İçeriğe geç

Muhtasar Hayatü’s Sahabe Kitap Alıntıları – M. Yusuf Kandehlevi

M. Yusuf Kandehlevi kitaplarından Muhtasar Hayatü’s Sahabe kitap alıntıları sizlerle…

Muhtasar Hayatü’s Sahabe Kitap Alıntıları

İlâhî! İşimi kemâle erdirmem için senden hidâyet diliyorum. Bana yararlı olacak ilmimi artır.
Resûlullah bana:
«Sabah namazını kaldığın zaman daha kimse ile konuşmamış iken yedi defa :
Allahümme ecirnî minennâr: Allah’ım beni ateşten koru, de. Zira eğer sen böyle yaptıktan sonra o gün ölürsen Cenâb-ı Allah seni ateşten korumuş olacaktır. Akşam namazını da kıldığın zaman daha kimse ile konuşmamış iken yine yedi defa: Allahümme ecirnî minennâr, diye duâ et. Zira eğer sen o gece ölürsen Cenâb-ı Allah seni ateşten korumuş olacaktır. buyurdu.
Nebi (s.a.v) bir savaştan gelmişti. Mescide girip iki rekât namaz kıldı. Ki Allah Resûlü’nün bir seferden döndüğünde mescide girerek iki rekât namaz kılmak, sonra Fâtıma’ya uğrardı. Kızı kendisini kapıda karşıladı. Yüzünü öpüp ağlamaya başladı Allah Resûlü:
-Neden ağlıyorsun? diye sordu.
Fâtıma:
-Yâ Resûlâllah, görüyorum ki rengin solmuş, elbiselerin eskimiş dedi.
Allah Resûlü:
-Fâtıma, ağlama! Allah, babanı öyle bir dâvâ ile göndermiştir ki bu iş gecenin olduğu her yere ulaşacak, yeryüzünde topraktan, deve tüyünden ve kıldan ma’mül ne kadar ev varsa Allah bu dâvâ sebebiyle o evlere ya izzeti sokacak yahut zilleti, buyurdu.
Güneşi sağ tarafıma, ay sol tarafıma konsa bu işten vazgeçmem. Ya Allah dinini galip kılar ya da ben bu uğurda ölürüm.
İbn Ömer (r.a.) bir adamın
Dünyadan vazgeçip âhirete yönelenler hani nerede? dediğini duyunca; adama,
Peygamber Efendimiz’le Ebû Bekir ve Ömer’in kabirlerini göstererek:
– Bunlardan mı bahsediyorsun?! demiştir.
İbn Mes’ûd (r.a) diyor ki:
Siz Allah Resûlü’nün Sahabîlerinden daha çok oruç tutuyor, daha çok namaz kılıyor, daha fazla yoruluyorsunuz. Halbuki onlar sizden yine hayırlı idiler!
-Niçin ey Ebâ Abdurrahman? diye sordular.
-Çünkü onlar dünyaya karşı ilgisiz, âhirete düşkün idiler!
Abdullah b. Ömer (r.a) şöyle demiştir:
Yol edinmek isteyen, ölenlerin yolunu izlesin! Bunlar Hz. Muhammed’in Ashâbıdır. Onlar bu ümmetin gönülleri en temiz, ilimleri en engin, en sade hayat yaşayan seçkinleri idi. Allah onları peygamberi Hz. Muhammed’in sohbeti ve dininin tebliği için özellikle seçmişti. O halde onların ahlâkıyla ahlâklanın, yollarından gidin. Onlar Muhammed’in ﷺ sahabîleridir. Kâbe’nin Rabbi Allah’a yemin ederim ki onlar doğru yolda idiler.
«Ebânûh ile Ced Cemîre Peygamber Efendimizin yanına girdikleri zaman sakallarını tıraş etmiş ve bıyıklarını bırakmış oldukları için Peygamber Efendimiz onların yüzüne bakmaktan ikrah etti ve:
–Yazıklar olsun size! Bu ne biçim kılıktır? diye onları kınadı. Onlar da Kisrâ’yı kasdederek:
–Bizim Rabbımız bize böyle emretmiştir, dediler,
Peygamber Efendimiz :
–Benim de Rabbim bana sakalımı bırakmamı ve bıyıklarımı kestirmemi emretmiştir, dedi.*
Ben gam ve kederimi sadece Allah’ a arz ediyorum. (Yusuf Suresi 86)
Gerçi hiçbir şey kaderi geri çeviremez.
Ey Eba Süfyan, bu peygamberliktir, krallık değildir.
İslâm, İslâm’dan önceki bütün günahları silip süpürür.
Cenab-ı Hak ise kulların acele etmesiyle acele etmez
Müslüman olursan kurtulursun
Ben biliyorum ki, o kişi halka karşı yalan söylemiyorsa Allah’a karşı yalan söylememek elbetteki onun şanına daha çok yakışır.
Yiyemeyeceğiniz şeyleri toplamayınız; içlerinde oturmayacağınız binalar yapmayınız. Yarın bırakıp gideceğiniz şeylerde başkalarıyla çekinmeyiniz; O’na kavuşup huzurunda toplanacağınız Allah’tab korkunuz. Varacağınız ve orada ebedi kalacağınız yer için hazırlıkta bulununuz.
Namaz kılınız, zekâtı veriniz. Kan akıtmayınız; iyiliği emredip kötülüklerden sakındırınız.
Baktım Rasûlullah halka şöyle sesleniyordu,: Ey nas! Lâilâheillallah deyin, kurtulun.
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
İslam dininden başka bir din üzerinde ölen herkes ateştedir.
Ebû Nuaym, Hilye’de naklediyor; Ibn-i Mes’ûd diyor ki: «Cenâb-ı Allah kullarının kalbine baktı. Muhammed Sallallahu aleyhi ve sellem’i Peygamber olarak seçti. Sonra kullarının kalbine baktı, O’na bir takım ashâb seçti. Onları O’nun dînine yardımcı ve O’na vezir kıldı. Buna göre, Mü’minlerin iyi gördükleri bir şey Allah yanında da iyidir, kötü gördükleri şey de Allah nezdinde kötüdür.»
Yanında oturanların her birine nasîbini verirdi. Her biri Peygamber Efendimizin en çok kendini sevdiğini sanırdı.
Tirmizî’nin, Amr b. Avf radıyallahu anh’den rivâyetine göre Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem buyuruyorlar:
Din, dönüp dolaşıp sonunda yine Hicaz’a dönecektir. Nasıl ki, yılan da dönüp dolaşıp sonunda yine kendi deliğine döner Ve (dağ başında yakalanan) geyik nasıl bağlanırsa din de bağlanacaktır. Din, başlangıçta nasıl garîb ve yabancı olarak ortaya çıktıysa gün gelir yine garib olur. Garîb olanlara ne mutlu Garîbler o kimselerdir ki, benden sonra, halkın sünnetlerimden bozduklarını, ıslâh ederler.
Velid
Onun hakkında ne diyeyim? Allah’a yemin ederim hiçbiriniz benden daha fazla şiir bilmez. Şiirin recezini (aruzunu) bilmez. Şiirin kasidelerini de bilmez. Cinnin şiirini benden daha iyi bileniniz yoktur. Ama yemin olsun ki onun söyledikleri bunlardan hiçbirine benzemiyor.
Allah’ın Rasûlü bir kişiye Müslüman ol, cehennemden kurtul dedi.
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
Ey Hatim’in oğlu Adiy! Seni kaçıran nedir? Lâilâheillallah demek mi seni kaçırttı? Acaba Allah’tan baska mabud var mıdır? Seni kaçıran nedir? Allahu ekber demek mi seni kaçırttı? Acaba Allah’tan daha yüce bir şey var mıdır?
Ey insanlar! Asla ulaşamayacağınız şeylere karşı olan hırsınız sizleri öldürmüş. diye bağırdı.
ibni Abbas (r.a.) ‘dan : Ey günahkar! Sonumun mutlaka fena olacağını düşün. Günahı aleni yapmak, günah işlemekten daha büyük günahtır. Çünkü, günah işlerken sağında ve solundakilerden utanmaman, o günahı yapmaktan daha büyük bir günahtır. Allah’ın sana ne yapacağını bilmeden gülmen, yapmakta olduğun günahtan daha büyük bir günahtır. Yapmayı başardığın günah sebebi ile rahatlaman o günahtan daha büyük bir günahtır. Yapamadığın bir günahtan dolayı üzülmen, o günahı yapmandan da daha büyük bir günahtır. Bir günah işlerken rüzgarın, kapının perdesini hareket ettirmesinden korkup da, yaptığın kötü işten dolayı Allah’ın seni gördüğünü düşünerek kalben üzüntü duymaman daha büyük bir günahtır. Yazıklar olsun!
Abdullah b. Mesud: İyiler gitti, kötüler kaldı. Ölüm, bugün artık her Müslümana bir hediyedir.
Ebu Vail’den: Ali (r.a) Kufe’de halka hitap ediyordu. Onun şunları söylediğini işittim: «Ey insanlar! Kim fakir görünmeye çalışırsa fakir düşer. Ömrü olan musibetlere uğrar. Belalara hazır olmayan belaya uğradığı zaman sabredemez. Bir iş başına geçen kendi menfaatine önem verir. İstişare etmeyen pişman olur. ”
Konuşmasına şöyle devam etti: «Neredeyse islam’ın adından, Kur’an’ın da yazısından başka birşey kalmayacak! Bilmeyen, bilmediğini öğrenmekten utanmasın. Kendisine, bilmediği şeyler sorulan da bilmiyorum , demekten utanmasın. Bugün mescidleriniz ma’mur, fakat kalpleriniz ve bedenleriniz hidayetten mahrum. Şu gökkubbe altında yaşayanların en beterisiniz. Fitne fakihleriniz arasından çıkar ve onlar arasında yayılır.,.. Bir adam kalkarak : Ne zaman? Ya emirel mu’minin diye sordu. Hz. Ali de şöyle cevap verdi :
«Hukuk, adi olanlarınızın eline düştüğü , kötüler , iyi sayıldığı ve saltanat küçüklerinize geçtiği zaman işte o zaman işiniz bitmiştir 216

216 Beyhaki; Kenz. 8/218

Muaviye, Hz. Aişe’ye seksen bin dirhem göndermişti. Akşam olmadan Hz. Aişe hepsini dağıttı, bir dirhem bile bırakmadı. Cariyesi:
«- Bize de, bir dirhemlik et alsaydın.» dedi. Hz. Aişe: «- Hatırlatsaydın, alırdım.» cevabını verdi.381

381 Tergib: 5/126.

Ebu Umame el Bahili (r.a)’dan: Rasulullah (s.a.v) bir gün bize bir konuşma yaptı. Konuşmasının ekseriyeti deccalle ilgili idi. Söyledikleri arasında şunlar da vardı: «Allah Teala ümmetini deccalden sakındırmayan hiçbir peygamber göndermemiştir. Ben nebilerin sonuncusu, siz de ümmetlerin sonuncususunuz. Hiç şüphesiz o sizin içinizden çıkacak. Eğer ben aranızda iken o çıkarsa, ona karşı her müslümanın dinini ben müdafaa edeceğim. Eğer benden sonra çıkarsa herkes dinini kendisi müdafaa etsin, Allah bütün müslümanların yardımcısıdır. 0 lrak’la Şam arasındaki bir yoldan zuhur edecek, kısa zamanda her tarafı fesada verecek. Ey Allah’ın kulları! Dininizde sebat gösterin. O önce şöyle söyler:
-Ben peygamberim, benden sonra peygamber gelmeyecek. İkinci olarak da şu iddiada bulunur:
«Ben sizin rabbinizim. Halbuki siz ölünceye kadar Rabbinizi göremeyeceksiniz. Onun alnında «Kafir» diye yazılıdır. O yazıyı her mü’min okur. Sizden kim onunla karşılaşırsa yüzüne tükürsün ve Kehf suresinin baştarafını okusun. O, insanlardan bir kısmına musallat olur, onları öldürür, sonra diriltir. Onun bu öldürüp diriltmesi belli kişileri kapsar, diğerlerine dokunamaz. Beraberinde cennet ve cehennemin bulunması onun hilesidir. Onun cenneti, cehennem, cehennemi ise gerçekte cennettir. Kim onun cehennemine uğrarsa gözlerini kapasın ve Allah’tan yardım istesin. Ateşin Hz. ibrahim’i yakmadığı ve bir emniyet yeri olduğu gibi ona da deccalin ateşi zarar vermez ve emin bir yer olur.
Bir yere uğrayıp orada onu tasdik etmeleri, ona inanmaları ve ora halkı için dua edip aynı gün yağmur yağdırması yine onun imtihan şekillerindendir. O dua edip yağmur yağdırınca her yerde bolluk olur. Hayvanları evvelkinden daha semiz, daha yağlı ve daha sütlü olurlar. Yine deccal bir yere uğrar orada da onu yalanlarlar, ona inanmazlar. O da onlara beddua eder. Böylece onların rahatı ve huzuru kalmaz. Deccal kırk gün hükümran olur. Fakat onun bir günü bir sene kadar, diğer günü bir ay kadar, bir diğer günü hafta kadar, öbür günü normal bir gün kadar, daha öbür günü ise çok kısa bir zaman kadar olur. O kadar ki şehrin bir ucundan çıkan bir kimse daha öbür ucuna varmadan akşam olur.· «- O kısa günlerde nasıl namaz kılarız, ya Rasulallah?» diye sordular. Şöyle buyurdu : «- Uzun günlerdekine benzer şekilde namaz vakitlerini ayarlarsınız.»42

42 Müstedrek 4/536

İbn-i Mes’ud’dan: Halkın her sorduğu meselede fetva veren delidir.375

Huzeyfe’den: Halka ancak şu üç kimseden birisi fetva verebilir: Kur’an’ın nasih ve mensuh ayetlerini bilenler, darda kalan idareciler, bid’atlar uyduran ahmaklar. 376

375 Cami-u Beyan’il ilm 2/165; Mecmeuzzevaid 1/183
376 Cami-u Beyan’il İlm 2/ 166

Sa’d (r.a.) anlatıyor: Eshab Rasulullah’ın emrettiği şeyleri birbirlerine sorarlardı
Rasulullah’a çok şey sormak haram kılınıncaya kadar eshab Rasulullah’a soru sormakta devam ettiler.240
Cabir’den: Mülaane ayeti sadece papazların çok soru sorması üzerine indi.241
İbn-i Mes’ud’dan: Bir gün halkın kendisine çok soru sorması üzerine Harise: «- Ey Haris b. Kays! Bunların çok soru sormalarına ne mana veriyorsun ?» dedim. «- Öğrenip yapmamak için soruyorlar.» diye cevap verdi.
«- Kendisinden başka ilah olmayan Allah’a yemin ederim ki doğru söyledin!» dedim.242
İbn-i Ömer (r.a.) dan: Ey insanlar mevcut olmayan şeyler hakkında soru sormayın. Çünkü Hz. Ömer mevcut olmayan şeyler hakkında soru soranlara lanet ederdi. 243
Tavus’dan Hz. Ömer (r.a.) demiştir ki:
«- Mevcut olmayan bir şey hakkında soru sormak caiz değildir. Çünkü Allah teala olacak şeyler hakkında hükmünü vermiştir.244
Zeyd b. Sabit’ten: · Bana bir şey sorulduğunda boyle bir olayın meydana gelip gelmediğini öğrenmeden cevap vermezdim. Eğer meydana gelmemişse bir şey söylemezdim. Ortada böyle bir olay varsa görüşümü söylerdim. Yine bir defasında bir soru sorulmuştu: «- Boyle bir şey oldu mu ?» dedim. «- Ey Ebu Said! Olmadı ama ilerde lazım olur diye soruyoruz.» dediler. «- Bırakın böyle bir şey söz konusu olduğu zaman cevap veririm.» dedim. 245
Mesruk’tan: Ubeyy b. Ka’b’a bir mesele sordum. «- Boyle bir şey oldu mu ?» dedi.
« – Hayır» cevabını verdim. «- Öyleyse böyle bir şey oluncaya kadar beni rahatsız etme! » dedi.246
Amir’den: Ammar’a bir mesele sorulmuştu:
«- Böyle bir şey oldu mu ?» dedi. «- Hayır.» dediler. «- Öyleyse ortada böyle bir şey oluncaya kadar beni rahatsız etmeyin. Olunca da size gerekli cevabı veririm.» diye karşılık verdi.247

240 Bezzar; Bk. Maide 101
241 Bezzar. Bk. Ali imran 61; Bk. Müslümanlık 1/140-146
242 Taberani; Mecmu’uz-Zevaid
243 ibn-i Abd’ul-Ber 2/143
244 Cami-u Beyan’il-ilm 2/142
245 Cami-u Beyan’il-ilm 2/142
246 Mesruk
247 lbn-i Sa’d

Hz. Ömer {r.a.) den: Dinimizi iyi anlamayanlar bizim şu pazarımızda alışveriş yapmasınlar.114

Hz. Ali{r.a.): «Kendinizi ve aile efradınızı ateşten koruyunuz» ayetindeki «koruyun»dan maksat iyi şeyler öğrenin ve ailenize de iyi şeyler öğretin demektir. 115

Malik b. Huveyris {r.a.) den: Biz hemen hemen ayrı yaşta olan gençler, Rasulullah’a gelerek yanında yirmi gün kaldık. Rasulullah ailelerimizi arzuladığımızı zannederek geride kimleri bıraktığımızı sordu. Biz de anlattık. Rasulullah (s.a.v.) çok şefkatli ve merhametli idi.
Bize: «- Ailelerinizin yanına dönün. Öğrendiklerinizi onlara da öğretin. Yapmalarını emredin. Benden gördüğünüz gibi namaz kılın. Namaz vakti gelince biriniz ezan okusun. En büyüğünüz de imamlık yapsın» buyurdu.116

114 Tirmizi; Kenz’ul-Ummal 2/ 21’8
115 Mğstedrek; Tergib 1/ 85; Taberani 28/107 116 Tahrim 6; Edeb’ul-Mufred

İbn-i Mes’ud’dan: ilim yok olmadan evvel ilim öğrenin, ilmin yok olması demek alimlerin ölmesi demektir. İlim öğrenin, ilim. Çünkü hiçbiriniz ögrendiklerinize ne zaman muhtaç olacacağınızı bilemezsiniz. İlim öğrenmeye gayret edin .. Mubalağadan ve kılı kırk yarmaktan kaçının. Ashabın yolundan yürüyün. Çünkü ilerde Allah’ın kitabını okuyup da tatbik etmeyen kimseler gelecek.15

15 Taberani, Mecmeu’z zevaid 1/126, Abdurrezzak, Cemi-u Beyan’il ilm 1/87

« – Küleyb b. Ziyad! Kalbler birer kabtır. En iyi kab da içindekini dışına sızdırmayandır. Sana söyleyeceklerimi iyi belle: insanlar üç gruptur: Birinci grup kudretli alimlerdir. ikinci grup ilim öğrenerek kurtuluş yoluna gidenlerdir. Üçüncü grup ise kor kütük cahil kalabalıklardır. Bunlar rüzgar nereden eserse oraya dönerler. İlim nuruyla aydınlanmamış kimselerdir. Sağlam bir dayanakları da yoktur. İlim maldan hayırlıdır. ilim seni korur, malı ise sen korursun. İlim amel edildikçe artar. Mal ise harcandıkça eksilir. Alimi sevmek herkesin boynunun borcudur. İlim alime hayatında itibar kazandırır, ölümünden sonra da anılmasına vesile olur. Malın sağladığı itibar malla birlikte kaybolur. Nice zenginler vardır ki hayatta iken ölürler. Alimler ise dünya durdukça hayattadırlar. Kendileri göçüp gitseler bile, eserleri ve isimleri gönüllerde yaşar. Ah! Ah! -Eliyle göğsünü işaret ederek şuradaki ilmi kendilerine nakledebilecegim layık kimseleri bulabilsem. Bulmasına buldum ama emin kimseler değil. Onlar dini anlamaları için kendilerine verilen ilmi dünya menfaatine kullanıyorlar. Allah’ın huccetlerini, kitabının aleyhine, nimetlerini de kullarının aleyhine kullanıyorlar. Bazıları da ehl-i Hakkın tavsiyelerine uymuyorlar. Hak ve hakikatin nasıl diriltileceğini de bilmiyorlar. Daha başlar başlamaz şüpheye düşüyorlar. Bu iki grupta da hayır yok, bir kısmı da yuları arzu ve iştahlarının eline teslim ediyor. Diger bir kısmı da mal toplayıp biriktirmeye düşkün. Bunlar din davetçileri olamazlar. Merada otlayan hayvanlara çok benzerler. Böylece alimlerin ölümleriyle ilim de ölür. Allahım boyle olmasın. Varlığını isbat eden delilerin, apaçık ayetlerinin boş şeyler olduğu iddia edilmemesi için yeryüzü alimsiz kalmasın. Bunların sayıları çok azdır. Ama Allah katındaki değerleri çok büyüktür. Allah dinini bunlara müdafaa ettirir. Bunlar da kendilerindeki emaneti layık olanlara devrederler. Bu şuuru onların gönüllerine yerleştirirler. Dünya zevk ve sefasına dalanların böbürlendikleri yerlerde, onlar mülayim davranırlar. Cahillerin iltifat etmedikleri ilmi dost kabul ederler. İlmin verdiği aşkla bedenleriyle dünyada yaşarlar, ruhları mana alemindedir. İşte yeryüzünde Allah’ın halifeleri ve islam’ın davetçileri bunlardır. Ahh! Keşke böylelerini görebilsem ! Kendim ve senin için Allah’dan mağfiret dilerim. istersen kalkabilirsin.» 11

11 Hilye, 1/79, Kenz’ul Ummal 5/ 231, Camiu Beyan’il ilm 2/ 112

Abdurrahman b. Ebu Leyla’dan: Ömer b. Hattab (r.a.) ile birlikte Mekke’ye doğru yola çıktık. Yolda bizi Mekke emiri Nafi’ b. Alkame karşıladı. Ömer (~.a.) Nafi’e: · « – Mekke’de yerine, kimi bıraktın ?» diye sordu. Nafi’: « – Abdurrahman b. Ebzi’yi» dedi. Bunun üzerine ömer: «- Yerine azatlı bir köle koyup Kureyş’in ve eshabın idaresini ona bırakmaktaki maksadın ne?» diye sordu. Nafi’: « – Anlatayım, çünkü Allah’ın kitabını en iyi okuyan o. Mekke’de çeşitli insanlar var. Onların Allah’ın kitabını güzel okuyan birisinin ağzından dinlemelerini istedim» diye cevap verdi. Ömer (r.a.) «- Ne güzel düşünmüşsün. Abdurrahman b. Ebzi Allah’ın Kur’anla şereflendirdiği kimselerdendir.» dedi.211

211 Ebu Ya’IA; Muntehab’ul Kenz 5/216

İkrime (r.a.) den: Hz. Peygamber (s.a.v.) Ebu Süfyan’a: « – Ey Ebu Sufyan, müslüman ol ki selamette olasın» buyurdu. Bunun üzerine Ebu Sufyan müslüman oldu. Abbas (r.a.) da Ebu Sufyan’ı evine gotürdü. Şafak sökerken müslümanlar abdest almaya koşuştular. Ebu Sufyan bunu görünce: «- Ey Abbas ne var? Müslümanlara yeni bir şey mi emredildi ?» diye sordu. «- Hayır, bir şey yok müslümanlar namaza kalktılar» dedikten sonra Ebu Sufyan’a abdest ,aldırarak Rasulullah’a getirdi. Rasulullah (s.a.v.) namaz kılmak için mescide girince tekbir aldı. Cemaat da tekbir aldı. Sonra ruku etti. Cemaat da ruku etti. Doğrulunca, cemaat de doğruldu. Bunları gören Ebu Sufyan: «- Rasulullah’ın şuradan buradan topladığı kimselerin böylesine itaatini ne iran saraylarında ne de asırlarca ayakta duran rum diyarında gördüm. Ey Abbas doğrusu yeğenin büyük bir hükümdar olmuş» dedi. Abbas (r.a.) ise: «- Bu saltanat değil, nübüvvettir.» diye cevap verdi.192

192 ibni şeybe; Kenz’ul-Ummal 5/300; Bk. Müslümanlık 1/162-173

Aişe (r.a.) den gelen bir başka rivayet ise şöyle: « .. Ey Allah’ın Rasulu, Ebu Bekr duygulu birisidir. Kur’an okurken gözyaşlarını tutamaz. Bu işi Ebu Bekr’den başkasına emretsen olmaz mı ?» dedim. Vallahi Rasulullah’ın makamına geçecek ilk insanı halkın hoş karşılamayacağından endişe ediyordum. Bu yüzden Peygamber (s.a.v.) e birkaç defa müracaat ettiysem de o: «Halka namazı Ebu Bekr kıldırsın. Siz de Yusuf zamanındaki kadınlar gibi her şeye karışıyorsunuz» buyurdu.39

39 Muslim, Bidaye 5/232

Hz. Hafsa’ya Resulullah’ın(s.a.v.) yatağının ne olduğu soruldu. Bunun üzerine Hafsa (r.a) şunları anlattı: Kalın bir kumaştır. ikiye katlarız üzerinde uyur. Bir gece, onu dörde katlarsam daha yumuşak olur dedim ve dörde katladım. Sabah olunca Resulullah bu gece altıma ne serdin? dedi. Her zamanki yatağını fakat dörde katlamıştım, senin için daha yumuşak olur diye düşündüm, dedim. Bunun üzerine; «- Onu eskisi gibi katlayın! Çünkü yatağın yumaşaklığı gece, teheccüde geç kalkmama sebep oldu, buyurdu» diye cevap verdi. 671

671 Tirmizi, Şemail; Bidaye 6/53; ibni Sa’d 1/465.

Hz. Omer (r.a) den: Tıka basa yeyip içmekten sakınınız. Çünkü tıka basa yiyip içmek bedeni yıpratır, sıhhati bozar ve insanı tembelleştirir, namazdan alıkor. Normal yiyip için. Çünkü böyle yapmak, hem beden için en faydalı hem de israftan çok uzak bir yoldur. Allahu Teala şişman alimlere kızar. Kişi arzu ve isteklerini dinine tercih etmedikçe helak olmayacaktır.654

654 Ebu Nüaym; Kenz 8/47

Ebu Hureyre’den: Allah’ın Resulü şehid edilen Hamza b. Abdulmuttalib’in cesedinin yanında durarak baktı. Öyle bir manzara ile karşı karşıya geldi ki, insan kalbinin sızlamaması mümkün değildi. Hamza (r.a.)nın müsle yapılan vucuduna bakarak: «- Sana Allah rahmet eylesin. Bildiğim kadarıyla sen, yakınlarının ziyaret eder, hayırlı işler yapardın. Eğer yokluğundan duyduğum kederin olmasa idi, seni, Allah’ın yırtıcı hayvanların karnından alarak dirilteceği güne kadar, bu halde bırakmak seni sevindirirdi. Şunu herkes bilmelidir ki, intikamımı almak için, vallahi, onlardan yetmiş kişinin beşini sana yaptıkları gibi müsle yapacağım! » buyurdu.
Bunun üzerine Cebrail, Resulullah’a şu sureyi getirerek okudu: lt; lt;Eğer onlara ceza verecekseniz, size yaptıklarının aynı ile mukabelede bulunun. Şayet sabrederseniz, sabır sizler için daha hayırlıdır.»204
Bu ayet nazil olunca, Resulullah yemininin keffaretini verdi ve bu işi yapmaktan vazgeçti. 205

204 Nahl: 126.
205 Bezzar; Taberani; Mecmau’z zevaid 6/119; Müstedrek: 3/197

Hz. Enes anlatıyor: Bir adam, Resûlullah’a: «- Babamın yeri neresidir?» diye sordu. Resulullah da: «- Cehennemdir! » buyurdu. Bu cevap üzerine adamın üzüldüğünü gören Resulullah: «- Benim babam da, senin baban da cehennemdedir! » buyurdu.73

73 Muslim; Sıfat’üs-Safve: 166.

Hz. Aişe anlatıyor: Allah’ın Resulu, savaşın dışında, eliyle ne bir hizmetçiye, ne bir kadına, ne de herhangi bir şeye vurmuştur. iki şey arasında muhayyer bırakılınca da, günah değilse eğer, kolayını tercih ederdi. Günahsa şayet, katiyyen onun yanına yaklaşmazdı. Kendisine yapılan bir kotülükten dolayı intikam almazdı. Eğer Allah’ın emirleri çiğnenmişse, işte o zaman, Allah rızası için, bu emirleri çiğneyenin cezasını verirdi.21

21 Müsned-i Ahmed b. Hanbel; El-Bidaye; 5 /36;Müslim: 2/256; Ed-Delail; Abdurrezzak; Müstedrek; Kenz’ul-Ummal: 4/ 47; Tirmizi, şemailde sh. 25.

Hz. Enes anlatıyor: Medineli bir çocuk gelir, Resulullah’ın elinden tutar, dilediği yere götürürdü. Hz. Peygamber, gitmem, demezdi. 16
Yine Enes (r.a.) anlatiyor: Medineli bir cariye gelir, Resulullah’ın elinden tutar; ihtiyacını görmesi için icabeden yere götürürdü.17
Hz. Enes anlatıyor: Herhangi bir ihtiyacı olan bir kadın geli.r: «- Ya Resulallah, benim sana ihtiyacım var.» derdi. Resulullah da: «- Ey falanın annesi, söyle, hangi sokağa gideceksek, gidip ihtiyacını göreyim.» buyururdu. O hanımla beraber gider, ihtiyacını görür, gelirdi.18

16 Müsned-i Ahmed b. Hanbel; ibn-i Mace.
17 Müsned-i Ahmed b. Hanbel; Buhari, Kitâbu’l Edeb; EI-Bldaye: 6/39.
18 Müslim: 2/256; Delail’iin-Nubuvve, sh. 57.

Abdullah ibn Dinar anlatıyor: ibni ömer Mekke’ye gitmek üzere yola çıktığı zaman, yanında, deveye binmekten usanınca, üzerine binip rahat edeceği bir eşeği ve başına dolayacağı bir sarık bulunurdu. Yine bir gün Mekke’ye giderken eşeğine binmişti. Yolda yanına bir bedevi geldi. Abdullah ibni ömer ona: «- Sen filan oğlu filan değil misin?» diye sordu. Bedevi: «-Evet, oyum.» dedi. Bunun üzerine ibni ömer altındaki eşeği ve sarığı bedeviye vererek: «- şuna bin, sarığı da başına sar.» deyince, yol arkadaşlarından bazıları:
«- Allah iyiliğini versin, üzerinde dinlendiğin eşeği ve başına doladığın sarığı şu bedeviye verdin.» dediler. ibn·i ömer ise şöyle karşılık verdi: lt; lt;- Ben Resulullah (s.a.v.)ın : «İnsanın, babası öldükten sonra, babasının samimi dostları ile ilgilenmesi ve onlara ihsanda bulunması yapılan en güzel iyiliktir.» buyurduğunu işittim. Şüphesiz bu bedevinin babası da, Ömer ibni Hattab’ın en samimi bir dostu idi.»546

546 Ebu Davud; Tirmizi; Müslim; Cem’ul-Fevaid: 2/169; Buhari, Bab’ul Edeb, s. 9.

Beni mi aldatmak istiyorsun? Beni mi göze aldın? Heyhat, heyhat! Git başkasını aldat. Seni üç talakla boşadım.
İbn Ömer’e Hz. Peygamber’in ashabının gülüp gulmedikleri sorulduğunda
Evet gülerlerdi ama iman onların kalplerinde dağlardan daha yüce idi dedi.
Onunla oturan hiç kimse, Rasûlullah’ın (sallallahu aleyhi ve sellem) katında kendisinden daha üstünü olduğu kanaatine varmazdı.
Ve yine Enes (r.a.) anlatıyor: Adamın birisi, Peygamber (s.a.v.) in yanında otururken, çocuklarından birisi çıkageldi. Adam, çocuğunu öpüp dizine oturttu. Derken bir de kızı geldi. Onu da önüne oturtunca, Resulullah:
Aralarında eşit muamele yapacak mısın? diye ikazda bulundu.492

492 Buhari; Bab-ul Edeb, s. 56.

Adi b. Hatim (r.a.) den: Resulullah’ın huzuruna girdim. Bir minder attılar, üzerine oturdum ve: «- Senin yeryüzünde büyüklülük peşinde olmadığına ve fesat çıkarmadığına kanaat getirdim.» dedim ve Müslüman oldum. Resulullah’ın Adi b. Hatim’e gosterdiği ilgiyi görenler: «- Ya Nebiyyallah, hiç kimseye gostermediğiniz ilgiyi ona gösterdiniz.» dediklerinde, Peygamberimiz: «Evet, o bir kavmin büyüğüdür. Size bir kavmin büyüğü geldiği zaman ona ikramda bulunun.» buyurdular.317

317 Askeri; ibn Asakir; Kenz’ul-Ummal: 5/55.

Avn’dan: Kufe’den Medine’ye kendisini ziyarete gelen arkadaşlarına Abdullah b. Mesud (r.a.): «- Oturup dertleşiyor musunuz?» diye sordu. Onlar da: «- Bunu hiç terketmiyoruz.» diye cevap verince, Abdullah: «- Birbirinizi ziyaret ediyor musunuz?» dedi. Onlar: «- Evet, ey Ebu Abdurrahman, hatta bazılarımız, Müslüman kardeşini bir müddet göremezse ta Kufe’nin ötebaşına yürüyerek gidip onun halini hatrını soruyor.» dediler. Abdullah (r.a.): «- Siz böyle devam ettiğiniz müddetçe huzur içinde yaşarsınız.» dedi.367

367 Taberani; Tergib: 4/144.

Şa’bi anlatıyor: Hz. Ömer (r.a.) e bir adam geldi ve: «- Benim bir kızım var, cahiliye devrinde onu diri diri toprağa gommüş, sonra da ölmeden çıkarmıştık. İslam dini zuhur ettikten sonra müslüman oldum. Kızım da Müslüman oldu. Fakat Allah Teala’nın yasak ettiği bir şeyi yaptığı için had vurulması icabetti. Bunun üzerine bizim olmadığımız bir yerde bıçağı alarak kendisini kesmek istemiş, biz durumu haber alır almaz koştuk, fakat boyun damarlarından bazılarını kesmişti. Hemen tedavi ettik, iyileşti. Yaptığıma pişman oldu, bir daha boyle bir şey yapmamağa tevbe etti. Bir kabileden dünür geldiler. Ben de onlara olduğu gibi anlattım. gt; gt; dedi. Hz. ömer kızarak: «- Allah Teala’nın gizlediğini açığa mı vuruyorsun? Vallahi eğer kızın başından geçenleri başka birine daha anlatırsan herkesten önce cezanı ben veririm. Git, kızı diğer Muslüman, temiz kızlar gibi evlendir.» dedi.327

Yine Sa’bi şöyle bir hadise naklediyor: Bir genç kız, yasak olan bir harekette bulunduğundan, kendisine had cezası uygulanmıştı. Sonra da ailece başka bir yere göç ettiler. Kız bu suçu bir daha işlememeye tevbe etti ve hakikaten bir daha işlemedi. Bir müddet sonra kız, amcasından istendi. Amcası da kızın yaptıklarını anlatmadan onu evlendirmek istemiyordu. Kızın yaptıklarının da anlatmak istemiyordu. Tereddüdünü gidermek için durumu bir de Hz. Ömer (r.a.) e anlattı. Hz. Ömer: «- Onun diğer Müslüman kızlardan hiç farkı yoktur. Diğer salih kızlarınız gibi ona da evlendiriniz. gt; gt; dedi. 328

327 Hennad; Haris; Kenz’ul-Ummal: 2/150.
328 Said b. Mansur; Beyhaki; Kenz’ul-Ummal: 8/296.

Bir defasında da Hz. Safiyye’nin devesi hastalanmıştı, Zeyneb’in fazla bir devesi vardı. Nebi (s.a.v.), Zeyneb’e: «- Safiyye’ye bir deve ver!» diye emretti. Zeyneb: «- O Yahudiye mi vereceğim?» deyince, Resulullah (s.a.v.) onun bu sözüne kızdı ve Zilhicce, Muharrem aylarının tamamı ile Sefer ayının yarısına kadar yanına uğramadı.307
Başka bir rivayette de, Hz. Zeyneb’in Peygamberimizin, iki veya üç ay yanına uğramadığını ve neredeyse artık hiç uğramayacağını zannettiğini soylediği belirtilmektedir.308

307 Tergib: 4/284
308 ibn Sa’d: 8/ 127

Amir’uş şa’bi’den: Mervan, Dahhak b. Kays’la savaşa tutuşunca, Eymen b. Hureym el- Esedi’ye haber göndererek: «- Bizimle beraber savaşmanı istiyoruz.» dedi. Eymen b. Hureym el-Esedi cevaben: «- Babam ve amcam, Bedir savaşına katıldılar ve benden, Kelime-i şehadet getiren hiçbir kimseyle savaşmamam için söz aldılar. Cehennemden kurtulacağıma dair bir garanti verirsen, seninle yanyana savaşırım.» dedi. Bunun üzerine, Mervan:
«- Defol! » diye onu kovdu ve çok ağır konuştu. O zaman Eymen şöyle dedi: «- Kureyşten, birinin saltanatı için, namaz kılan biri ile savaşamam. Hayatım boyunca bana faydası dokunmayacak bir mesele için Müslüman mı öldüreceğim? O saltanata kavuşacak, ben ise, günah kazanacağım! Böyle bir cehalet ve hatadan Allah korusun. gt; gt;270

270 Mecma’uz-Zevaid: 7 /296; Beyhaki: 8/193

Ka’b b. Alkam anlatıyor: Resululllah’ın sohbetinde bulunmuş sahabeden Garafe . b. Haris bir Hıristiyanın, Resulullah hakkında kotü sözler soylediğini duyunca, onu iyice hırpaladı ve burnunu kırdı. Garafe b. Haris’i, hemen Amr b. As’ın huzuruna getirdiler. Amr b. As: «- Biz onlara eman vermiştik, niye boyle yaptın?» diye sordu.
Garafe: . «- Herhalde, Resulullah’a küfretsinler diye eman verilmedi. Bildiğim kadarıyla, onlara sadece, kiliselerine karışmayacagimiza, oralarda diledikleri gibi ibadet edeceklerine, altından kalkamıyacakları mükellefiyetler yüklemiyeceğimize, onlara bir düşman saldırsa, onların yanında savaşacağımıza, kendi aralarında diledikleri gibi karar verebileceklerine, ancak bizim kanunlarımıza tabi olmak isteyenler hakkında, Allah ve Resulullah’ın emrettigi şekilde hüküm vereceğimize, istemezlerse zorlamıyacağımıza dair ahid ve eman verdik.» dedi. O zaman Amr b.As: «- Doğru, haklısın.» diye cevap verdi.
Hasan-ı Basri anlatıyor: Hz. Ömer, oğlu Abdullah’ın odasına gidi. Abdullah’ın yanında et vardı. «- Nedir bu et?» diye sordu.
«- Canım istedi de aldım.» dedi.
lt; lt;- Canım bir şey isteyince, hemen alıp yiyor musun? Kişinin, her istediğini yemesi de israf sayilması için kafidir.» dedi.387

387 Müntehab’ul-Kenz: 4/401.

Kasım b. Muhammed anlatıyor: Hz. Ömer, kendisinden sonraki halifeye şu tavsiyede bulundu: «- Benden sonra bu işin başına geçecek olan; uzak yakın herkesin, kendisini bu vazifesinden dolayı rahatsız edeceğini bilsin. Ben, kendi hesabıma, insanlarla büyük mücadele ettim. Eğer, halk içinde bu işi benden daha iyi becerenin bulunduğunu bilseydim, meydana çıkıp boynumu vurdururdum. Bu, benim halife olmaktan daha çok hoşuma gider.»247

247 ibn-i Sa’d 3/197; ibn-i Asakir; Kenz’ul-Ummal 3/147.

Kufeli birisi anlatıyor: ömer b. Hattab, gönderdiği bir ordu kumandanına şu mektubu yazdı: « Sizden bazılarının, yabancıları tedirgin ederek, dağa sığınmak mecburiyetinde bıraktığınızı; dağa sığınanlara da, eman verdikten sonra, yanlarınıza gelince, öldürdüğünüzü duydum. Kudret ve iradesiyle yaşadığım Allah’a yemin ederim ki, herhangi bir Müslümanın böyle yaptığını duyarsam, onun boynunu vururum.»207

Ebu Seleme’ den gelen: rivayette şu ilave vardır: «Kudret ve iradesiyle yaşadığım Allah’a yemin ederim ki, biriniz, bir parmak işaretiyle de olsa, bir müşriğe eman vererek, yanınıza gelmesini sağladıktan sonra, onu öldürürseniz, ben de sizi öldürürüm.»208

207 Muvatta
208 ibn-i Said; Le’lekai; Kenz’ül-Ummal 2/298.

Ebu Salih’il-Gifari anlatiyor: Hz. Ömer, Medine’nin kenar mahallesindeki yaşlı, ama bir kadının, geceleyin bakımını üzerine aldı. Onun suyunu taşıyor ve işlerini görüyordu. Bir gece bu kadının evine geldiğinde, kendisinden önce birinin gelip, kadının ihtiyaçlarını, arzularını yerine getirdiğini gördü. Bunun üzerine, bir sonraki gece bu yaşlı hanımın yanına erken gitti ve beklemeye başladı. Bir de ne görsün: Kadının yanına gelip ihtiyaçlarını karşılayan, işlerini gören Ebu Bekr es-Sıddik, Halife! Hz. Ebu Bekr’i görünce gizlendiği yerden çıkan Hz. Ömer: «- Demek sendin ha?!» dedi
Musa b. Ebu isa anlatıyor: Hz. Ömer, Hariseogullarının çeşmesinin başına geldi. Muhammed h. Mesleme de oradaydı. Hz. Ömer: lt; lt;- Benim tutumumu nasıl buluyorsun?» diye sordu. Muhammed de: «- Seni arzu ettigim gibi, senin hayrını arzu edenler gibi buluyorum. Zekat toplamakta, onu korumakta, adaletle taksim etmekte kusur etmiyorsun. Şayet azıcık kötülüğe meyledersen, seni, deliklerde düzeltilen oklar gibi düzeltiriz.» dedi.
Hz. Ömer: «- Allah, Allah!» dedi.
Muhammed: «- Eğer azıcık kötülüğe meyledersen, seni, deliklerde düzeltilen oklar gibi düzeltiriz.» dedi.
Hz. Ömer de: «- Beni, kötülüğe meyledince düzelten bir topluluk içinde kılan Allah’a hamd ederim.» dedi.
Ebu Miclez anlatıyor: Übey b. Ka’b: lt; lt;- Şayet sonradan bunların bir günah ile suçlu oldukları anlaşılırsa, onların yerine, aleyhlerine iddiada bulunan vereseden iki şahit getirilir. Bunlar da: Bizim şehadetimiz, ötekilerin şehadetinden daha doğrudur. Biz, haddi aşmadık, aşmış isek, herhalde zalimlerden olalım, diye Allah adına yemin etsinler. gt; gt; ayetini okudu. Hz. Ömer de:
– Yalan soylüyorsun dedi. Übey «- Asıl yalan soyleyen, sensin!» dedi. Orada bulunan bir zat, Übey’e: lt; lt;- Müminlerin emirini yalancılıkla mı itham ediyorsun ? gt; gt; dedi. Ubey: lt; lt;- Benim, müminlerin emirine karşı senden daha çok saygım var. Fakat, Allah’ın kitabını tasdik etmek için onu yalanlamak mecburiyetindeyim. Allah’ın kitabı yalanlanırken, müminlerin emirini tasdik edemem. gt; gt; dedi. Bunu dinleyen Hz. Ömer: «-Übey dogru soylüyor! » dedi
. Keşke devlet başkanlığına başkası getirilseydi. Bu, devlet başkanı olduğu müddetçe başımıza gelecekler var! diyeceğini biliyorum. Bildiğiniz, tecrübe ettiginiz hususlarda beni kimseye sormayın. Resulullah’ın sünnetini bildiğimden de şüpheniz olmasın. Sormadığım takdirde, pişman olacağım her hususu Resulullah’a sordum. Biliniz ki, bu sertliğim, hilafetim sırasında zalime, mütecavize karşı ve zayıf bir Müslümanın hakkını kuvvetliden aldığım sırada kat kat fazlalaşacaktir. Bu kadar sert olmama rağmen, sizin namuslularınızın, çekingenlerinizin ve hakkı teslim edenlerinizin başım üzere yeri vardır. Eğer, içinizden biriyle benim ihtilaflı bir meselem olursa, istediginiz birisinin önünde onunla muhakeme olmaktan kaçınmayacağım. Eğer benden bir şikayeti olanınız varsa, kadı huzuruna çıkmaya hazırım. Ey Allah’ın kulları! Allah’tan korkun! Canınızı kurtarmak pahasına kendi aleyhinize de olsa, bana yardımcı olun. Benim aleyhime olan hususlarda da iyiyi emredip, kotüden sakındırarak bana yardımcı olun. Allah’ın bana tevdi ettiği hususlarda da, nasihatlarınızı esirgemeyin.» dedi.
Hz. Ömer şöyle buyurur: «- Devlet başkanı olacak bir şahısta dört vasfın birleşmesi lazımdır: Zaafa düşmeksizin mülayimlik; zulum yapmadan otorite sağlamak; cimrilik etmeden tutumlu olmak; israfa kaçmadan cömertlik Bu hasletlerden herhangi birinin eksikligi, diger üçünü işe yaramaz hale getirir Devlet başkanlığı vazifesini, ancak kimseye boyun eğmeyen; gösterişi sevmeyen; kendi menfaatlerinin peşinden koşmayan; devlet gücünü kötüye kullanmayan; kızarak hakkın zayi olmasına meydan vermeyen birisi başarabilir.»
Enes b. Malik’in amcası Enes b. Nadr, Uhud savaşının en şiddetli anında Ömer b. Hattab ve Talha b. Ubeydullah’ın yanına vardı. Onların yanlarında muhacir ve ensardan birçok insan vardı. Savaşı birakmışlar, oturuyorlardı. Onlara: «- Niçin oturuyorsunuz?» diye sordu.
«- Resûlallah öldürüldü.» dediler.
«- Resûlallahtan sonra artik yaşayıp da ne yapacaksınız, haydi kalkın, Resulullah niçin öldüyse, siz de aynı gaye uğrunda ölün.» dedi. Sonra düşmana hucum etti. Şehit oluncaya kadar savaştı.
Benî isrâil yetmiş iki gruba ayrıldı. Ümmetim de yetmiş üç fırkaya bölünecek, bır fırka hâriç, hepsi ateşe girecek.
-Ey Allah’ın Resûlü, o fırka hangisidir ? diye sordular.
-Benim ve ashâbımın yolunda olanlardır cevabını verdi.
İslâm uğrunda zevklerini unuttular, rahatlarını bıraktılar, vatanlarından uzaklaştılar, canlarını fedâ ettiler, en değerli mallarını harcadılar. Neticede din mecrâsını buldu, gönüller Allah’a yöneldi, imân rüzgârı bereketler, hayırlar saçarak mütemâdiyen esti, tevhîd, iman, ibadet devleti kuruldu, cennet pazarları açıldı, kâinata hidâyet saçıldı, insanlar fevc fevc Allah’ın dinine girdi.
Allah’ın Resulü şöyle buyurdu: İslam’a davet ettiğim herkesin yanında bir tereddüt, bir düşünce vardı. Ancak Ebu Bekir bu hükümden müstesnadır. Onla İslam’ı tebliğ ettiğimde tereddüt etmedi ve duraklamadı.
Selmân-ı Fârisî (r.a) şunları söylemiştir: “Kul namaza durduğunda hataları başının üzerine asılır. Namaz bitmeden önce de bunların tamamı dağılıp gider. Tıpkı hurmaların hurma ağaçlarından düşüp de sağa sola dağılmaları gibi”.
“Büyük günahlardan korunmak şartıyla, kılınan namazlar, aralarındaki günahlara keffaret olur”
Ey Eşecc! Ahlak tabiatında bulunur..
Hz Ömer ; geceleri arkadaşlarından birisini hatırladığında ‘ bu gece amma da uzadı ‘ der ;sabah namazını kıldıktan sonra da onu aramaya çıkardı. buluncada boynuna sarıldı..)) işte dostluk ????

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir