İçeriğe geç

Bin Yıldır Düşmeyen Cephemiz Doğu Türkistan Kitap Alıntıları – İhsan Şenocak

İhsan Şenocak kitaplarından Bin Yıldır Düşmeyen Cephemiz Doğu Türkistan kitap alıntıları sizlerle…

Bin Yıldır Düşmeyen Cephemiz Doğu Türkistan Kitap Alıntıları

Vakit gaflet uykusuna dalıp uyuma zamanı değil, cahillikten kurtulma, ilimle dirilme zamanıdır!
Köpekler için yürüyen dünya, ölen ‘Müslüman’ olunca ses çıkarmıyor.
“Allah en büyüktür.” diyenler, kullara göre strateji belirlemez.
Kulların hatırına değil, Allah’ın rızasına talip ol.
Rütbelerin en yücesi ilim rütbesidir.
‘Ya Rabbi! biz senden zafer istemiyoruz, rızanı istiyoruz. O neredeyse bizi ona ulaştır.’
Küfre öfkesi olmayan bir iman sinede yük, ahirette vebaldir.
Eğer biz imana , İslam’a sadakat gösterirsek bütün dünya karşımızda da olsa , küfür her taraftan kuşatsa da zafer bizimdir, istikbal İslam’ındır.
İslam da , Cennet de bedel ister. Doğu Türkistan asırlardır Cennet ve Cemâlullah için bedel ödüyor.
.. Çok ağır ve adi işlerde çalıştım . Ağırlığı 10 kiloyu bulan zincirlerle elim bağlı olmasına rağmen 20 yıl tek bir namazı kazaya bırakmadım . Ellerim bağlı teyemmüm aldım lakin tek bit vakit namazı kaçırmadım.
Kardeşlerim!
Yol bellidir. Yol Allah Resûlünün (s.a.v) yoludur.
Kardeşlerim!
Maddeye değil manaya bakın!
Dünya yoktu onların ufkunda Makam, mevki, menfaat hırsı da yoktu.
Allah ‘ın dinine yardım edenlere Allah (cc) mutlaka yardım edecektir. Altmış milyonluk Doğu Türkistan’ın nüfüs itibariyle kendinden on kattan daha fazla olan Çin’e karşı asırlardır direnmesi, yok olmaması Allah’ın(cc) nusretindem başka ne ile ifade edilebilir?
Sahabe, Ya Rabbi biz senden zafer istemiyoruz ki, rızanı istiyoruz. O neredeyse bizi ona ulaştır.
Ne var ki köpekler için yürüyen dünya, ölen Müslüman olunca ses çıkarmıyor.
Allah Azze ve Celle zalimleri de mazlumları da bu zulmü sessizce seyredenleri de imtihan ediyor
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
İslam da, Cennet de bedel ister. Doğu Türkistan asırlardır Cennet ve Cemalullah için bedel ödüyor.
Uleması uyanık olan bir milletin boynuna hiç bir güç, zillet mührü vuramaz!!
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
Büyük adamlar bütün cepheler de görünen, hepsinde mevzi alan, her soruna çözüm arayan kumandanlar gibidir.
Vakit gaflet uykusuna dalıp uyuma zamanı değil, cahillikten kurtulma, ilimle dirilme zamanıdır. Umursamazlık ve isteksizlik zamanı değil, çalışma, gayret gösterme, istiklal ve istikbal mücadelesi verme vaktidir. Düşmanın her geçen gün güçlendiği bir ortamda uyumak ölmek demektir.!
Medresenin asıl gayesi, öze dönüş olmalıdır.
Allah Azze ve Celle zalimleri de, mazlumları da, bu zulmü sessizce seyredenleri de imtihan ediyor..
‘İnsan kafasını fare kafasından ayıran en temel özellik zalime karşı duyduğu öfkedir. Küfre öfkesi olmayan bir iman sinede yük, Ahiret’te vebaldir. Çocuklara küfre karşı öfke duymayı büyük bir hakikat olarak öğretelim ki ZALİME dost değil Osman Batur gibi hasım olsun her şey bitti dendiği bir anda murabıtlar ordusu olarak Kızıl orduları hezimete uğratsınlar.’
İnsan kafasını fare kafasından ayıran en temel özellik zalime karşı duyduğu öfkedir. Küfre öfkesi olmayan bir iman sinede yük, Ahiret’te vebaldir.
Asırlardır Doğu Türkistan’da ev denince ribat, mümin denince de murabıt anlaşılmaktadır..
Ağırlığı 10 kiloyu bulan zincirlerle elim bağlı olmasına rağmen 20 yıl tek bir namazı kazaya bırakmadım. Ellerim bağlı teyemmüm aldım lakin tek bir vakit namazı kaçırmadım.
Hendekte ashabı açlıktan karnına taş bağlayan Peygamber’in ﷺ iftar sofralarında çok yemekten dolayı hazım sorunu çeken ümmetiyiz biz.
Allah ﷻ en büyüktür, diyenler kullara göre strateji belirlemezler!
Müslümanın hayatında bahane olmaz. Müslüman, mazeret beyan edip mücadeleden geri de durmaz.
Emperyalistler bir şehre silahla girer, halk direnince katliam yapar, geri çekikdikleri gün, insanlar kurtulduk diye bayram yapar. İslam Devleti ise talep edilir, yoluna güller serilir, geri çekilirken yada dağılırken gayr-i müslimler bile mersiye okur.
Ümmet olmak, yekvücut olmayı iktiza eder.
Doğu Türkistan iman ağacının en doğudaki meyvesidir
Insan kafasını fare kafasından ayıran en temel özellik zalime karşı duyduğu öfkedir. Küfre öfkesi olmayan bir iman sinede yük ahirette vebaldir.
İşgalle Gelen Katliam

Çin 1949 yılının Ocak ayında Doğu Türkistan Cumhuriyeti’ni işgal etti. Altı yıl işgale direnen Mücahidler çok sayıda şehid verdi. Çin, Türkistanı ancak bütün beldelerde yaptığı soykırımın ardından kendi topraklarına ilhak edebildi. Bu İslam beldesinin adını da (1955) “Sincan Uygur Özerk Bölgesi” olarak değiştirdi.

Abdülkadir Damulla Doğu Türkistan’ın önde gelen ulemâ ve umerâsının hazır bulunduğu bir mecliste yaptığı tarihi konuşmada yaklaşan büyük tehlikeye karşı neler yapılması gerektiğini şöyle ifade etmişti:

“Ben buraya herhangi birinizi kınamak, ayıplamak ya da tenkid etmek için çıkmadım. Ümmetimizin yarını, milletimizin istikbali için buradayım. Etrafımız ateş çemberi iken ulemâ olarak biz rahat içinde olamayız, Ümmet’ten bihaber yaşayamayız. Bu hâle razı değilim, sessiz kalamam. Milletimiz sefalet ve cehalet içinde kıvranırken bizler keyif süremeyiz. Bu bir felakettir. Bu keyif, saadetin değil, büyük bir işgalin habercisidir. Nasıl olur da vicdan sahibi bir mümin bu hâl karşısında hiçbir şey yapmadan durabilir; bu mecliste toplanan âlimler, kadılar, hocalar bu izmihlal karşında dilsiz, sağır ve kör olabilir.

Efendiler! Şunu iyi biliniz ki vatanın ve milletin derdiyle dertlenmek, millet için çabalamak bu sofrada oturan herkese farzdır. Bilhassa millet için üsve-i hasene olmayan, yüreğinde onun acısını taşımayan, sorunlarına çözüm aramayan hocalar şunu iyi bilsin ki okuduğu kitaplara, aldığı eğitime ihanet etmiştir. Bizler, muhâcir olduk, yıllarca gurbette ilim tahsili yaptık. Neden? Milletimizi karanlıktan aydınlığa, cehaletten ilme taşımak için değil mi?! Kimimiz kadı, kimimiz de müderris gibi ünvanlara sahip oldu. Milletin saygısına ve ihtiramına muvaffak olduk. Bütün bunlardan sonra bizler hizmetten geri durur, halkın karanlığa gömülmesine göz yumar, dünyevi arzularımızın peşinde koşarsak, yarın Allahın # huzurunda Cennet yolu olan Tarikat-ı Muhammediyye’ye ihanet etmiş hainlerden başka hiçbir vasfımız olmaz.

Efendiler! Sokaklarımızda Ümmet-i Muhammed’in istikbali olan yetim çocukların her geçen gün sayısı artarken hangi vicdan kendi rahatını düşünebilir?! Onların başını okşayıp, babalarının yokluğunu hissettirmeyip, onlara Sen bu davanın neferisin, sen yürüyeceksin İslam da yürüyecek!” diyemiyorsak, varığımızın ne anlamı var? Ne hazindir ki bizim ihmal ettiğimiz, sokaklara terkettiğimiz evlatlarımıza İngilizler sahip çıkıyor, İslam’ın geleceği olan gençler yatın azılı İslam düşmanı olarak karşımıza çıkabilir.

Efendiler! Bu yol Allah’ın yoludur, bu yol O’nun Rasülü’ne  aşık olanların, bedel ödemeyi şeref kabul edenlerin yoludur. Ahireti, bu yolda cefa çekenler kazanacaktır”

İslam coğrafyasındaki işgallerin arkasında, Müslümanlara “Siz nasıl olur da, “İslam’ı, evimizde olduğu gibi sokağımızda, devletimizde de görmek istiyoruz. dersiniz!” diyen bir gücün sürekli artan nüfuzu var. Bu bir ırk savaşı değil, Hak ile bâtılın mücadelesidir.
Hülasa

İnsan kafasını fare kafasından ayıran en temel özellik zalime karşı duyduğu öfkedir. Küfre öfkesi olmayan bir iman sinede yük, Ahiret’te vebaldir. Çocuklara, küfre karşı öfke duymayı büyük bir hakikat olarak öğretelim ki ZALİME dost değil Osman Batur gibi hasım olsun, “her şey bitti” dendiği bir anda murabıtlar ordusu olarak Kızıl orduları hezimete uğratsınlar.

Çin de ABD de elbet bir gün çökecektir. Kavli dualarımız fiili dualarla birleşir, küfre olan adavetimizi Çin’i boykot ederek gösterirsek mazlumların duasıyla tarih olan Sovyetler gibi varlığını mazlumun ahı üzerine bina eden Çin de elbet bir gün enkaza dönecektir. Bin küsür yıllık ribatımız düşmeyecek, İslam’a yol
açan Doğu Türkistan yeni Osman Baturlar yetiştirecektir.

İnsan kafasını fare kafasından ayıran en temel özellik zalime karşı duyduğu öfkedir.
Şam’ın Güney taraflarında çocuklar annelerinin kucaklarında açlıktan can verirken Körfez’deki saraylarda çok yediklerinden dolayı hazımsızlık çekenler ne kadar Müslüman!
Osmanlı en zor zamanlarında da Doğu Türkistan’ ı unutmadı, sen de unutma!
Müslümanın hayatında bahane olmaz. Müslüman, mazeret beyan edip mücadeleden geri de durmaz. Davası İ’lâ-i Kelimetullah olan bir asker için cephenin nerede olduğu değil, Allah’ın yolunu muhafaza gayesiyle açılıp açılmadığı önemlidir.
Doğu Türkistan, Bilâd-ı İslam’ın uç beyi olarak hem bütün Ümmet tarafından müdafaa edilmeli, hem de Türkiye’nin bir parçası olarak Çin’den geri talep edilmelidir. Bu noktada ne gerekiyorsa yapılmalıdır. Hariçtekiler çin büyük devlet, onunla baş etmek imkânsız. dese de, Doğu Türkistan’da Müslümanlar bu korku bentlerini çoktan aştı. Çin’in yayılmacı politikası yakın zamanda bundan nasibini alacaktır.
Allah’ın dinine yardım edenlere Allah mutlaka yardım edecektir. Altmış milyonluk Doğu Türkistan’ın nüfus itibariyle kendinden on kattan daha fazla olan çin’e karşı asırlardır direnmesi, yok olmaması Allah’ın nusretinden başka ne ile ifade edilebilir?
Müslümanın hayatında bahane olmaz. Müslüman, mazeret beyan edip mücadeleden geri de durmaz. Dâvâsı İ’lâ-i Kelimetullah olan bir asker için cephenin nerede olduğu değil, Allah’ın yolunu muhafaza gayesiyle açılıp açılmadığı önemlidir. Allah’a ve Rasûlü’ne inanmayanların hayatı ise bahanelerle doludur. Bu yüzden ne fiili manada dağılma süreci yaşayan Osmanlı ne de subayları mazeret belirtti. İstanbul, imkânı nisbetinde, Türkistanlı kardeşleri için seferber oldu. İstanbul’un muhtaç olduğu silahları Türkistan’a gönderdi.
Ümmet olmak, yekvücut olmayı iktiza eder.
Doğu Türkistan Bilad-ı İslam’ın uç beyi Velilerin, erenlerin ribatı Milyonlarca şehid vererek Çin’in Âlem-i İslam üzerine yürümesine mani olan şühedâ mahşeri İslam sancağı dalgalansın diye asırlardır can veren mücahitler yurdu Mao’nun çocuklarına baş eğmeyen kahramanlar ülkesi

Doğu Türkistan’ın kökleri Mekke ve Medine; gövdesi Şam ve İstanbul; dalları Buhâra ve Semerkant’tır. Doğu Türkistan iman ağacının en doğudaki meyvesidir

Çevrene bu zulmü anlat; müminleri seher vaktinde mazlumların kurtuluşu, Çin’in yıkılışı için duaya davet et.
Kavli dualarımız fiili dualarla birleşir, küfre olan adavetimizi Çin’i boykot ederek gösterirsek mazlumların duasıyla tarih olan Sovyetler gibi varlığını mazlumun ahı üzerine bina eden Çin de elbet bir gün enkaza dönecektir. Bin küsür yıllık ribatımız düşmeyecek, İslam’a yol açan Doğu Türkistan yeni Osman Baturlar yetiştirecektir.
çin de abd de elbet bir gün çökecektir.
Osman Batur, Rusların ve Çinlilerin tazyikinde, bir felaketten diğerine savrulan Doğu Türkistan’da, ulemanın kurşuna dizildiği, camilerin yakılıp yıkıldığı, Müslümanların umutsuzluğa gark olduğu bir zaman da meydan yerine çıkıp mücadelenin seyrini değiştiren bir süvariydi. Ekim 1941’den itibaren milli ayaklanmanın liderliğini bizzat kendisi üstlendi. Çinliler ve Ruslar bu isyanı bastırmak için bütün güçlerini seferber ettilerse de orduları onun emrindeki murabıtlar karşısında duramadı.
Çinli yetkililer silahların toplanıp teslim edilmesini isteyince, Osman Batur babasının bütün ısrarlarına rağmen silâhını teslim etmedi ve Bugün silah veren yarın canını da verir, istiyorlarsa gelip alsınlar! dedi. Toprağı döşek, dağları ribat yaptı. Önce yalnızdı. Hatta Çinlilerin vereceği karşılık yüzünden bazı Müslümanların tepkisini de çekmişti.
Doğu Türkistan’ın tarihi murabıtlar mahşeri gibidir. Altay’ın Köktogay bölgesinde dünyaya gelen Osman Batur (1899-1951) murabıtlar ehramın zirvesine namzed bir kahramandır. Onun hayatını okuyanlar, şahsında, bir murabıtın nasıl yüz bin olup küfür ordularını hezimete uğratacağını görür.
Bilad-ı İslam’ın düşmeyen bu ribatında kızları tecavüze uğrayan babalar, ulemaya, Namusu kirletilen bir aile olarak topluca intihar etmemiz caiz midir? diye soruyor. Bir Müslüman kadının iffeti için şarktan garba ordular gönderen bu Ümmet bugün ekonomik kaygılarla ribatı, murabıtı, çiğnenen iffeti, yıkılan mabedi konuşmaktan dahi imtina eder hâle geldi. Oysa ne tarih ne de insanlığın vicdanı bu rezalete sessiz kalanları unutacaktır.
Doğu Türkistan’ da murabıtlar zindanda, ribatlar işgal altında.
Doğu Türkistan İslam Devleti yıkıldıktan sonra müminler Kaşgar’da, Urimçi’de, Hoten’de tarihin en zor günlerini yaşamakta. Küffar, Bedir’e İslam’ı ortadan kaldırmak için yürüyen Müşrikler gibi Türkistan’dan da İslam’ı silecek adımlar atma peşinde. Bu yüzden Çin’e göre Doğu Türkistanlılar’ın Allah’a ve O’nun nizamına inanmaları yasak, namaz kılmaları yasak, Kur’an-ı Kerim okumaları yasak, camiye gitmeleri yasak, kadınlarının tesettürü yasak, yasakları dünyaya duyurmaları da yasak. Yasaklar ülkesi Çin’in işkencelerini ve cinayetlerini ne anlatacak bir kürsü ne de dinleyecek bir kulak var. BM’den AB’ye kadar küresel güçlerin müesses yapılarının bu zulme kör ve sağır kalması sanki Çin’e, Biz Müslümanlara bu çapta bir zulüm yapamadık, sen yap der gibi verilen sukuti bir destek hükmündedir.
Asırlardır Doğu Türkistan’da ev denince ribat, mümin denince de murabıt anlaşılmaktadır. Türkistan ribatında Hakk’la Bâtil’in mücadelesi hâlâ çok çetin şartlarda devam etmektedir.
Allah Rasûlü, ribatı en hayırlı amellerden biri olarak kıymetlendirdi: Allah yolunda bir gün ya da bir gece nöbet tutmak (ribât), bir ayı oruç ve ibadetle geçirmekten daha hayırlıdır.

Allah yolunda sınırda bir gün nöbet tutmak dünyadan ve onun üzerinde bulunanlardan daha hayırlıdır.

Doğu Türkistan’ın kökleri Mekke ve Medine; gövdesi Şam ve İstanbul; dalları Buhâra ve Semerkant’tır. Doğu Türkistan iman ağacının en doğudaki meyvesidir
İnsan kafasını fare kafasından ayıran en temel özellik zalime karşı duyduğu öfkedir.
Oysa ne tarih ne de insanlığın vicdanı bu rezalete sessiz kalanları unutacaktır.
‘ İki asırdır ideolocyalarda kuşatmayı (kuşatmaları) yaracak çareler arıyoruz, yenildikçe yeniliyor, ezildikçe eziliyoruz. İz de belli yol da. Lâkin biz Allah Resûlü’nün değil de düşmanlarının izinde çare arıyoruz.
‘ Çin Abdülhakim Mahdumu şehid etmek için Doğu Türkistan’ın Barin ilçesinde Zeydin Yusuf’un yaptığı silahli eylemi ( 5 Nisan 1990 ) Molla Mahdum tertiplemiş gibi gösterip, onu tutuklayıp medreselerini kapattı. Mahdum hapishanede rahatsızlandığı gerekçesiyle hastaneye kaldırıldı. Kendisine ilaç diye zehir verildikten sonra serbest bırakıldı. Dışarı çıktıktan sonra vucûdunun heryeri sarardı, günlerce kan kustu. Bütün belirtiler zehirlendiği yönündeydi. Hürriyetinden birkaç gün sonra (19 Haziran 1993) 68 yaşında vefat etti. ‘
‘ Onun gün içindeki eğitim programı şu şekildeydi: Gece 3 den sabah namazına kadar bir gruba ders verir, sabah namazından sonra halka vaaz ederdi. Diğer grubun dersi ise 10’dan öğle namazına kadar devam ederdi. İkindi ile Akşam arası 3. gruba, akşam namazından saat 22′ ye kadar da dördüncü gruba ders verirdi. Her grupta yaklaşık 150 öğrenci olurdu. ‘
Batı’nın ulus dayatmalarına karşı ilim talebeleri Doğudan Batıya ilim yolculukları yaptı; Müslümanları ‘ İşte bu sizin ümmetiniz tek bir ümmettir. ‘ ayetine sadakat göstererek İttihad-ı İslam safında durmaya çağırdı.
Firavun’un Beni İsrâile yaptığından daha sefil bir zulüm var bugün Doğu Türkistanda. Firavun doğan çocuklardan sadece erkekleri, Çin ise daha anne karnında kız – erkek ayrımı yapmadan katlediyor. Köpekler için yürüyen dünya, ölen Müslüman olunca ses çıkarmıyor.
‘ Kaşgar Hanlığının bastığı paralarda Kaşgar Sultanı olarak, Sultan Abdülaziz ve II. Abdülhamid’in tasvir edilmesi, hutbelerin Osmanlı Sultanı adına okutulması ve Osmanlı Sancağının kullanılması Doğu Türkistan’ın Osmanlı’ya bağlı bir devlet olduğunu göstermektedir. ‘
Osman Batur 17- 18 şubat 1951 de Çin kurtuluş Ordusuna esir düştü. 16 Mart’ta Urumçiye götürüldü. Önce kulakları sonra elleri kesildi. O halde Urumçi sokaklarında dolaştırılırken, ‘ Ben ölürüm lâkin benim milletim cihada devam edecek ‘ diye bağırmaktan geri durmadı. 29 Nisanda idam mangası hazırlandı, Allahu Ekber dediği anda kurşuna dizildi. İnsan kafasını fare kafasından ayıran en temel özellik zâlime karşı duyduğu öfkedir. Küfre öfkesi olmayan bir imân sînede yük, ahirette vebaldir. Çocuklarımıza küfre karşı öfke duymayı hakikat olarak öğretelim ki ZALİM’e dost değil, Osman Batur gibi hasım olsun.
NATO’yla, ABD’yle birlikte olunca değil; imanda, fikirde, harekette sahabe gibi olunca Allah’ın rahmeti teselli edecek ve o zaman âlem-i İslam kurtulacak.
Osmanlı’da mektebe giden her çocuk, Rütbelerin en yücesi ilim rütbesidir. sözünü bilirdi.
Sorsalar mağdurunu, gaddar kendin gösterir.
Köpekler için yürüyen dünya, ölen Müslümanlar olunca ses çıkarmıyor.
Ya Rabbi! Biz senden zafer istemiyoruz, rızanı istiyoruz. O neredeyse bizi ona ulaştır.
Onlar ya İslam’ı tahrif edip küresel güçlerin sistemine zararsız hale getirmek ister ya da buna karşı çıkan Müslümanlara dünyada rahat vermez.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir