İçeriğe geç

Grapon Kağıtları Kitap Alıntıları – Didem Madak

Didem Madak kitaplarından Grapon Kağıtları kitap alıntıları sizlerle…

Grapon Kağıtları Kitap Alıntıları

Pollyanna,
Sana göre insan
Profiterol yer gibi yaşamalı
Bir çamur deryasının içinde
Küçük beyaz mutluluk topları yakalamalı.
Bense vücuduma şiirler saplıyorum durmadan
Sen de bilirsin ya Allah
Dayanabileceği kadar acı verirmiş insana.
Çocuklar gökyüzüne bakar sorardı:
Ay dede orada ne yapıyor anne?
Annem öldüğünde ay dede içimde
Yüzlük bir ampul gibi parçalandı.
Öfkem
Üstü kalsın derdi ve bırakırdı hayatımı
Bayat bisküvi kokan o mahalle bakkalına
Ölüm bizi ayırıncaya kadar
Çalınmış bir güzellik,
Yasaklanmış bir güzellikten iyidir.
Kömürümüz bitti tam kışın ortasında
Toz hatıra ve talaş bastık sobaya
Üşüse böyle yapardı mutlaka hazreti İsa da.
Aşkın yüzünden düşen bin parçayı
Toplamaktan yoruldum ben artık Pollyanna
Delirdiğim altyazı şimdi bütün aynalarda.
Delirdiğim altyazı şimdi bütün aynalarda
Binlerce kapıcı karısından birinin ismiydi sanki kader
Hikâyeme bir hayat yazmak istiyorum
Pek de inandırıcı olmayan
Hayatıma bir ölüm.
Çocuklar gibi ölmeyi bilmeden öldüm.
Güneşi özledim, sonra seni
Keşke gölgesine razı bir fesleğen olaydım.
Herkes çıkarsın kalbini
O çirkin mücevher sandığından
Ve herkes onu birbirine fırlatsın tanrım!
Bugün kalbimi eski bir plak gibi
Öyle çok tersine çevirdim ki:
Bir süredir plastik vazolar gibi hiç kırılmıyorum
Ben bir bodrum kat kızıyım bayım
Yalnızlıktan başka imparator tanımaz bodrumum
Yıllardır kendini bulutlarda saklayan
İllegal bir yağmurum.
Bir yağsam pahalıya mal olacağım.
Çiçekli şiirler yazmama kızıyorsunuz bayım Bilmiyorsunuz darmadağın gövdemi
Çiçekli perdelerin arkasında saklıyorum.
Keşke gölgesine razı bir fesleğen olaydım.
Ruhumu gömdüğüm yer hâlâ belli.
Çocuk oldum sonra ağladım, yağmur bile beni ayıpladı.
Sonra gittin.
Çocuk oldum bir daha, ağladım.
Canımın acısıydın.
Ben bir tek o canı unutmamak için her şeyi hatırlamıştım.
Ne tezatlı bir şey, ne tuhaf
Ne tuhaf acıyla hiç konuşamamak.
Bazen ölmek istiyorum
Beni yeniden doğurman için.
On yaşındayken İstanbul’a ayak bastım. Ülkenin en büyük şehrindeyim ve danışacak, sığınacak kimsem yoktu. Başkasının kâbusu olur ama benim için ucu nereye gideceği bilinmeyen bir macera
Son çocukluk resmimi de bir yabancıya gönderdim.
İnanın kendimin
Yokluğunda çok kitap okudum
Bazen ne kadar iyi top sürersen sür, topu sadece kendinde tutmaktan zarar gelir.
Asaletim de sizin olsun baylar, rezaletim de!
Acıklı sözler kraliçesiyim ben
Tenekeden bir aydınlıkla kestim
Hayatla ilgili bütün bağlarımı
Kendime alıştım bodrum katlarında
Artık bir karanlık bağımlısıyım.
Kalbim! Neden ben?
Beni anneme götürsün bindiğim bütün taksiler.
Gül tutan bir adam aradım yıllarca
Bir gül uzatırdı çocuklardan biri
Ellerimden güle yalnızlık batardı
İçi bulanırdı yalnızlığımın
Kusardı serseriliğini en görkemli meydana.
Hayatıma kâkül kessem, cinayetler işlesem
bana yakışır mı Aylâ Abla?
Bugün ağlayarak kurabiye yerken,
Çay fincanında kendimi seyrederken
Çay beni içti, ben de çayı Kalbiye
Ruhumdan çaylar aktı saatlerce
Dünya artık bir daha hiç
Bir okul çıkışı gibi kokmayacak mı?
Zaman zaman çok yalnızım Kalbiye
Dünyanın bütün sabahları için iki bilet al maviş anne
Aman umutsuz bir yer olmasın!
Kalbim sanırım büyüyünce
Sokaklarda ağlayan biri olacak
Kalbimi de büyüttüm sonunda
NOT: Ölen her kadın için bir şiir yazdım.
Onları Muc’a evin karşılığında verdim
Çok ucuza.
Artık bütün üzgün oluşlarımın adı:
ANNE!
Şimdi mucizevî bir yerdeyim
Zaman bir salyangozun vücudunda yaşıyor burada
Ve çok ağır ilerliyor.
Yüzümdeki çillerden başka
İsyan eden biri yok hayatımda.
Erken öleceğini biliyordum bana bırakmak için,
Bu acımasız ölü anne sesini
Yaşasaydın, hayatının ortasına
Güller yığan bir adam olsun isterdim babam.
Bazen ölmek istiyorum
Beni yeniden doğurman için
Sevgili Anneciğim,
Binlerce kez açıldım, binlerce kez kapandım yokluğunda
Kocaman bir dağ lalesi gibi
Ve kapkara göbeğini dünyaya fırlatacakmış gibi duran.
Güzeldi yine de o yıllar
Küçük sarı pütürleriyle
Ne çabuk geçti.
Şiirlerin içinden çıkıp gelen kadınlar vardır.
Öpse şiir, saçını dağıtsa mısra, gülse kıta olur.
Keşke gölgesine razı bir fesleğen olsaydım.
Çalınmış bir güzellik,
Yasaklanmış bir güzellikten iyidir
Evden kaçabilirsin çocuk,
ama kaderden asla!
Kayboluşumun beşiğini sallıyorum bu akşam
Büyüyor yavaş yavaş
Herkes çıkarsın kalbini
O çirkin mücevher sandığından
Ama siz sobada sucuklu yumurta pişirip yiyen
Yoksul bir aşkın güzelliğini bilir misiniz?
Yıllardır kendini bulutlarda saklayan
İllegal bir yağmurum.
Ey aşk sen
Artık bazı şarkılar kadar yaralısın.
Yokluğunda çok kitap okudum
Ey aşk sen
Artık bazı şarkılar kadar yaralısın.
Gül tutan bir adam aradım yıllarca
Rakamlar büyür, şehir küçülürdü.
Vazgeçtim, vazgeçtim sonra
Bazen ölmek istiyorum
Beni yeniden doğurman için
İri, ekşi bir vişne tanesi gibi.
Dünyanın bütün sabahları için iki bilet al maviş anne
Aman umutsuz bir yer olmasın!
Sonra gittin
Çocuk oldum bir daha, ağladım
Kaç şiir, kaç kere sular altında kaldı
Kitaplar, aşk, her şey
Her şeyi son bir kere daha kurtaramazdım
Keşke birkaç dakikayı ipek mendillere sarıp saklasaydım.
Dünyayı bir salyangozun izlerinde dolaşsam,
Elimde parlak bir harita hiç bir atlasta henüz yer almamış. Ardımsıra yollara hayalimin kırıklarını bıraksam yeter mi bu izler beni kendime getirmeye acaba?
Yıllardır kendini bulutlarda saklayan
İllegal bir yağmurum.
Bir yağsam pahalıya mal olacağım.
Ey aşk sen
Artık bazı şarkılar kadar yaralısın.
Güneşi özledim, sonra seni
Keşke gölgesine razı bir fesleğen olsaydım.
Hayatımın üstünde imkânsız kuşlar uçuyor.
İnanın kendimin
“Yokluğunda çok kitap okudum.”
Kalbim neden isli bir şehir?
Kalbim! Neden ben?
Bir tek aşk sözü söylememiş gibiyim.
Sevinçli bir kalp, sevinçli bir çocuğa benzer:
Koşmak ister, salıncağa binmek ister…

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir