İçeriğe geç

Yarına Başlamak Kitap Alıntıları – Afşar Timuçin

Afşar Timuçin kitaplarından Yarına Başlamak kitap alıntıları sizlerle…

Yarına Başlamak Kitap Alıntıları

yarın bir tutumdur içimizde yarını kurabilmek için, bizdeki bugünü yıkmalıyız.
Senin çocuklar gibi sevinişin bir şiir kuruyor kafamda, yazık ki bu şiiri kağıda dökemiyorum
Tanımıyorum onu, ama yüz yıllık yakınıyım sanki..
ikide bir kendini suçlamak ya sahtekarlık ya da hastalıktır
sinirlilik edepsizliğin arkadaşıdır.
küçük insanlar akıllarının yetmediği şeyi aşağılarlar
bir geri kalmışlık, bi başaramamışlık, bir gecikmişlik havasına girme. istersen herşeyi bırak ama dünyaya gülerek bakan iyi insan yüzünü bırakma
iki kişilik dünya bir kişilik dünyadan daha budala bir dünyadır.
insan her durumda her sallantıda ayakta kalabilmeli
birdenbirelik dünyamızın yakışığıdır.
korkmamalısın korku sevgiyi zedeler, korkmaktan korkmalısın, asıl bundan korkmalısın
ben aşkı cinselliğin dışında düşünemiyorum, cinselliğin dışında kalan her tutkuya sevgi denebilir ancak
aşk bir kişiye karşılıksız yöneliştir
otomobilden çok yürüyüşü seven bir kadın her zaman kolaydır
Sıradan insan olabiliriz, ama küçük insan olmak yok.
Herkes kendi şeytanını öldürmeyi bilmeli
Yalnızlığa benzeyen kırgın bir güzellik vardı yüzünde.
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
-Bir heykel toprakta uyur gibi yüz yıl
uyumak isterim göğsünde. İki yüz yıl ya da
daha uzun bir zaman. Hiç uyanmadan . Ama bilerek
uyuduğu mu.
Çok şey öğrenmiş ama öğrendiklerini bir işe
yaratamamış pek çok insan tanıdım. Onlara
benzetmek istemem seni, seni onların yanında
görmek istemem.
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
Dağınık, başarısız, ne istediğini bilmeyen biri olursan sevemem
ki seni.
– Sabaha kadar saçlarımı okşayacaksın değil mi?
– Evet.
· Uzun uzun anlatacaksın. Doğan günü görecek, bana da göstereceksin.
– Evet.
Arayarak bulmadım seni. Sana raslayıverdim.
Kolay bulunur bir şey misin?
Bulduğunu iyi saklamalı insan.
Çıkarlar konusunda ben doğuştan aptalım. Bilerek, isteyerek belki de.
Dostoyevski’ nin dediği gibi, yaşamalı, nasıl olursa olsun
yaşamalı, ama yaşamalı.
Okumak bir şeyler öğrenmek, benim için, yaşamaktır.
Hele şu sıra, yaşamak bir şeyler öğrenmekten başka bir şey değil benim için.
– Gerçekten bırakmalıyım kuşkuyu, o zaman geriye sadece sevinç kalır.
– Aşk nedir?
– Seni sevmek.
– Nasıl sevmek?
– Çok sevmek.
– Bensiz olamamak mı?
– Sensiz olamamak.
– Gerçek olduğuna inanmak istiyorum
Ben ıssız bir denizin üstünde yazdan kalma bir karpuz kabuğu gibiyim. Dalgalar sürüklüyor. Karşı durmuyorum, direnmiyorum, seçmiyorum, tasarlamıyorum.
Elimizin altında değil yarın. Yarına bugünden
başlaınalıyız.
Geçmiş denen şey bir çaresizlikten ·başka ne ki.
“ Güneş herkese onu söyler: Sen bir hiç değilsin, bir güç­sün, yokmuşsun gibi durma. Küçük şeyler olma­saydı diye yakınmaktansa, büyük şeyler yaratmaya bakmalı, der güneş.”
“Sıradan insan olabiliriz, ama küçük in­san olmak yok.”
“Bir heykel toprakta uyur gibi yüz yıl uyumak isterim göğsünde. İki yüz yıl ya da daha uzun bir zaman. Hiç uyanmadan. Ama bi­lerek uyuduğumu.”
“Sabah oluyordu, git­mek, gitmek, gitmek istedim uzaklara. Belki Bursa’ya, belki daha uzak yerlere. Hangi uzak­lara·? Uzaklar da bir yalandan başka ne benim için! Burada bir şey yapamayan orada ne ya­pacak? Uzakları düşleyerek su gibi akıp gitmiş ne çok insan tanıdım.”
“Kendime bir çekidüzen vermeliydim. Vermeliyim. Ne zaman? Bugünden yarına, yarın­ dan öbürgüne, öbürgünden dahaöbürgüne bir şeyler geçip gidiyor. Parça parça ölür gibi ”
“Yerimiz­de sayıyoruz, hep aynı şeyleri konuşuyoruz. Ne söylediklerimiz yeni, ne yaptıklarımız. Bu de­ğişmezliktir bizi dört duvarla çevreleyen.”
“Ben gerilere dönmeyi, ge­rilere bakmayı hiç sevmem. Önemli olsaydı, ge­çip gitmezdi, kalırdı, derim. Geçmiş denen şey bir çaresizlikten başka ne ki.”
“ Galiba öyle oluyor, unuttukça unutuyor insan, hatırladıkça hatırlı­yor. Zincirleme unutuyor, zincirleme hatırlıyor.”
“O zaman gözlerimi bo­yardım. Boyalarla, düşlerle, umutlarla “
“Eski un çuvallarına benziyor belleği­miz: deliklerinden habire un akıtıyor. Ne çabuk
unutuyoruz. Ne çabuk siliyoruz aklımızdan. Ka­la kala bu yüzler kalıyor işte, bulanık sular gi­bi; gelip geçici bulutlar gibi. Bu yüzler, uçucu dostları belleğimizin.”
“Elimizin altında değil yarın. Yarına bugünden başlamalıyız Ya­rına varan yol uzak. Kandırmayalım kendimizi, yarına varamadık daha. Yann bir tutumdur içi­mizde. Yarını kurabilmek için, bizdeki bugünü yıkmalıyız. Bugün denen şey yarı yarıya hastalıklı. Bugün, yarın değildir. İkisi çok ayrı birbirinden. Yarına varmadık daha. Kendinde yarın gibi gördüğün şey umuttur. İyi bak, bu umut aldanışa dönüşmesin. Gevşek davrandın mı, umut aldanışa dönüşüverir. Sen yarına vardık sanıyorsun. Yarın daha nerede! Yarına yıllar var Ne olursa olsun, yarına bugünden başlamalıyız.”
Bu sokaklar, hele gece karanlığında, bir baş­ka dünyanın sokakları gibidir. Biraz beklerseniz, her evden ·bir acı, bir öfke, bir ülser, bir alda­tılmışlık, bir ulaşamamışlık fırlayacak. İnsan­dan bozma hayaletler gezer bu sokaklarda. Tah­ta yapılar birbirine dayanmasa düşecek, bir da­ ha ayağa kalkamayacak.
Sokaklarda dolaştık o akşam. Hep bir şey­leri götürürken bir şeyleri zorla geri getirir gi­bi duran sokaklarda. Sokaklar, ikindiden gece
yarısına kadar, bilinmezliklerin bayram yeridir. Kimler nereye gider, giderken ne götürür, ne­reye? Sokaklar sır vermez. Her şeyinizi anlatın sokaklara; sokak kalkıp da kimseye şu şöyledir demez, susar.
Hiç bi­rini doğru dürüst hatırlamıyorum. Köylüler, köylüler , köylüler. . .
Nedirler, ne düşünürler,
kavgalarını, sevgilerini, tutkularını neye göre büyütürler, bilmiyorum. Gerçekte, şehir insan­ larını da bilmiyorum pek. (Üstelik, insan denen şeyi de pek iyi bilmiyorum.) Şehirdekiler. Şe­ hirlere akın edenler, sevimsiz bir başıboşlukta
gününü kurtarmaya bakanlar. . .
Geçmişe dönme oyununu sürdürmeliydim, epeyce oyala­yıcıydı. Oysa, ne kadar kopmuştum geçmişten .
Sanki geçmişim yok benim. Zorluyorum kendimi, yıkıntılarda önemli bir şeyler ararcasına eşeliyorum anıları.
Donuk bir gümüş aydınlığı. Durgun zamanlarımızda içimizde rasladığımız aydınlıktan. Bulutlar soluk soluğa. Gecenin do­ruğuna doğru.
Söylenecek sözü olmayan bağırır. Yani, basit olaylar, basit insan­lar, her günkü işler yetmiyor çoğumuza. Roman kahramanları bizim yapamadıklarımızı yapmalı diyoruz. Olağanüstülükler. . . Bir cinayet, ölüm­süz bir aşk, ya da nebileyim ben, beklenmedik
bir rastlantı
Evet, her şey kendinden daha yetkin bir
şeyi yaratarak bitmeli. Bir şeyde daha yetkin olarak sürmek. Daha sonraya katılmak, ölmez­lığe katılmak.
Kendime bir çekidüzen vermeliydim. Ver­ meliyim. Ne zaman? Bugünden yarına, yarın­
dan öbürgüne, öbürgünden dahaöbürgüne bir şeyler geçip gidiyor. Parça parça ölür gibi.
Fakülteyi bı­ rakınak zorundaydım, o zamanlar öyleydi, şim­diki Ayşe değildim, tam bir çaresizlik içindey­dim. Bugün çaresizlik yok, o zamanlar vardı. Öldüresiye vardı, öldüresiye. Canım sıkılıyor­du. Tam çaresizdim o zamanlar. Tek kişi çare­sizdir. Pek yalnızdım o zamanlar. Şimdi yalnız duymuyorum kendimi. Hiç değilse kendimin iyi ·bir arkadaşıyım. Ayrıca, insanlar içindeyim,
birçok kişiden biriyim. Çaresizdim ve başka bir şey bıkmıyordum
-Konuşur dururduk seninle. Ders araların-
da falan. Bir çırpıda tanımalıydım.
-Erkenden yoruldum. Kimsesiz çocuklar gibiyiz. ;Her ya­nım yorgun, belleğim de.
Ara sıra bana ba­
kıyor, ara sıra ·kadına. Gerçekte üçümüz de bir­ birimizi süzüyoruz , sezdirmeden. Sezdirirsek, şatafatlı onurumuz kırılır. Birbirimizi süzüyo­ ruz, birbirimizde maden arar gibi. Ne arıyorduk
ki ne bulalım! Ben neyi arıyorum, onlar neyi arıyor? O çok renkli gazetede neyi buluyor a­ dam, bir geodezi bilgini kadar ciddi?
“Elimizin altında değil yarın. Yarına bugüııden başlamalıyız. Bunu Semra’ya da söyledim. Ya­ rına varan yol uzak. Kandırmayalım kendiınizi,
Yarına varmadık daha. Yarın bir tutumdur içi­ mizde. Yarını kurabilmek için, bizdeki bugünü yıkmalıyız. Bugün denen şey yarı yarıya has­talıklı. ,Bugün, yarın değildir. İkisi çok ayrı bir birinden. Yarına varmadık daha. Kendinde ya­rın gibi gördüğün şey umuttur. İyi bak, bu umut aldanışa dönüşmesin. Gevşek davrandın mı, umut aldanışa dönüşüverir. Sen yarına var­dık sanıyorsun. Yarın daha nerede! Yarına yılllar var Ne olursa olsun, yarına bugünden baş­lamalıyız.”
Hayatın içine iki tane şeker atmak, iki parça sevinç atmak, daha severek içebilmek için..
-Bir güneşi, bir maviyi alırım, mavinin terkisine bindiririm seni; ben de yoklukta dö­küntü bir masal prensi olurum..

+Güneşi ne yapacaksın, haydi mavi at oldu?

-Güneşi de lamba diye sen elinde tutacaksın. O zaman biz apayrı bir dünya kurmuş oluruz..

Biz sıradan insanlar olabiliriz, aklı­mızın yetmediği şeye yanarız, ama küçük insan olamayız. Küçük insanlar akıllarının yetmediği şeyi aşağılarlar..
Gitmek varmaktan daha güzel..
Bu yalnızlığı seninle bitireceğim..
Savaş karşısındaki katılığımı sevgi karşısında gösteremem. Alıngan olurum..
Sönük bir lambanın gö­nüllere bunaltı, gözlere acı veren yağlı ışığı al­tında ders çalışan bir öğrenci yarına açılan bilinmedik bir umuttur..
-Pek kuşkulusun.

+Aşk bana hep kuşkuyla gelir.

-Ben ılık bir suya dalar gibi dalıyorum aşka. Aşk beni dinlendiriyor.

+Benimse gözlerimi açıyor. Serin sular gibi..

Pırıl pırıl bir sabah. Çay rengi..
Doğa, ışıklı akşam­larda, okunmayı bekleyen bir şiirdir..
-Güneşin yarına koşmakta olduğunu duyuyor musun?

-Duyuyorum..

Okuyorum, oku­dukça şaşıyorum. İnsan yaptığı şeye bu kadar uzak düşebilir mi?..
Bütün yarı yolda kalmışlar olur olmaz korkular duyar..
Tanımıyorum onu, ama yüz yıllık yakınıyım sanki..
“ Elimizin altında değil yarın. Yarına bugünden başlamalıyız.. “
-Bazı şeyleri çirkinlikleriyle, bazı şeyleri de çirkinliklerine rağmen severiz. ( ) Bir şeyi çirkinlikleriyle sevmekte iğrenç bir zayıflık var.
– Çirkinliklerine rağmen sevmekte?
– Umut var.
– Anlayamadım?
– Çirkinliklerine rağmen seversen, çirkinliklerini yok etmeye çalışırsın.
– Öbüründe?
– Uzlaşırsın çirkinlikleriyle. Giderek çirkinliklerini de seversin.
Çabayı göze alamayanlar kaderi göze alır.
Bazı şeyler yaşamak içindir, konuşulmaya gelmez.
Bana yardım etmelisin, hep tetikte olmalısın, hep uyanık kalmalıyız. Yoksa birbirimizin karşısında iki günde eskiyiveriririz. Sevklmek rahatlatmamalı seni.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir