İçeriğe geç

Siyasi Vasiyetim Kitap Alıntıları – Adolf Hitler

Adolf Hitler kitaplarından Siyasi Vasiyetim kitap alıntıları sizlerle…

Siyasi Vasiyetim Kitap Alıntıları

Nedense hayat hiçbir zaman zaaf gösterenleri affetmiyor.
Eh! herhalde akıllanacak yaşa varmadan batacaktır.
Oyunları içinde bir piyon rolü oynamayı kabul etmesinler.
Bize gelince, biz ya zafere veya kanımızın son damlasına kadar mahvolmaya kararlıyız.
Ben kendi kendime soruyorum. Acaba haleflerim arasında elimden kaçırdığım meşaleyi alıp daha da alevlendirecek seçkin bir adam gelecek mi?
Hizmetim de realist bir ideolojiden başka bir şey yoktur. Elle tutulabilir şeylere tutunduğum için, ancak gerçekleştirilebilecek vaatlerin sağlayıcısı olduğum için vatandaşlarıma ay’ı vadedemem. Başkalarının ebediyete sahip oldukları yerde, ben ancak bir kaç zavallı saniyeye sahibim. Onlar eserlerini bıraktıkları yerden devralacak aynı sabanla aynı izi kazacak haleflerin geleceğini biliyorlardı.
Ben bir insan hayatının müddeti boyunca her şeyi başarmak kaderinin pençesindeyim.
Daima çabuk hareket etmek zarureti içinde olduğumuzdan acelelikle her şeyi bozduğumuzu bir büyük olay olarak kabul edelim. Halbuki bizim durumumuzda çabuk hareket etmek acele ile hareket etmek demektir. Sabır denen Tanrı vergisine sahip olmak için, zaman ve zeminimizin de daima bol olması lâzım gelirdi.
Şayet bu millet bütün gücü ile işe girişmezse yerle bir olacaktır.
Hali hazırda, düşmanlarımızın içine düştükleri uyuşukluk ve konfor düşkünlüğü belki de atadan kalma kinlerine üstün gelecek ve bizi unutacaklardı.
Bütün düşmanlarım gibi yerine getirilmeleri imkânsız olan vaadlerde bulunmadığım için oyunun kurallarını bozuyordum.
Döneklikleri zayıflıkları ile direkt orantılıdır.
Bu hâlleri bütün oyunu berbat ediyor.
Bizler için tek başımıza kalmanın daha iyi olduğunu hatırlamamız lâzımdır. Dönekliklerini defalarca ortaya koymuş zayıf milletlere kendimizi bağlamak, bize çok şey kaybettirir, ama hiçbir şey kazandırmaz.
Mühim olan ihtiraslar değil, olaylardır.
Ne yazık ki hayatın kanunları eşitiniz olmayanlara eşitinizmiş gibi muamelesi yapılmasının yanlış olduğunu göstermişlerdir.
İster iyi, ister kötü olsun İslâm dünyasında bir milleti ilgilendiren herhangi bir konunun Atlantik’ten Büyük Okyanusa kadar bütün İslâm dünyasında hissedildiği bir gerçektir.
Ne Fransa’yı ne de Fransızları asla sevmedim.
Irkların sistematik karışımı asla iyi sonuç vermemiştir. Bir ırkın karışıksız olarak kendini muhafaza dileği onun canlılığının ve sıhhatinin ispatıdır. Herkesin ırkının gururunu taşıması ve bunun diğerleri için bir hakaret telâkki edilmemesi normaldir.
On yaşındayken İstanbul’a ayak bastım. Ülkenin en büyük şehrindeyim ve danışacak, sığınacak kimsem yoktu. Başkasının kâbusu olur ama benim için ucu nereye gideceği bilinmeyen bir macera
Bizzat Yahudiler yeryüzünde Yahudi düşmanlığını körükleyen davranışlardan vazgeçmezlerse, bu düşmanlığın ortadan silinmesi elbette imkânsız olur.
Taşkınlıklarını öyle bir dereceye vardıracaklardır ki, Dünya kamuoyunda korkunç bir Yahudi düşmanlığının doğmasına sebebiyet vereceklerdir.
A.B.D. hakikaten bir ucubedir.
İnsan üzerinde doğduğu topraklardan zaman zaman ve yine geri dönmek fikriyle ancak ayrılabilmelidir.
Hedefin burnu dibinde de zaferi koparmamız mümkündür. Bu iş için acaba uygun olan zamanı ele geçirebilecek miyiz?
Hayır. Asla ümitsiz bir durum diye bir şey kabul edilemez.
Bazen ne kadar iyi top sürersen sür, topu sadece kendinde tutmaktan zarar gelir.
Belki bizi mahvedecekler ama, yolumuz mezbahaya uğramayacaktır.
Kendi irademizden başka hiçbir kimseye bağlı değiliz. Bu mücadele neyi sembolize etmektedir?
Düşman nihai hücumu yapmak niyetiyle bütün kuvvetlerini topladı. Onlar için bizi yenmek değil, ancak bizi ezmek arzusu söz konusudur.
Milletimizin bu harpte çektikleri, gelecekteki büyük zeferlerimizin yardımcısı olacaktır. Bütün kurbanlara ve azmine rağmen, Yüce Tanrı bu milleti yüz üstü bırakırsa, o zaman bu millet, öyle büyük bir imtihana sokulmuş olacak ki, bu da onun hayat hakkını daha fazla kuvvetlendirmiş olacaktır.
Hayatımızı devam ettirmek için mücadele ettiğimizden dolayı, kelle koltukta savaşıyoruz. Ne olursa olsun yaşamak için yaptığımız bu kavgayı ölene kadar devam ettireceğiz.
Düşüncesinin dibini bize bu kadar açıkça gösteren düşmanlarımıza ne kadar teşekkür etsek yeridir.
Harbi yapmaya bin defa mahkûmduk. Bizim için mühim olan nokta en elverişli anı seçmekti. Bir defa işe giriştikten sonra, geri çekilmenin mümkün olmayacağını belirtmeye bilmem gerek var mı?
Diğer taraftan harpten önce Mussolini’nin kendini İslamın kılıcı şeklinde dünyaya ilan etmesi gibi gülünç iddiaları harpten önce olduğu gibi halen alay konusu olmaktadır. Hazreti Muhammed veya Hazreti Ömer gibi büyük fatihlere yakışacak olan bu unvan, Mussolini’ye para ile kandırılmış veya korkutulmuş birkaç zavallı ahmak tarafından verilmiştir. İslam dünyası ile yapılabilecek büyük bir politika vardı. İtalyan müttefikliğine olan sadakatimiz yüzünden elimizden uçan nice fırsatlar gibi bunu da kaçırmıştık!
İngiltere’nin başarıya ulaşan bir işgali ile harbe son verme ümidini kaybetmiştik. Halbuki bir takım ahmak şeflerin idaresinde bulunan İngiltere, kıt’a üzerinde Üçüncü Reich’a düşman büyük bir devlet bulundukça ne Avrupa üzerinde hakimiyet kurmamıza müsaade eder, ne de yenen ve yenilenin belli olmadığı bir banşın imzalanmasını kabul ederdi. Demek ki harp ebedileşecek ve bu harpte İngilizle­rin arkasında gittikçe daha faal bir şekilde Amerikalılar harbe sürüklenecekti. Amerika Birleşik Devletlerinin temsil ettiği potansiyel, biz ve düşman tarafından mütemadiyen icat edilip, geliştirilen silahlar, İngiliz kıyılannın yakınlığı, kısaca bütün bunlar uzun vadeli bir harbin içine gömülmenin akıl kan olmadı­ğını gösteriyordu.
Nasyonal Sosyalizmin marifeti, Yahudi meselesini herkesten evvel gerçekçi bir şekilde ele alması­dır.

Her zaman Yahudiler, bizzat Yahudi düşmanlığını tahrik etmişlerdir. Mısırlılardan günümüze kadar tarih boyunca Yahudi olmayan milletler hep bu macerayı yaşamışlardır. Öyle günler gelmiştir ki, bu milletler istismarcı Yahudiler tarafından istismar edilmekten bıkmışlardır. İşte o zaman pirelerini silken hayvanlar gibi ayaklanmışlardır. İlk önce kabaca tepki göstermiş, sonra da isyan etmişlerdir. İçgüdü ile direnmenin bir çeşididir bu. Adapte olmayı kabul etmeyen, beraber yaşadığı milletin içinde erimek istemeyen, fazla olarak müthiş bir yapışkanlıkla kendini zorla kabul ettiren ve nihayet nimetinden istifade ettiği milletin ekmeğine suyuna aldırmadan onu istismar eden Yahudiye karşı gösterilen bir düş­manlık tezahürüdür bu. Yahudi, erimeyen ve erimeyi red eden bir yaratıktır. Yahudiyi diğer milletlerden ayıran özellik şudur: O Yahudiliği muhafaza ederken içinde bulunduğu toplumun bütün haklarına sahip olduğunu iddia eder. Her iki tablo üzerinde dolabını çeviren ve bunu kendine verilmiş bir hak olarak kabul eden Yahudiden başka, dünyada hiçbir kavim bu kadar aşırılık ve istismara kaçan imtiyazlar talep etmez. ( )

Her şeye rağmen ben Yahudileri maskelerini atmaya mecbur ettim. Hatta teşebbüsümüz bir yenilgi ile neticelense bile bu yenilgi ancak geçici olacaktır. Dünyanın gözlerini Yahudi tehlikesi denen realite üzerine açmış olacağım.

İsmi Amerika Birleşik Devletleri olan bu ucubeyi kastediyorum. A.B.D. hakikaten bir ucubedir. Çünkü bu ucube olmasaydı, anası Avrupa yakasını bolşeviklikten kurtarmaya ümitsizce çalışırken, Yahudi Roosewelt tarafından idare edilen Amerika Birleşik Devletleri, sanki daha iyi bir şey yapamıyormuş gibi, esatiri kudretini Asya’nın bu barbarlarının emrine bırakmazdı.
Bununla beraber sömürgecilerin gelir hanesine kaydedilebilecek bir başarıları vardır: Her yerde kin tohumları ektiler. Uykularından bizler tarafından uyandırılmış bu milletleri, bizleri kapı dışarı etmeye, bu kin sevkediyor. Sanki bu milletler sırf bizi kovmak gayesiyle uyanmışlar gibi. Kim sömürgeciliğin yeryüzünde Hıristiyanların sayısını arttırdığını iddia edebilir? İslamiyetin başarısını tasdik eden kitle halindeki müslüman olma hareketi nerede, Hıristiyanlık nerede? Sadece burada ve orada küçük Hıristiyan cemaatleri görüyorum ki, bunların Hıristiyanlığı çok defa fıilayattan uzak, birer isimden ibaret kalmaktadır. İşte büyük hakikatin temsilcisi olan (!) muhteşem(!) Hıristiyan dininin bütün başarısı!
Harbin sonu ne olursa olsun, bugünden itibaren İn­giliz İmparatorluğunun sonunun geldiğini haber verebiliriz. Bu imparatorluk ölüm darbesini bu harpte yemiştir. İngiliz halkının geleceği, lanetli adasında açlık ve veremden ölmektir.
Büyük hırsızlar cezasız kaldığı müddetçe Küçük hırsızlar yakalanmamalıdır.
Atatürk, bir ulusun bütün araçlarından yoksun bırakılsa bile kendini kurtaracak araçları yaratabileceğini öğreten bir liderdir. Onun ilk talebesi Mussolini?dir, ikinci talebesi de benim.
eğer herşey çok çalışmakla olsaydı ormanın kıralı aslan değil eşek olurdu
Dünyanın gözlerini Yahudi tehlikesi denen realite üzerine açmış olacağım
eğer herşey çok çalışmakla olsaydı ormanın kıralı aslan değil eşek olurdu
”İngiliz halkının geleceği, lanetli adasında açlık ve veremden ölmektir! ”
Yaşadığın Yeri Cennet Yapmadığın Müddetçe Kaçtığın Her Yer Cehennemdir.
Eğer herşey çok çalışmakla olsaydı ormanın kralı aslan değil eşek olurdu.
Nedense hayat hiçbir zaman zaaf gösterenleri affetmiyor..
Oysaki bu şehrin kuvvetini, işlediği suçlar temsil ediyordu.
eğer herşey çok çalışmakla olsaydı ormanın kıralı aslan değil eşek olurdu
Yaşadığın Yeri Cennet Yapmadığın Müddetçe Kaçtığın Her Yer Cehennemdir.
Eğer her şey çok çalışmakla olsaydı , ormanın kralı aslan değil eşek olurdu..
Nedense hayat hiçbir zaman zaaf gösterenleri affetmiyor..!
eğer herşey çok çalışmakla olsaydı ormanın kıralı aslan değil eşek olurdu..
İnsan mücadele azmini muhafaza ettiği müddetçe, ümit daima var demektir.
Yaşadığın Yeri Cennet Yapmadığın Müddetçe Kaçtığın Her Yer Cehennemdir.
Nedense hayat hiçbir zaman zaaf gösterenleri affetmiyor.
Yaşadığın Yeri Cennet Yapmadığın Müddetçe Kaçtığın Her Yer Cehennemdir.
Yaşadığın yeri cennet yapmadığın müddetçe kaçtığın her yer cehennemdir.
Yaşadığın Yeri Cennet Yapmadığın Müddetçe Kaçtığın Her Yer Cehennemdir.
Yaşadığın Yeri Cennet Yapmadığın Müddetçe Kaçtığın Her Yer Cehennemdir.
“Yaşadığın yeri Cennet yapmadığın müddetçe kaçtığın her yer Cehennemdir.”
Her şeye rağmen ben Yahudileri maskelerini atmaya mecbur ettim. Hatta teşebbüsümüz bir yenilgi ile neticelense bile bu yenilgi ancak geçici olacaktır. Dünyanın gözlerini Yahudi tehlikesi denen realite üzerine açmış olacağım.
herşey çok kötü gidiyor ama anlamsızca çabalamaya devam ediyorum,
düzeleceğine inancım yok fakat çabalamazsam da içim rahat etmeyecek, bomboş bir kısır döngünün içine düştüm. 〽
“Yaşadığın yeri cennet yapmadığın müddetçe kaçtığın her yer cehennemdir.”
”Bizim ırkçılığımız, Yahudi ırkından başka hiçbir ırka karşı tavır alan bir ırkçılık değildir. ”
”Alman olarak üstünlük duygusunu beslemek, başkalarını ezmek duygusu ile hiçbir zaman karıştırılmamalıdır. ”
”Hristiyanlık, Germenlere uygun bir din değildir! ”
”Herkesin ırkının gururunu taşıması ve bunun diğerleri için bir hakaret telakki edilmemesi normaldir. Çinlilerin veya Japonların bizden aşağı insanlar olduklarını hiçbir zaman düşünmedim. Bu milletlerin geçmiş medeniyetlerin malı olduklarını ve geçmişlerinin bizimkisinden üstün olduğunu kabul ediyorum. Nasıl ki biz mensup olduğumuz medeniyetten gurur duyuyorsak, onlar da kendi medeniyetleriyle öğünmekle haklıdırlar. Öyle tahmin ediyorum ki, Çinlilerle, Japonlar ırklarıyla ne kadar iftihar ederlerse, onlarla anlaşmak benim için o kadar kolay olur. ”
”Tarihte hiçbir savaş, İkinci Dünya Savaşı kadar bu çeşit tipik tarzda ve özellikle Yahudi savaşı olmamıştı. Her şeye rağmen ben Yahudileri maskelerini atmaya mecbur ettim. Hatta teşebbüsümüz bir yenilgi ile neticelense bile bu yenilgi ancak geçici olacaktır. Dünyanın gözlerini ”Yahudi tehlikesi ” denen realite üzerine açmış olacağım.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir