfold shields, my teeth are swords, my claws spears, the shock of my tail a thunderbolt, my wings a hurricane, and my breath death!”
“Well, thief! I smell you and I feel your air. I hear your breath. Come along! Help yourself again, there is plenty and to spare!”
But Bilbo was not quite so unlearned in dragon-lore as all that, and if Smaug hoped to get him to come nearer so easily he was disappointed. “No thank you, O Smaug the Tremendous!” he replied. “I did not come for presents. I only wished to have a look at you and see if you were truly as great as tales say. I did not believe them.”
“Do you now?” said the dragon somewhat flattered, even though he did not believe a word of it.
“Daha çoğumuz yemeğe, neşeye ve şarkıya saklanan altınlardan daha fazla değer verse idi, dünya daha şen bir yer olurdu..”
Kanatlarınızın altındaki rüzgar sizi güneşin yelken açtığı ve ayın ayak bastığı yerlere taşısın,
“Başarının sana acı düşmanlar kazandırdığının farkında olmalısın..”
“Size sözlerinizden pişman olmanız için zaman tanıyacağım.”
Bir şey bulmak istiyorsan aramak gibisi yoktur
“Onlar şarkılarını söylerken hobbit yüreğinde ellerle ve zekâyla yapılan güzel şeylere duyulan aşkı, içinde dolaşan büyü yüzünden haşin ve kıskanç olan bu aşkı, cücelerin yüreklerinde yatan arzuyu hissetti..”
Bir şeyi bulmak istiyorsan aramak gibisi yoktur.
Veda ve iyi dilekleri anlatan şarkılar arasında, yeni serüvenlere hazır yüreklere ve Dumanlı Dağlar’ın ardındaki topraklarla doğru izlemeleri gereken yolun bilgisiyle sürdüler bineklerini.
Düşleri süsleyecek kadar güzel ve taze bir yaz
ortası sabahıydı: mavi göklerde tek bir bulut dahi yoktu ve güneş suyun üzerinde dans ediyordu.
Giysilerinin yanı sıra bereleri, ruh halleri ve umutları onarıldı.
Hayal gücünün kontrolden çıkmasına izin verme.
Vay canına, ne aptalmışım ve hâlâ ne aptalım!
Yapayalnız olmak korkunç.
They were come to the Desolation of the Dragon, and they were come at the waning of the year.
Şimdi bu tuhaf bir şeydir ama yaşanması iyi olan şeylerle geçirilen güzel şeyler çabucak anlatılır ve dinlenmesi pek keyifli değildir; öte yandan rahatsız, yürek oynatan, hatta dehşet verici şeylerden iyi bir hikaye çıkabilir, her halükarda anlatılmaları uzun sürer.
Vadilerin kulakları vardır, bazı elflerin ise fazlasıyla şen dilleri.
Ateşin ardından kar gelir ve ejderhaların bile sonu vardır
Aradığında çoğu zaman bir şey bulduğun doğrudur, ama bu her zaman peşinde olduğun şey değildir.
Karanlık işlere karanlık gerekir!
Ya davetsiz bir cüce evinize gelip tek kelime açıklama yapmadan eşyalarını askınıza assa siz ne yapardınız?
”Bana iyi sabahlar mı diyorsun, yoksa sabahın ben istesem de istemesem de iyi olduğunu mu söylüyorsun, yoksa bu sabah kendini iyi hissettiğini veya bunun iyi olunacak bir sabah olduğunu mu kastediyorsun? ”
soğuk, dumanlı dağların ardındaki ırak diyarlara
derin zindanlarla kadim mağaralara
yola düşmeli gün ağarmadan, varmak için oralara
efsunlu, soğuk altını aramak uğruna.
“Daha çoğumuz yemeğe, neşeye ve şarkıya saklanan altınlardan daha fazla değer verse idi, dünya daha neşeli olurdu.”
“Hoşça kal ve git başımızdan!”
Dünya henüz gençken yeşil ormanlar şen ola!
“Bir sakıncası yoksa, nereye gittiğini sorabilir miyim?” dedi Thorin, Gandalf’a yan yana giderlerken. “İleri bakmaya” dedi beriki. “Ya seni tam zamanında geriye döndüren neydi?” “Arkaya bakışım.” dedi Gandalf.
Gazabı tarife sığmazdı- sadece keyfini süremeyecek kadar çok şeyi olan zengin kimselerin uzun zamandır sahip oldukları ama daha önce ne kullandıkları ne de istedikleri bir şeyi aniden kaybettiklerinde görülen türden bir gazap.
Dağ’ın cüce kralları, Durin ırkından Thror ve Thrain’ i, ejderhanın gelişimi ve Dale lordlarının düşüşünü anlatan eski şarkıları söylesede. Bazıları şarkılarında Thror ile Thrain’in bir gün geri döneceğini ve dağ kapılarından nehirlere altın akacağını ve bütün bu toprakların yeni şarkılar ve kahkahalarla dolacağını da söylüyordu.
Hergün aynı evi soyup duran ama asla kaçamayan bir soyguncu gibiyim.
Bir tavşan gibi görünsen de bir tavşan gibi korkmana gerek yok.
Seni bekleyen sevimsiz zamanlar var, ama kalbini ferah tut! Hepsinin üstesinden gelebilirsin.
‘Sabrın sonu selamet!’ dedi Gandalf.
Ben bir hırsız olabilirim ya da onlar öyle söylüyorlar, ben şahsen pek hırsız gibi hissetmiyorum kendimi – ama iyi ya da kötü dürüst bir hırsızım, yani öyle olduğumu umarım.
Güneş alçaldı, alçaldı ve umutlar sönüp gitti.
This thing all things devours:
Birds, beasts, trees, flowers;
Gnaws iron, bites steel;
Grinds hard stones to meal;
Slays king, ruins town,
And beats high mountain down.
Alive without breath,
As cold as death;
Never thirsty, ever drinking,
All in mail never clinking.
“Does it guess easy? It must have a competition with us, my preciouss! If precious asks, and it doesn’t answer, we eats it, my preciousss. If it asks us, and we doesn’t answer, then we does what it wants, eh? We shows it the way out, yes!”
Also they can move very quietly, and hide easily, and recover wonderfully from falls and bruises, and they have a fund of wisdom and wise sayings that men have mostly never heard or have forgotten long ago.
Topraktaki bir oyukta bir hobbit yaşardı.
Bir şey bulmak istiyorsan aramak gibisi yoktur.
“Biz karanlıktan hoşlanırız,” dedi cücelerin hepsi. “Karanlık işlere karanlık gerekir!”
Oradaydık ve şimdi buradayız
Tek başına gidip bir battaniyeye sarılarak oturdu ve ister inanın, ister inanmayın, gözleri kızarana ve sesi kısılana kadar ağladı. İyi kalpli, küçük bir candı o.
Sen de her zaman uğursuz şeylerden haber verirsin! dedi diğerleri. Sellerden, zehirlenmiş balıklara kadar her şeyden. Neşeli bir şey düşünsene!
Onları düştükleri güçlüklerden kurtarması gereken hep zavallı ben oluyorum,
Tuhaf bir şeyler oluyor.
İşte her yağmurun ardında hep güneş var ve ejderhaların bile bir sonu oluyor!
Bu şey tutar tüm şeyleri:
Kuşları, hayvanları, ağaçları, çiçekleri;
Kemirir demiri, ısırır çeliği;
Un ufak eder sert taşları;
Öldürür kralları, harap eder kasabaları,
Ve yerle bir eder yüce dağları.

Cevap: Zaman

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir