Turgut Uyar kitaplarından Dünyanın En Güzel Arabistanı kitap alıntıları sizlerle…
Dünyanın En Güzel Arabistanı Kitap Alıntıları
Çünkü sen hiç yoksun. Hiç olmadın.
bir intiharda mı, bir şiirde mi bilmiyorum
Gitgide ölüyordu o küçük canlı çekirdek
Gittgide eriyordu tuz
Rüzgarlar nemli hava saldırgan
Ellerle bulunuyordu yüreklerle aranan
Ben o bayırdan döndüm geldim
Sevdiğimi söylemek kayalar gibi
Nuh’un gemisine çıkar gibi sevdiğimi söylemek.
Geçen ve bir daha geri gelmeyen bir rüzgar olduklarını unuttum.
Ayağının suya değdiği yerde bir gökyüzü
Çatal boynuzlarında soğuk ayışığı
Ben o bayırdan döndüm geldim
Yoksa ne güzel aldanacaktım
Yabancılığın daha alımlıydı belki
Dedim ki en iyisi kucağında dursun
Susarlar yazmazlar kırk odalı evlerde artık akşama saygılarından
Bunlar kimin kovaladığı sürüler böyle kaçmasız dünyalarda
Kolalı yakalarsa dimdik, yağlarda kaygan bütün gün kuytularda
Alıp gittikleri sabun bulup döndükleri köpük ne fayda
Düzen içinde ölü, huysuz alıngan düzen dışında
Onlar yalın onlar birörnek onlar yalnız satır başlarında
Bütün kurtuluşu ondan yani aşkî karanlıktan
Yokum diyorum inanmıyorlar
Yokum diyorum bulup çıkarıyorlar
Yokum
ne gökyüzü koymuşlar ne günaydın,
ne buldularsa getirmişler dağların ovaların dışında
O kavurgan umut kesici güçlülük alıp alıp harcayamadığın
dağınık gizli izlenimlerin seni bilmediğin yönlere iteleyen
uğultulu kaynaşmaları
Tuttukça güçleniyorum kalabalık oluyorum
Hiçbirinizle döğüşemem.
Siz ne derseniz deyiniz
Benim bir gizli bildiğim var,
Sizin alınız al inandım,
Sizin morunuz mor inandım
Şu kaçamak ışıklardan şu şeker kamışlarından
Bebe dişlerinden güneşlerden yanab otlarından
Durmadan harcadığım şu gözlerimi al kurtar
Şu aranıp duran korkak ellerimi tut
Bu evleri atla bu evleri de bunları da
Göğe bakalım
Falanca durağa şimdi geliriz göğe bakalım
İnecek var deriz otobüs durur ineriz
Bu karanlık böyle iyi afferin Tanrıya
Herkes uyusun iyi oluyor hoşlanıyorum
Hırsızlar polisler açlar toklar uyusun
Herkes uyusun bir seni uyutmam bir de ben uyumam
Herkes yokken biz oluruz biz uyumayalım
Nasıl olsa sarhoşuz nasıl olsa öpüşürüz sokaklarda
Beni bırak göğe bakalım
Senin bu ellerinde ne var bilmiyorum göğe bakalım
Tuttukça güçleniyorum kalabalık oluyorum
Bu senin eski zaman gözlerin yalnız gibi ağaçlar gibi
Sularım ısınsın diye bakıyorum ısınıyor
Seni aldım bu sunturlu yere getirdim
Sayısız penceren vardı bir bir kapattım
Bana dönesin diye bir bir kapattım
Şimdi otobüs gelir biner gideriz
Dönmeyeceğimiz bir yer beğen başka türlüsü güç
Bir ellerin bir ellerim yeter belleyelim yetsin
Seni aldım bana ayırdım durma kendini hatırlat
Durma kendini hatırlat
Durma göğe bakalım
ben ne güzel işerim güneşe karşı
arkamda medrese duvarı önümde çarşı
bir sürekli kaşınmadır yaşadığım
törelere ve alışkanlığa karşı
geldim gittim geldim bir şey bulamadım
üzüldüğüme ve yorulduğuma karşı( )
* Su Yorumcularına’dan
Beni yandan yana döndüren mutsuzluk
Siz kaçtığınız yerde hoşnut musunuz
Konuşup gülüşüyoruz
hep böyle süreceği sanılır bir gül hikâyesinin
hep böyle sürer gerçi amma bir gün sonu değişir
Dedim ki en iyisi kucağında dursun
Dönmeyeceğimiz bir yer beğen başka türlüsü güç
Geçen ve bir daha geri gelmeyen bir rüzgar olduklarını unuttum.
Çünkü unutmak bana göreydi.
Çünkü ben de ölümlüydüm. Ben, Yekta, bunu pek hoş buluyordum.
Tekin durmayı öğret acıkmış aç kayalarda
Gel amansız pencereme perde ol kurtulayım
Şimdi de var biliyorum
Bir seviniyorum düşündükçe bilseniz
Dağlarda geyikli gecelerin en güzeli
Hiçbir şey umrumda değil diyorum
Aşktan ve umuttan başka
Avdan ve ateşten
Ve her şeyden
Her şey naylondandı o kadar
Aşktan ve umuttan başka
ama umudumuz vardı.
Sayısız penceren vardı bir bir kapattım
Bana dönesin diye bir bir kapattım
Şimdi otobüs gelir biner gideriz
Dönmeyeceğimiz bir yer beğen başka türlüsü güç
Bir ellerin bir ellerim yeter belliyelim yetsin
Seni aldım bana ayırdım durma kendini hatırlat
Durma kendini hatırlat
Durma göğe bakalım.
Boyanır batmış gemiler perşembesi
Bir tesbih bir zımba bir yazı makinası
Çektikçe böyle katil kıralları
Sağrıları tuzlu kara koşumlu atlar
Uyandıkça kan uyandıkça ölü kadınlar sevmesi
Geçen ve bir daha geri gelmeyen bir rüzgar olduklarını unuttum.
Çünkü unutmak bana göreydi.
Çünkü ben de ölümlüydüm.
Yokum.
Durmayıp yalnız kalıyorum. Ufacık, yeşilli adalarda.
Yalnız kalmaya savaşıyorum. Kadınlarla. Erkeklerle. Çocuklarla. Tarihlerle. Bilimlerle.kalabalıklarla savaşıyorum.
Büyük tapınaklar kuruyorum. Kara taştan. Kalın arabalar koşuyorum.
Kendim girip tek başına tapınıyorum. Yaralarımı sarıyorum.
Birden bir yerden o ışık. Bir yerden o ses. Artık sana attığım temeller tutmuyor.
Çünkü sen hiç yoksun.. Hiç olmadın
Biri günebakanlarda biri otuz yaşta birini sorma
Birini sorma gün gelir ben söylerim
Daha usta olurum daha yiğit o zamanlar söylerim
Bu kırgın karanlığı bir ışıtalım ilkin
Yeniden şehirler kuralım şimdikilerine benzeyen
Baştan başlayalım susamlara ekmeklere denizaşırı la rına sevmelere
bir kurt ihtiyarladı ve soğuk bölgelere gitti
Haydutlar dalavereciler yerli yerinde
Vurguncular hayınlar vurdumduymazlar öyle
İyi dedim içim rahatladı
Düzen bozulmamış dedim sevindim.
Haydutlar dalavereciler yerli yerinde
Vurguncular hayınlar vurdumduymazlar öyle
İyi dedim içim rahatladı
Düzen bozulmamış dedim sevindim.
eksik bıraktığım her şeyim kalır..
Bir şeyler yap,
Eskimeden gökyüzünün kutlu maviliği
Yokum diyorum bulup çıkarıyorlar
Yokum
Tuttukça güçleniyorum kalabalık oluyorum..
Pırıl pırıl dalgalı bir denize karşı
Yan gelmişim diz boyu sulara
Hepinize iyi niyetle gülümsüyorum
Hiçbirinizle dövüşemem
Siz ne derseniz deyiniz
Benim bir gizli bildiğim var
Sizin alınız al, inandım
Sizin morunuz mor, inandım
Ben tam dünyaya göre
Ben tam kendime göre
Ama sizin adınız ne
Benim dengemi bozmayınız