Stefan Zweig kitaplarından Görünmeyen Koleksiyon kitap alıntıları sizlerle…
Görünmeyen Koleksiyon Kitap Alıntıları
koleksiyoncular mutlu insanlardır
Goethe
Goethe
ruhum gelecek günlerin sarıp sarmalayan sisinin ardında yatan geleceğin gizli ormanını düşledi hep.
Her bir sözcük binlerce tahmine yol açıyor.
Ben hep aşık olmanın çok güzel bir şey olduğunu sanırdım.
Fakat tesadüfün dişleri keskindir ve tehlikeli derecede kurnaz olan kader , hiç beklenmedik bir yerde en kayalı araziyi bile havaya uçurabilir.
Yaşanan korkunçluğu henüz kavrayamıyor fakat düşüncelerin içerisinde boğulacak gibi oluyorlar.
Ve ben hep aşık olmanın çok güzel bir şey olduğunu sanırdım.
Öldüler.Artık hiç kimse onlara zarar veremez.
Koleksiyoncular, mutlu insanlardır.
Sakat ve şekilsiz her varlık, kendi çilesi yetmezmiş gibi bir de eli yüzü düzgün olanların saklamayı bir türlü başaramadıkları, acımasızca dışarı vurdukları rahatsızlıklarına katlanmak zorundadır.
Sakat ve şekilsiz her varlık, kendi çilesi yetmezmiş gibi bir de eli yüzü düzgün olanların saklamayı bir türlü başaramadıkları, acımasızca dışarı vurdukları rahatsızlıklarına katlanmak zorundadır. Böylece bir çift şaşı göz , tavşan dudak, yarık bir ağız doğanın bir anlık hatası olmaktan çıkar ve bir insanın vün geçtikçe durmadan büyüyen acısına, bir ruhun onarılması imkansız felaketine dönüşür; dünya denilen, daireler çize çize dönen gezegenimizde bir anlam ve adalet bulunduğuna inanmayı zorlaştıran kötücül bir felakete..
Koleksiyoncular mutlu insanlardır.
Bir ses yumuşak bir tonla, kaderin onlara öğrettiği cümleyi mırıldanıyor:Tanrı böyle istemiş.
, zira anılar birbirine bağlıdır, hele ki içinde sevgi olan anılar arasında iki kat daha güçlü bir bağ vardır.
‘Koleksiyonerler mutlu insanlardır’
..ruhum gelecek günlerin sarıp sarmalayan sisinin ardında yatan geleceğin gizli ormanını düşledi hep.
Koleksiyoncular mutlu insanlardır.
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
Ve aniden her şey bitiyor. Her yer sessiz artık.
Hiç kimse beni anlamadı, bana en yakın olan siz bile anlamadınız. Belki kendim bile anlamadım.
Koleksiyoncular mutlu insanlardır.
Ama yüreğim hala nasır tutmamıştı.
Çocukluğumdan bu yana körlerin yanında kendimi her zaman rahatsız hissetmişimdir. Utanıp sıkılırım, tamamen canlı ancak tüm duyularını kullanamayan biriyle karşılaşmak içimde şaşkınlık ve utanç duygularının oluşmasına neden olur. Sanki adil olmayan bir avantaja sahipmişim gibi hissederim.
Kadınlar ancak gidecek olan çekip gittikten sonra sakinleşirler. Nihayetinde ağlamaları sızlanmaları bitmiş olur.
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
O an çok duygulandığım için, ona tutmanın mümkün olmadığı bir söz verdim.
Çünkü hayat o zaman aşkın parlak alevini dostluğun ölen parıltısına çevirerek söndürmüştü.
Koleksiyoncular mutlu insanlardır
Yukarıdaki yaşlı adamın mutluluktan parlayan yüzü; tüm o asık suratlı, dünyevi telaşların peşinde koşmaktan yorulmuş insanların üzerinde güneş gibi parlıyordu.
Aslında ruhsuz bir adam olarak, değerli bir kaç parçayı bir adamı kandırarak kendisinden almak için gelmiştim .ancak bundan çok daha fazlasını almıştım.
…biz yaşlı emekliler her gün masamıza bir parça ekmek koyabilirsek şükrediyoruz.
Çocukluğumdan bu yana körlerin yanında kendimi her zaman rahatsız hissetmişimdir. Utanıp sıkılırım, tamamen canlı ancak tüm duygularını kullanamayan biriyle karşılaşmak içimde şaşkınlık ve utanç duygularının oluşmasına neden olur. Sanki adil olmayan bir avantaja sahipmiş gibi hissederim..
Ah, herkese karşı bir başına olmak, kimseyle konuşamamak ne zordu!
Hiç kimse beni anlamadı, bana en yakın olan siz bile anlamadınız. Belki kendim bile anlamadım.
Koleksiyoncular mutlu insanlardır.
“O oradaysa, umut var demekti ”
‘Koleksiyoncular mutlu insanlardır.’
‘Etrafta çingeneler dolaşıyorsa kapılarını kapat ve cüzdanına sahip çık.’
Ama yüreğim hâlâ nasır tutmamıştı…
…tamamen canlı ancak tüm duyularını kullanamayan biriyle karşılaşmak içimde şaşkınlık ve utanç duygularının oluşmasına neden olur. Sanki adil olmayan bir avantaja sahipmişim gibi hissederim…
Beyaz saçlı adamın, sokaktaki aksi, aceleci, işi başından aşkın insanların üzerinde pencereden aşağıya seslenirken, bu iğrenç dünyadan beyaz bir bulut vasıtasıyla sevecen bir deliliğe geçercesine verdiği bu güzel görüntüyü asla unutamam. O anda Goethe’nin söylediğini sandığım şu söz bir kez daha aklıma geldi: “Koleksiyoncular mutlu insanlardır.”
Ve aniden her şey bitiyor. Her yer sessiz artık.
Düşlerim bana aitti.
Koleksiyoncular mutlu insanlardır.
Arzulayan ama istemeye cesaret edemeyen, gençlik aşkının o güzelim düşü sözler verir ve sözlerini tutmaz
Koleksiyoncular mutlu insanlardır.
Her saniye, eksik parçası yüzünden, gocunacak bir şeyleri olmadan yaşayan insan topluluğundan acımasızca dışlandığını ona hatırlatıyordu.
Her sakat ve biçimsiz varlık kendi çilesinin üstüne bir de acımasız bir şekilde eli yüzü düzgünlerin saklamayı beceremedikleri rahatsızlıklarına katlanmak zorundadır.
Ruhum gelecek günlerin sarıp sarmalayan sisinin ardında yatan geleceğin gizli ormanını düşledi hep.
O an Goethe’nin olduğunu düşündüğüm eski bir söz aklıma geldi :
Koleksiyoncular mutlu insanlardır .
Koleksiyoncular mutlu insanlardır .
Gülüyordu ama içinden geldiği için değil;
Sırf çocuğu korkmasın diye gülüyordu.
Sırf çocuğu korkmasın diye gülüyordu.
Çünkü hayat o zaman aşkın parlak alevini dostluğun ölen parıltısına çevirerek söndürmüştü .
Orada bir uşak, sekreter olarak iş bulabilir, bir köşede soğuktan titreyen bir dilenci olabilirdi. Yeter ki ondan bu kadar uzak olmasın, onunla aynı havayı soluyabilsin, arabayla geçerken onun gölgesini, elbisesini, siyah saçlarını bir anlığına da olsa görebilsin.
“Koleksiyoncular mutlu insanlardır
Tüm hayatı, çabaları ve istekleri kendi bedeninden Baron’un bedenine akmış gibiydi.
Geçmiş onunla şimdinin arasına girmek için sessiz, neredeyse duyulmayan ayak sesleriyle geliyor.
Kitaplar dışında dünya hakkında hiçbir şey bilmiyordu..
Büyük zahmet harcayarak düşünüyor ve çok ağır anlıyordu.
İçlerinde huzursuzluk, belirsizlik ve etraflarındaki bütün insanlara karşı vahşi bir güvensizlik hakim.
Goethe’nin söylediğini sandığım söz bir kez daha aklıma geldi : Koleksiyoncular mutlu insanlardır.
Biz koleksiyoncular böyleyiz, her şeyi kendimize ister ve başkalarına hiçbir şey bırakmayız.
Bembeyaz, dik ve gür kaşların altındaki o ölü boşluğa bakan gözleri görünce, yine önce korkumu yenmek zorunda kaldım.
Paranın değerinin gaz gibi uçucu olduğu bugünlerde, antikacılığın artık nasıl yapıldığını muhtemelen benden daha iyi biliyorsunuz.
Bildikleri tek yol bu, eski ve utanç verici bir yol; Kaçmak.
Ruhum gelecek günlerin sarıp sarmalayan sisinin ardında yatan geleceğin gizli ormanını düşledi hep
Bu adamların aç gözlülüğüne karşı koymak imkansız.
Koleksiyoncular mutlu insanlardır.
Arzulayan ama istemeye cesaret edemeyen, gençlik aşkının o güzelim düşü sözler verir ve sözlerini tutmaz.
Kelimleri söylemek donmuş dudaklar için büyük çaba gerektiriyor.
Bu boğuk, neşesiz zamanda, insanların artık tümüyle unuttuğunu sandığım sanata dönük bir kendinden geçme hali, saf bir çoşku yaşamış, bunu kendi bedenimde hissetmiştim.
Aşkı, gizli göz kırpmalar ve bakışlarda, gözüpek jestlerin ani küstahlığında, şehvetli dudakların ve titreyen ellerin duygusuz hevesinde aramıyordu.
Fakat tesadüfün dişleri keskindir ve tehlikeli derecede kurnaz olan kader, hiç beklenmedik bir yerde en kayalı araziyi bile havaya uçurabilir.
İçine adım attıkları, yürüyerek geçmeleri gereken kapkara bir orman gibi karşılarında karanlık ve tehditkâr bir şekilde yükselen hayattan korkuyolar