Erich Fromm kitaplarından Umut Devrimi kitap alıntıları sizlerle…
Umut Devrimi Kitap Alıntıları
İktidar zenginlerin elinde. Elden geldiğince zengin olmaksa evrensel bir tutku. Ancak bu zenginliğe giden yol, tam bir tarafsızlık içinde herkese açık olmalıdır. Ama en iyisi, hiç kimsenin yoksul olmaması, hiç kimsenin daha zengin olmak istememesi ve hiç kimsenin, başkalarının öne geçmek için kendisini iteleyeceğinden korkmamasıdır.
Birinci Sanayi Devrimini, şu anda başlangıcına tanık olduğumuz İkinci Sanayi Devrimi izliyor. Bu devrimin belirleyici özelliği, yalnızca canlı enerjinin yerine mekanik enerjinin geçirilmesi değil, insan düşüncesi yerine makinaların düşünmesinin geçirilmekte olduğudur.
Küçükken, o insan buluşu olan yalanı henüz bilmiyorduk — yalnızca sözlerle söylenen yalanı değil, sesle, mimiklerle, gözlerle, yüzsel anlatımla yalan söylemeyi de bilmiyorduk. Bir çocuk, baştan sona insan yaratıcılığının ürünü olan bu şeye — yalana nasıl hazırlanacak?
Eğer umut, inanç ve direnme gücü yaşamla birlikte varolan ögelerse, nasıl oluyor da böylesine çok sayıda insan umut, inanç ve direnme güçlerini yitiriyor, köleliklerine ve bağımlılıklarına sarılıyorlar? İşte insan varlığının belirleyici özelliği, bu yitirme olasılığının ta kendisidir.
İnsan ve toplum, umut ve inanç edimi içinde, her an diriltilmektedirler; her sevme edimi, her farkındalık ve tutku edimi diriliştir; her durgunluk edimi, doymakbilmezlik, bencillik edimi ölümdür. Varoluş her an bizi diriliş ve ölüm seçenekleriyle karşı karşıya getirir; her an bir yanıt veririz, birini seçeriz. Bu yanıt, söylediğimiz ya da düşündüğümüz şeyde değil, ne olduğumuzda, nasıl bir edimde bulunduğumuzda ve nereye doğru hareket etmekte olduğumuzda yatmaktadır.
Bu nasıl oldu? Nasıl oldu da, insanoğlu, doğaya karşı kazandığı utkunun doruğundayken, kendi yarattığı şeylerin tutsağı haline geldi, nasıl oldu da, ciddi olarak kendi kendini yok etme tehlikesiyle karşı karşıya kaldı?
Fiziksel olarak yaşamımızı sürdürmek isteğimiz uğruna, canlı özün doğumundan beri içimizde varolan ve milyonlarca yıl süren evrim süreci içinde bize kadar ulaşan biyolojik güdülerimize boyun eğiyoruz. “Yaşamı sürdürmenin ötesinde” canlı olma isteği, tarihte, insanın yaratılması anlamına gelir, umutsuzluk ve başarısızlığın karşısında bulunan seçenektir bu istek.
İdeolojiler, halk tarafından tüketilmek üzere ortaya atılmışlardır İdeolojiler, basın tarafından, konuşmacılar, ideologlar tarafından yayılan, hazır halde sunulan “düşünce-metaları”dır İdeoloji, doğası gereği etkin düşünceye de, etkin duyguya da çekici gelmez. İnsanı ya heyecanlandıran ya da uyutan bir hap gibidir Öte yanda fikir, gerçek olanla ilgilidir. Gözleri açar. İnsanları uyuşuk durumdan uyanık duruma geçirir. Onların düşünmelerini ve etkin bir şekilde hissetmelerini, daha önce görmedikleri bir şeyi görmelerini sağlar. Fikirde, o fikirle karşı karşıya gelen kişileri uyandırma gücü vardır
eylemler ve insan davranışları yanında kavramlar önemsiz kalır.
Bir kişinin kabul ettiği fikirler ya da görüşler önemli değildir, çünkü çocukluğundan beri bu fikirlerle yoğrulmuştur ya da çünkü bunlar alışılagelmiş düşünce kalıplarıdır; asıl olan insanın kişiliği, davranışları, fikir ve inançlarının kökleridir. Büyük Diyalog, paylaşılan ilgi, kaygı ve deneyimin, paylaşılan kavramlardan daha önemli olduğu fikrine dayanmaktadır. Bu, burada sözü edilen çeşitli grupların kendi kavram ve fikirlerini terk ettikleri, ya da onları önemsiz gördükleri anlamına gelmez. Söylenmek istenen, bu grupların hepsinin de, paylaşılmayan kavramların onları birbirinden ayırdığı, paylaştıkları kaygıların, paylaştıkları deneyimlerin, paylaştıkları edimlerinse onları ortak bir noktada birleştirdiği inancına vardıklarıdır.
Bir kişinin kabul ettiği fikirler ya da görüşler önemli değildir, çünkü çocukluğundan beri bu fikirlerle yoğrulmuştur ya da çünkü bunlar alışılagelmiş düşünce kalıplarıdır; asıl olan insanın kişiliği, davranışları, fikir ve inançlarının kökleridir. Büyük Diyalog, paylaşılan ilgi, kaygı ve deneyimin, paylaşılan kavramlardan daha önemli olduğu fikrine dayanmaktadır. Bu, burada sözü edilen çeşitli grupların kendi kavram ve fikirlerini terk ettikleri, ya da onları önemsiz gördükleri anlamına gelmez. Söylenmek istenen, bu grupların hepsinin de, paylaşılmayan kavramların onları birbirinden ayırdığı, paylaştıkları kaygıların, paylaştıkları deneyimlerin, paylaştıkları edimlerinse onları ortak bir noktada birleştirdiği inancına vardıklarıdır.
İnsanların çoğunluğu robot gibi olduğuna göre, aslında insanlar gibi robotlar üretmek bir sorun olmayacak demektir.
Toplumsal bilimlerde, insansal sorunları, bu sounlarla ilgili olan duyguları dikkate almaksızın incelemek moda haline geldi.
İdeolojiler, halk tarafından tüketilmek üzere ortaya atılmışlardır İdeolojiler, basın tarafından, konuşmacılar, ideologlar tarafından yayılan, hazır halde sunulan “düşünce-metaları”dır İdeoloji, doğası gereği etkin düşünceye de, etkin duyguya da çekici gelmez. İnsanı ya heyecanlandıran ya da uyutan bir hap gibidir Öte yanda fikir, gerçek olanla ilgilidir. Gözleri açar. İnsanları uyuşuk durumdan uyanık duruma geçirir. Onların düşünmelerini ve etkin bir şekilde hissetmelerini, daha önce görmedikleri bir şeyi görmelerini sağlar. Fikirde, o fikirle karşı karşıya gelen kişileri uyandırma gücü vardır