İçeriğe geç

En mil pedazos Kitap Alıntıları – Anna Todd

Anna Todd kitaplarından En mil pedazos kitap alıntıları sizlerle…

En mil pedazos Kitap Alıntıları

İkimizin de çıplak göğüsleri seks sonrası mutlulukla yavaşça kalkıp iniyordu..
Onunla daha fazla zamana ihtiyacım vardı. Tehlikeli, acı dolu anlar bile hiç olmamasından daha iyiydi..
Kesinlikle serserinin tekiydim..
Bana işkence etmekten zevk aldığın açık..
Ne kadar direnirsem direneyim ona ihtiyacım vardı. Ona yakın olmaya, beni rahatlatmasına, bana meydan okumasına, beni sinirlendirmesine, beni öpmesine ve beni sevmesine ihtiyacım vardı..
İtaat etti..
“Beni büyüledin; hem bedenimi hem de ruhumu..”
“Dövmelerimle ilgili aynı şeyi hissetmiyordum. Onları seviyordum ve daima da sevecektim..
İkimizin de çıplak göğüsleri seks sonrası mutlulukla yavaşça kalkıp iniyordu..
Benim erkek arkadaşım var, diyerek etrafından dolaşmaya çalıştım. Beni engelledi. Benim de kız arkadaşım var Ne fark eder?
Utandığında çok tatlı oluyorsun..
Onu böyle umutsuzca arzulamam beni dehşete boğuyordu..
Masumiyeti beni hâlâ tahrik ediyordu..
Sana başka hiç kimsenin böyle çığlık artıramayacağını biliyorsun..
Nedenini bilmiyordum; benim gözümde baştan aşağı kusursuzdu..
Ellerini yukarı doğru çekti ve göğüslerimi kavradı. – kendini geri çekti- Ellerini birden değil, ama dikkatle, sanki göğüslerim şeklini ve rengini beğendiği iki kayısıymış gibi çekti. Kayısıları toplamıştı, olgun olduklarını görmüştü ama sanki birden yemek zamanının henüz gelmediğini fark etmişti..
“İkimizin de konuşmamızı ve başlattığımız şeyi bozmamızı istemiyordum; bu yüzden bluzumun kenarını yakalayıp başımın üzerinden çektim. Nefesleri yine yoğunlaştı ama bu kez nedeni öfke değil, ihtiyaçtı..”
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
Normlarımın çok dışında kalan, böylesine tabu olan bir şeyi yapmak her şeyi daha da heyecan verici kılıyordu..
Ölmekten korkuyor musunuz? diye sormuştu. Zaten ölü değil miyim? diye karşılık vermiştim içimden.
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
Landon’dan bana telefonuma müzik indirmeyi öğretmesini istemiştim. Başladığımda bir daha duramamıştım. Yüzden fazla şarkı ekledikten sonra kulaklıkları kulaklarıma yerleştirmiştim ve neredeyse yirmi dört saat çıkarmamıştım. Müziğin büyük yardımı olmuştu. Başka insanların acısını dinlemek bana bu konuda yalnız olmadığımı hatırlatmıştı. Kendisini uğrunda savaşacak kadar sevmeyen birini seven tek kişinin ben olmadığımı göstermişti.
Öfke zaman içinde seni yıpratır; izin verirsen hayatını kontrol altına alır. Kinini sürdürürsen seni yok eder. Ben öyle yaşamak istemiyorum. Mutlu olmak istiyorum. Bağışlamak da mutlu olmamı çok daha kolaylaştırıyor.
Hiçbir şeyi unutmuş filan değilim. Sadece onu bağışlamayı seçtim; ona öfkeli kalarak yaşayamam.
Bazen ışıkla kör olmaktansa karanlıkta kalmak daha iyidir.
Bazen bir şeyleri bırakmak ve hayatına devam etmek zorundasın.
Çabalamaktan artık gerçekten vazgeçmiştim.
Daha önce değer verdiğim bir şeyim ya da bir kimsem olmamıştı; asla birinin varlığına, bana ait olmasına ihtiyaç duymamış, birine böylesine sımsıkı tutunmak istememiştim.
“Okuduğum her romanın benim bir parçam haline geldiğini, beni olduğum kişi haline getirdiğini düşünürüm.”
“Aptallık ve cesaret aynı şey değildir.”
Gerçek buydu işte. Bu dünyada herkes hatalar yapıyordu;
Genellikle bir erkeğin duyarsızlığının ve öfkesinin kurbanı olan inanılmayacak kadar saf bir kız bile. Bu dünyada kimse gerçekten masum değildi; kimse. Kendilerinin mükemmel olduğuna inananlarsa en kötüleriydi.
Kitap tılsımını parmaklarımın arasında evirip çevirdiğimde
Arkasında yazılı olan bir şeyi farkettim:
‘Ruhlarımız neden yaratılmış olursa olsun onunki ve benimki aynı.’
Hardine’e baktım ve gözlerimi dolduran yaşları bastırmaya çalıştım. Bunu bana annesi almamıştı. O almıştı.
“İkimizin de konuşmamızı ve başlattığımız şeyi bozmamızı istemiyordum; bu yüzden bluzumun kenarını yakalayıp başımın üzerinden çektim. Nefesleri yine yoğunlaştı ama bu kez nedeni öfke değil, ihtiyaçtı.”
“İkimizin de çıplak göğüsleri seks sonrası mutlulukla yavaşça kalkıp iniyordu”
Ellerini yukarı doğru çekti ve göğüslerimi kavradı. – kendini geri çekti- Ellerini birden değil, ama dikkatle, sanki göğüslerim şeklini ve rengini beğendiği iki kayısıymış gibi çekti. Kayısıları toplamıştı, olgun olduklarını görmüştü ama sanki birden yemek zamanının henüz gelmediğini fark etmişti..
“Seni istediğin şekilde sevemiyor olması, seni bütün benliğiyle sevmediği anlamına gelmez.”
“Onun kaybedecek bir şeyi yoktu ama benim vardı. Her şeyimi almasına izin verdim. Onunla tanışmadan önce hayatım basit, sade ve planlıydı. Şimdiyse ondan sonra sadece sonra işte.”
Kendisini uğrunda savaşacak kadar sevmeyen birini seven tek kişinin ben olmadığımı göstermişti.
Kitap tılsımını parmaklarımın arasında evirip çevirdiğimde arkasında yazılı olan bir şeyi fark ettim:
“Ruhlarımız neden yaratılmış olursa olsun onunki ve benimki aynı.”
Hardine’e baktım ve gözlerimi dolduran yaşları bastırmaya çalıştım. Bunu bana annesi almamıştı.
O almıştı.
Tek ışığım oydu; başımı sürekli derde sokan o olsa bile beni kurtarabilecek tek kişi de oydu.
“Kız bir güneşmiş gibi çocuk ona bakmamaya çalışarak aşağı indi ama yine de bir güneşmiş gibi bakmadan bile onu görebiliyordu.”
Aşk her zaman böyle bir şey mi? Hep son derece tutku dolu ve aynı zamanda da acı verici mi?
Lanet olasıca Tolstoy’un eserlerinin altını çizerken seni sevdiğimi anlamıştım.
Olmamı istediği kişi olamam
Onu o kadar çok seviyorum ki sana tarif edemem bile çünkü kendim bile anlamıyorum. Böyle duygular hissedebileceğimi hiç düşünmemiştim.
Ruhlarımız neden yaratılmış olursa olsun onunki ve benimki aynı.
Sen hayatıma girmeden önce gayet iyiydim.
İyi olmak, mutlu olmak anlamına gelmez,
Aşk konusunda en iyi rehber hangisi olurdu: duygularım mı, mantığım mı?
Kitap okumanın en güzel tarafi, gerçek hayattan kaçmak ve yüzlerce, hatta binlerce farklı hayatı yaşayabilmektir.
Oysa dünyadaki en kötü duygu, seni sevmeyen birini sevmek.
İçimden ağlamak ve gözden kaybolmak geliyordu.
Ruhlarımız neden yaratılmış olursa olsun onunki ve benimki aynı..
İyi olmak mutlu olmak anlamına gelmez.
Ama bir saniye oraya neden evim demiştim ki? Orada sadece altı ay kalmıştım.
Ve sonra anladım: Hardin. Bunun sebebi Hardin’di. Onun olduğu her yer benim evimdi.
Okuduğum her romanın benim bir parçam haline geldiğini, beni olduğum kişi haline getirdiğini düşünürüm.
Seni istediğin şekilde sevemiyor olması, seni bütün benliğiyle sevmediği anlamına gelmez.
İnsanlar birbirlerini sevdiklerinde bunu yapar. Birbirlerini incitirler, ayrılırlar ya da boşanırlar.
Sana başka hiç kimsenin böyle çığlık artıramayacağını biliyorsun..
Benim gibi onun da bana çıldırmasına bayılıyordum..
Masumiyeti beni hâlâ tahrik ediyordu..
Onu böyle umutsuzca arzulamam beni dehşete boğuyordu..
Utandığında çok tatlı oluyorsun..
Benim gibi onun da bana çıldırmasına bayılıyordum..

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir