Adam Nevill kitaplarından Daire 16 kitap alıntıları sizlerle…
Daire 16 Kitap Alıntıları
Hayal kırıklığını yüzüne yansıtmamaya çalışıyordu.
Cehennem, geçici olarak insan şeklini alan her bedenin içinde bulunan, canlı bir yerdi.
Bu dünya cep telefonlarının ve kredi kartlarının dünyasıydı. Hayaletlere yer yoktu.
İçilen her içkiyle patlama riski artan kaba kuvvet sahibi, ürkütücü ve tehlikeli hayvanlar. Bira mayası ve gübre kokan cani mahluklar.
Onları çizmede yeteneklisin, Seth. Ama bu pek umursanmaz ..
Cehennem o kadar mı kalabalık ki geri geliyorlar?
Bölünmüş bir dünyada, sağduyulu kalmaya çalışan ve her hangi bir takıma girmeyen adama duyulan kuşku, sonunda o insanın çarmıha girmesiyle sonuçlanıyordu.
yüzünü kaldırdı ve tüm kainata küfretti.
Olan budur işte. Karanlığa düştüğünde hiçbir şey göremezsin. Fazla bir şey hatırlayamazsın. O zaman gece vakti denizdeymiş gibi olursun. Üşürsün ve boğulacak gibi olursun. Yardıma gelen kimse de olmaz.
Hadi paltonu giy. Beni tavladın.
Çok sıradışı biriydi. En kibar şekilde böyle söyleyebilirim. Saygısızlık etmek istemem. Bunu söylerken rahatsız olmuşa benziyordu. Sesi bile alçalmıştı. Aslında deli demek istemişti.
Çocukluğuna dair hatıralarının tümü acı vericiydi.
ve gençliğin saflığını yok edecek kadar uzun bir süre yetişkin rolü oynamışlardı.
Karanlığın diğer ucundan birinin kendisini izlediği hissine kapıldı.
İçinden bir ses ona her şeyi satıp tatile çıkmasını söylüyordu.
“Herhalde insan inanmak istediği şeye kolayca inanabiliyor
Bazı kapıların kapalı kalması gerekir
Başlangıçta her şey garip gelir. Zamanla alışırsın.
Hepimiz hak ettiğimizi çektik.
On yaşındayken İstanbul’a ayak bastım. Ülkenin en büyük şehrindeyim ve danışacak, sığınacak kimsem yoktu. Başkasının kâbusu olur ama benim için ucu nereye gideceği bilinmeyen bir macera
Ama hayat geçiyor. Sahip olduğun şeylerin keyfini çıkar.
Seni izliyor. Ve senin içindeki o güçlü ve sapkın şeyi.
Uzun zamandan beridir sessiz ve dağınık olan bu yerde, birisi cılız uzuvları üzerine çökmüş halde, kırmızı bir şeyle sarmalanmış ve ancak kabuslarda bulunabilecek bir suratla en başından beri saklanıyor muydu?
Bu gece de huzur yoktu
Herhalde insan inanmak istediği şeye kolayca inanabiliyor.
Karşılığında hiçbir mükafat beklemeden bir hayale böylesine adanmak!
Bazen ne kadar iyi top sürersen sür, topu sadece kendinde tutmaktan zarar gelir.
Dünyası birkaç renge indirgenmişti
Bunlar dehşete düşenlerin feryatlarıydı.
Aynalarinizin üzerini örtün, gece lambalarinizi yakın ve tüyler ürpertici bir yolculuğa hazır olun.
Bu taş hücrede ne zamandır bulunduğuna veya en başta böyle bir yere neden tıkıldığına dair bir fikri yoktu, ama sonsuza dek burada kalacağını biliyordu; hep üşüyerek, hep aç kalarak, hiç oturmadan, devamlı bir ayaktan diğerine geçerek ve içi içini yiyerek.
Çaresizlik onu buraya getirmişti; umutsuzluk onu burada tutuyordu.
zeki adamlar asabi olabiliyor.
Bir randevu için giyinip hazırlanmasının üzerinden sanki asırlar geçmişti.
Öfkeyi serbest bırakmalıydı. Merhamet gereksizdi. Şefkat ölmüştü.
artık mahvolacak pek bir şey kalmamıştı.
Kader , neden bu kadar zalim ?
Dürüst olduktan sonra başkalarının ne düşündüğü umurunda olmamalıydı.
coşkulu bir kötülük arayışı, yakıcı ve parıldayan bir haset duygusu
Kader neden bu kadar zalim?
neden hâlâ bu acınası hayatı sürdürüyorum, sevgilim? Çünkü nereye gideceğime dair duyduğum kaygı, serbest kalmanın getireceği mutluluktan çok daha ağır basıyor.
Eğer daha fazla randevu iptal edip davetlerini de reddetmeye başlarsam sonunda hiç arkadaşım kalmayacağından korkuyorum.
Bir başladın mı sonrası çok zor değilmiş. ( ) Bir kez gözün döndü mü her şeyi hâllediyorsun.
Ama sorunlar yakasını bırakacak gibi değildi.
Annesini aramalıydı. Babasını. Kız kardeşini.
İnsanlar hâlâ böyle acılar yaşayabiliyor muydu?
Mazi buraya yerleşmişti ve gitmeye niyeti yoktu.
İnsanlar akrabalarından uzaklaşırlar. Bağları kopar. Bunun nedeni paradır.
Bu böyle devam edemezdi. Yarın yeni bir başlangıç yapacaktı.
Çaresizlik onu buraya getirmişti; umutsuzluk onu burada tutuyordu.
Otuz bir yaşındaydı, güzel sanatlar alanında iki bölümden mezundu ama tüm vücudunu bir lavaboda yıkamak zorunda kalıyordu.
Cehennem , geçici olarak insan şeklini alan her bedenin içinde bulunan canlı bir yerdi.
Buradaki insanların çok korkunç şeyler hayal etmelerine gerek yoktu.
Zaten onlarla iç içe yaşıyorlardı.
Zaten onlarla iç içe yaşıyorlardı.
Karanlığa düştüğünde hiçbir şey göremezsin. Fazla bir şey de hatırlayamazsın. O zaman gece vakti denizdeymiş gibi olursun. Üşürsün ve boğulacak gibi olursun. Yardıma gelen kimse de olmaz.
Burada bir zamanlar asla ayrılmaması gereken iki insan yaşamıştı. Ve mekânı yas havası sarmıştı, çünkü içinde yaşayan dul kadının yüreği parçalanmıştı. Bu kadın belki de asla dinmeyen bir acı yüzünden aklını yitirmişti. İnsanlar hâlâ böyle acılar yaşayabiliyor muydu?
Henüz onlardan biri olup olmadığından bile emin değildi.
Hayatın sonundan başka bir şey düşünmüyordu. Sefalet. Ölümün inkar edilmez yalnızlığı. Sonrasında neler olacağı ile ilgili kehanetleri de aynı derecede iç karartıcıydı.
İnsanlara normal gelen şeyler ona garip gelmeye başlamıştı. Yabancı. Acaba aydınlanıyor muydu yoksa aklını mı kaçırıyordu?
Ve bu hayatta ne olduğumuz -en derinlerde, özümüzde nasıl biri olduğumuz- bir sonraki seviyede geleceğimiz konumu belirler.
•Bazı kapıların kapalı kalması gerekir
Ne kadar az konuşursan hayat o kadar kolay olurdu.
Zaten kimse bildiğimiz, sadece bizim bildiğimiz şeyler konusunda bize inanmaz.
Gerçek olanla olmayan arasında hiçbir ayrım yoktu. Hepsi bir olmuştu. Ondan çıkmış ve ona girmişlerdi.
Cehennem, geçici olarak insan şeklini alan her bedenin içinde bulunan, canlı bir yerdi.
Seth dizlerini üstüne çöktü. Yaşlar gözlerini yakıyordu, duvardaki kükreyen çarpık şeylere biraz mesafe almasına imkan veren göz yaşlarıyla rahatlıyordu.
Seth dizlerini üstüne çöktü. Yaşlar gözlerini yakıyordu, duvardaki kükreyen çarpık şeylere biraz mesafe almasına imkan veren göz yaşlarıyla rahatlıyordu.
Deha.
Görüğü dehanın karşısında ağladı. Kendisine gösterilen şeylere duyduğu minnetle ağladı. Kendi zavallı karalama ve boyamalarına rehberlik edecek özel bir dersti bu. Odasının tavanında ve duvarında yeni yaralar açmadan önce boya kanamalarını kirli bandajla kapatacaktı. Ardından her gece buraya gelip kendisini dehşet içinde bırakacak ve bu şehirde gerçekten dolaşmakta olan şeyi nasıl canlandıracağını öğrenecekti. Sefil odası yeni rönesansın mabedi olacaktı. Bayılana kadar çalışacaktı. Bu etkiyi, bu kimlik kaybını ve buraya geldiğinde hissettiği o iğrenç duyguyu yakalayacaktı
Hizmet sadece lafta ve hayalde vardır.
İnsanlar beni çıldırtıyor. Beni tüketiyorlar, bitiriyorlar. Tecrit hayatı benim tek savunmam. Onlar uyurken uyanık olmalı, uyanıkken ise uyumalıyım.
Bir başladın mı sonrası çok zor değilmiş, dedi Seth hayretle başlıklı çocuğa. Bir kez gözün döndü mü her şeyi hallediyorsun.
Karanlıkta kalmayı kesinlikle istemezsin, dostum. Asla. Ben gördüm. Her şeyin sonudur o.
Saatler, yoldaki kayıtsız yayalar gibi yanından geçip gittiler.
Cehennem o kadar mı kalabalık ki geri geliyorlar?
Çaresizlik onu buraya getirmişti; umutsuzluk onu burada tutuyordu.
Umutsuzluk, yolundan sapmış olma hissi, bilincin değişen evreleri, depresyonla felç olan ve yerinden kopan bir ruh Tüm bunlar daima hareketli ve sonsuz olan Girdap’ın boyutlarıydı ve onun bizim önemsiz ve geçici hayatlarımızın çevresindeki durmak bilmeyen dalgalanmalara olan bir yakınlığı temsil ediyordu.