İçeriğe geç

Medeni Bilgiler Kitap Alıntıları – Mustafa Kemal Atatürk

Mustafa Kemal Atatürk kitaplarından Medeni Bilgiler kitap alıntıları sizlerle…

Medeni Bilgiler Kitap Alıntıları

Harp gibi muazzam bir mesele, nutuklarla ve ekseriyet karariyle hallolunamaz, demir ve kan ile hallolunur. Bir de kumandanın gözü önünde tutacağı tek maksat, milleti ve onun istiklalidir. Bu maksattan sonra ve başka ne gelirse hepsi ikinci derecededir.
_Devlet, milletin kendisidir. Milleti idare edenler devlet değildir çünkü irade milletindir. Millet, asildir. Millet işlerini yönetenler, onun temsilcileri olabilir. Bu sistemin uygulanmasında göz onunde bulundurulacak en onemli nokta milletin siyasi ve sosyal eğitim ve gelişme derecesidir.
_Ortak menfaatler için bireysel hurriyeti sınırlama, devletin de adeta esası ve gorevidir. Devletsiz bir toplum veya zayıf bir devlet hayatının sonucu, herkesin herkese karşı mucadelesidir.
_Bizim duşuncemizde çiftçi, çoban, işçi, tüccar, sanatkâr, doktor kısaca herhangi bir toplumsal kurumda çalışan bir vatandaşın hak, menfaat ve hürriyeti eşittir. Devlet bakanıyla, esnaf aynı düzeydedir. Tek farkları birinin görevi daha önemlidir ama ahlaki olarak eşittirler.
_Milli terbiyeyle, ince bir olgunluğa erişemeyen insanlar ne kadar vatanperver olurlarsa olsunlar, ulkeleri ve hatta kendileri icin bir gun zararlı olabilirler.
_Devlet, her parcası diğerinin gorevini hazırlayan veya tamamlayan ve bir kucuk civisindeki anza yuzunden butun bunyede kotu etkiler gorulen bir makine gibidir. Devletin kuvvet ve başarısı, işbirliği duşuncesine dayalı, kurallı, metotlu, zamanlı ve programlı bir calışma sistemine bağlıdır.
_Butun insanlar, bir sosyal bedenin uyeleridir ve bu sebeple birbirine bağlıdırlar. Bu karşılıklı bağ, herkesi diğerinin yukumluluğune de karıştırır. Bu bağlar, doğaldır, sosyaldir ve ekonomiktir.
_Devletin gizli bilgilerini satarak casusluk eden ve ulkeye zarar getiren bir kişinin ihaneti asılmak yoluyla bedeninin yok edilmesidir.
_Hürriyet, insanın düşündüğünü yapabilmesidir’’. İnsanlar bu anlamda Hürriyete hiçtir zaman sahip olmamışlardır ve olamazlar. Çünkü bilinir ki insan tabiatın yaratılmışıdır. Tabiatın kendisi dahi kesin hür değildir, evrenin kanunlarına tabidir.
_Turkiye Cumhuriyeti icerisinde tum tekkeler, zaviyeler ve turbeler kanunla kapatılmışlardır. Tarikatlar kaldırılmıştır. Şeyhlik, dervişlik, celebilik, halifelik, falcılık, buyuculuk, turbedarlık vs. yasaktır. Cunku bunlar irtica kaynaklan ve bilgisizlik damgalandır. Turk milleti boyle kuruluşlara ve onlann mensuplanna katlanamazdı ve katlanmadı.
_Butun düşünceler ve inançlar, bir noktada birleştiği takdirde, bu hareketsizlik belirtisidir. Oyle bir durum elbette arzu edilmez.
_Unutmamalıdır ki, bazı insanlar geleceği, gecmişin arasından gormekte ısrar ederler. Bunlar, ilgimizi kestiğimiz geleneklere karşı ne olursa olsun, sadakatin iadesini isterler. Bu gibi insanlar, kendi inandığı gibi, inanmayan kimseleri istedikleri gibi ezemezlerse, kendilerini manevi baskıda hissederler.
_Savaş yalnız cephelerde savaşan askerlerin faaliyeti demek değildir. Bir ulkede butun vatandaşların her turlu calışma ve faaliyeti demektir. Ortak hedef, bağımsızlığın korunmasını sağlamaktır.
_Devletin Görevleri_Adaleti, barışı, huzuru sağlamak. Eğitim, sosyal yardım, sağlık, altyapı ve ticari, ekonomik işleri yapmak. iç ve dış düşmanlara karşı savunmayı güçlendirmek. Eğer bunlar yapılmazsa anarşi doğar. Herkes kendi silahlı birliğini kurup güvenliği tehlikeye atabilir. Bir vatandaş, kendi hakkını, kendi maddi kuvvetine dayanarak elde etmeye kalkışamaz. Devlet, ulkenin duzen ve savunması icin yollarla, demiryollan ile telgrafla, telefonla, ulkenin hayvanlan ile her turlu ulaşım araclan ile milletin tum servetiyle yakından ilgilidir. Ulke yonetiminde ve savunmasında, bu saydıklanmız, toptan, tufekten, her tur silahtan daha onemlidir.
_Demokrasi, fikridir; bir kafa meselesidir. Her halde, bir mide meselesi değildir. Hukumet ilkesi de, bir adalet sevgisini ve ahlak duşuncesini gerektirir. _Demokrasi düşüncesi sürekli yükselen bir denizi andırmaktadır. 20inci yüzyıl birçok zorba hükümetlerin bu denizde boğulduğunu göstermiştir
_Maddi mikroplan yok etmek mümkün olmadığı gibi, manevi mikroplan da yok etmek mümkün değildir. Tıbbi bir sağlığı koruma olduğu gibi, sosyal bir sağlığı koruma da vardır.
_Cumhuriyet, son yuzyıllarda buyuk uygar milletlerin hesapsız acı ve kandan sonra vardıkları en sağlam devlet şeklidir. Cumhuriyet, baştan başa ic ve dış duşmanlar elinde esir kalmış Turk vatanını kurtarmış ve milletin hayat, bağımsızlık ve namusunu guven altına almış olduğu tecrube edilmiş bir halk idaresidir. Cumhuriyet, Turk milletinin şu anda ve gelecekte iyiliğini, mutluluğunu, esenliğini koruyacak başlıca aractır
_İlkel insan gruplarında, ata korkusu ve sonunda, buyuk kabile ve kavimlerde, ata korkusu yerine gecen Tanrı korkusu, insanlann kafalannda ve hareketlerinde hesapsız yasaklar yaratmıştır. Batıl korkular insanın düşünce yapısını bağlamış ve hak kavramı bilinememiştir. Doğanın, her şeyden buyuk ve her şey olduğu anlaşıldıkca doğanın cocuğu olan insan kendinin de buyukluğunu ve onurunu anlamaya başladı. Artık bundan sonra birey ile hukumdar ve devlet arasında, hak davası ve hak mucadelesi başlar. Bu mucadele devletlerin ic gelişmelerinin tarihidir
__Cumhuriyetimiz henuz cok genctir. Siyasi ve duşunsel hayatta olduğu gibi ekonomi işlerinde de, bireylerin girişimlerinin sonucunu beklemek doğru olamaz. Onemli ve buyuk işleri, hukumetin mumkun olduğu kadar uzerine alıp başarması tercih edilmelidir. Diğer bazı devletlerin ikinci derecede gorebileceği ve bireylerin girişimlerine bırakılmasında kotuluk olmayan işlerden bir coğu, bizim icin, hayatidir.
_Liberalizm_Demokrasi temeline dayalı bir devlet, sosyal yardım sistemi veya bir ekonomik orgut sistemi değildir. Bunun icin bu alanlara ait işlere, devletin karışmaması, butun bu nitelikteki işleri bireylere veya bireylerden oluşan şirketlere bırakması mumkundur.
_Türk, baskı ve esaret zincirlerini parcalayabilmek icin ic ve dış duşmanlar karşısında hayatını ortaya attı; cok kanlı ve tehlikeli mucadelelere girdi; sayısız ozverilere katlandı; başanlı oldu, ancak ondan
sonra hurriyetine sahip oldu. Bu sebeple hürriyet Türkün hayatıdır.
_Yeni koşullara uymayan ve gelenekte ısrar eden, yalnız kalmaya, zayıf duşmeye, bitkinliğe ve olume mahkumdur
_ Turk vatandaşı kesin olarak bilmelidir ki bir milletin insanlık ve medeniyet dunyasında yukselmesi ve başarılı olması yalnız ve ancak kendi kuvvetine dayanarak, hurriyet ve bağımsızlığını korumasıyla mumkundur. Bunun başka cozumu ve aracı yoktur. Ordu istemeyen ve ordunun yuklediği maddi, manevi ozveriyi goze almayan bir millet, esaret zincirini kendi eliyle boynuna gecirir. “Ve bağımsızlığı uğrunda ordusuna yapacağı ozverinin on katını, kendini esir eden egemen milletlerin menfaati uğruna harcamak zorunda kalır.
_Secim_ Yanlış duşunce ve goruşlere yonelmiş insanlardan oluşan toplumlann ne olursa olsun, mecliste calışmasını sağlamaya calışmak milletin menfaatine hizmet sayılmaz. Yuksek toplumsal heyetlerde, mucadele, duşunce mucadelesi şeklinde olur; vatandaş arzusunu gosterir. Secim, ancak, tamamen gelişmiş, duzen sahibi toplumlarda gorulur. Seçim, milli egemenlik için hak ve milli menfaatleri yerine getirmek için dikkatli olunması gereken görevdir. __Çocuklar ve delilerden başka, butun vatandaşlar erkek ve kadın secimde oy vermek hakkına sahiptir. Eskiden, kadınların; cocuklar, akılsızlar ve deliler arasında sayılacağı ve asla oy veremeyecekleri söylenirdi. Kadınlann mecliste mevcudiyetleri parlamentonun ahlak duzeyini de yukselttiği beyan edilmektedir. Kadın insandır ve aklı başındadır.. eskiden Türklerde kağan ve hatun eşittir, attillanın ordusunda kadınlar da savaşır. Cumhuriyetimizin siyasi rejimi eşitlik ilkesine dayanır, Secim sandığı onunde oy vermekte okuyup yazması olmayan ile bir devlet adamı eşittir. Kadın nicin bu eşitlik dışında tutulsun? Kadınların savunacakları ekonomik menfaatleri vardır.
_“Yaradılış itibariyle her insan, içinde yaşadığı toplumda hayatın en tatlı taraflarının kendisine düşmesini ister ve en kuvvetli olan, zayıf olanları yok sayar. Bunun sonucu huzur içinde yaşamak olanaksızdır. Devletsiz bir toplum veya zayıf bir devlet hayatının sonucu herkesin herkese karşı mucadelesidir İşte insanlar arasında kavga yerine birbirine yardım, karşılıklı saygı, düzen koyan, herkese haklarını ve görevlerini tanıtan hukuk kuralları ve bunların istikrar bulmuş bir şekilde uygulanmasıdır. Bu iş ancak devlet örgütünün bulunması sayesinde mümkündür
_Hukumet; vatandaşların calışmaları sonucunda meydana gelen uretimin kendileri icin ve devlet icin gerekli olan tutardan fazlasını diğer ulkelere gonderip, millet icin ve devlet icin gerekli olan paraya donuşturerek gerekli olan yolları, demiryollannı, limanlan, gemileri yapmakla yukumludur. Bu orgut; vatanın, yurdun, yabancılann tecavuzunden korunmasını sağlayan orduyu oluşturmakla yukumludur. Hukumet, devletin, milletin, yuksek ve onurlu varlığını ve bağımsızlığını butun dunya milletleri, devletleri nezdinde temsil etmek….milletin Medeni insanlığın bir ailesi olması goruşune dayalı olarak butun insanlığa karşı bazı gorevleri vardır
_Ordu, milletin bir parçasıdır. Katışıksız milli ordudur. Ülke ve milli amaç ile ilgisi olmayacak olan ücretli askerlerden* kurulu ordu, hatta gönüllü askerlerden kurulu ordu bizce güvenilir değildir ve söz konusu değildir. Milli ordu millet birliğinin ve devlet varlığının en göze çarpan simgesidir. Ordu, Cumhuriyet aleyhine girişimlere karşı devlet ve hükümetin irade ve kuvvetini gösterir. Ordunun devlete karşı en birinci görevi en yüksek kudret ve yeteneğe sahip olmaya çalışmaktır. Devletin ululuk ve onuru bununla yükselir.
_Emperyalistlerin, insanlan hayvanlaştırmak, uyuşturmak, kendi menfaatlerine gozleri kapalı koleler haline getirmek icin ne yapmak mumkunse hepsini yapmaktan geri kalmadıklarına butun insanlık şahittir. Halklarının siyasi, duşunsel, ekonomik kulturlerini kendi kulturleri derecesine yukseltmeyi bir an duşunduklerine ilişkin her hangi bir işaret gorulmuş mudur? Onun için tek bir toplum düşüncesi hayaldir.
_Resim ve yazılar, keza yapılan heykeller de işaret ettikleri duşunceleri yaşatan eserlerdir.
_Butun halkın, harekete gectiği gun, onları tutuklayacak kuvvet yoktur. Kamuoyu milletin içinden taşan, dalgalar ve cereyanlar yaratan bir deniz, ruhsal bir dünyadır.
_Basının parayla satın alınabilmesi ve ecnebilerin halkı yanıltması korkutucudur. Çare halkın düşünce tarzı ve siyasi eğitimi bir teminattır.
_Sosyal yardım kurumu, işsiz, yaşlı, hastalar için cok gereklidir.
_Vatana ihanet kanununa göre, Millet Medisi’nin geçerliliğini isyanı içine alan sözlü veya yazılı veya gerçekten kast il, muhalefette bulunanlar veya kargaşalık çıkaranlar veya yayında bulunan kimseler, dini değerleri araç ederek Cumhuriyet bozmak veya halk arasında kargaşalık ve bozgunculuk çıkarmayar vatan haini sayılır. bunlar asılırlar.
_Gelişimin amacı İnsanlan birbirine benzetmektir; dunya birliğe doğru yurumektedir; insanlar arasında sınıf, derece, ahlak, elbise, dil olcu farkı gittikce azalmaktadır. Bu sosyal kazanımlara devlet sosyalistliğine yaklaşarak vanlabilir. Oysa ahlak yasasının temeli bireysel yukumluluktur. Başkasına olan bir iyilik bize de iyiliktir; başkasına olan kotuluk bize de kotuluktur. Ozetle, bağlılık, “herkes kendi için” yerine, herkes, herkes için duşuncesini koyar. Bu duşunce, toplumsaldır, millidir, geniş ve yuksek anlamıyla insanidir.
Hoşgörüsüzlük, irade zayıflığının çaresiz bıraktığı bağnazlıktır. Turkiye’de hic kimse duşuncelerini zorla başkalanna kabul ettirmeye kalkışamaz. Sadece menfaatlerini düşünen ve başkalarına hor bakan kimseler bağnazdır.
__Çalışmak__Yalnız tek bir şeye ihtiyacımız vardır: Çalışkan olmak. Servet ve onun doğal sonucu olan zenginlik ve mutluluk yalnız ve ancak çalışkanların hakkıdır (1923) Yarınından emin olmayan bir insan, bir aile kurmayı duşunemez; Yaşama aracları olmayan ailelerden oluşan bir devletin varlığı da sağlam olmaz. Araştırmak ve bilgi edinmek icin zaman bulamaz. Kendisinde duşunce hayatı durur. Hayat, onun icin bir tutsaklığa donuşur. İradesinden de gecmek zorunda kalabilir. insan, yalnız hurriyet aracı olarak servete sahip olmalıdır. Hic bir şey yapmamak veya sonucsuz, anlamsız şeyler yapmak, calışma yasasına karşı buyuk kusurdur. insan
zekası, sanatı, iradesi sayesinde, butun unsurlan emri altına alabilir. Tembellik, bütün fenalıkların anasıdır. ” Çalışmak bir ceza değildir. Calışmayı ceza saymak, onun guzelliğini ve iyiliklerini tanımamak, doğaya karşı haksızlık olur. Zevk, butun guclukleri, saban arkasında dokulen terleri, sanatkarın, duşunurun bazen pek uzucu olan yorgunluklarını hemen unutturur. Çalışmak sosyal tir görevdir
_Meslek secimi__Kişisel mutluluk ve aynı zamanda sosyal menfaat buna bağlıdır. Yeteneklerine uygun meslek seçmeyenler başarısız ve verimsiz olur ve bu işte çok başarı sağlayabileceklerin de hakkını yemiş sayılır. Biri, subay uniformasının, sırmalan hoşuna gittiği icin asker olmak ister, diğeri yazarlığın şöhretinden etkilenerek yazar olmak ama ikisi de hayal kırıklığına uğrar. bu gibiler toplumsal heyet icin kaybolmuş kuvvetlerdir; Her meslek, bazı yetenekler ve ozel nitelikler ister.
_”Zafer, Zafer benimdir” diyebilenin, başarı Başarılı olacağım diye başlayanın ve “Başardım diyebilenindir. (1925)
__Kimler Milletvekili Olamaz__ Yabancı devlet hizmetinde bulunanlar; hapis veya hırsızlık, sahtekarlık, guveni kotuye kullanma, hileli iflas suclanndan birinden mahkum olanlar, kısıtlılar, yabancı uyruklu olduğu iddiasında bulunanlar, medeni hukuktan duşurulenler ve Turkce okuyup yazmak bilmeyenler milletvekili secilemezler._Her milletvekili yalnız kendini secen cevrenin değil tum milletin vekilidir.
_Vergi, vatandaşın devlete karşı kutsal borcudur. Devlet bizzat millettir. Vatandaşlann vergi adı altında verdiği paralar devlet tarafından milletin siyasi, duşunsel ve ekonomik alanlarda ilerlemesi, gelişmesi ve mutluluğu icin harcanır. Vergi konusunda adam smithin adalet duygusu önemlidir. Herkesten gelirine göre vergi alınmalıdır
_Kanlı savaş meydanlarında komutan merhametsiz olmalı. bu gerekli bir sağlamlıktır
_ Her tur siyaset sahnesi Millet Meclisi’dir. Her turlu siyasetin uygulama ve yurutme aracı hukumettir
_Ordu Okuldur__milletin yetişmiş genclerini yalnız askerlik acısından değil bilim acısından da eğiten ve oğreten bir okul, bir eğitim ocağıdır.. Bu ocakta vatandaşlar, eşitliği oğrenirler; cesaret ve girişim duşuncelerini geliştirirler. Bu ocakta butun vatandaşlar hep aynı toprağın evladı olduklannı en iyi duyarlar
_Millet, kendi kendini yönetir. Görevi Allahtan aldığını söyleyen zalim hükümdarların keyfine göre yönetilmez. sultan hamid anayasayı kaldırarak baskı rejimi kurdu ve vatan evlatlarından böyle intikam aldı. Türk evlatları arabistana yemene libyaya belki 10 yıllık asker olarak gönderilir. Askerlik bir azap yerine dönüşürdü
_Galip devletlerin (Sevr)e göre “Doğu Meselesi adını verdiği engel, artık kapanıyor, kokleri en eski insanlık tarihinin derinliklerinde bulunan Turk Milletinin son ve tek
bağımsız devleti yıkılıyordu padişah Anadolu’da başlayan milli karşı koymayı kırmak icin duşman kuvvetleriyle birleşerek Meb’usan
Meclisini bastı ve mevcut Anayasaya (Kanunu Esasiye’ye) en ağır ve en son darbeyi indirdi. Bu durum uzerine Ankara’da milli egemenlik temeMedenili uzerine yeni ve taze bir Turkiye Devleti’nin merkezi kuruldu…
_ Yabancılardan ve vatan aleyhinde calışanlardan yardım ve kuvvet aramak kara bir damgadır. Partinin gizli niyeti olmamalı, hayal satmamalı, dini kullanmamalı, haklı kandırmamalı
__Ticaret__ Bir kişinin kendi şahsı veya evi, bahcesi, tarlası, ailesi ve hatta fabrikası icin kullanılacak şeyleri alması veya satması
ticaret sayılmaz.
_Savaş ırkların birleşmesinde en kuvvetli etkendir.Fransızlann, lngilizlerin, ceşitli ırklann caprazlama sonucu olduğu bilinmektedir. Turklerin her şeye rağmen butun cağlarda millet dayanışma ve bağlarının korunmuş kalması sadece surekli savaş halinde bulunmasındandır
_Ahlak kutsaldır; eşi yoktur. Vicdanlarımız uzerinde etkili olan ruhsal hayat, toplumun bireyleri arasındaki tepkilerden oluşur..
_Milliyetçilik: Bir milletin, diğer milletlere kıyasla doğal veya kazanılmış ozel karakterler sahibi olması, diğer milletlerden farklı bir organizma oluşturmasıdır. Turk milliyetciliği, ilerleme ve gelişme yolunda ve uluslar arası goruşme ve ilişkilerde, butun cağdaş milletlere paralel ve onlarla aynı uyumda bir ahenkte yurumekle birlikte, Turk toplumunun ozel yaradılışını ve başlı başına bağımsız kimliğini korunmuş tutmaktır
_Egemenliğin uc çeşittir: 1.Krallık :Hukumdar “devlet benim der; savaş ilan eder, banş yapar, yasalar yapar, vergiler koyar, ulkenin gelirlerini istediği gibi harcar. Krallıklarda babadan oğla geçer. Sorumsuzdur ve ülke kendisinin malıdır. Sadece akirette tanrıya hesap verir. Krallıklarda Milli benlik yoktur. Hukumdar, bir Meclis kabul etmişse, meşrutiyet hukumeti olur. 2. Oligarşi; egemenlik birkac ailenin elindedir._ 3. Demokrasi (Halkçılık); Demokrasilerde, egemenlik, halka aittir. Demokrasi, memleket aşkıdır, aynı zamanda babalık ve analıktır. demokrasi, eşitlik severdir.__ 7000 yıl once, Mezopotamya’da insanlığın uygarlıklarından birini kuran Sümer, Elam ve Akad kavimlerinde demokrasi ilkesi uygulanmıştır. Gercekte, bu Turk ırkları, birleşik bir Cumhuriyet kurmuşlardır.
_Abdulhamit Yonetimi 1877’den 1922 senesine kadar gecirilen butun milli felaketlerin ya doğrudan doğruya sebebi veya başlıca hazırlayıcısıdır. , otuz sene padişahlığın zalim penceleri milleti daha kuvvetli olarak, sarmıştır. Padişah, yalnız tac ve tahtını ve şahsını koruma araclarını kuvvetlendirmekten başka bir şey yapamamıştır. Millet, ulke tamamen ihmal edilmiştir. Surekli ilerleyen medeni dunya yanında ise Turk milleti, zorla ve ezilerek aşağı bir derecede tutulmuştur.
_Osmanlı hanedanının Turk milletinin başına sardığı her şeye karışan bu son bela olan halife Millet Meclisinin bir kararıyla Turk sınırlarının dışına atıldı.

_Türk milleti_ Dünya yuzunde ondan daha buyuk, ondan daha eski, ondan daha temiz bir millet yoktur. Bugunku Turk milletine bir resim tablosuna bakar gibi bakalım ve şimdiye kadar edindiğimiz bilgilerin yardımı ile duşunelim; bu tabloda neler goruyorsak, bu tablo bize neler hatırlatıyorsa, onlan, birer birer soyleyelim; Turk milleti, halk idaresi olan Cumhuriyetle idare edilen bir devlettir. Turk Devleti laiktir. Her reşit, dinini secmekte serbesttir._Turk dili, Turk milleti icin kutsal bir hazinedir. Turk dili, Türk milletinin kalbidir; zihnidir. Cunku Turk milleti gecirdiği sonu olmayan tehlikeler icinde, ahlakının, geleneklerinin, hatıralarının, menfaatlerinin, kısaca, bugun kendi milliyetini oluşturan her şeyin dili sayesinde korunduğunu goruyor._Turk milleti, varlığı icin bugunku yurdundan memnundur. Cunku derin ve şanlı gecmişin; buyuk, kudretli atalannın kutsal miraslarını bu yurtta da koruyabileceğinden, o miraslan, şimdiye kadar olduğundan cok fazla zenginleştirebileceğinden emindir._ Türk ırkı_Kucuk bir aile cocuklarının bile tamamen birbirine benzemeleri olmuş şey değildir. Turk ırkının yalnız bir noktada, iklimi aynı dar bir bolgede ortaya cıkmış şeklinde duşunmek doğru değildir. Başka iklimlerin etkisi altında, başka başka cinslerle binlerce sene yaşamış, kaynaşmış bu kadar eski ve bu kadar buyuk bir insan topluluğunun bugunku cocuklarının tamamı tamamına birbirlerine benzemeleri mumkun mudur?_Türkler demokrat, hür ve sorumlu vatandaşlardır” “Türkiye Cumhuriyetinin kurucuları ve sahipleri bizzat kendileridir_Turkler, islam dinini kabul etmeden once de buyuk bir millet idi. Bu dini kabul ettikten sonra, bu din, ne Arapların, ne aynı dinde bulunan Acemlerin (Farslann) ve ne de diğerlerinin Turklerle birleşip bir millet teşkil etmelerine etki etmedi. Aksine, Turk milletinin milli bağlarını gevşetti; milli duygularını, milli heyecanını uyuşturdu. Bu pek tabii idi. Cunku Hazreti Muhammed’in getirdiği dinin gayesi, butun milliyetlerin ustunde, tamamını kapsayan bir ummet siyaseti idi. Din birliğinin de bir millet oluşumunda etkili olduğunu soyleyenlerden değiliz.__Turk milleti, milli duyguyu; insani duyguyla yan yana duşunmekten zevk alır. Cunku Turk milleti bilir ki; bugun uygarlığın ilerlemesinde bağımsız ve ancak kendileriyle eşit yuruduğu tum uygar milletlerle karşılıklı insani ve medeni ilişki, elbette gelişmemize devam icin gereklidir ve yine bilinmektedir ki Turk milleti, her uygar millet gibi, gecmişin butun donemlerinde icatlarıyla, buluşlarıyla medeni dunyaya hizmet etmiş insanların, milletlerin değerini takdir ve hatıralarını saygıyla korur. Turk milleti, insanlık aleminin samimi bir ailesidir _Ahlaki işler, hem zorunlu ve hem de arzuya değer olan işlerdir. Turklerin ahlaklan birbirine benzer, Bu yuksek ahlak, hicbir milletin ahlakına benzemez. Ahlakın, millet oluşumundaki yeri cok buyuktur,_ Turk milletinin kokleşmesinde etkili olduğu gorulen doğal ve tarihi gercekler şunlardır: Siyasi birlik. Dil birliği. Yurt birliği. Irk ve köken birliği. Tarihi ve Ahlaki yakınlık
_______________

_Nutuk_
_Ne kadar zengin olursa olsun istiklalden yoksun bir millet medeni dünya karşısında uşak olmaktan başka bir mevkiye yükselemez. Türkün gururu çok yüksektir. Böyle bir millet esir yaşamaktansa ölsün daha iyidir. O halde Ya istiklal ya ölüm, kurtuluş savaşının parolası budur. Savaşmazsak zaten esir olacağız. Belki savaşarak yenilecek ve yine esir olacağız ama haysiyetimizle, miskin bir şekilde değil.
_İnsaf ve merhamet dilenmekle millet ve devlet işleri görülemez. Milletin ve devletin şeref ve bağımsızlığı korunamaz İnsaf ve merhamet dilenmek gibi bir ilke yoktur. Türk milleti Türkiye’nin gelecekteki çocukları, bunu bir an akıllarından çıkarmamalıdırlar .
_Halide edip Adıvar: Birbirini yok eden, çıkar sağlama, hırsızlık, macera ve şöhret için yaşayanların hırsını doyuran bu hükûmet anlayışı yerine, milletin refah ve kalkınmasını sağlayabilecek, halkı ve köyleri, sağlığı ve zihniyeti ile çağdaş bir halk durumuna getirebilecek bir hükûmet anlayış ve uygulamasına ihtiyacımız var. Bunun için gerekli olan paraya uzmanlığa ve kudrete sahip değiliz. Siyasî dış borçlar, siyasî esareti artırıyor. Taraf tutma, cahillik ve çok konuşmaktan başka olumlu bir sonuç veren yeni bir hayat yaratamıyoruz.
_Kara vasıf bey: Mandaya girelim ama buna dış destek diyelim. 500 milyon borcumuz var. Ordumuz dağıtıldı. Halk perişan. Onların uçakları var bizim öküz kağnılarımız. Onların dev savaş gemileri var bizim küçük yelkenlimiz bile yok.

_Efendiler, vicdan ve şefkat sahibi olanların yüreklerini gerçekten kan ağlatan bir telgrafı daha merhametli gözlerinizin önüne sererek bu konu ile ilgili açıklamalarıma son vereceğim. Ankara’ya yolculuğumuz sırasındaki gözlem ve incelemelerimiz, bizlere, gerçek koruyucu olan Ulu Tanrı’nın ilâhî lûtfuyla tecellî eden millî birliğimizin dayanmış olduğu millî teşkilâtın, kökleşmiş, millet ve memleketin geleceğini kurtarmak için gerçekten güvenilir bir kuvvet ve kudret haline gelmiş olduğunu, şükürler olsun gösterdi. Kutsal birliğimize, kararlılık ve imanımıza dayanarak, meşru isteklerimizin elde edileceği güne kadar, büyük bir dirençle çalışılması ve bu bildirimizin genelge halinde köylülere varıncaya kadar bütün millete duyurulması rica olunur. Gaye, vatan ve milletin kurtuluşudur _Damat ferite mektup: Sadrazam hazretleri, kahraman milletimiz varlığını hiçbir zaman sizin gibi cellat hükümetlere kurban etmeyecektir. Arz edeyim ki milletin iradesinin önüne geçebilecek hiçbir kuvvet yoktur.
_Ali rıza hülümetinden, halkı silahlandırarak birbirini kırdırtmaya kalkışan, orduyu içten yıkıp memleketi savunmasız bırakan, ordunun sırlarını açığa vuran İngiliz dostu paşaların derhal tutuklanmasını ve mahkemeye çıkarılmalarını istemekteyiz.
_Kemal Paşa’dan, Ali Rızaya: Devletin, içine düştüğü felâket uçurumunun derinlik ve dehşetini görmekten âciz olan zavallılar, elbette ciddî ve gerçek çareyi görmemek için gözlerini yumarlar. Çünkü, o ciddî ve gerçek çare kendilerini daha çok dehşete düşürür. Akıl ve kavrayışlarındaki kısırlık, tabiat ve ahlâklarındaki zayıflık ve soysuzlaşma gereği böyledirler.
_Efendiler, Rıza Paşa Kabinesi, aziz vatanımızı işgal eden, süngülerini milletin canevine saplayan düşmanları misafir kabul ediyor ve onlara karşı konukseverce davranıyor. Bu nasıl bir kafadır
_İşgalcilerin kölesi olan padişah ve halifenin emriyle oluşturulan hükümet de köle olacaktır ve tarafımızca tanınmayacaktır.
_Kemal Paşa’dan, Damat Ferite: Ahmakları aldatabileceği kısa aklıyla bizi gafil sanıyor galiba.

_Karabekir, Kemal Paşa’ya bir telgraf gönderip kibarca: Paşam, hükümete kendi adınızla gönderdiğiniz tebligatlar sizi sevenler tarafından bile eleştriliyor. Bunun yerine kongre kararlarının heyeti temsiliye imzasıyla gönderilmesini rica ederim. Kemal Paşa cevap veriyor: Saygıdeğer Kardeşim, Derin bir samimiyete dayandığına asla şüphe etmediğim görüşlerinizi açık ve kardeşçe bir dille bildirmiş olmanız, kardeşlik bağlarımızın sağlamlaşmasına ve yürekten bir sevinç duygusunun doğmasına vesile olmuştur. Zihninizde beliren sakıncaları çok iyi anlıyorum. 10 Eylül tarihinde hükümete kendi adımla gönderilmiş bir tebliğim yoktur. Yalnız, telgrafhanede bulunduğum bir sırada, tesadüfen Dahiliye Nazırı Adil Bey’ le makine başında karşı karşıya geliverdik. Onur Sivas Valisi Reşit Paşa ‘ya verdiği anlamsız cevaplara karşı, bendeniz sırf şahsi olmak üzere, onun şahsına karşı bildiğiniz biraz sertçe uyarılarda bulundum. Bazı yerlere gönderdiğimiz tebligatlarda sadece temsil heyeti mührü şahısları gizliyor ve ortada bir sorumlu kalmıyordu buna bianen imzamızı da attık.
_Rafet beyin mektubunda Sivas insanlarının kansızlığı ve padişahçılığı bunun da kongreye zarar verebilecği vurgulanmış.
_Kemal paşa, şifreli bir telgrafla rauf orbayın da onlara katılacağını haber alıyor. Adını saklamak suretiyle beni üzmenin ne anlamı vardı.
_Konya valisi cemal bey mahkumları silahlandırıp kendine bir birlik yapıp kuvai milliyeyi tanımıyor ama saygıdeğer Konya halkı buna karşı ayaklanmış ve cemal bey istanbula kaçmıştır.
_Halifelik, ilmin ve tekniğin ışığı karşısında gülünçlükten başka bir şey değildir
_1919’da yunanlar İzmir 56. tümenini esir alıp bursaya götürdüler. Manisa ve aydın işgal edilmiş katliamlar başlamış ama halk henüz uyanamamış halkı uyandırmak için mitingler dernekler kurulmalı.
_Ben gösterişli ve birçok kişinin hayali olabilecek ordu müfettişliğini bırakıp millet için yola çıktım. Önce kendimi tehlikeye attım birçok arkadaşta bunu göremiyorum. Herkes önce kendisini düşünüyor.
_Tarih göstermiştir ki büyük davaların başarıya ulaşması için kudretli bir önderin varlığı zaruridir.
_Amerikan general Harbord heyeti gelip bizimle konuştu. Bu mücadeleyi başaramazsanız ne olacak demişlerdi. Millet fedakarca mücadele ettikten sonra başarısızlık diye bir şey olamaz. Başarı kesindir. Başaramazsanız demek milleti ölü olarak görmek demektir
_İttihat ve terakkinin elindeki sadrazamlar ülkeye çok büyük zararlar vermişlerdir. Bunlar güçlerini milli iradeye değil güçlü bir yapıya dayandırmışlardır.
_İstanbul hükümeti diyor ki: Büyük devletler adaletlidir. Onların kurallarına uyarsak ülkemiz bütün halinde padişahın kontrolünde varlığını sürdürür. Atatürk ise: Eğer bu adamlar, gerçeği biliyorlar ve kendilerini aldatmıyorlarsa, milleti kandırarak bir koyun sürüsü halinde düşmanın pençesine teslim etmek için canla başla çalışmalarına ne anlam verilebilir?
_Atatürk rahip fewe mektup: Sait Molla ile hazırlanıp uygulamasına başladığınız, güvenilir kaynaklardan haber alınan plânın başarı şansının olmadığı Adapazarı ayaklanmalarında görülmüştür. Kürt halkını kışkırtmaya çalıştığınız ve başarısızlıkla sonuçlanan olaylar medeni dünya için utançtır. Samimiyetle söylerim ki siz bir din adamı olarak siyasi olaylara bulaşmamalıydınız sizi şerefli adaletli sanmıştım ama gelişen olaylar bunun tam tesi olduğunu bize ispatladı. Bunları bildirmekten şeref duyarım.
_Yüksek şeref ve onurlarına yakıştıramıyorlar mıydı?
_Yalancı peygamber, Hart olayı: Bayburt hart köyü, devlete isyan eden ve askerle çatışan şehit eden kendini peygamber olduğunu Allahın emirlerini söylediğin söyleyen şeyh, oğullarıyla birlikte öldürülmüş.
_Millet asırlardan beri kökleşmiş bağlılıklarından dolayı kendilerinden önce padişahı düşünüyor bunun tersini idda edenler kafir dinsiz olarak hakarete uğruyor. 3 çare var: Amerikan, İngiliz mandası ya da bağımsızlık. Osmanlı çökmüş elde tek ata toprağı kalmış.

_Milleti ve memleketi I. Dünya Savaşı’na sürükleyenler, kendi hayatlarını kurtarma kaygısına düşerek memleketten kaçmışlar. Saltanat ve hilâfet makamında oturan hain Vahdettin soysuzlaşmış. Şahsını ve bir de tahtını koruyabileceğini alçakça tedbirler araştırmakta. Ordunun elinden silahları alınmış. Zararlı cemiyetlere ve işgallere karşı kurulan cemiyetlerden Trakya cemiyeti, İngiliz mandasına girerek trakyada bağımsız Trakya devleti kurmayı düşünüyor. İngiliz muhipleri üyeleri: Vahdettin, damat Ferit ve şeyh sait… Şeyh sait, tüm belediyelere İngiliz himayesinin tek kurtuluş olduğunu bildiren tebligat göndermiş. Beni istanbuldan sürmek için müfettişlik görevini uygun buldular ve samsundaki karışıklıkları önlemem için çok büyük yetki vermekle sakınca görmediler. 3. ordu müfettişi olarak samsuna çıktım.
*

Tıbbi bir hıfzıssıhha olduğu gibi, içtimai bir hıfzıssıhha da vardır. Her ikisi aynı prensibe istinat eder. Maddi mikropları yok etmek mümkün olmadığı gibi, manevi mikropları da yok etmek mümkün değildir. Fakat, şahsın vücudunda cismani bir sıhhat yaratmak mümkün olduğu gibi, içtimai bünyede de manevi bir sıhhat yaratmak ve bu suretle bir mukavemet zemin hazırlamak mümkündür.
Medeniyetin geri olduğu cehalet devirlerinde, fikir ve vicdan hürriyeti tahakküm ve tazyik altında idi. İnsanlık bundan çok zarar görmüştür. Bilhassa din muhafızlığı kisvesine bürünenlerin, hakikati düşünebilenler, söyleyebilenler hakkında reva gördükleri zulüm ve işkenceler, insanlık tarihinde daima kirli facialar olarak kalacaktır.
Türk, istibdat ve esaret zincirlerini parçalayabilmek için dahilî ve haricî düşmanlar karşısında hayatını ortaya attı; çok kanlı ve tehlikeli mücadelelere girdi; sayısız fedakarlıklara katlandı; muvaffak oldu, ancak ondan sonra hürriyetine sahip oldu. Bu sebeple hürriyet Türk’ün hayatıdır.
İnsan, evvela tabiatın esiri idi; sonra buna, semadan kuvvet ve salahiyet alan birtakım adamlara esir olmak zammoldu.
İnsan, çalıştığı işin eli altında veya kafasının içinde eserini büyümekte ve yükselmekte gördüğü zaman ne büyük zevk duyar.
Hakimiyeti milliye öyle bir nurdur ki onun karşısında zincirler erir, taç ve tahtlar yanar, tacidarlar mahvolur. Milletlerin esareti üzerine kurulmuş müesseseler her tarafta yıkılmağa mahkumdur.
a) Zengin bir hatıra mirasına sahip bulunan,
b) Beraber yaşamak hususunda müşterek arzu ve muvafakatte samimi olan,
c) Ve sahip olunan mirasın muhafazasına beraber devam hususunda iradeleri müşterek olan insanların birleşmesinden vücuda gelen cemiyete millet namı verilir.
Türkler, İslam dinini kabul etmeden evvel de büyük bir millet idi. Bu dini kabul ettikten sonra, bu din, ne Arapların ne aynı dinde bulunan Acemlerin ne de sairenin Türklerle birleşip bir millet teşkil etmelerine tesir etmedi. Bilakis Türk milletinin milli bağlarını gevşetti, milli hislerini, milli heyecanını uyuşturdu. Bu, pek tabii idi, çünkü Muhammed’in kurduğu dinin gayesi, bütün milliyetlerin fevkinde, şamil bir ümmet siyaseti idi.
her zaman dünyanın yarısını ve bir zaman dünyanın hepsini aldatmak mümkündür. Fakat, bütün dünyayı her zaman aldatmak mümkün değildir
İnsan her işte en iyi ve gücü ile orantılı olanı aramalıdır. İnsan yüreklilik gösterebilmeli ve tehlikeyi göze alabilmelidir. İnsan yeni bir girişimde özel bir zevk duyar; gücünü ve değerini anlar; o zaman kendini daha iyi değerlendirir ve başkalarına değerini kabul ettirir. Yalnız kalınca, kendi güçsüzlüğünün acısını duyar.
Önemli olan başarı değil, çabadır.
Kuşkusuz düşüncelerin, inanışların başka başka olmasından yakınmamak gerekir. Çünkü, bütün düşünceler ve inançlar bir noktada birleşecek olursa, bu hareketsizlik belirtisidir, ölüm işaretidir.
Bireyin birinci hakkı, doğal yeteneklerini özgürce geliştirebilmesidir. Bu gelişimi sağlamak için en iyi araç ise, bireye başkasının hakkına zarar vermeksizin, tehlike ve zarar kendisine ait olmak üzere, kendi kendini istediği gibi yöneltip yönetmesine müsaade etmektir.
Devlet ile birey birbirine karşıt değil, birbirinin tamamlayıcısıdır.
Hürriyet Türkün hayatıdır.
Bütün halkın, fiile geçtiği gün, onları tevkif edecek kuvvet yoktur.
Demokrasi, fikridir; bir kafa meselesidir. Her halde, bir mide meselesi değildir.
On yaşındayken İstanbul’a ayak bastım. Ülkenin en büyük şehrindeyim ve danışacak, sığınacak kimsem yoktu. Başkasının kâbusu olur ama benim için ucu nereye gideceği bilinmeyen bir macera
Din birliğinin de bir millet teşkilinde müessir olduğunu söyliyenler vardır. Fakat biz, bizim gözümüz önündeki Türk milleti tablosunda bunun aksini görmekteyiz.
Türkler Arapların dinini kabul etmeden evvel de büyük bir millet idi. Bu dini kabul ettikten sonra, bu din, ne Arapların, ne aynı dinde bulunan Acemlerin ve ne de sairenin Türklerle birleşip bir millet teşkil etmelerine tesir etmedi. Bilakis, Türk milletinin milli bağlarını gevşetti; milli hislerini, milli heyecanını uyuşturdu. Bu pek tabii idi. Çünkü, Muhammed’in kurduğu dinin gayesi, bütün milliyetlerin fevkinde, şamil bir ümmet siyaseti idi.
Türk milletinin her kişisi, birtakım farklarla ve fakat umumi surette birbirine benzer. Bazı yapılış farklarını ise tabii bulmak lazımdır. Çünkü, Mezopotamya, Mısır vadilerinden başlayan malum tarihten evvel Ortaasya, Rusya, Kafkasya, Anadolu, dünkü ve bugünkü Yunanistan, Girit, Romalılardan evvel Orta İtalya, velhasıl Akdeniz sahillerine kadar yayılmış ve yerleşmiş ve bu başka başka iklimlerin tesiri altında, başka başka cinslerle binlerce sene yaşamış, kaynaşmış bu kadar eski ve bu kadar büyük insan cemiyetinin bügünkü çocuklarının tamamı tamamına biribirlerine benzemeleri mümkün müdür?
Her şeyde, en iyi olan ve insanın kendi gücüne uygun olan aranmalıdır. İnsan, yüreklilik göstermeli ve tehlikeyi göze alabilmelidir. İnsan, yeni bir girişimde özel bir zevk duyar, gücünü ve değerini anlar. O zaman kendi değerini daha iyi anlar ve başkalarına daha iyi takdir ettirir. Tek başına kalınca, kendi güçsüzlüğünün acısını çeker.
Yolunda yalnız olmayacaksın; orada aynı amacı izleyen başkaları ile birlikte yürüyeceksin, bu yaşam yarışında, diğerleri yetenekleri dolayısıyla sizi geçebilirler. Bir başarı, elinizden kaçabilir. Bundan dolayı onlara kızmayınız ve elinizden geleni yapmışsanız, kendi kendinize de kızmayınız. Gerçekte önemli olan başarı değil, çabadır. İnsanın elinde olan ve onu hoşnut eden ancak çabadır.
Bu noktada, kazanmanın doğal yasalarını arayacak olursak, yalnız bir tek temel görülür: Çalışmak Bundan başka çözüm yoktur. İnsan doğal olarak, kendine sahiptir; bu özellik, insanı, bütün dünyaya sahip kılabilir. Yani, insan zekâsı, sanatı, iradesiyle bütün ögeleri kendisine bağlayıp yetkisi altına alabilir. Bu, bize çalışmanın yüksek değerini, ahlâksal niteliğini ve her şeyden kutsal olan bir hakkı, çalışma hakkını gösterir.
Çalışma insanların bedensel güçlerini geliştirir ve sosyal yaşam için gerekli olan şeyleri sağlar. Çalışmaksızın, düşünsel gelişme ve ahlâksal olgunluk da mümkün değildir.
Tembellik bütün kötülüklerin anasıdır.
Anlaşılıyor ki, insanın maddî servet edinmesi gerekir. İnsanın servet edinebilmesi için çalışması zorunludur. Fakat, insan, yalnız özgürlük aracı olarak servete sahip olmalıdır. Yoksa servete tutsak olmak için değil Kuşkusuz herkes aynı sağlık, aynı yaradılış ve yetenekte değildir. Fakat herkes aynı yaşam yasasına bağlıdır. Çalışmadan hiçbir şey kazanılmaz. Herkes, belli bir biçim ve sınır içinde, bir yandan yeteneğinin, gücünün, köken ve çevresinin etkisi altındadır, diğer yandan da gereksinimlerinin baskısı altındadır. İşte insan, bu karşıt koşullar içinde yararlı bir sonuç elde etmeye çalışmak zorunluluğundadır. Yararlı bir sonuçtan söz ediyoruz; evet, çünkü, sonuçsuz uğraşmak, anlamsız şeyler yapmak, çalışma yasasına karşı büyük suçtur.
Bazen ne kadar iyi top sürersen sür, topu sadece kendinde tutmaktan zarar gelir.
Türkiye Cumhuriyeti’nde, herkes Allah’a, istediği gibi ibadet eder. Hiç kimseye dinsel düşüncelerinden dolayı bir şey yapılmaz. Türk Cumhuriyeti’nin resmî dini yoktur. Türkiye’de, bir kimsenin düşüncesini zorla başkalarına kabul ettirmeye kalkışacak kimse yoktur ve buna izin verilmez.
Bireyin birinci hakkı, doğal yeteneklerini özgürce geliştirebilmesidir. Bu gelişmeyi sağlamak için, en iyi araç, bireye başkasının aynı değerdeki hakkına zarar vermeksizin, tehlike ve zarar kendisinin olmak üzere, ona, kendi kendini, istediği gibi yönlendirmeye ve yönetmeye izin vermektir.
İşte bu özgür gelişmeyi sağlamak, bireysel hakların oluşturduğu çeşitli özgürlüklerin bütün amacıdır. Bu haklara saygı göstermeyen siyasal toplum, temel görevinde kusur etmiş olur ve devlet, varlığının amaç ve anlamını yitirir.
Biz, ülke halkı bireylerinin ve çeşitli sınıfların birinin, ötekine yardımlarını aynı değer ve nitelikte görürüz; hepsinin çıkarlarının aynı derecede ve aynı eşitlik duyarlığıyla sağlanması için çalışmak isteriz. Bu yol, ulusun genel refahı, devlet yapısının güçlenmesi için, daha uygun olduğu kanısındayız. Bizim görümüzde çiftçi, çoban, işçi, tüccar, sanatkâr, asker, doktor, kısacası, herhangi bir toplumsal kuruluşta çalışan bir yurttaşın hak, çıkar ve özgürlüğü eşittir. Devlete, bu anlayış ile en yüksek ölçüde yararlı olmak ve ulusun güven ve iradesini yerinde kullanabilmek, bizce, bizim anladığımız anlamda, halk hükûmeti yönetimi ile gerçekleşir.
Cumhuriyette, meclis, ve cumhurbaşkanı ve hükûmet, halkın özgürlüğünü, güvenliğini ve rahatını düşünmek ve sağlamaya çalışmaktan başka bir şey yapamazlar.
Çünkü, bunlar, bilirler ki kendilerini, iktidar ve yetki makamına belirli bir zaman için getiren irade ve egemenliğin sahibi olan ulustur. Ve yine, bunlar bilirler ki, iktidar makamına saltanat sürmek için değil, ulusa hizmet için getirilmişlerdir. Ulusa karşı, durum ve görevlerini, kötüye kullandıklarında şu ya da bu biçimde ulusal iradenin kendi haklarında da uygulanmasıyla karşı karşıya kalabilirler. Ulus tarafından, ulus adına devleti yönetmeye görevlendirilenler için, gerektiğinde ulusa hesap vermek zorunluluğu, laubali ve keyfi davranışlarla bağdaştırılamaz.
Türk ulusu, ulusal duyguyu, din duygusuyla değil, fakat insanlık duygusuyla yan yana düşünmekten zevk alır. Vicdanında ulusal duygunun yanında, insanlık duygusunun
onurlu yerini her zaman korumakla övünç duyar. Çünkü, Türk ulusu bilir ki, bugün uygarlığın büyük yolunda bağımsız ve fakat kendilerine paralel yürüdüğü bütün uygar uluslarla, karşılıklı insancıl ve uygar ilişki, elbette gelişmemizi sürdürmek için gereklidir. Ve yine bilmektedir ki, Türk ulusu, her uygar ulus gibi geçmişin bütün evrelerinde buluşlarıyla, bulgularıyla uygarlık dünyasına katkıda bulunmuş insanların, ulusların değerini bilir ve hatıralarını saygıyla korur. Türk ulusu, insanlık dünyasının içten bir ailesidir.
Ulusal duyguyu boğan, bu dünyaya değer verdirmeyen yoksulluklar, gereklilikler, felâketler görülmeye başlayınca, asıl gerçek mutluluğa öldükten sonra öbür dünyada kavuşacağı inancını veren ve sağlayacağını söyleyen dinsel doğma ve dinsel duygu, ulus uyandığı zaman onun şu gerçeği görmesine engel olamadı. Bu korkunç manzara karşısında kalanlara, kendilerinden önce ölenlerin, ahiretteki mutluluklarını düşünerek ya da bir an önce ölmeye dua ederek ahiret yaşamına kavuşmayı öğütleyen din duygusu; dünyanın, acısı duyulan tokatıyla hemen Türk ulusunun vicdanındaki çadırını yıktı; çağrılıları, Türk düşmanları olan Arap çöllerine gitti. Türk genel vicdanı hemen, yüzlerce yıllık güç ve ilerleme tutkusuyla, büyük heyecanlarla çarpıyordu. Ne oldu? Türkün ulusal duygusu artık ocağında ateşlenmişti. Artık Türk, cenneti değil, eski; gerçek büyük Türk atalarının kutsal miraslarının, son Türk el’lerinin savunma ve korunmasını düşünüyordu. İşte dinin, din duygusunun Türk ulusunda bıraktığı hatıra.
Türk ulusunu Allah için, Peygamber için topraklarını, çıkarlarını, benliğini unutturacak, yalnız Allah yolunda kılacak derin bir gaflet ve yorgunluk beşiğinde uyuttular.
Bu Arap düşüncesi, ümmet sözcüğü ile dile getirildi. Muhammed’in dinini kabul edenler, kendilerini unutmaya, yaşamlarını Allah sözcüğünün her yerde yükseltilmesine adamaya zorunlu idiler. Bununla birlikte, Allah’a kendi ulusal dilinde değil, Allah’ın Arap kavmine gönderdiği Arapça kitapla tapınma ve duada bulunacaktı. Arapça öğrenmedikçe Allah’a ne dediğini bilmeyecekti. Bu durum karşısında Türk ulusu birçok yüzyıllar boyunca ne yaptığını, ne yapacağını bilmeksizin, âdeta, bir sözcüğünün anlamını bilmediği hâlde Kur’an’ı ezberlemekten beyni sulanmış hafızlara döndüler.
Türkler, Arapların (İslâm) dinini kabul etmeden önce de büyük bir ulus idi. Arap dinini kabul ettikten sonra, bu din, ne Arapların, ne aynı dinde bulunan Acemlerin (İranlıların), ne de Mısırlıların ve başkalarının Türklerle birleşip bir ulus
oluşturmalarına hiçbir etki etmedi. Tersine, Türk ulusunun ulusal bağlarını gevşetti; ulusal duygularını, ulusal heyecanını uyuşturdu. Bu pek doğal idi. Çünkü Muhammed’in kurduğu dinin amacı, bütün ulusların üstünde yaygın bir Arap ulusçuluğu politikasına dayanıyordu.
Başkasına olan iyilik bize de iyiliktir; başkasına olan kötülük bize de kötülüktür. Bu sebeple iyiliği sevmek ve kötülükten kaçınmak lazımdır.
İnsan cüret edebilmeli ve tehlikeyi göze alabilmelidir
Yolunda yalnız olmayacaksın; orada, aynı hedefi izleyen başkaları ile beraber yürüyeceksin, bu yaşam yarışında, diğerleri yetenekleri dolayısıyla sizi geçebilirler. Bir başarı, elinizden kaçabilir. Bundan dolayı onlara kızmayınız ve elinizden geleni yapmışsanız, kendinize de kızmayınız. Gerçekte önemli olan başarı değil, çabadır.
Bilhassa para, her türlü vasıtanın üstünde, bir mevcudiyet silahıdır.
Biliyoruz ki devlet milletin kendisidir. Milleti idare edenler devlet değildir.
Ahlak yasasının temeli, bireysel sorumluluktur.
(Özelliklede kişinin iş hayatında)
Her zaman dünyanın yarısını ve bir zaman dünyanın hepsini aldatmak mümkündür. Fakat, bütün dünyayı her zaman aldatmak mümkün değildir.
Millet tarafından, millet namına, devleti idareye mezun kılınanlar için, icabında millete hesap vermek mecburiyeti, lâubalilik ve keyfi hareketle telif kabul edemez.
Laiklik – Türkiye Cumhuriyetinin resmi dini yoktur. Devlet
idaresinde bütün kanunlar, kurallar ilmin çağdaş uygarlığa sağladığı
esas ve şekillere, dünya ihtiyaçlanna göre yapılır ve uygulanır. Din
anlayışı vicdani olduğundan, Cumhuriyet, din fikirlerini devlet ve
dünya işlerinden ve siyasetten ayn tutmayı milletimizin çağdaş ilerlemesinde başlıca başan etkeni görür.
Türkiye Bankaları
1- Cumhuriyet Merkez Bankası
2- Türkiye İş Bankası
3- Ziraat Bankası
4- Emlak ve Eytam Bankası
5- Sanayi ve Maadin Bankası

Not: Bu bankaların görevleriyle ilgili kısa bilgiler verilmektedir.

İlim, cemiyetlerin büyüklüğünün sırrını, insanlara açmıştır; bu sır insanların birbirine olan bağlarıdır.
Türkler, demokrat, hür ve mes’ul vatandaşlardır. Türk Cumhuriyeti’nin kurucuları ve sahipleri bizzat kendileridir.
Not: Medeni Bilgiler kitabında Gençliğe Hitabe geçmektedir.
Cumhuriyet, baştan başa dahili ve harici düşmanlar elinde esir kalmış Türk vatanını kurtarmış ve milletin hayat, istiklâl ve namusunu temin etmiş tecrübe edilmiş bir halk idaresidir.
Cumhuriyet, büyük medeni milletlerin hesapsız ıstırap ve kandan sonra vardıkları en sağlam devlet şeklidir.
Eyi yaşamak için kazanmak lazımdır. Hemcinsine faydalı olmak için çalışmak lazımdır. Milletleri olduğu gibi şahıslarıda Zebun olmaktan kurtaran servettir Servetin meşru yolu bilgi ile ve fedakarlıkla çalışmak ve tasarruf etmektir.
Ölünceye kadar oku ve öğren !
Muallimlere ve hakiki alimlere hürmet et !
İyi vatandaş hakkını daima mahkeme kapısında arar. Hakkını bizzat kendi kuvvetiyle ihkaka kalkışmak vahşiliktir.
Kralların ve padişahların istibdadına (baskısına), dinler mesnet (dayanak) olmuştur.
Krallar, halifeler, padişahlar etraflarını alan papazlar, hocalar tarafından yapılmış teşviklerle, ilahi hukuka istinat (dayanma) etmişlerdir. Hakimiyet bu hükümdarlara Allah tarafından verilmiş olduğu nazariyesi (kuram) uydurulmuştur. Buna göre, hükümdar, ancak Allah’a karşı mesuldür.
Devlet teşkilatının prensipleri
1- Demokrasi prensibi
2- Temsili hükümet prensibi
3- Devlet teşkilatı esasiyesini tespit eden kanunun, diğer kanunlara tefevvuku (üstünlük) prensibi
Türkiye Cumhuriyeti’ni Kur’an Türkiye halkına Türk milleti denir.
Millet sözünden ne anlaşılır; ne anlaşılmak lazımdır? Bunu anlatayım:
1- Türk Milletinin Teşekkülündeki Amiller
2- Türk Dili
3- Türk Yurdu
4- Türklerin Menşei, Teşekülleri Tarzı
5- Ahlak Hakkında Mütalea
6- Milli His
7- Medeni His
8- Diğer Milletlerin Teşekkürleri Tarzı
9- Milletin Umumi Tarifi
10- Milliyet Prensibi
11- Türk Milliyetçiliği
Bu husustaki tereddüt ve menfi zihniyet mazinin içtimai halinin can çekişen bir hatırasıdır. Hatırasından bahsettiğim zihniyet, papaz zihniyetidir.
Fakat, insan, yalnız hürriyet vasıtası olarak servet sahibi olmalıdır. Yoksa servete esir olmak için değil
Bu kanun mucibince 18-60 yaşlar arasındaki hasta ve malül olmayan erkek vatandaşlar senede on gün yol işlerinde bizzat çalışmaya veyahut bunun yerine dört lira yol parası ödemeye mecburdurlar.
Birden ziyade askerden kaçıp da firarlığı 6 aydan fazla devam edenlerin tarla ve evleri haczolunur;ele geçtiklerinde ayrıca altı aydan üç seneye kadar hapis cezası görürler ve yeniden asker edilirler.
Ana ve baba katilleri baş açık, yalın ayak ve siyah gömlekle asılırlar, asılanların cenazesine merasim yapılmaz.
Ölünceye kadar oku ve öğren!
Muallimlere ve hakiki alimlere hürmet et!
500 lira kazancı olan bir adamın, verdiği 10 lira vergiden duyduğu fedakarlık, kazancı 5000 lira olan mükellefin verdiği 100 liradan, hissettiği fedakarlığa eşit olamaz. Ondan çok ağır ve büyüktür. Bu iki mükellef, vergiden dolayı aynı fedakarlığı , aynı zahmet ve meşakkati hissettiği zamandır ki, eşit muamele yapılmış adalet tatbik olunmuş olur.
Türkler İslam dinini kabul etmeden evvel de büyük bir millet idi.Bu dini kabul ettikten sonra, bu din, ne Arapların, ne aynı dinde bulunan Acemlerin ve ne de sairenin Türklerle birleşip bir millet teşkil etmelerine tesir etmedi. Bilakis, Türk milletinin milli bağlarını gevşetti; milli hislerini, milli heyecanını uyuşturdu. Bu pek tabi idi. Çünkü Muhammed’in kurduğu dinin gayesi, bütün milletlerin fevkinde, Şamil bir ümmet siyaseti idi.
Yolunda yalnız olmayacaksın; orada, aynı hedefi izleyen başkaları ile beraber yürüyeceksin, bu yaşam yarışında, diğerleri yetenekleri dolayısıyla sizi geçebilirler. Bir başarı, elinizden kaçabilir. Bundan dolayı onlara kızmayınız ve elinizden geleni yapmışsanız, kendinize de kızmayınız. Gerçekte önemli olan başarı değil, çabadır. İnsanın elinde olan ve onu hoşnut eden ancak çabadır.
Servet, aile ve devlet noktasında da lazımdır, çünkü, yarından emin olmayan bir insan, bir aile kurmayı düşünemez; yahut yaşama vasıtalarından mahrum aileler kurulur. Yaşama vasıtaları olmayan ailelerden, teşekkül eden bir devletin varlığı da sağlam olmaz.
Medeniyetin geri olduğu cehalet devirlerinde, fikir ve vicdan hürriyeti tahakküm ve tazyik altında idi. İnsanlık bundan çok zarar görmüştür. Bilhassa, din muhafızlığı kisvesine bürünenlerin, hakikatı düşünebilenler, söyleyebilenler hakkında reva gördükleri zulüm ve işkenceler, insanlık tarihinde daima kirli facialar olarak kalacaktır
En nihayet demokrasi müsavatperverdir; Bu vasıf, demokrasinin, ferdi olması vasfının zaruri bir neticesidir. Şüphesiz bütün fertler, aynı siyasi hakları haiz olmalıdırlar.
Bugün içimizde bulunan Hıristiyan, Musevi vatandaşlar, kader ve şahıslarını Türk milliyetine vicdani arzularıyla bağladıktan sonra kendilerine yan gözle, yabancı düşüncesiyle bakılması, medeni Türk milletinin asil ahlakından beklenebilir mi?
Hürriyet, insanın mutlak olarak, düşündüğünü yapabilmesidir.
Bizim takibini muvafık (uygun) gördüğümüz mutedil devletçilik prensibi, bütün istihsal (üretim) ve tevzi (dağıtım) vasıtalarını fertlerden alarak, milleti büsbütün başka esaslar dahilinde tanzim etmek gayesini takip eden sosyalizm prensibine müstenit kollektivizm yahut komünizm gibi hususi ve ferdi, iktisadi teşebbüs ve faaliyete meydan bırakmayan bir sistem değildir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir