İçeriğe geç

The Fifth Agreement Kitap Alıntıları – Don Miguel Ruiz

Don Miguel Ruiz kitaplarından The Fifth Agreement kitap alıntıları sizlerle…

The Fifth Agreement Kitap Alıntıları

Bir savaşçı olarak, savaşı kazanabilir ya da kaybedebilirsiniz ancak bir kez bilinçlenince kurban olmaktan çıkarsınız.
Hakiki adalet, yaptığımız her hatanın bedelini tek bir kez ödemektir.
Eğer ıstırap çekiyorsanız, başkası size çektirdiğinden değil, kafanıza hükmeden zorbaya boyun eğdiğiniz içindir.
Kendinizi koşulsuz sevdiğinizde, artık hayatınızı kontrol etmek isteyen bir yırtıcıya kolay kolay yem olmazsınız. Kendinizi kimse için feda etmezsiniz.
Her durumda bir şey yaratacaksınız,düşlemekten kaçınamıyorsanız,o halde neden en güzel düşleri yaratmayasınız?
Varsayımlarda bulunarak onları kişisel olarak üzerimize almak,bu dünyadaki cehennemin başlangıç noktasıdır.
Yalana inanmadığımız sürece sorun yok. O yalana inanıp bir de onu başkalarına dayatırsak, işte bu,bizim kişisel gücümüze bağlı olarak kötülük dediğimiz şeye yol açabilir.
Eğer hayatınızdan,kendinize dair inançlarınızdan hoşlanmıyorsanız, onları değiştirebilecek tek insan sizsiniz.
Ve ben sizi Tanrı ile yüz yüze getirdiğim zaman göreceğiniz şey kendiniz olacaktır. İster inanın ister inanmayın ama siz Tanrı’ nın bir tezahürü, bir dışavurumusunuz.
Gerçek sevgi doğuştan sizinle gelendir. Gerçek sevgi olduğunuz haldir.
Ne olduğunuza inanırsanız, o olmuşsunuzdur. O halde, ilk soru :” ne olduğunuza inanıyorsunuz?”
Kuşkucu olun ama dinlemeyi de bilin sonra da seçiminizi yapın. Hayatta yaptığınız her şeçimden sorunlu olun. Hayat sizin; başkasının değil ve onunla ne yapacağınız hiç kimseyi ilgilendirmez.
Ben mesajın yalnızca bir yarısıyım, siz de diğer yarısı. Ben söylediklerimden sorumluyum ama sizin ne anladığınızdan sorumlu değilim. Siz kendi anladığınızdan, kafanızın içinde duyduklarınızdan sorumlusunuz çünkü işittiğiniz her kelimeye anlam yükleyen sizsiniz.
Kuşkucu olmanın yolu yalnızca tüm insanlığın yalanlara inandığının bilincinde olmaktır.
Hakikatin senin inanmana ihtiyacı yok; o yalnızca var ve sen inansan da inanmasan da yaşayacak. Yalanlar ise, onlara inanmanıza ihtiyaç duyarlar. Yalanlara inanmazsanız, kuşkularınız karşısında tutunamayıp öylece kaybolurlar.
Beyniniz algıladığınız her şeyi her sembole sizin yüklediğiniz anlama göre, konuştuğunuz dilin yapısına göre, zihninize programlanmış tüm bilgiye göre yprumluyor. Algıladığınız ne varsa, hepsi sizin inanç sistemlerinizden filtre ediliyor. Ve algıladığınız her şeyi inandıklarınızın tümünü kullanarak yorumlamanın sonucu, sizin kişisel rüyanız. Tüm bir sanal gerçekliği zihninizde işte böyle yaratıyorsunuz.
Zihniniz o denli güçlüdür ki yarattığınız hikâyeyi algılar. Eğer yarattığınız öz- yargı ise, kâbustan başka bir şey olmayan içsel çatışma yaratmışsınızdır.
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
‘Usta bir sanatçı olman için ilk ve en önemli şey, sözlerin özenle seçmendir. Aslında öyle basit ki. Kendi hikayeni yazıyorsun ve tabii kendi aleyhine olmasını istemiyorsun. İkincisi, hiçbirşeyi kişisel algılama. Bu da çok işine yarayacak. Bununla hem fikir olursan, hayatında ki dramın çoğu yok olacaktır. Üçüncüsü, varsayımda bulunma. Kendine bir cehennem yaratma; yalanlara ve batıl inançlara inanmaya bir son ver. Ve dördüncüsü, daima yapabileceğinin en iyisini yap. Eyleme geç. Ustalaşmak için uygula. Çok basit’
Çocuklukta özgür ve vahşiyizdir; kendimizden utanç duymadan ve kendimizi yargılamadan çırılçıplak koşarız. Doğruyu söyleriz çünkü gerçekte yaşarız. Dikkatimiz andadır: gelecekten korkmaz, geçmişten utanmayız. Evcilleştirildikten sonra, herkes için iyi olmaya çalışırız ama artık kendimiz için yeterince iyi değilizdir çünkü asla kendi kusursuzluk imgemize layık olacak biçimde yaşamayız.
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
Farkındalık milyonlarca olasılığa kapı açar ve kendi hayatımızın sanatçısı olduğunuz bildiğimiz sürece tüm bu olasılıkların arasından bir seçim yapabiliriz
Kelimeler fırçanız, hayat tuvalinizdir
Kelam olmadan hiçbir şey var olamaz çünkü bizler, bildiğimiz her şeyi yaratmakta onu kullanırız
Hayat hikayenizin düşünü gören kim? Sizsiniz. Eğer hayatınızdan, kendinize dair inançlarınızdan hoşlanmıyorsanız, onları değiştirebilecek tek insan sizsiniz. O sizin dünyanız, sizin rüyanız.
İnsanlar kendi dünyalarında, kendi filmlerinde, kendi hikayelerinde yaşarlar. Tüm inançlarının yatırımını o hikayeye yapmışlardır ve o hikaye onlara göre gerçektir. Ancak görece bir gerçektir çünkü size göre gerçek o değildir.
Ana babanızı, eşinizi, çocuklarınızı, arkadaşlarınızı çok iyi tanıdığınızı sanıyordunuz. Gerçek o ki, onların yaşamlarında olup bitenlerden, ne düşündüklerinden, ne hissettiklerinden, hayallerinden bihabersiniz.
Yalanlar ancak biz onları yarattığımız sürece vardır ve ancak onlara inandığımız sürece yaşarlar
Çocukken başkalarının inançlarının gücünün bizi alt ettiği aşikardır
İnanç sistemi, insan hayatına zorba bir hükümdar gibi hükmeder
İnanç sistemi zihin alemindedir, onu ne görür ne de ölçebiliriz, ancak var olduğunu biliriz. Belki de bilmediğimiz, yalnızca biz yarattığımız için varlığını sürdüren bir yapı olduğudur
Hiçbir şeyi kişisel algılamamak, kendi türünüzle insan insana etkileşiminizde nefis bir araçtır. Ayrıca, bireysel özgürlüğe alınmış bir bilettir de çünkü artık hayatınızı başkalarının fikirlerine göre yönetmek zorunda değilsinizdir. Bu, insanı gerçekten özgür kılar! Canınızın istediğini (yaptığınızın sizden başka kimseyi ilgilendirmeyeceğini bilerek) yaparsınız. Sizin hikayenizle ilgilenecek tek kişi, sadece sizsiniz. Bu farkındalık her şeyi değiştirir.
Kişiliğiniz bir andan diğerine, oynadığınıza role göre, hikayenizdeki yardımcı rol karakterlerine göre değişiyor. Evde belli bir kişiliğiniz var. İşteki kişiliğiniz tamamen farklı. Kadın arkadaşlarınızla bir türlüsünüz erkek arkadaşlarınızla başka bir türlü. Oysa tüm yaşantınız boyunca başkalarının sizi gayet iyi tanıdığını varsaydınız ve onlar beklentinize göre davranmadıklarında, bunu kişisel algılayıp kızgınlıkla tepki verdiniz ve sözü yok yere bir sürü dram ve uyuşmazlık yaratmakta kullandınız.
Cehennem yalan dolu bir düşten başka bir şey değildir
Yeryüzünde kendini aynı hata için binlerce kez cezalandıran,başkalarına da aynı hata için yine binlerce kez ceza veren tek hayvan insandır.Kendi kafanızın içinde adalet yokken dünyanın geri kalanındaki adaletsizlikten nasıl söz edebiliriz ki?
Yeryüzünde kendini aynı hata için binlerce kez cezalandıran, başkalarını da aynı hata için yine binlerce kez cezalandıran tek hayvan insandır. Kendi kafanız içinde adalet yokken dünyanın geri kalanındaki adaletsizlikten nasıl söz edebiliriz ki?
Ben söylediklerimden sorumluyum ama sizin ne anladığınızdan sorumlu değilim. Siz kendi anladığınızdan, kafanızın içinde duyduklarınızdan sorumlusunuz çünkü işittiğiniz her kelimeye anlam yükleyen sizsiniz.
Biri birşey istedi diye ona istediğini hemen vermek zorunda değilsiniz.
zihnin açıklayamadığı o kadar çok şey var, yanıt bekleyen o kadar çok sorumuz vardır ki. ama bilmediğimizde soru sormak yerine, türlü türlü varsayımlarda bulunuruz. varsayım yapmayı ancak soru sormakla bırakabiliriz. sormak ve açıklık getirmek daima daha iyidir.
Birbirimizi sevmek için yaratıldık, nefret etmek için değil. Gelin, farklılıklarımızın bizi birbirimizden daha üstün ya da daha kötü yaptığına inanmaktan vazgeçelim. O yalana inanmayalım.
İnsanlık, saygı yokluğundan dolayı bunca çatışma içindedir. Her savaş diğer sanatçıların yaşam tarzlarına saygı göstermemiş olduğumuzdan çıkar. Onların haklarını savunmak yerine, başkalarına kendi inandıklarımızı dayatmaya başlarız. Barış yerine savaş olur.
Eski Mısır’da Öldüğünde yüreğin bir tüyden hafifse cennete hoş geldin. Eğer yüreğin tüyden ağırsa cennete gitmezsin denirmiş.
Kendimizi başkaları için feda ettiğimizde hayatı zorlaştırmış oluruz. Tabii ki kendinizi başkası için kurban etmek üzere gelmediniz buraya. Başkalarının görüşlerini ve bakış açılarını tatmin etmek için burada bulunmuyorsunuz.
Hayatınızın tuvalindeki her fırça darbesine anlam veren sizsiniz.
Birisinden hoşlanmasanız çeker gidersiniz. Oysa kendinizden hoşlanmıyorsanız nereye giderseniz gidin hala oradadır. Herkesten saklanabilir ama kendi yargılarınızdan saklanamasınız
Birisinden hoşlanmazsanız çeker gidersiniz. Oysa kendinizden hoşlanmıyorsanız nereye giderseniz gidin hâlâ oradadır. Herkesten saklanabilir kendi yargılarınızdan saklanamazsınız.
Ben söylediklerimden sorumluyum ama sizin ne anladığınızdan sorumlu değilim. Siz kendi anladığınızdan, kafanızın içinde duyduklarınızdan sorumlusunuz çünkü işittiğiniz her kelimeye anlam yükleyen sizsiniz.
Kendinizi koşulsuz sevdiğinizde, artık hayatınızı kontrol etmek isteyen bir yırtıcıya kolay kolay yem olmazsınız. Kendinizi kimse için feda etmezsiniz.
Dünyada, yalanlara inandıkları için başka ülkeleri işgal edip haklarını yok eden zalim hükümdarlar bile vardır.
Bir kez başkalarının söylediklerinin ya da yaptıklarının sizinle ilgisi olmadığını görebildiğiniz de, kimin hakkınızda dedikodu yaptığı, kimin sizi suçladığı, kimin dışladığı önemini kaybeder. Dedikodular sizi etkilemez olur. Kendi görüşünüzü savunmaya zahmet bile etmezsiniz. Köpeklerin havlamasına izin verirsiniz, onlar da ha bire havlar.
Dünya kendi düşünü gören, başkalarının kendi âlemlerinde, kendi hayalleriyle yaşadığının farkında olmayan milyarlarca insanla dolu.
Mutluluğunuz size bağlıdır ve sözü nasıl kullandığınızla ilintilidir. Eğer birine kızıp ona duygusal zehir yollamakta sözü kullanıyorsanız, dışarıdan sanki sözü ona karşı sarf etmişsiniz gibi görünse de aslında kendinize karşı kullanmış olursunuz.
Hayata teslim olunca, her şey sihirli değnek değmişçesine değişir. Bedeninizde akan, zihninizden akan o kuvvete teslim olun ve hayata bakışınız değişsin. Bir oluş biçimidir bu: Hayat olmak .
Kendinize saygı duyduğunuz zaman, kendinizi olduğunuz gibi kabullenirsiniz. Başkalarına saygı duyduğunuzda, onları tam oldukları gibi kabullenmişsinizdir demektir. Doğadaki hayvanlara, okyanuslara, atmosfere, dünyaya saygı duymanız, tüm yaratılışı olduğu gibi kabul ettiğiniz anlamına gelir.
Yargılamadan, olana bir kez tanık olun çünkü her ne yaratıyorsanız, o mükemmeldir.
Niyet, var olan tek canlı varlık ve herşeyi kımıldatan güçtür
Hakikat, öğrendiklerimizin yüzde yüzü algıladıklarımızı ifade etme ve anlama ihtiyacından doğan, bizim icat ettiğimiz sembolizm ya da kelimelerden başka bir şey değildir.
Yaşamınız tamamen öğrendiğiniz inanç sisteminin yönetimindedir. Her neye inanıyorsanız, yaşadığınız hikayeyi o yaratır, her neye inanıyorsanız yaşadığınız duyguları o yaratır.
Binlerce yıl önce Toltekler sanatçının üç ustalığını yaratmışlar: Farkındalık ustalığı, dönüşüm ustalığı ve sevgi, niyet veya inanç ustalığı.
Bağışlamak duygusal bedenimizi duygusal zehirden arındırmanın yegane yoludur.
Oldu­ğumuz gibi kabul görmediğimizden, olmadığımız gibi davranırız. Reddedilme korkusu yeterince iyi olmama kor­kusuna dönüşür ve kusursuzluk adını verdiğimiz bir şeyin arayışına girişiriz.
Sözünüz özenle seçilmiş ise, hiçbir şeyi kişisel algılamıyorsanız, varsa­yımda bulunmuyorsanız, daima yapabileceğinizin en iyisini ya­pıyorsanız, dinlerken kuşkuyla dinliyorsanız, artık kafanızda hiç savaş olmayacak; barış olacaktır.
Kendimize saygı duymuyorsak, başka­sına ya da başka şeylere de duyamayız.
BEŞİNCİ ANLAŞMA
Kuşkucu Ol Ama Dinlemeyi De Bil’dir.
Kuşkucu ol çünkü duyduklarının çoğu doğru değil. İnsan­ların sembollerle konuştuklarını ve bu sembollerin haki­kat olmadığını biliyorsunuz. Semboller ancak bizler mutabık olduğumuz sürece hakikattirler, gerçekten haki­kat olduklarından değil. Ama anlaşmanın ikinci kısmı çok basit bir nedenle dinlemeyi bil: Dinlemeyi öğrendiğinizde insanların kullandıkları sembollerin manasını, hikayelerini anlarsınız ve iletişim büyük ölçüde düzelir.
Siz öğrendiklerinizi tersine çevirmek için buradasınız; ta ki bir gün hiçbir şey bilmediğinizi anlayana kadar; hepsi bu.
İmanda ustalaştığınız anda hayatınızı sevgiyle yaşarsınız çünkü sevgi sizin mayanız olan harika bir şeydir.O anda bedeninizi, duygularınızı, hayatınızı, hikayenizi bütünüyle kabullenirsiniz.Kendinize saygı duyarsınız, tüm sanatçılara, tüm kız ve erkek kardeşlerinize, bütün yaratılmışlara saygı duyarsınız.Kendinizi koşulsuzca seversiniz ve sevgiyi ifade etmekten, başkalarına ”seni seviyorum ” demekten korkmazsınız.İmanın ustası olduğunuzda, hayatınızı sevgi içinde yaşadığınızda, kendi sevginizin hikayenizdeki her yardımcı karaktere yansıdığını görür, bütün yardımcı karakterleri tıpkı kendinizi sevdiğiniz gibi koşulsuzca seversiniz.
Evcilleştirildiğimizde, biriktirdiğimiz onca bilgi, bizim gerçekte olanı, hakikati algılamamızı engelleyen sisten bir duvar gibidir.Ancak görmeyi istediklerimizi görür; duymak istediklerimizi işitiriz.İnanç sistemimiz, tıpkı bize inandıklarımızı gösteren bir aynaya benzer.
Ne olduğunuzu anlamak için sem­bollere başvurursanız, kendinizi anlamaya çalışırken sembollerin içinde kaybolabilirsiniz.
Savaşı insanlar ya­ratıyor biz de gençlerimizi o savaşlarda kurban edilmeye gönderiyoruz. Çoğu zaman ne için savaştıklarından bile haberleri yok.
Belki artık Apollo’ya inanmıyoruz, Osiris’e inanmıyoruz ama adalete, hürriyete, demokrasiye inanıyoruz. Yeni tan­rıların isimleri bunlar. Gücümüzü bu sembollere veriyo­ruz,·onları tanrı katına yükseltiyoruz ve hayatlarımızı bu tanrılar adına kurban ediyoruz.
Bu dünyada dolaşıp du­ran milyarlarca ölü insan var ama öldüklerinden haberleri yok.
Hayat sizin; başkasının değil ve onunla ne yapacağınız hiç kimseyi ilgilendirmez.
Herkesten saklanabilir kendi yargılarınızdan saklanamaz­sınız.
Ve inançlarınıza, kendinize onların gerçek olup olma­dıklarını sorarak meydan okuduğunuzda, son derece ilginç bir şey keşfedebilirsiniz: Hayatınız boyunca hep başkaları için iyi olmaya çalışıp kendinizi en sona bırakmış olduğu­nuzu Kişisel özgürlüğünüzü bir başkasının bakış açısına uymak için feda ettiğinizi Anneniz, babanız. öğretmen­leriniz, sevdiğiniz insan, çocuklarınız, dininiz ve toplum ölçülerinde iyi olmaya çalıştığınızı Onca yıl sonra, bir de kendi gözünüzde yeterince iyi olmaya çalıştığınızda ise , kendi gözünüzde yeterince iyi olmadığınızı anlarsınız.
Görmeyi istediklerimizi görür; duymak istediklerimizi işitiriz. İnanç sistemimiz, tıpkı bize inandıklarımızı gösteren bir aynaya benzer.
Kukla olmayı bıraktı­ğımız zaman, hayatımızın yalanlar ve boş inançlar tarafından yönetilmiş olduğu apaçık ortaya çıkar.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir