İçeriğe geç

Macbeth Kitap Alıntıları – Jo Nesbo

Jo Nesbo kitaplarından Macbeth kitap alıntıları sizlerle…

Macbeth Kitap Alıntıları

“Yarın, ertesi gün, bir sonraki gün. Günler çamurda sürünüyor ve tek yaptıkları sonunda güneşi bir daha öldürüp tüm insanları ölüme daha da yaklaştırmak oluyor.”
Her insan bir yere kadar dayanabilir ve sonunda pes eder,bedenine dövmesini kazıttığı yeminleri bozar ve asla yapmayacağını sandığı her şeyi ama her şeyi yapardı Çünkü insana uygun olan sadakat değil,ihanetti
“Ah, en kusursuz mutlulukları bile daima zehirleyecek olan o sinsi tatminsizlik yok muydu?”
Kendine inandırıcı bahaneler uydurmak için epey yaratıcı olman gerekiyor
Günler çamurda sürünüyor ve tek yaptıkları sonunda güneşi bir daha öldürüp tüm insanları ölüme daha da yakınlaştırmak oluyor.
Hayat elinizdeki kartlarla oynadığınız ya da pes ettiğiniz bir oyundur.
İnsanların hırsı bir devedikeni gibi daima güneşe doğru uzar ve etraflarında ne varsa karartıp yok eder.
Hayat elinizdeki kartlarla oynadığınız ya da pes ettiğiniz bir oyundur.
Sevilme arzusu ve sevebilme yeteneği insanlara güç verir ama aynı zamanda onların zayıf noktasıdır.
Yanında kimsenin olmamasından daha yalnız olan nedir, bilir misin? Birisinin olduğuna inanmak ve en yakın arkadașın sandığın o kişinin aslında hiçbir zaman öyle olmadığını öğrenmek.
Bazı günler diğerlerinden zordur.
Belki de herkesin konuşup hiç kimsenin dinlemediği sonsuz bir karmaşa uğultusundan kopan cümlelerdik sadece.
İnsanların hırsı bir devedikeni gibi daima güneşe doğru uzar ve etraflarında ne varsa karartıp yok eder.
Pişmanlık bir hastalık göstergesidir. Einstein deliliğin en büyük kanıtının aynı şeyi defalarca kez yapıp farklı sonuç almayı ummak olduğunu söyler.
Cevap vermesinin an meselesi olduğunu biliyordu. Her insan bir yere kadar dayanabilir ve sonunda pes eder, bedenine dövmesini kazıttığı yeminleri bozar ve asla yapmayacağını sandığı her şeyi ama her şeyi yapardı. Çünkü insana uygun olan sadakat değil, ihanetti.
“Kendimizle ilgili hikaye daima yarıda kesilir,hikayenin sonu anlamsız,neticesiz,onu çözüme ulaştıracak son bir perde oynanmaksızın havada kalmaz mıydı hep?Yarısı söylenebilmiş son bir kelimenin yankısıyla unutulur giderdiniz.Unutulur,eninde sonunda hafızalardan silinirdiniz ”
“Kadınlar kalplerden ve onlara nasıl konuşulacağından anlar.Çünkü kalp,içimizdeki kadındır.Beyin daha büyük,daha konuşkan olsa da evi erkeğin yönettiğine inansa da kararları sessizce veren kalptir ”
Yarın, ertesi gün, bir sonraki gün. Günler çamurda sürünüyor ve tek yaptıkları sonunda güneşi bir daha öldürüp tüm insanları ölüme daha da yaklaştırmak oluyor.
Diğerlerinden daha doğru kararlar alıyorsan liderlik etmek zorundasın, bu senin topluma karşı lanet bir vazifen.
Yarın, ertesi gün, bir sonraki gün. Günler çamurda sürünüyor ve tek yaptıkları sonunda güneşi bir daha öldürüp tüm insanları ölüme daha da yaklaştırmak oluyor.
On yaşındayken İstanbul’a ayak bastım. Ülkenin en büyük şehrindeyim ve danışacak, sığınacak kimsem yoktu. Başkasının kâbusu olur ama benim için ucu nereye gideceği bilinmeyen bir macera
“Dostum Banquo ne derdi, bilir misin? Kızı hâlâ sana âşıkken öpeceksin.”
Bir şeyi kaybedip yeniden bulduğunuzda aldığınız zevk, onu kaybetmeden öncekinden çok daha fazla oluyordu.
Bazen ne kadar iyi top sürersen sür, topu sadece kendinde tutmaktan zarar gelir.
Banquo başını iki yana salladı. “Ben kimseden daha iyi falan görmüyorum. Sırf şüpheyle hareket eden gevezenin tekiyim o kadar.”
“Şüphe, evet. Bazen seni tükettiği olmuyor mu?”
“Hayır” dedi Banquo, gözlerini ön cama dikerek. “Bazen değil. Her zaman.”
Hayatta kalmak istiyorsan kalbinin yapmayı reddettiği şeyi ellerin yapmak zorunda kalır.
Aslına bakarsanız tek şüpheli şey, hiçbir usulsüzlüğün olmaması.
Bu adam onun diğer erkekleri korkutan yanını sevmişti. Gücünü. İradesini. Onlara üstün gelen, bir türlü gizleme zahmetine girmediği zekasını. Sadece gerçek bir erkek bir kadında bunları sevebilirdi.
Kim olduğunu düşünürsen düşün, mönüde sadece leş varsa leş yersin
Sürücüsünün acelesi var diye bir atı ölene kadar koşturmanın manası yok
Güç sana insanların saygısını kaybetmeden dilediğini yapma özgürlüğü verir
Siyaset , mümkün olanı yapma sanatıdır ve kötülükle savaşmak için bazen kötülüğü kullanmanız gerekir
İnsanların hırsı bir devedikeni gibi daima güneşe doğru uzar ve etraflarında ne varsa karartıp yok eder
Her insan bir yere kadar dayanabilir ve sonunda pes eder,bedenine dövmesini kazıttığı yeminleri bozar ve asla yapmayacağını sandığı her şeyi ama her şeyi yapardı Çünkü insana uygun olan sadakat değil,ihanetti
Bir yuvaya ait olmanın kendi hayat akışı,kendi gündemi vardı ve dışarıda olup bitenleri fazla umursamazdı
.. seçmek her aptalın yapmaya mecbur kalabileceği bir şeyken ,karar almak ileriyi etkileyen bir eylemdi ve hem zihinsel bir süreç hem de güçlü bir kişilik gerektirdiği için ancak bir lider bunu yapabilirdi .
Bireylerin zengin olma çabası tüm sürüyü zenginleştirir Kapitalizmin mekanikleri yalın ve basittir, görmesek ya da düşünmesek de işlemeye devam eder .
Benim dinim kapitalizm,mezhebim de serbest piyasadır Ama herkesin doğası gereği davranmaya ve tekelleşip hakimiyet kurmak için savaşmaya hakkı var Toplumun da bizlere karşı koymaya Rolümüz neyse onu oynuyoruz,hepsi bu
Sevilme arzusu ve sevebilme yeteneği insanlara güç verir ama aynı zamanda onların zayıf noktasıdır. Onlara sevgi vaat edersen dağları devirirler, onu geri aldığında ise ufacık bir rüzgarda savruluverirler.
Ne de olsa bir köpek itaatsizlik edip cezasını çekmeden eğitilemez.
Risk olmadan kazanç da olmaz.
Hainler arasında verilen sözlerin değeri olmaz ,Malcolm.
Ne de olsa aşk ve savaşta her şey mubahtır.
İşte hayat böyle olmalıydı.Aşık olmak, çalışmak ve yaşamak.
Bildiğiniz üzere savaşın dili kelimelerden değil, mermilerden oluşur.
Çünkü yağmurdan sonra elbet güneş açardı.
Güç sana insanların saygısını kaybetmeden dilediğini yapma özgürlüğü verir.
Hayat elinizdeki kartlarla oynadığınız ya da pes ettiğiniz bir oyundur.
İnsanların hırsı bir devedikeni gibi daima güneşe doğru uzar ve etraflarında ne varsa karartıp yok eder.
Birinin kaybı diğerinin kazancıdır dedi Strega. Ormanın kanunu bu.
İnsanların duygusuz ve bıkkın yüzleri akla daha çok yaşayan ölüleri getiriyordu.
Sen dipte yaşayan bir balık olduğun için dünyanın sadece aşağısını görüyorsun.
Hayır. Karını kaybetsen de o hayatının bir anlamı olmaya devam eder. Çünkü bir çocuğun vardır. Kızın. Oğlun. Asıl kaybedemeyeceklerimiz çocuklarımız, Banquo. Kızımı ölerek kurtaracaksam yapılması gereken budur, buna değer. Hem benden ve Duncan’dan sonra da iyi birileri gelecektir. İster inan ister inanma ama bu dünya iyi olanı isteyen insanlarla dolu, Banquo.
Malcolm bir baba Macbeth. Bunun ne demek olduğunu bilirim. Kızının hayatını asla ama asla tehlikeye atmayacak. Şehrin mahvolacağını bilse bile buna razı olacak. Rüzgarlı bir tavan arasında, pirelerin içinde, her sabah aç, üşümüş ve yalnız halde uyansa da kızı bir gün daha yaşayabildiği için Tanrı’ya şükredecek, inan bana.
Sevilme arzusu ve sevebilme yeteneği insana güç verir ama aynı zamanda onların zayıf noktasıdır. Onlara sevgi vaat edersen dağları devirirler, onu geri aldığında ise ufacık bir rüzgarda savruluverirler.
Birisi sana durduk yere yağ çekiyorsa ona dikkat etmen gerekir.
Beni korkutan sorular değil dedi Macbeth, cevaplar .
Bir şeyi kaybedip yeniden bulduğunuz da aldığınız zevk, onu kaybetmeden öncekinden çok daha fazla oluyordu.
Kadınlar kalplerden ve onlara nasıl konuşulacağından anlar. Çünkü kalp, içimizdeki kadındır. Beyin daha büyük, daha konuşkan olsa da evi erkeğin yönettiğine inansa da kararları sessizce veren kalptir.
Güç sana insanların saygısını kaybetmeden dilediğini yapma özgürlüğü verir.
Kimseler uyumasın artık! Macbeth uykuyu öldürdü.
Yüreğine sor, Banquo. Aklın seni aldatır. Yüreğine sor.
Ama bazı fırsatları sizi ne de olsa mutsuzluğa mahkum edeceği, yakalasanız da yakalamasanız da ömrünüz boyunca pişmanlığa sebep olacağı için reddetmez miydiniz? Ah, en kusursuz mutlulukları bile daima zehirleyecek olan o sinsi tatminsizlik yok muydu?
Duff karar kelimesini bilhassa vurgulamıştı. Seçim yapmak da diyebilirdi elbette. Fakat seçmek her aptalın yapmaya mecbur kalabileceği bir şeyken, karar almak ileri etkileyen bir eylemdi ve hem zihinsel bir süreç hem de güçlü bir kişilik gerektirdiği için ancak bir lider bunu yapabilirdi.
Radyo dalgalarında Kite’nin Vermeyi bırakıp almaya başlayan bir şehir olduk diyen sesi yayılıyordu. Önce sanayiyi bıraktık, sonra kimse kaçamasın diye demiryolunu.
Her insan bir yere kadar dayanabilir ve sonunda pes eder, bedenine dövmesini kazıttığı yeminleri bozar ve asla yapamayacağını sandığı her şeyi ama her şeyi yapardı.
Çünkü insana uygun olan sadakat değil, ihanetti.
Başkalarından daha iyi olmayabiliriz, belki de kaybettiğimiz bunca şeyden sonra gerisini feda etmek bizim için çok önemli değildir. Ama devrimin kaynağı ve mantığı budur. İrademizi harlayan odun, ahlak duygusu Bir aile babasının intikam tutkusu, bir hainin utancı, seçkin birinin ahlaki yüceliği ya da dindar biriysek cehennemde yanma korkusu olsa da, yalnızca doğru şeyi yapmaya irademiz olduğunu söyleyelim. Çünkü doğru yol bu ve bize şimdi lazım olan irade. Adalete ve saflığa giden basit bir yol yok, sadece bu zor olan var.
Dışarısı hala mükemmeldi, cama vuran bir şey yoktu. Çünkü yağmurdan sonra elbet güneş açardı. Aşk, insanı savaşın kanından arındırırdı. Günahın ardından affetmek gelirdi.
Ve bazen acımasızlık iyinin tarafındadır, Macbeth.
Yarın, ertesi gün, bir sonraki gün. Günler çamurda sürünüyor ve tek yaptıkları sonunda güneşi bir daha öldürüp tüm insanları ölüme daha da yaklaştırmak oluyor.
Bazı kadınların onları kurtarabileceğini düşündükleri adamlara zaafı olur; bazılarınınsa kurtarabileceğini düşündükleri adamlara.
Etiketler:

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir