İçeriğe geç

Ateş ve Kan Kitap Alıntıları – George R. R. Martin

George R. R. Martin kitaplarından Ateş ve Kan kitap alıntıları sizlerle…

Ateş ve Kan Kitap Alıntıları

Genç Ben Blackwood da ona seslenerek, Adamlarının yarısı ölecek Lord Stark, dedi, gri gözlü Kışyarı Kurdu yanıtladı, İlerlemeye başladığımız gün öldüler, evlat.
Derler ki Demir Taht ateş, çelik ve dehşetle dövülmüştür ama taht soğuduğunda, tüm Westeros için bir adalet makamı haline gelmiştir.
ama tekrar geleceğiz, Prenses ve bu sefer yanımızda ateş ve kan getireceğiz.
Bunlar sizin sözleriniz, dedi Prenses Meria. Bizimkisi Eğilmez, Bükülmez, Kırılmaz. Bizi yakabilirsin leydim ama bizi bükemezsin, kıramazsın ya da eğemezsin.
FS 45’te, Kızıl Kale’nin inşaatı nihayet sona erdi.
Maegor inşaatın sonunu, kalenin yapımında emek vermiş inşaatçılarla işçilere arabalar dolusu sert şarap ve küçük şekerlemeler ile şehrin en üst düzey genelevlerinden fahişeler göndererek kutladı.
Kutlamalar üç gün sürdü.
Sonrasında kralın şövalyeleri gelip Kızıl Kale’nin sırlarını kimseye açıklayamasınlar diye tüm işçileri kılıçtan geçirdi.
Kemikleri, inşa ettikleri kalenin altına dağıtıldı.
Ejderha Aegon’ın peşinden, Robert’ın İsyanı’yla beraber hanedanlık yıkılana dek Demir Taht’ta on altı Targaryen oturdu.
Aralarında bilgeler de vardı aptallar da, zalimler de vardı nazikler de, iyiler de vardı kötüler de.
Ancak ejderha krallar sadece miraslarıyla, arkalarında bıraktıkları kanunlar, kurumlar ve reformlarla değerlendirilirse, Kral 1. Aegon’ın ismi hem savaş zamanında hem de barış zamanında, listenin başlarında yer alır.
kralı korumak için Visenya’dan daha çok çaba harcamış kimse yoktu.
Dorne’lu suikastçılar saldırdığında, Aegon’ı korumak için iki kere Kara Kız Kardeş’i çekti.
Dorne Savaşı sırasında, gece gündüz demeden zincir zırh giymeye başladı; saray kıyafetlerinin altına bile ve kraldan da aynısını yapmasını istedi.
Aegon bunu reddettiğinde, Visenya küplere bindi.
Elinde Karaateş olsa bile sen tek bir adamsın, dedi ona, ve ben her zaman yanında olamam.
Kral, yanında muhafızları olduğunu söylediğinde, Visenya Kara Kız Kardeş’i çekip kralın yanağını öyle hızlı kesti ki muhafızların tepki verecek zamanları olmadı.
Muhafızların uyuşuk ve tembel, dedi.
Seni ne kadar kolay kestiysem o kadar kolay öldürebilirdim.
Daha iyi bir güvenliğe ihtiyacın var.
Kanamakta olan Kral Aegon’ın bunu kabul etmekten başka çaresi yoktu.
Kraliçe Rhaenys, Yedi Krallık’taki ozanların ve şarkıcıların sevilen bir hamisiydi ve onu memnun edenleri hediyelere ve altına boğardı.
Kraliçe Visenya, kız kardeşinin havai olduğunu düşünse de bu harekette basit bir müzik zevkinin ötesinde bir hayır vardı.
Zira kraliçenin iyiliğini kazanmak isteyen diyar şarkıcıları Targaryen Hanesi ve Kral Aegon’dan övgüyle söz eden birçok şarkı bestelemiş ve bu şarkıları Dorne Hudutları’nın çayırlarından Sur’a kadar her kale, hisar ve köyde söylemişlerdir.
Böylece Fetih yüceltilirken Ejderha Aegon da bir kahraman krala dönüşmüştür.
Üç Dişli Mızrak’ın güney yakasında Torrhen Stark diz çöktü, kadim Kış Kralları tacını Aegon’ın önüne bıraktı ve onun tebaası olacağına yemin etti.
Ayağa Kışyarı Lordu, Kuzey’in Muhafızı ve artık bir kral olmayarak kalktı.
O günden bugüne, Torrhen Stark Diz Çöken Kral olarak anılır ama hiçbir kuzeyli Üç Dişli Mızrak’tan kemikleri yanmış halde dönmedi ve Aegon’ın Lord Stark’tan ve tebaasından topladığı kılıçlar ne yamulmuş ne erimiş ne de bükülmüştü.
Hanedanlık armaları Westeros lordlarının eski bir geleneği olagelmiştir fakat kadim Valyria’nın ejderlordları tarafından böyle şeyler hiç kullanılmamıştı.
Aegon’ın şövalyeleri, kara bir alana ateş soluyan üç başlı kırmızı bir ejderhayı resmeden büyük, ipek savaş armasını açtıklarında, lordlar bunu, Aegon’ın artık onlardan biri olduğunu gösteren bir işaret olarak gördüler; o, Westeros’a layık bir kraldı.
Kraliçe Visenya, kardeşinin başına yakutlarla bezeli, Valyria çeliğinden bir taç yerleştirip Kraliçe Rhaenys ise onu İsminin Birincisi Aegon, Tüm Westeros’un Kralı ve Tebaasının Koruyucusu ilan ettiğinde ejderhalar kükremiş, lordlar ve şövalyeler sevinçle haykırmıştı ama sesini en çok çıkaranlar halk, balıkçılar, tarla işçileri, kadınlar olmuştu.
Ardından fırtına koptu ve ejderhalar dans etti
Dünyanın daha iyi bir yer olması gerekiyordu. Eğer daha iyi bir yer olması mümkün değilse, bizlerin, yani içinde yaşayanların daha iyi şeyler yapması lazımdı.
İdamların gerçekleşeceği sabah şafak, gri ve nemli söktü. Ölü­me mahkûm edilenler, zincirlere bağlı halde zindanlardan Kızıl Kale’nin dış avlusuna getirildi. Prens Aegon ve sarayı bakarken orada dizlerinin üstüne çökmeye zorlandılar.Rahip Eustace, mahkûmlar adına Anne’nin ruhlarına merhamet etmesini dileyerek dua etmeye başlamasıyla yağmur da yağmaya başladı. Mantar, Çok sert bir yağmur yağdı ve Eustace çok uzun süre mırıldandı, mahkûmların kafaları kesilmeden önce boğulma­ larından korkmaya başladık, diye yazıyor. Nihayet dua sona erdi ve Lord Cregan Stark, hanesinin gururu olan Valyria harikası Buz’u kınından çıkardı zira Kuzey’deki vahşi geleneğe göre ölüm kararını veren adamın aynı zamanda kılıcı da indirmesi gerekirdi ki onların kanı sadece kendi eline bulaşsın.Yüksek lord ya da sıradan bir infazcı fark etmez, Cregan Stark’ın o sabah yağmurda gerçekleştirdiği kadar infazla karşılaşan kişi sayı­sı çok azdır. Yine de bir çırpıda iş tamamlandı.
Saldırı bir yıldırım gibi aniden geldi. Caraxes, Vhagarın üze­rinde, kilometrelerce öteden duyulan, Prens Aemond’un kör tara­fından batan güneşin parıltısı ile gizlenmiş bir halde, delici bir bi­ çimde aşağıya indi. Kanlı Solucan yaşlı ejderhaya korkunç bir güçle çarptı. Kükremeleri birbirlerine karıştı, kan kırmızısı bir gökyüzüne karşı karanlık vardı, sesler Tanrı Gözü’nde yankılandı. Öyle parlak yandı ki alevleri, aşağıdaki balıkçıları bulutların ateş alma korku­su sardı. Birbirine kilitli, ejderhalar göle doğru yuvarlandı. Kanlı Solucan’ın çenesi Vhagarın boynunu kapattı, siyah dişleri büyük ejderhanın derinliklerine battı. Vhagarın pençeleri karnını açsa ve dişleri bir kanadını lime lime etse bile, Caraxes daha derin ısırdı, göl korkunç hızla körüklenirken ejderha yaraya musallat olmuştu.Ve işte öyküler bize, Prens Daemon Targaryen’ın eyerinin üze­rinden sallandığını ve bir ejderhadan diğerine sıçradığını söylüyor. Elinde Kraliçe Visenya’nln kılıcı Kara Kız Kardeş vardı. Tekgözlü Aemond, dehşetle bakarken ve onu eyerine bağlayan zincirlerle uğraşırken, Daemon yeğeninin miğferini söküp kılıcını kör gözüne soktu, o kadar sertti ki kılıç, genç prensin boğazının arkasından dışarı çıktı. Yarım kalp atışı sonra, ejderhalar göle çarptı, Kralateşi Kulesi kadar yüksek olduğu söylenen bir su yükseldi.
Çok az kişi Lord Lefford’un yakın zaman sert bir sınamayla kar­şı karşıya kalacağından şüpheleniyordu, çünkü yeni toplanmış bir düşman ordusu, kuzeyden aşağıya iniyordu: Kraliçe Rhaenyra’nın sancaklarını taşıyan, iki bin vahşi kuzeyli. Başlarında Barrowton Lordu Roderick Dustin vardı, yaşlı ve şerefli bir savaşçı olan Roderick’e, Geçkin Roddy derlerdi. Ordu, eski zırhlar ve pejmürde deriler içindeki kır sakallılardan oluşuyordu herbiri tecrübeli bir savaşçıydı, herbiri atlıydı. Kendilerine Kış Kurtları adını vermişler­di.Lord Saberick, ikizlerde, Leydi Sabitha Frey onları selamlamak için dışarı çıktığı sırada, Ejderha kraliçe için ölmeye geldik, dedi.
Kara Harren, İki Kral ve Torrhen Stark’ın yapamadığını Dorne’un Sarı Kurbağası başarmıştı; Aegon Targaryen ve ejderhalarını mağlup etmişti. Ancak uyguladığı taktikler Kızıl Dağların kuzeyin­ de ona sadece nefret kazandırdı. Dorne cesareti , Aegon’ın kral­lıklarına mensup lordlar ve şövalyeler arasında korkaklığa verilen alaycı bir isim haline geldi. Bir kâtip, Kurbağa tehdit altındayken deliğine zıplar, diye yazdı. Başka biri de Meria tam bir kadın gibi savaştı, yalanlara, hainliğe ve büyüye başvurarak, dedi. Dorne zaferi (buna zafer denebilirse) onursuz bir zafer olarak görüldü ve bu savaştan sağ çıkanlar, hayatını kaybetmiş lordların oğulları ve kardeşleri, aralarında başka bir günün geleceğinin ve intikamlarını o zaman alacaklarının andını içtiler.
Seninle savaşmayacağım, dedi Prenses Meria, Rhaenys’e, sana karşı diz de çökmeyeceğim. Dorne’un kralı yoktur. Kardeşi­ ne bunu söyle.
Söyleyeceğim, diye cevapladı Rhaenys, ama tekrar geleceğiz, Prenses ve bu sefer yanımızda ateş ve kan getireceğiz. Bunlar sizin sözleriniz, dedi Prenses Meria. Bizimkisi Eğil­mez, Bükülmez, Kırılmaz. Bizi yakabilirsin, leydim ama bizi bükemezsin, kıramazsın ya da eğemezsin. Burası Dorne. Burada is­tenmiyorsunuz. Geri dönerseniz olacaklara karışmayız.
Sonraki sabah Torrhen Stark da Uç Dişli Mızrak’ı geçti. Uç Dişli Mızrak’ın güney yakasında Torrhen Stark diz çöktü, kadim Kış Kralları tacını Aegon’ın önüne bıraktı ve onun tebaası olacağına yemin etti. Ayağa Kışyarı Lordu, Kuzeyin Muhafızı ve artık bir kral olmayarak kalktı. O günden bugüne, Torrhen Stark Diz Çöken Kral olarak anılır
ama hiçbir kuzeyli Uç Dişli Mızrak’tan kemikleri yanmış halde dönmedi ve Aegon’ın Lord Stark’tan ve tebaasından topladığı kı­lıçlar ne yamulmuş ne erimiş ne de bükülmüştü.
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
Sıcak kucaklaşmaların, gülümsemelerin, kaldırılan kadehlerin ve barışmaların, eski dostlukları canlandırmanın ve yeni dostlar edinmenin, kahkahaların ve öpücüklerin zamanıydı. İyi zamanlardı, altın bir güz, barış ve bolluk zamanı.

Ateş ve Kan, George R. R. Martin

Sayfa 286 – Jaehaerys ve Alysanne’nin saltanatı

Fırtına Kralı’yla şövalyelerinin dördüncü ve son taarruzu Baratheon saflarını deldi ve Kraliçe Rhaenys ile Meraxes’le yüz yüze geldiler. Ejderha yerdeyken bile zorlu bir rakipti.
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
Birçok kralın, onu savunmaları için şampiyonları olurdu. Aegon, Yedi Krallık’ın Lordu’ydu; hâliyle, onun yedi şampiyonu olmalıydı, diye düşündü Visenya. Böylece Kral Muhafızları ortaya çıktı; en beyaz zırh ve giysileri giyen, hayattaki tek amaçları kralı korumak, gerekirse onun için canlarını feda etmek olan diyardaki yedi şövalyelenin oluşturduğu bir kardeşlik.
Kral, meskenini Westeros topraklarına kız kardeşleriyle beraber ilk adımını attığı Karasu Koyu’nun ağzındaki üç tepenin üzerinde çoktan yükselmekte olan yeni kasabada kurmayı planladığını ilan ederek herkesi şaşırttı. Ejderha Aegon işte oradan, yenilmiş düşmanlarının erimiş, bükülmüş, zarar görmüş ve kırılmış kılıçlarından yapılan ve kısa sürede tüm dünyada Westeros’un Demir Tahtı olarak bilinecek büyük metal tahttan, diyarını yönetecekti.
“Sözler rüzgardır,” dedi, “ama rüzgarlar bir ateşi körükleyebilir.”
Amcam Maegor zalimdi ama zaman daha zalimdir.
Sözler rüzgardır ama rüzgarlar bir ateşi körükleyebilir.
Derler ki, ülfet kabullenmenin atasıdır.
Seninle savaşmayacağım, dedi Prenses Meria, Rhaenys’e, sana karşı diz de çökmeyeceğim. Dorne’un kralı yoktur. Kardeşine bunu söyle.
Söyleyeceğim, diye cevapladı Rhaenys, ama tekrar geleceğiz, Prenses ve bu sefer yanımızda ateş ve kan getireceğiz.
Bunlar sizin sözleriniz, dedi Prenses Meria. Bizimkisi Eğilmez, Bükülmez, Kırılmaz. Bizi yakabilirsin, leydim ama bizi bükemezsin, kıramazsın ya da eğemezsin. Burası Dorne.
“ Oğullarım bu ejderhalardan üçüne biniyor olacak, hatırlatırım. Ve dokuza karşı dört olmayacak. Ben bir süre daha uçabilecek kadar güçlü olmayacağım.Ve kim Gümüşkanat, Vermithor ve Denizsisi’ne binecek? Sen mi lordum? Ben öyle düşünmüyorum. Beşe karşı dört olacak ve onların dörtlüsünden biride VHAGAR olacak. Burada avantaj söz konusu değil!”
Sözler rüzgardır
Yaptığım ve yapmaya çalıştığım herşey diyarın ve demir tahtın iyiliği icindi
Nihayet dua sona erdi ve Lord Cregan Stark, hanesinin gururu olan Valyria harikası Buz’u kınından çıkardı zira Kuzey’deki vahşi geleneğe göre ölüm kararını veren adamın aynı zamanda kılıcı da indirmesi gerekirdi ki onların kanı sadece kendi eline bulaşsın.
İki yıl önce Cregan Stark, Prens Jacaerys’e bir söz vermişti. Annesi Jace ve kraliçe de ölmüş olmasına rağmen, şimdi onun vaadini gerçekleştirmek üzere gelmişti. Kuzey unutmaz, dedi Lord Stark, Prens Aegon, Lord Çöküş ve Delikanlılar kendisini karşılarken
Kuzey’in Kurtları ne zaman bir odaya girseler, Kanlı Ben on üç yaşında olduğunun farkına varıyordu ve Lord Tully ile erkek kardeşi de kızarıp bozarıyor ve saçları gibi kırmızı kesiliyorlardı.
Onları sınırlayacak güçlü bir lord(yasa) olmadıkça iyi insanlar bile hayvanlara dönüşebilir
Sıcak kucaklaşmaların, gülümsemelerin, kaldırılan kadehlerin ve barışmalaeın, eski dostlukları canlandırmanın ve yeni dostlar edinmenin, kahkahaların ve öpücüklerin zamanıydı. İyi zamanlardı, altın bir güz, barış ve bolluk zamanı.

But winter was coming

İnsanların planları tanrının oyuncağıdır.
Arif insanlar, babaların günahlarının cezasını çocuklarının çektiğini söyler aslında annelerinin günahlarının cezasını da onlar çekerler.
Ve şarkılarda,her zaman olduğu gibi, aşk her şeyi yener.İtiraf etmek gerekir ki hakikat bu kadar basit değildir.
Ben bir aptaldım ama hiçbir zaman o aptalla kalacak kadar aptal olmadım.
Acıyı dindirmesini bilen biri acı çektirmesini de bilir.
Beyaz Liman daha iyi haldeydi zira limanı sayesinde güneyden yiyecek getirilebiliyordu ama yiyeceklerin fiyatı öyle yüksekti ki iyi adamlar karıları ve çocukları karınlarını doyurabilsin diye kendilerini köle tacirlerine satmaya başladılar; bu sırada kötü adamlar ise kendi karınlarını doyurabilmek için karılarını ve çocuklarını satıyordu.
Yeterince şarap içersem, hasta olduğumu asla anlamayacağımı düşünmüştüm ve her soytarının bildiği gibi, bilmediğiniz şeyler size asla zarar vermez.
Bir kez döneklik yapan her zaman dönektir.
Sözler dudaklarından bir petekten akan bal gibi akıyordu ve zehrin tadı hiç bu kadar tatlı olmamıştı.
Mezarı üzerine tek bir kelime oyuldu: SADIK.
İnsanlar komplo kurabilir, planlayabilir ve düzenleyebilir, ancak en iyi şekilde dua da etmeliler çünkü insanlar tarafından yapılan hiçbir plan tanrıların kaprislerine dayanamaz.
Şimdi gelen Yabancı’dır. Yanan gözleri olan karanlık bir ata biniyor. Dinleyin! Yanan toynakların sesini duyabiliyor musunuz?
O geliyor! O geliyor!!
Burada hepimiz hainiz.
Bunlar kötü zamanlar.
Oysa insanın planları tanrıların oyuncağıdır.
Arif insanlar, babaların günahlarının cezasını çocuklarının çektiğini söyler; annelerin günahlarının cezasını da onlar çekerler.
Nasıl oluyor da sen hala İyi Yürekli Kraliçe’yken ben İhtiyar Kral oluyorum?
Onu geri istiyorsun, evet seni anlıyorum, ona ihtiyacın var ama onun ne sana ne bana ne de Westeros’a ihtiyacı var. O öldü. Göm onu.
Belki de yolu kütüphaneye düşer. Ya öyle olur ya da kitaplar arasında yolunu öyle bir kaybeder ki bir daha onu düşünmenize gerek kalmaz.
Sık sık uçmanın dünyadaki en tatlı ikinci şey olduğunu söylerdi, dünyadaki en tatlı şeyse leydilerin huzurunda dile getirilemeyecek bir şeydi.
Üstadım öldüğümü söylüyor. Ona inanıyorum.
Aegon’ın gençliğindeki Yedi Krallık, birbiriyle didişen yedi krallığa bölünmüştü ve bu krallıkların iki ya da üçünün birbiriyle savaş halinde olmadığı bir dönem bulmak güçtü. Uçsuz bucaksız, soğuk, taşlı Kuzey’e Kışyarı’ndan Starklar hükmediyordu. Dorne çöllerinde, Martell prenslerinin sözü geçiyordu. Altın zengini batı toprakları Casterly Kayası’ndan Lannisterlar tarafından, bereketli Menzil ise Yüksek Bahçe’den Gardenerler tarafından yönetiliyordu. Vadi, Parmaklar ve Ay Dağları, Arynn Hanesi’ne aitti ama Aegon’ın zamanının en kavgacı kralları, toprakları Ejderha Kayası’na en yakın olan Kara Harren ve Küstah Argilac’tı.
Dünya burada sona eriyor,
Benim baki günahlarımdan biri de ne zaman kapalı bir kapı görsem arkasında ne olduğunu görme arzumdur ama bazı kapıların kapalı kalması gerekir.
Tanrılar nasıl böyle korkunç bir şeyin gerçekleşmesine izin verecek kadar kör ya da umursamaz olabilirler? Ya da bu evrende başka tanrılar da mı var, karşısında insanların krallarının ve insanların tanrılarının birer sinek gibi kaldığı, kızıl R’hllor’un vaizlerinin bizi uyardığı kötücül tanrılar.
Şimdi olduğu gibi o zaman da cahil halk ve batıl inançlı denizciler, dünyanın düz olduğunu ve batıda bir yerlerde sona erdiği inancına dört elle sarılmışlardı.
Geçmiş yıllarda yaşanmış şeylere baktığımızda, yaşanan şeyin nedenleri olarak bunun, bunun ve bunun gösterebileceğini söyleyebiliriz. Ancak yaşanmamış şeylere gözlerimizi diktiğimizde, elimizden tahmin yürütmekten başka bir şey gelmez.
En asil krallar ile en mert şövalyeler bile öfkenin, şehvetin ve kıskançlığın pençesine düşebilir, onlara utanç getiren adlarını lekeleyen davranışlarda bulunabilir. Ve en alçak erkekler ile en ahlaksız kadınlar bile zaman zaman iyilik yapabilir zira sevgi, merhamet ve şefkat en kara kalplerde bile yer edebilir.
ne de olsa öğrenecek çok şeyimiz var.
Derler ki, ülfet kabullenmenin atasıdır.
Bir kez döneklik yapan her zaman dönektir
Valyria Kıyameti’nden beri ilk kez, aşağıda savaş başlarken gökyüzünde de ejderha ejderhayla çarpıştı.
Balerion’ın dörtte biri büyüklüğündeki Cıva’nın daha yaşlı, daha vahşi ejderha karşısında şansı yoktu ve soluk beyaz alev topları, dev kara alev toplarının içinde yok olup gitti. Sonra Kara Dehşet üstten onu yakaladı ve bir kanadını koparırken çenesi de Cıva’nın boğazının etrafına kapandı. Tüten genç ejderha, çığlıklar içinde yere çakıldı, Prens Aegon da onunla birlikte.
Seninle savaşmayacağım dedi Prenses Meria, Rhaenys’ e, sana karşı diz de çökmeyeceğim. Dorne’un kralı yoktur. Kardeşine bunu söyle.

Söyleyeceğim, diye cevapladı Rhaenys, ama tekrar geleceğiz, Prenses ve bu sefer yanımızda ateş ve kan getireceğiz.

Bunlar sizin sözleriniz, dedi Prenses Meria. Bizimkisi Eğilmez, Bükülmez, Kırılmaz. Bizi yakabilirsin, leydim ama bizi bükemezsin, kıramazsın ya da eğemezsin. Burası Dorne. Burada istenmiyorsunuz. Geri dönerseniz olacaklara karışmayız.

İnanç’ın babaları bize her insanın bir günahkâr olduğunu öğretir.en asil krallar ile en mert şövalyeler bile öfkenin,şehvetin ve kıskançlığın pençesine düşebilir,onlara utanç getiren ve adlarını lekeleyen davranışlarda bulunabilir.ve en alçak erkekler ile en ahlaksız kadınlar bile zaman zaman iyilik yapabilir zira sevgi,merhamet ve şefkat en kara kalplerde bile yer yer edinebilir.
isyanların gerçekleşmesini engellemek, onları bastırmaya yeğdir .
Halkın evlerine döndüğünü ve oruç tutup günahlarının affedilmesi için yalvarıp yakardıklarını yazarsam bu gerçeklikten uzak olurdu. Kandan kızarmış hâlde bunları yapmak yerine onlarca yeni günah arayışı içine girdiler ve kentin birahaneleri, şarapevleri ve genelevleri tıklım tıklımdı çünkü insan dediğin çiğ süt emmiş günahkârlardı.
Sarhoşlar olabilir, ama sarhoş bir adam korku nedir bilmez. Aptallar, evet ama bir aptal bir kralı öldürebilir. Sıçanlar, evet, ancak bin fare bir ayıyı alaşağı edebilir.
Acıyı dindirmesini bilen biri acı çektirmesini de bilir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir