Aziz Nesefi kitaplarından Hakikatlerin Özü kitap alıntıları sizlerle…
Hakikatlerin Özü Kitap Alıntıları
Eğer bir kimsenin görünüşü gibi içi de insanî şekilde olmuşsa ( ne mutlu o kimseye ) öyle olan kişi zahir ve batında âleme rahmettir.
Aşk ateşi maşuka düşer, ondan da âşıka.
Muma bak ki, kendi yanmadan kelebeği yakamaz.
Maşukun gönlünü yakan ateş, âşıktan kaynaklanır.
Pervâne kanadını gönül mumuna göndermiştir.
Muma bak ki, kendi yanmadan kelebeği yakamaz.
Maşukun gönlünü yakan ateş, âşıktan kaynaklanır.
Pervâne kanadını gönül mumuna göndermiştir.
Cüzî irâde demek, her kişinin rûhunun meyil (eğilim), istek (hoşlandığı şeyler) ve evsâfından (vasıfları, sıfatları, niteliklerinden) ibârettir. Ruhun meyil ve isteği hangi tarafa müteveccih (yönelik) olursa o tarafı irâde ve arzu etmiş olur. İşte bu irâdesi hasebiyle gerek hayırdan ve gerek şerden ne tür muâmele ve mücazâta (karşılığa) müstehak ise, İlâhî Küllî İrâde o tür muâmele ve mücazât görmesine taalluk eder. Ve işte buna kader derler.
Hülâsâ, herkesin içinde bulunduğu sıkıntı ve meşakkat kendi elinin kazandığının sonucudur. Cenâb-ı Hakk cömert ve kerimdir, feyyâz-ı mutlaktır. Feyyâz-ı mutlak olan Allah’ta cimrilik olmaz, kimseye zulüm ve gaddarlık etmez. Kişinin hak kazandığı yardım ve ihsanda eksiltme ihtimali yoktur.
Tedbirde kusur edip kadere bahane bulmak ahmaklıktır.
Hayır ve şer Allah’tandır demek; yaratmak ve hükmetmek Allah’tandır, kesb ve irâde yâni hayrı ve şerri kazanmak ve istemek kuldandır diye itikat etmek lazımdır. Eğer böyle olmazsa irâde-i cüziyyeyi inkar etmiş ve (bozuk) Cebriye mezhebine göre inanmış olur.
• Zirâ senin Rabbin hiç kimseye zulmetmez. (Kehf, 49)
• Biz onlara zulmetmedik. Fakat onlar kendi nefislerine zulmettiler. (Hûd, 101)
• Biz onlara zulmetmedik. Fakat onlar kendi nefislerine zulmettiler. (Hûd, 101)
Kendi nefsini temize çıkarıp kadere isnât etmek tam cehildir. Çünkü insanlar amellerine göre karşılık görürler. Amel hayırsa hayır, şerse şer olarak karşılık verilir. kâidesince her şahsın zâtî istidâdı (kişisel kapasitesi) kader-i ilâhiyeyi kendi nefsine çeker, davet eder.
Bir Hadîs-i Kudsî’de Cenâb-ı Hakk buyurur: Bazı kullarım vardır ki, onlar için fakirlik daha iyidir. Eğer onları zengin edersem hâli fesâda gider. Bazı kullarım da vardır ki, onlar için zenginlik daha iyidir. Eğer onu fakir kılarsam hâli fesâda gider.
Bu Hadîs-i Kudsî birçok manayı içine alır. Bir kimsenin istidât ve kâbiliyeti neyi gerektiriyorsa ona göre muamele olunur. Meselâ Zeyd’in (A şahsı) hareket ve tavırları Amr’ın (B şahsı) hareket ve tavırlarından iyi ve güzel iken Zeyd’in fakir ve mihnette, Amr’ın nimet ve rahatta olması kaderin cilvesi demektir.
Bu Hadîs-i Kudsî birçok manayı içine alır. Bir kimsenin istidât ve kâbiliyeti neyi gerektiriyorsa ona göre muamele olunur. Meselâ Zeyd’in (A şahsı) hareket ve tavırları Amr’ın (B şahsı) hareket ve tavırlarından iyi ve güzel iken Zeyd’in fakir ve mihnette, Amr’ın nimet ve rahatta olması kaderin cilvesi demektir.
Hülâsâ, herkesin içinde bulunduğu sıkıntı ve meşakkat kendi elinin kazandığının sonucudur. Cenâb-ı Hakk cömert ve kerimdir, feyyâz-ı mutlaktır. Feyyâz-ı mutlak olan Allah’ta cimrilik olmaz, kimseye zulüm ve gaddarlık etmez. Kişinin hak kazandığı yardım ve ihsanda eksiltme ihtimali yoktur.