İçeriğe geç

Sizi Medyanın Elinden Kurtaracak Kitap Kitap Alıntıları – Kolektif

Kolektif kitaplarından Sizi Medyanın Elinden Kurtaracak Kitap kitap alıntıları sizlerle…

Sizi Medyanın Elinden Kurtaracak Kitap Kitap Alıntıları

“Medya araçlarının olmadığı devirlerde ebedi eserler veren yazarlar, sınırsız bir hayal gücüne sahip kişilerdi. Onların önünde, onları sınırlandıran ve onları yanlışa doğru sevk eden iletişim araçları yoktu. Eski yazarların eserlerindeki derinlik, anlamdaki dolgunluğun kaynağını oluşturmaktadır.”
“Gece vaktinde insanlar üç kısımdır. Gece kendilerinin lehine olanlar ne lehine ne de aleyhine olanlar ve kendilerinin aleyhine olanlar, gece lehine olanlar insanlar uyurken gecenin karanlığında abdest alıp namaz kılanlardır. Gece aleyhine olanlar insanların o vakitte uykuda olmasını ve gecenin karanlığını fırsat bilip Allahü Teala’ya isyanda bulunanlardır. Gece ne lehine ne de aleyhine olanlar ise sabaha kadar uyurlar.”
-Selman-I Farisi RA
“Kitap bir ihtiyaçtır.”
Medyanın gücü hatalı bir tabirdir .Medyanın gücü değil, gücün medyası vardır.
Tahta oyuncakta değildir marifet; bağlı olduğu iplerdedir
Savaş görüntüleri,cinayet,cinnet,intihar gibi şiddet içerikli haberler, aile içi boşanma haberleri, taciz ve istismar haberleri sansürlenmeli ve izleyicilere olumsuz görüntüler yansıtılmamalıdır.
Gasp,cinayet, soygun,tecavüz suçluları kadar,suç ortamını oluşturanlar da mesuliyet altındadırlar.
Medyadan kurtulmak mümkün mü?
İnanın televizyonu açık bir evden çıkarken, hiç kimse muhabbetin ne olduğunu hatırlamaz, aksine derdi dizinin nasıl biteceğini, reklam bitene dek eve varıp varamayacağını düşünür.
İnsanlar televizyonda : İç savaşı ve tuvalet kağıdı reklamını aynı duyarsızlıkla izlemektedir. Televizyonu kapattıktan sonra iç savaş devam etse bile onun için bitmiştir. İşte insanın yaşadığı bu dünya simülasyon dünyasıdır. Televizyonda ki her şey görüntüden ibaret olduğu için, gerçek hayatta zamanla cansız gibi görünmeye başlar.
JEAN BAUDRİLLAND
1978 #8242; de TV araştırıcısı A.C.Nielsen’e göre ABD’de beş yaşın altındaki çocuklar haftada ortalama 23,5 saat televizyon seyretmektedir.

Bir lise mezunu , en az 15.000 saatini ekran karşısında harcamıştır. Bu süre zarfında televizyonda en az 350.000 ticari reklam ve 18.000 cinayet görmüştür.

Tespit şudur; Bir insan yetiştirken, inançları, hal ve hareketleri, değer ölçüleri ailesinden sonra televizyon yapmaktadır.

Bu saatler, çalışma ve uyuma dışında ayrılan en büyük zamandilimini oluşturuyor. Her gün 3 saat televizyon seyreden biri, 75 yaşına geldiğinde yaklaşık 9 yılını televizyon karşısında heba etmiş oluyor.

Dinlemek ne ulvî şeydi. Hakikate kulak vermek her şeyden önceydi.
Zihin kodlarınızda ne var?
Ne izleyip ne dinlediyseniz o var.
Bak yemeğini nasıl da güzel yiyor annesini hiç üzmüyor. diyerek reklamlardaki karakterleri örnek göstermek reklamın reklamını yapmaktır. Ondan sonra Her gördüğünü istiyor. diyerek çocuktan yakınmak da büyüklere hiç yakışmıyor.
Öyle bir gençlik modeli çizilmektedir ki, gençler Düşünüyorum öyleyse varım. demek yerine Tüketiyorum öyleyse varım. diyerek her şeyi paraya çevirmektedir.
KİTAP BİR İHTİYAÇTIR
Eğer bir çocuk medyanın verdiği kavga ve gürültü ile yaşarsa, kavgacılığı öğrenir. Ve bir çocuk sanal da olsa medyanın korkuları içinde yaşarsa, her şeyden korkmayı öğrenir.
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
Oysa müslümanın hayatında zamanın çok büyük bir önemi vardır. Günlerin, ayların ve senenin taksimi, insanın dünyevî ve uhrevî saadetine vesile olacak şekilde taksim edilmiştir. Ne ölürcesine dünya için çok çalışmak ne de tembel olmak bu taksimde söz konusu değildir. Her şey bir ölçü ve ahenk içinde tanzim edilmiş ve bunun en güzel örneği de Peygamber Efendimiz(sav) bizlere göstermiştir.
Çocuklar yılda 40 bin adet televizyon reklamına maruz kalmaktadır. Bu yoğun bombardıman neticesinde okuma-yazma bilmeyen çocuklar bile markaları gayet iyi tanımaktadır. Çünkü reklamlar onlara harflerden önce logoları öğretmiştir.
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
Eger bir cocuk, medyanin verdigi kavga ve gürültü ile yasarsa, kavgaciligi ögrenir. Ve bir cocuk sanal da olsa medyanin korkulari icinde yasarsa, her seyden korkmayi ögrenir. Bir adam, global medya aktörlülerinin asagilamalari, kendisine aciyarak bakmalari ile büyümüsse, kendini zavalli hisseder. Bir kadin, dizilerden kiskanclikla yogrulursa, kendinden ve cevresinden nefret etmeyi ögrenir. Ancak bir cocuk, huzurlu bir aile ortaminda büyürse, gercek sevgiyi, muhabbeti ögrenir Bir baba, yalanin her türlüsünün kendisine ulasmadigi, dürüst bir cevrede yasarsa, ahlaki ve adaleti ögrenir. Bir anne, sözlerine güvenilir insanlar icinde yasarsa, hakikatin ne oldugunu ögrenir. Ve eger bir aile, medyadan kurtulmayi ögrenirse, dünyanin yasanacak bir yer oldugunu ögrenir.
Bilgi cahilliği kavramı ilk defa, gazetenin yaygınlaşmaya başladığı dönemlerde karşımıza çıkmıştır. Çünkü gazetenin sosyal hayat içerisinde yerini almasıyla toplumda yeni bir dönem başlamıştı. O da yoğun bilgi dönemi diye adlandırılan bilgi çağıydı.
İnsanlığa geri dönüş için dönüp etrafına bakabilmeli bir insan. Bir insan eğer devam eden dünyasına durup bakabiliyorsa medyatik hafızasını yener. İnsanlığına geri dönmüş olur
İnsanlar farkında olmadan bilgi kirliliği yüzünden sağlıklı düşünme yeteneklerini kaybedecekler.
Medyanın gücü yanıltıcı bir tabirdir. Medyanın gücü değil, gücün medyası vardır. Dolayısıyla bir toplumda sosyal ve siyasal kurumlar arasında bozuk bir denge ve basın araçları sahipleri lehine bir yapı varsa, orada bütün insanlar medyanın gücüne teslim olmuş demektir. Bundan sonra ise nihai gaye, paranın gücüyle açık ya da gizli bir şekilde mutlak iktidar olmaktır.
Cahil ancak gördüğünün aynı olan hadiselerde doğru diye karar verir
Mustafa Şekip Efendi
Televizyonda gösterilen şeyler, özleri korunmuş olsun olmasın, oldukları halden başka bir şeye çevrilmiştir.
Doğruyla yanlışı ayırt edebiliyorsanız post modern toplumda alim sizsiniz Anlayabilen, analiz edebilen ve gerçekle yanlışı kıyas yaparak birçok bilginin içerisinden en doğruyu çıkartabilen kişiler, alim ve bilen kişi olarak nitelendiriliyor.
Medya amacına ulaşmak için korku, suçluluk ve utanç hissettirme teknikleriyle duygusal dengesizlik oluşturur.
Medya, kadınları öncelikle ‘bedene’ indirgemekte ve sömürmektedir.
İnternet bir sis gibi her yanı sardı.
Medya ve TV topluma müdahale ederek, ondaki iyi yönleri kötü şekilde kullanıyor.
Akli muhakeme yeteneğinden yoksun bulunan kitleler, fazlaca bir saflık gösterir ve her şeye kolay inanır.
Diziler, insanı okumak zahmetinden(!) de kurtarıyor. Biri size meşhur romanları, klasik eserleri sorduğunda Okumadım, ama dizisini izledim. diyebiliyorsunuz, o eseri okumanın daha az vakit alacağını hesaba katmadan Zira romandaki olaylar dizide aylarca devam ediyor.
TV’siz hayat bereketli bir hayattır.
Yapılan çalışmalar göstermiştir ki; şiddet ve intihar haberlerini sık izlemek, benzer durumlarda kalındığında kişide bir tercihmiş gibi hissedilmektedir.
Cahilin kafası bitpazarı gibidir. İçinde her şey vardır. Fakat karmakarışık ve tertipsizdir.Alimin kafası bir eczane gibidir. Burada her fikrin bir yeri, kullanma yeri,kıymet ve tesir derecesi önceden belirlenmiştir.
Ülkü Tamer’in “Sinema Dedi ki”kitabında yer alan 80 yaşındaki oyuncu Alain Delon’un sözü özet niteliğinde:
“Büromda,dünyanın aydan çekilmiş bir fotoğrafı var.Gerçekleri kavramama yardımcı oluyor.Burada büyük bir sinema yıldızı olabilirim;ama ordan bakıldığında bir hiçim.Hepimiz hiçiz.”
Genel başlıklar,haber okumadan da televizyon izlemeden de sosyal çevreden öğrenilebiliyor.Haberleri takip etmeyince duyamayacağınız şey “yorumlar “oluyor.İşte püf nokta burası:Yorumlara muhatap olmamak!
Doğru inançtan sapmak, her insanın nefsinin yaratılışına ve cibiliyetine göre farklı şekillerde olmaktadır. Makam, mal, dünya, mevki ve şöhret sevgisi. Uzun yaşama arzusu ve ileride yaparım düşüncesi. Göz, kulak, dil, el ve ayak gibi azaları, yüce Allah’ın taatı dışında kullanmak. Halbuki bütün bu azalar, her yaptığından sorumludur. (İmam Gazali)
Beynin ne düşündüğünü, düşünen bile tam bilemez.
Görsel iletişim kanalları ile gençlere ‘anı yaşama’ düşüncesi aşılanmakta, gelecek vizyonundan yoksun, kendini beğenmiş ve dış görünüş dışında pek fazla bir şeyi önemsemeyen, bir kainat tasavvuru olmayan, inançları sıradan, geleneksel kurumlar yerine reklamı en çok yayınlanan markalara güvenen bir gençlik şekillendirilmektedir. Öyle bir gençlik modeli çizilmektedir ki, gençler ‘Düşünüyorum, öyleyse varım.’ demek yerine ‘Tüketiyorum, öyleyse varım.’ diyerek her şeyi paraya çevirmektedirler.
Öz ve samimiyet tahttan indirildi, şekilcilik ve vurdumduymazlık, iktidarı ele geçirdi.
Çocuk için anne sevgisinin ispatı bir dilim ekmeğe bolca sürülen çikolata, baba sevgisinin delili ise pahalı bir bisiklet.
Reklamda gördüğünü arkadaşında da gören çocuk, çevresine dikkat kesiliyor. Yetersizlik hissi yaşayan, mutluluğu dışarda arayan, marka takıntılı, doyumsuz biri olup çıkıyor.
Televizyonda yiyecek mutluluk kaynağı olarak gösterilmekte, ama besin maddeleri nadiren açlığı gidermek için kullanılmaktadır.
Bu dünya amel işleme yeridir. Tohum ekilecek tarladır. Bu kalp huzurunu, ahkam-ı İslamiyyeye uygun zahiri amellerle bir arada bulundurmaya çok gayret ve dikkat ediniz. (İmam-ı Rabbani/Ahmet Faruki Serhendi k.s.)
Kumanda elimizde ama kitle iletişim araçlarını takip ederek, asıl kumanda edilen taraf bizler oluyoruz.
Mümkün olabilecek en verimli günü yaşamanın sırrı, kendinizi bir şeye tam vakfetmenizden geçer.
Medyanın gücü değil, gücün medyası vardır.
Manevi aşkın tadına varamamış zihinler, aşkı vücuda indirgeyerek, zaman ve zemine muhtaç olmayan ruh birlikteliğini bedenden ayırma gafletine düşmektedirler.
Kalemler doğrular için değil para uğruna kağıtla buluşuyor.
Medya araçlarının olmadığı devirlerde edebi eserler veren yazarlar, sınırsız bir hayal gücüne sahip kişilerdi. Onların önünde, onları sınırlandıran ve onları yanlışa doğru sevk eden iletişim araçları yoktu.
Çoğu insan için bir işaret yeter. Kimileriyse işaretten anlamaz,ayrıca izah ister. Açık seçik anlatılanı, doğrudan söyleneni anlamakta zorlanan kimseye ima yoluyla hiçbir şey anlatamazsınız. Ne söylediğinizden ziyade muhatabımızın ne anladığı önemlidir ve asıl olan sizin nereyi gösterdiğiniz değil karşınızdakinin ne gördüğüdür.
Hayat bir yolculuktur, hepimiz farklı yerlerden yola çıkar ve ayrı yönlere gideriz. Yolda bize rehberlik eden işaretlerle rastlarız İşaretler bize hem yol gösterir, hem de yolda nelere dikkat etmemiz gerektiğini hatırlatır . Hane halkı, evin ebeveyninin işaretine; talebe, hocasının tebeşirine bakar.
Günümüz Tv yayın akışı içerisinde, gösterilen yabancı filmlerde batıl inanç yoğunluktadır Yabancı dizilerde ise; kültürümüzün yapısındaki en temel taş olan ‘aile’ mefhumunu çözmeye müteveccih farklı bir hayat tarzı özendirilmektedir. Bu programların karakterleri tüketim çılgını, gayrimeşru ilişki müptelası, zevkperest serkeş tiplerdir. Yerli malı film ve dizilerimiz farklı mıdır?
Medya terzisinin hedef kitleyi yönlendirmede iğne-ipliği olan Tv’ler, kendi ilkeleri/ilkesizlikleri çerçevesinde; sunumlarını yaparken toplumun mukaddes saydığı dahil, hiçbir özelliğini ve değerlerini göz önüne almazlar. Tv programlarının hemen her yayını, bizi biz yapan hakikat ve değerlerimizi örseler durur.
Medya; her yaştan, her cinsten ve statüden insana ürettiği sisteme uygun düşünüş, duyuş, oluş kalıplarını hazırlayan ve hayat tarzı elbiselerini dikmeye çalışan bir terzi gibidir.
Eğer bir aile, medyadan kurtulmayı öğrenirse, birlikte huzur içinde yaşamayı öğrenir.
Dürüst insanın içinde huzur doludur, ancak medya şiddeti ve vahşeti ile o huzuru bitirir. Dürüst insanın yalan söylemesi mümkün değildir, ancak medya,, magazini, dizisi ve haberi ile yalan mühendisliği yapar. Dürüst insanın halet-i ruhiyesi onda düşünce berraklığı oluşturur lakin medya, insanın bilincine ve bilinçaltına yaptığı saldırılarla bu berraklığı bitirir.
Cahilin kafası bitpazarı gibidir. İçinde her şey vardır. Fakat karmakarışık ve tertipsizdir.
Alimin kafası bir eczane gibidir. Burada her fikrin bir yeri, kullanma mahalli, kıymet ve tesir derecesi önceden belirlenmiştir.
Medyanın gücü değil, gücün medyası

Basın araçları özellikle insanların iyice yalnızlaşmaya başladığı bu dönemde muazzam bir tesir gücüne sahiptir. Yasama, yürütme ve yargıdan sonra “dördüncü güç olarak medya kabul edilir. Hatta bazı durumlarda medya en başa  geçebilmektedir. Basın araçlarını (gazete, televizyon, internet siteleri ve programlar) ellerinde bulunduranlar, güçleri nispetinde bütün insanlara karşı istedikleri manipülasyonu yapabilme gücüne sahip olduklarını düşünürler. Bunun sayılamayacak kadar örneği vardır.

“Medyanın gücü” hatalı bir tabirdir. Medyanın gücü değil, gücün medyası vardır. Dolayısıyla bir toplumda sosyal ve siyasal kurumlar arasında bozuk bir denge ve basın araçları sahipleri lehine bir yapı varsa, orada bütün insanlar medyanın gücüne teslim olmuş demektir. Bundan sonra ise nihai maksat, paranın gücüyle açık ya da gizli bir şekilde mutlak iktidar olmaktır.

Sistemin anayasasını şu cümle özetler kanaatindeyiz: Sen sahip oldukların kadarsın! Öyleyse tüket!
Medya; her yaştan, her cinsten ve statüden insana ürettigi sisteme uygun düşünüş duyuş, oluş kalıplarını hazırlayan ve hayat tarzı elbiselerini dikmeye çalışan bir terzi gibidir.
Gece vaktinde insanlar üç kısımdır. Gece kendilerinin lehine olanlar, ne lehine ne de aleyhine olanlar ve kendilerinin aleyhine olanlar. Gece lehine olanlar, insanlar uyurken gecenin karanlığında abdest alıp namaz kılanlardır. Gece aleyhine olanlar, insanların o vakitte uykuda olmasını ve gecenin karanlığını fırsat bilip Allâhü Teâlâ’ya isyanda bulunanlardır. Gece ne lehine ne de aleyhine olanlar ise sabaha kadar uyurlar.
(Selman-ı Fârisî R.A.)
Ayak seslerini takip edenler, ayak izlerini takip edenlerden daima öndeydi.
Medya günlük 1 saat TV karşısında tutabildiği kişinin üzerinden yıllık 10 bin TL kazanıyor.

vakitlerimizi öldürmeyelim

Ne söylediğinizden ziyade muhatabınızın ne anladığı önemlidir ve asıl olan sizin nereyi gösterdiğiniz değil karşınızdakinin ne gördüğüdür.
Kafanızda gereksiz yüzlerce bilgi dolaşıyorsa , sağlıklı düşünmeniz ve düşünme yeteneğinizi geliştirmeniz neredeyse imkansız.

Haberleri hayatımdan yedi ay önce çıkardım.

Bu gerçekten özgürlük, kitle iletişim araçlarını takip etmeyi bıraktığınız anda daha fazla insan oluyorsunuz.

Manevi aşkın tadına varamamış zihinler, aşkı vücuda indirgeyerek, zaman ve zemine muhtaç olmayan ruh birlikteliğini bedenden ayırma gafletine düşmektedirler.
Bilinir ki fiil, sözden kavidir. Sözün tesiri ise yaşamakla mümkündür.
Medyanın gücü değil, gücün medyası vardır.
Kendini kenarda tutup ruhunu temizde bırakabilenler, sahte kahramanlara kanmayacaklar ve masallarla uyutulmayacaklardır.
Kukla tiyatrosu izleyenler bilir. Tahta oyuncakta değildir marifet; bağlı olduğu iplerdedir. İplerin kimin elinde olduğunu kimse umursamaz; ama gerçekte gösterinin yıldızı o adamdır. Ve izleyenler izlemeye devam ettikçe oyunun sonu, o nasıl isterse öyle olacaktır.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir