İçeriğe geç

So Ji Sub’un Yolu Kitap Alıntıları – So Ji Sub

So Ji Sub kitaplarından So Ji Sub’un Yolu kitap alıntıları sizlerle…

So Ji Sub’un Yolu Kitap Alıntıları

Hayat yapılan seçimlerin bütünüdür. Bu çizgiye bassam mı? Ya da çizgiyi geçsem mi? Yoksa geriye mi dönsem?
Uçmak istiyorsan uç, insanların bakışlarını görmezden gelerek
O sanat ruhu denilen şey, canının istediği gibi saklayabileceğin bir şey değildir.
karşı tarafın duymak istemediği sözleri söylemek zorunda kalmak ne büyük bir trajedidir.
Yazmak denen şey sanki her gün yalnız olmak gibi.
Hiç gelmeyecek treni oturarak bekliyorum.
Yalıçapkını kuşunu sevdiğini söylemiştin değil mi? Gagasından tut ayaklarına kadar, kırmızı tüylerle ve kocaman gözleriyle güzel bir kuş olduğu için sevdiğini söylemiştin. Sevdiğin yalıçapkını gibi gösterişli ve güzel yaşa. Şu anda yapabileceğin şeyleri ertelemeden, her birinden zevk alarak. Kendine sevgili yapıp, deli gibi eğlenip, gerektiğinde birazcık da yaramazlık yaparak.
Dıştan gösterişli olup, içi boş olan değil, her noktasına kadar dopdolu bir insan olarak.
Biriyle tanışmayı arzu eden gönül.
Bir şeyleri beklemekte olan gönül.
Bunların hepsinin sebebi, insanlara karşı duyulan özlemdir.
Karşı tarafın duymak istemediği sözler söylemek, zorunda kalmak ne büyük trajedidir.
Sadece bir şeyle yetinmek gerekiyormuş gibi, kendimizi geliştirmeyi bırakmak çok anlamsız.
Hayat yapılan seçimlerin bütünüdür.
Bu çizgiye bassam mı?
Ya da çizgiyi geçsem mi?
Yoksa geriye mi dönsem?
Sanat, açlığınızı gideremese de, unutturur.
Karşı tarafın duymak istemediği sözleri söylemek zorunda kalmak ne büyük bir trajedidir.
Şimdi,
beni nasıl yollar bekliyor acaba?
Uçmak istiyorsan uç,
İnsanların bakışlarını görmezden gelerek
Vücut acıkırsa yemek yer ama ruhun acıkırsa o psikolojiyle yazı yazarsın.
Hayat, yapılan seçimlerin bütünüdür.
Bu çizgiye bassam mı?
Ya da çizgiyi geçsem mi?
Yoksa geriye mi dönsem?
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
Sevdiğin yalıçapkını gibi gösterişli ve güzel yaşa. Şu anda yapabileceğin şeyleri ertelemeden, her birinden zevk alarak.
Yüzümü bile yıkamadan, terliklerimi ayağıma geçirdiğim gibi kimsenin beni tanımadığı bir yerlere gidebilseydim
Keşke öyle bir yer olsaydı
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
DENİZİN KOKUSUNU ÜSTÜNDE TAŞIYAN RÜZGÂR YÜZÜME YUMUŞAK BİR EL GİBİ DOKUNUYOR. NE KADAR DA UZUN SÜRE OLMUŞ BU DUYGUYU HİSSETMEYELİ.
Uçmak istiyorsan uç, insanların bakışlarını görmezden gelerek
Ancak, yeni şeyler deneyen kişi için hayat alışılmıştan farklıdır.
Hayat, yapılan seçimlerin bütünüdür.
Karşı tarafın duymak istemediği sözleri söylemek zorunda kalmak ne büyük bir trajedidir.
Savaştan geriye kalan yara ve acılar yüzünden, burası müthiş güzellikte bir yer olsa da, güzelliğe hayran kalmamı engelleyen bir ağırlık hissediyorum.
Yıllarca çatışma altında kalmış ya da hâlâ çatışma altında olan 60 küsür ülkeden 4 yılda toplanan 37.5 ton mermi kovanından yapılan bir çan. Çanın üstündeki 4 güvercin deseninden birinin kanadı kopuk. Kuşun yanında kanat ayrı çizilmiş. Bir gün Kuzey ve Güney birleşirse, kanadın da kuşun vücuduyla birleşeceği söyleniyor.
Biraz yordu beni sanırım
Hep kaçar gibi yaşamak
Ayaklarımın götürdüğü yere hiç düşünmeden giderken
Son anda trene bindim, kendimi atarak
Karşı tarafın duymak istemediği sözleri söylemek zorunda kalmak ne büyük bir trajedidir.
Bu insanların denizden kopmamalarının nedeni ondan korkmamaları değil de, gitmeyi arzu ettikleri yerlerin çok fazla olmasından kaynaklı sanki.
Denizde yüzenler bilir. Özellikle derinliğin yarattığı o karanlığa dikkatle bakmak tam anlamıyla bir dehşet duygusu ortaya çıkarıyor. Derinlerde neyin saklı olduğunu hiçbirimiz bilmiyoruz. Uzaya kadar gitmeyi başaran insanoğlu için, denizlerin altı hala bir sır sonuçta.
Uçmak istiyorsan uç,
İnsanların bakışlarını görmezden gelerek
Biriyle tanışmayı arzu eden gönül.
Bir şeyleri beklemekte olan gönül.
Bunların hepsinin sebebi, insanlara karşı duyulan özlemdir.
Günlük hayatımızdan farklı bir tarafa bir adım bile kaydığımızda özgürlüğü tamamen hissedebiliyoruz.
Günlük hayat döngüsüne alışan biri için, hayatının dışına çıkmak endişe verici olabilir; ama birazcık bile dışına çıkabilirse özgürlüğü hemen yanıbaşında bulacaktır.
Karşı tarafın duymak istemediği sözleri söylemek zorunda kalmak ne büyük bir trajedidir.
Yapacak gücün varsa, yapmak istiyorsan ne olursa olsun denemeye değmez mi?
Hayat, yapılan seçimlerin bütünüdür.
Duvara saplanan mermilerin izlerine bakıyorum. Bir sürü kişinin eziyet çektiği ve öldürüldüğü yer. Duvara elimi dokundurursam o kişilerin çığlıklarını duyacak gibiyim.
Artık
biriyle gönlüm rahat bir şekilde yürümek istiyorum.
Karşı tarafın duymak istemediği sözleri söylemek zorunda kalmak ne büyük bir trajedidir.
Denizlerde yüzenler bilir.
Özellikle derinliğin yarattığı o karanlığa dikkatle bakmak tam anlamıyla bir dehşet duygusu ortaya çıkarıyor.
Derinlerde neyin saklı olduğunu hiçbirimiz bilmiyoruz.
Uzaya kadar gitmeyi başaran insanoğlu için, denizlerin altı hâlâ bir sır sonuçta.
Denizin kokusunu üstünde taşıyan rüzgâr yüzüme yumuşak bir el gibi dokunuyor. Ne kadar da uzun süre olmuş bu duyguyu hissetmeyeli.
Bu dünyada insanlık için çeşit çeşit elma var.
Birincisi Adem ve Havva’ nın yediği,
İkincisi Newton’ un başına düşen,
Üçüncü ise Cezanne’ nin çizdiği elma,
Birde Lee Eunjong’ un Dördüncü Elma eseri var.
Günlük hayatımızdan farklı bir tarafa bir adım bile kaydıgımızda özgürlüğü tamamen hissedebiliyoruz.
Günlük hayat döngüsüne alışan biri için, hayatın dışına çıkmak endişe verici olabilir; ama birazcık bile dışına çıkabilirse özgürlüğü hemen yanıbaşında bulacaktır.

Özgürlük bir adım dır.

İçinizi ısıtan ama bir yandan da sizi üzen garip bir ses.
Artık,
Biriyle gönlüm rahat bir şekilde yürümek istiyorum.
Kendi isteği dışında oluşmuş ve kendi halinde sürekli aynı yerde. Ne söylenirse söylensin, isteğinden vazgeçmeyen inatçı biri gibi.
Bir gün aniden, her şeyin yok olduğu, ölü bir şehre geldiğim hissine kapıldım.
Artık,
biriyle gönlüm rahat bir şekilde yürümek istiyorum.
Kendi isteği dışında oluşmuş ve kendi halinde sürekli aynı yerde. Ne söylenirse söylensin, istediğinden vazgeçmeyen inatçı biri gibi.
Hayat, yapılan seçimlerin bütünüdür.
Özgürce uçması gereken bir kuş bir an kadrajıma takıldı.
”Uç kuş, gönlünce uç! ”
Artık,
biriyle gönlüm rahat bir şekilde yürümek istiyorum.
”Kendini en çok ne zaman özgür hissediyorsun, ” diye sorsalar, yatakta uzandığımda, diye cevap verirdim. Yorgun bir şekilde yatağıma uzanıp da uykuya dalmadan hemen önceki o an, benim en mutlu olduğum andır.
Karşı tarafın duymak istemediği sözleri söylemek zorunda kalmak ne büyük bir trajedidir.
Uçmak istiyorsan uç,
İnsanların bakışlarını görmezden gelerek
Şu anda nereye bakıyorsun?
Bana da baksana.
Artık,
Biriyle gönlüm rahat bir şekilde yürümek istiyorum.
Biriyle tanışmayı arzu eden gönül.
Bir şeyleri beklemekte olan gönül.
Bunların hepsinin sebebi, insanlara karşı duyulan özlemdir.
Özgürlük bir adım dır.
Kendini en çok ne zaman özgür hissediyorsun, diye sorsalar, yatakta uzandığımda, diye cevap verirdim. Yorgun bir şekilde yatağıma uzanıp da uykuya dalmadan hemen önceki o an, benim en mutlu olduğum andır.
Karşı tarafın duymak istemediği sözleri söylemek zorunda kalmak ne büyük trajedidir.
Bizler kendi çizdiğimiz sınırlar içinde yaşamak zorundayız.
Ruhum acıkıyor. Twitter’da 250 bin takipçim var. Ama yine de yalnızım. İnsanlar, o kadar takipçin varken niye yalnız hissediyorsun diyorlar. Aslında 25 kişi içinde yalnız olmak, 250 kişi arasında yalnız olmak, hatta 250 bin içinde yalnız olmayı birbiriyle karıştırdığımızda, rakam büyüdükçe yalnızlık da artıyor. Birçok kişi tarafından sevilen ünlüler de, onların dünyasını tamamen anlayacak bir hayran bile bulamazlar. Aslında, sevdiği ünlünün ruhunu ya da dünyasını anlamaya çalışan hayran neredeyse hiç yok. İnsanların gözdesi oldukça daha da yalnızlaşırsın. İşte o yüzden yazmaya devam etmeliyim.
Sizinle buluşunca kedin sormak istediğim bir şey vardı. Yazarsınız ya, neden yazıyorsunuz?
Normalde aç olan yemek yer ya.
Vücut açıkırsa yemek yer ama ruhun acıkırsa o psikolojiyle yazarsın, biliyor musun.
İlk bakışta çok aç olduğum için yazmaya başlamıştım.
Benim elmam tesellidir.
Kwasuwon yolunda yürürken, yere düşmüş kırmızı bir elmayı bana verdi. Bir tarafı çürümüştü. Sanki gösterişinin altında içi çürük olan bir şeye bakarmış gibi uzun süre çürümüş elmayı inceledim. O elmada kendi yansımamı gördüm. Kırmızı ve yoğun tutkularımın arkasında saklanan ve bana fark ettirmeden büyüyen bir yara. Bu arada Dördüncü Elma iyileşmeye dair bir eser. O büyük yaramı yavaşça okşayıp, bir şey yok deyip teselli etmek istedim. Böylelikle senin ve benim, bizim yaralarımızla konuşmak istedim.
Uçmak istiyorsan uç, insanların bakışlarını görmezden gelerek
“Kendini en çok ne zaman özgür hissediyorsun,” diye sorsalar, yatakta uzandığımda, diye cevap verirdim. Yorgun bir şekilde yatağıma uzanıp da uykuya dalmadan hemen önceki o an, benim en mutlu olduğum andır.
Ben özgürlüğün “küçük demir çubukların hemen önü” olduğunu düşünüyorum.
Denzide yüzenler bilir.
Özellikle derinliğin yarattığı karanlığa dikkatle bakmak tam anlamıyla bir dehşet duygusu ortaya çıkarıyor.
Derinlerde neyin saklı olduğunu hiçbirimiz bilmiyoruz.
Uzaya kadar gitmeyi başaran insanoğlu için, denizlerin altı hala bir sır sonuçta.
Sessizlik insana kendini yalnız hissettiriyor.
Karşı tarafın duymak istemediği sözleri söylemek zorunda kalmak ne büyük bir trajedidir.
Karşı tarafın duymak istemediği sözleri söylemek zorunda kalmak ne büyük bir trajedidir.
Bekleme konusunda hala iyiyim.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir