Charlotte Brontë kitaplarından Villette kitap alıntıları sizlerle…
Villette Kitap Alıntıları
Bu dünyadaki hiçbir saçmalık, bana mutluluğu beslememin söylenmesi kadar boş gelmiyordu. Böyle bir öğüdün anlamı ne olabilir? Mutluluk toprağa ekilip, gübrelenen patates değil ki. Mutluluk, Cennet’ten üzerimize serpilen bir ışıktır. O, bir yaz sabahında bir goncadan ve Cennet’i altın meyvelerinden ruha düşen bir çiğ damlasıdır.
Tam yerinde bir soğukkanlılık gereksiz bir duyarlılıktan daha iyidir.
Biraz ümit ve güneş karışımının en kötü şeyleri tatlandıracağına inanıyorum.Hayatın bundan ibaret olmadığına inanıyorum;ne başlangıç ne de sonu. Titrerken inananıyorum,ağlarken güveniyorum.
Üstelik iki hayat yaşıyor gibiydim, düşüncelerimdeki hayat ve gerçek hayat; ilkinin hayallerin garip ve olağanüstü keyfiyle yeterince beslenmesi durumunda, ikincisinin ayrıcalıkları günlük ekmek, bir saatlik çalışma ve başımın üstündeki damla sınırlı kalabilirdi.
Kahkahası diye düşündüm, umutsuzluğun taşkınlığı olmalı.
Hissetmek ve birinin ne hissettiğini anlamak farklı özelliklerdir; çok az insan ikisine de sahiptir, bazıları ise hiçbirine.
Tehlike, yalnızlık, belirsiz bir gelecek, kasvetli ve kötü olmak zorunda değildir, yeter ki yapı sağlam olsun ve melekeler kullanılabilsin ve özellikle Özgürlük bize kanatlarını ödünç versin ve Umut bize yıldızlarıyla rehberlik etsin.
Korkaklardan başka kim bütün hayatını küçük köylerde geçirir ve bütün yeteneklerini belirsizliğin yiyip bitiren pasına terk eder ki?
Yaptıklarınızı makul bir değerlendirmeyle ele almak gibisi yoktur: bedeni ve zihni sakin tutar; halbuki abartılı kavramlarla düşünürseniz hem bedeniniz hem de zihniniz ateşler içinde kalır.
Çiçeklerin büyüdüğünü seyretmek hoşuma gider ama koparılmalarını sevmem. Onlara köksüz ve yok olacak şeyler gibi bakarım, yaşamla benzerlikleri beni üzer. Sevdiklerime asla çiçek vermem, benim için önemli olanlardan asla çiçek almak istemem.
Bazı konularda bizimle aynı düşünen birine rastlamak o kadar nadirdir ki böyle biriyle karşılaştığınızda sanki bir mucize gibi gelir.
Bütün ıstıraplarına rağmen, hayat gene de devam ediyordu; gözlerimiz, kulaklarımız bizimleydi ve onları mutlu eden tamamen geri çekilmiş, teselli eden ses susmuş olsa bile işlevlerini sürdürüyorlardı.
Niteliksiz kitaplar ne kadar zekice ve övgüye layık olurlarsa olsunlar beni mutlaka yoruyordu.
Sahip olmadığımız erdemlere sahipmiş gibi görünüyoruz bazen.
Belki de çabuk ve rahat bir ölüm uzun ve sevimsiz bir hayat sürdürmekten daha iyidir.
Hissetmek ve birinin ne hissettiğini anlamak farklı özelliklerdir; çok az insan her ikisine de sahiptir, bazıları ise hiçbirine.
Tam yerinde bir soğukkanlılık gereksiz bir duyarlılıktan daha iyidir.
Sevdiğim ve sevildiğim müddetçe var olmaktan ne kadar zevk aldım.
Bilge insanlar herhangi birinin mükemmel olduğunu düşünmenin akılsızlık olduğunu, sevmeye ve sevmemeye gelince, herkesle arkadaş olmamız ama kimseye tapmamamız gerektiğini söylerler.
Kahkahası diye düşündüm, umutsuzluğun taşkınlığı olmalı.
Hissetmek ve birinin ne hissettiğini anlamak farklı özelliklerdir; çok az insan ikisine de sahiptir, bazıları ise hiçbirine.
Hissetmek ve birinin ne hissettiğini anlamak farklı özelliklerdir; çok az insan ikisine de sahiptir, bazıları ise hiçbirine.
Hissetmek ve birinin ne hissettiğini anlamak farklı özelliklerdir; çok az insan her ikisine de sahiptir, bazıları ise hiçbirine.
“Kalbiniz ve ruhunuz hasta.” !
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
“Tam yerinde bir soğukkanlılık gereksiz bir duyarlılıktan daha iyidir.” !
Kahkahası diye düşündüm umutsuzluğun taşkınlığı olmalı. !
“Hissetmek ve birinin ne hissettiğini anlamak farklı özelliklerdir; çok az insan ikisine de sahiptir, bazıları ise hiçbirine.” !
“Ah, çocukluğum! Duygularım vardı; hareketsiz yaşasam da, az konuşsam da soğuk dursam da geçmiş günleri düşündüğümde hisleniyordum.”
“Tam yerinde bir soğukkanlılık gereksiz bir duyarlılıktan daha iyidir.”
“Bilge insanlar herhangi birinin mükemmel olduğunu düşünmenin akılsızlık olduğunu, sevmeye ve sevmemeye gelince, herkesle arkadaş olmamız ama kimseye tapmamamız gerektiğini söylerler.”
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
.
Hayat öyle inşa edilmiştir ki, olay beklentiyi karşılamaz, karşılayamaz, karşılamayacaktır.
Hayat öyle inşa edilmiştir ki, olay beklentiyi karşılamaz, karşılayamaz, karşılamayacaktır.
.
Bir saniye daha, diye fısıldadı yalnızlık ve yaz mehtabı, bizimle kal; şimdi her şey sessiz; bir çeyrek saat daha yokluğun fark edilmeyecek; günün sıcaklığı ve koşuşturması seni yordu; bu değerli dakikaların tadını çıkar.
bana göre mutluluğa en yakın şey, şiddetli bir ıstırabın yokluğuydu.
Eğer yirmi sene daha bu sabır gerektiren hayatını sürdürseydi, sahip olduğu bu şeyler için, ben de onunla yirmi sene sürüklenebilirdim. Ama kaderde yazılan farklıydı. Görünüşe göre harekete geçmeye teşvik edilmeliydim. Kışkırtılmam, yönlendirilmem, acı çekmem ve çaba göstermeye zorlanmam gerekiyordu. Sert bir inci gibi değerli gördüğüm insan sevgisi parmaklarımın arasında erimeli, bir dolu tanesi gibi eriyip gitmeliydi. Sahiplendiğim küçük görev kolaylıkla tatmin olan bilincimden çekilip alınmalıydı.
sessizlik en sonunda geldiğinde bazıları ne dediğini anlayamadı
Duygularım vardı; hareketsiz yaşasam da, az konuşsam da soğuk dursam da geçmiş günleri düşündüğümde hisleniyordum. Şimdiki zaman için heyecana kapılmamak, gelecek içinse -benimki gibi bir gelecek için- ölmek daha iyiydi.
kendimizi olduğumuz gibi tanıtamayacağımız yerlerde tam olarak yok sayılmaktan sanırım bir tür zevk alırız.
Aralarının iyi olduğu kesindi. Belki aşık değildi ama bu dünyada kaç kişi gerçekten sever veya en azından aşk için evlenir ki.
Tehlike, yalnızlık ve belirsiz bir gelecek, mutlaka kasvetli ve kötü olmak zorunda değildir, yeter ki karakter sağlam olsun ve yetiler kullanılabilsin, yeter ki özgürlük bize kanatlarını ödünç versin, umut bize kanatlarıyla rehberlik etsin.
huzur beni öylesine mutlu ediyordu ve değişikliği o kadar az arıyordum ki, her türlü heyecanı huzursuzluk olarak algılıyor, benden uzak durmasını arzu ediyordum.
Eğer yirmi sene daha bu sabır gerektiren hayatını sürdürseydi, sahip olduğu bu şeyler için, ben de onunla yirmi sene sürüklenebilirdim. Ama kaderde yazılan farklıydı. Görünüşe göre harekete geçmeye teşvik edilmeliydim. Kışkırtılmam, yönlendirilmem, acı çekmem ve çaba göstermeye zorlanmam gerekiyordu. Sert bir inci gibi değerli gördüğüm insan sevgisi parmaklarımın arasında erimeli, bir dolu tanesi gibi eriyip gitmeliydi. Sahiplendiğim küçük görev kolaylıkla tatmin olan bilincimden çekilip alınmalıydı.