Ali Şeriati kitaplarından Çocuklar ve Gençler (Cep Boy) kitap alıntıları sizlerle…
Çocuklar ve Gençler (Cep Boy) Kitap Alıntıları
Tüm sayılar bir’den gelir, bir’in bileşenidirler. Her şey bir’den gelir.
Bazıları devasa heykellerdir ama ruhları küçüktür. Arap şairinin ifadesiyle Gövdeleri fil ama fikirleri serçe .
O sıfır aleminin içinde bir gibiydi.
Ne zamandan itibaren insan insan olur?
Bir varmış
bir yokmuş,
Tanrı tan gayrı,
hiçbir şey yokmuş.
Hiç kimse yokmuş.
Tanrı yalnızmış.
Tanrı merhametliymiş,
Tanrı görenmiş,
Tanrı güzelliği sevenmiş,
Tanrı iyiliği sevenmiş,
Tanrı yakışanı sevenmiş
Hıristiyan ve Yahudiler bir oldular, müslümanlarsa bin parça!
Bazıları devasa heykellerdir ama ruhları küçüktür. Arap şairinin ifadesiyle Gövdeleri fil ama fikirleri serçe
Hiçtin, topraktın, döndün, hiç oldun, toprak oldun.
Senden geriye kalan:
Yaptığın iş kalır geriye,
yaptığın her iş kalır,
bir iş yaparsan, geriye kalır.
Sahi! Neden evrende her şey küre şekildedir?
Yer, yıldız, güneş, elektron ve proton her molekül..
Bizler artık fakirleştik. İyiliklerimiz de hakir oldu. Zenginleşen onlarınsa ayıpları marifet haline geldi!
Onlar sadece bir tek şeyden korkuyorlar. Korktukları şey bizim artık onları taklit etmeyecek olmamızdır.
İnsan fakir olduğunda iyilikleri de hakir oluyor. Ama gücü veya serveti olan kişinin ayıpları marifet sayılıyor saçmalıkları hesaplı söz olarak dinleniyor.
Bazıları devasa heykellerdir ama ruhları küçüktür. Arap şairinin ifadesiyle Gövdeleri fil ama fikirleri serçe .
El bilir ki:
Eğer elde ettiği bir yiyeceği kendisi için saklarsa,
-yiyecek kokar,
el kirlenir,
beden ölür,
ölmüş bir bedeni hangi el yaşatabilir?
Yiyecek avucunda kalır ve o aç ölür,
işin sonunda onun düşmanları
mikroplar, sinekler
el emeğini yer bitirirler,
ve
dansederler
ve
ısırırlar
ve
okurlar
ve
semirir azmanlaşırlar
ve
dünyayı çürütürler
ve
Kendi rızkının peşinde koşmak, burnu toprakta otlamak ve başını yemliğe gömmek koyun gibi yaşamaktır.
İnsan gibi yaşamak, kendi için değil, başkaları için yaşamaktır.
İnsan, ruhundaki değişimle evrimleşir.
Ne zamandan itibaren insan insan olur? Anlayabildiği andan itibaren.
Ne zamandan itibaren anlamak onda kemale erer?
lyi ve kötüyü anladığı andan itibaren.
Ne zamandan itibaren iyi ve kötü yü anlamak onda kemale erer?
Kendisi için yaşamak tan bizim için yaşamak derecesine ulaştığı andan itibaren. Ne zamandan itibaren bizim için yaşamak onda kemale erer?
Başkaları için yaşayabildiği andan itibaren. Ne zamandan itibaren başkaları için yaşayabilir?
Şu büyük ilahi sırrı keşfettiği andan itibaren: Kendi yaşamını başkalarına bağışlayan herkes hayattan nasiplenir
Onlar uyandılar, biz uykuya daldık. Hıristiyanlzar ve Yahudilrt bir oldular bizse yüz. Onlar zenginleşti ve güç kazandılar, bizse fakirleştik ve zayıfladık!!
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
Altınlarımızı çaldılar ve bizi altın çağın peşine gönderdiler, kara nohutun ardına.
Onlar uyandılar, bizse uykuya daldık..
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
Birden arkasından bir el uzanmış, güçlü ve öfkeli. Bileğini sıkıca tutmuş:
-Bir dakika! Bu toprak parçası benim .
-Nasıl yani kardeşim?
-Yani senin değil!
-Ben? Sen? Benim? Senin? Var? Yok? Sahip olma? Sahip olmama? İzin? Hak? Yasak?
Bu yeni kelimeleri nereden öğrendin Kabil?
Kardeşim, konuştuğum bu dil neyin nesi?
Sizi rahatsız etmeye geldim..!
Govdeleri fil ama fikirleri serçe.
Bizler artık fakirleştik. İyiliklerimiz de hakir oldu. Zenginleşen onlarınsa ayıpları marifet haline geldi.
Hırıstiyan ve Yahudiler bir oldular, Müslümanlarsa yüz parça.
Ecnebiler meydana gelen haçlı savaşlarında canımıza kasdetmişlerdi, bizse birbirimizin canına.
Onlar uyandılar bizse uykuya daldık!
Gelişme bir kanundur. Her şey gelişme dahilindedir. Eğer bir varlığın gelişme liyakati yoksa yok olur.
Altınlarımızı çaldılar ve bizi altın çağın peşine gönderdiler, kara nohutun ardına. Milliyet, kabirden fırlama. Din, kabirde birinci gece. Ya şu an? Onu unut gitsin. Hayat? Boşver.
Geldiler, yaktılar, öldürdüler, yağmaladılar ve
Ama gitmediler!
İnsan fakir olduğunda iyilikleri de hakir oluyo. Ama gücü veya serveti olan kişinin ayıp ları marifet sayılıyo, saçmalık ları hesaplı söz olarak dinleniyo, yerli yersiz ve tiksinti uyandırıcı geğirmeler i felsefe, bilim ve din biçiminde anlaşılıyo; hatta soğuk ve patavatsız şakalar ı orada bulunanların gülmekten bağırsaklarını söküyo!
Şu halde ne zaman insan olunur?
Tabiatın yerine kendisi kendisini daha mükemmel hale getirdiği andan itibaren.
İnsan, ruhundaki değişimle evrimleșir.
Ne zamandan itibaren insan insan olur?
Anlayabildiği andan itibaren.
Ne zamandan itibaren anlamak onda kemale erer?
İyi ve kötü yü anladığı andan itibaren.
Ne zamandan itibaren iyi ve kötü yü anlamak onda kemale erer?
Kendisi için yaşamak tan bizim için yaşamak derecesine ulaştığı andan itibaren.
Ne zamandan itibaren bizim için yaşamak onda kemale erer?
Başkaları için yaşayabildiği andan itibaren.
Ne zamandan itibaren başkaları için yaşayabilir?
Şu büyük ilahi sırrı keşfettiği andan itibaren:
Kendi yaşamanı başkalarına bağışlayan herkes hayattan nasiplenir.
İnsan gibi yaşamak, “kendi için” değil, “başkaları için” yaşamaktır.
Eğer bir varlığın gelişme liyakatı yoksa yok olur!
Onlar sadece bir tek şeyden korkuyorlar. Korktukları şey, bizim artık onları “taklit” etmeyecek olmamızdır.
Binikiyüzelli yıl önce kadim kimyanın babası -Cabir- Peygamber Mesci’dindeki sınıfta, Şia mezhebinin reisi İmam Sadık’ın huzurunda kimya dersi alıyor, ama binikiyüzelli yıl sonra Peygamber’in takipçileri ve İmam Sadık’ın Şialarının nezdinde medrese sınıfında kimya dersi haram kılınıyor
Tevhit ölü kitapların içinde kelimeler biçiminde, şirk ise toplumun içinde sınıflar biçiminde can buldu.
Aynı din, aynı dil, aynı mahallin müslümanların aynı mescidin içinde yedi çeşit “cemaat namazı” kılıyorlar!
Âlemin manası budur:
dünyadaki bütün her şeyin sayısı,
ister aşikar, ister gizli,
ister yerde, ister gökte,
cansızlar, bitkiler,
canlılar, insanlar,
yıldızlar, güneşler, güneş sistemleri,
tüm varlığın sayısı:
bir
yanında,
-sonsuz sayıda –
sıfırlar.
***
Küçük bir sistem, adı: atom
arada bir güneş,
çevresinde bir yıldız, yıldızlar, pervane gibi,
gezinti halinde,
(bir Kâbe, etrafında, ibadet yapanlar, tavafta!
– kara taştan kara taşa)
Onlar uyandılar, bizse uykuya daldık. Hristiyanlar ve Yahudiler bir oldular bizse yüz.
Avrupa’da Hristiyan zanaatkarlar, taklit mal ürettiklerinde kumaşların üzerine Allah markasını basarlardı.
Yani bu ürün Avrupayi değildir. Belh, Buhara, Tus, Rey, Bağdat, Şam, Mısır, İslambul, Gırnata, Kurtuba ve Endülüs malıdır.
Hatta haç üzerine bile Allah mührü vuruyorlardı!
Senden geriye kalan:
Yaptığın iş kalır geriye,
yaptığın her iş kalır,
..bir iş yaparsan, geriye kalır.
İnsan fakir olduğunda iyilikleri de hakir oluyor. Ama gücü veya serveti olan kişinin ayıpları marifet sayılıyor.
Onlar yalnızca senin anlamandan korkuyorlar.
Kumda oynatarak, kanla oyalayarak, fırkalaştırarak, gruplara ayırarak, servet savaşlarıyla, beyhude tartışmalarla, ıvır zıvır sözlerle, boş ve beyhude düşünceler ve ilimlerle, sonuçsuz aşklar ve kinlerle, etkisiz ağlaşmalar ve yaslarla, yanlış düşmanlarla, manasız komikliklerle başımızı bağladılar. Gözümüzü rüya ile boyadılar.
Bazıları devasa heykellerdir ama ruhları küçüktür “gövdeleri fil ama fikirleri serçe”
“Başkaları için” yaşamak, “kendi için yaşamak”ın en kâmil türüdür.
Kendi rızkının peşinde koşmak, burnu toprakta otlamak ve başını yemliğe gömmek koyun gibi yaşamaktır. İnsan gibi yaşamak, kendi için değil başkaları için yaşamaktır.
“Kendi yaşamını başkalarına bağışlayan herkes hayattan nasiplenir.”
İnsan ruhundaki değişimle evrimleşir. Ne zamandan itibaren insan, insan olur?Anlayabildiği andan itibaren.
Gelişme bir kanundur. Her şey gelişme halindedir. Eğer bir varlığın gelişme liyakati yoksa yok olur.
Alemin manası budur: dünyadaki bütün her şeyin sayısı
ister aşikar ister gizli, ister yerde ister gökte, cansızlar, bitkiler, canlılar, insanlar, yıldızlar, güneşler, güneş sistemleri,
tüm varlığın sayısı: “bir” önüne sonsuza kadar sıfırlar
Hiçtin, topraktın, döndün hiç oldun, toprak oldun.
Bizler artık fakirleştik. İyiliklerimiz de hakir oldu. Zenginleşen onlarınsa ayıpları marifeti haline geldi.
Kumda oynatarak, kanla oyalayarak, fırkalaştırarak, gruplara ayırarak, servet savaşlarıyla, beyhude tartışmalarla, ıvır zıvır sözlerle, boş ve beyhude düşünceler ve ilimlerle, sonuçsuz aşklar ve kinlerle, etkisiz ağlaşmalar ve yaslarla, yanlış düşmanlarla, manasız komikliklerle başımızı bağladılar. Gözümüzü rüya ile boyadılar.
Gücü veya serveti olan kişinin “ayıp”ları “marifet” sayılıyor, “saçmalık”ları “hesaplı söz” olarak dinleniyor, “yerli yersiz ve tiksinti uyandırıcı geğirmeleri” felsefe bilim ve din biçiminde anlaşılıyor; hatta soğuk ve patavatsız şakaları orada bulunanların gülmekten bağırsaklarını söküyor.
İnsan fakir olduğunda iyilikleri de hakir oluyor.
“Ey Rabbim!
Âlimlerimize sorumluluk, müminlerimize aydınlık aydınlarımıza iman,
tutucularımıza anlayış,
anlamışlarımıza tutuculuk, uyuşmazlıklarımıza uyanıklık,
uyanıklarımıza irade,
dindarlarımıza din,
şairlerimizle şuur,
araştırmacılarımızı hedef,
umutsuzlarımıza umut,
zayıflarımıza güç,
oturmuşlarımız kıyam,
donuk kalmışlarımıza hareket,
ölülerimize hayat,
körlerimize görüş,
suskunlarımızı feryat,
küfürbazlarımıza edep,
halkımıza öz bilinç ve izzet bağışla.
Allahım!
Bana yenilgi de çabalama, umutsuzluk da sabretme, yolda yürümek, silahsız savaşma, ödülsüz çalışma, dünyasız din, isimsiz yücelik, ekmeksiz hizmet, riyasız iman, gösterişsiz iyilik, hevessiz aşk ve halkın kalabalığı arasında yalnızlık
nasip et.”
“Sadece büyük bir alış veriş anında Allah’ı hatırlar.”
“Bazıları devasa heykellerdir ama ruhları küçüktür. Arap şairinin ifadesiyle Gövdeleri fil ama fikirleri serçe.
“Bir çift gözlük ve birkaç kitapta bir dünya gibi oluyordu.”
“Dünyada bilmediği hiçbir şey olmayan kimse yoktur.”
“Ölmüş bir bedeni hangi el yaşatabilir?”
“Hayvan der ki:
‘benim için’
İnsan der ki:
‘bizim için.’”
“İnsan, ruhundaki değişimle evrimleşir.
Ne zamandan itibaren insan ‘İNSAN’ olur?
‘Anlayabildiği’ andan itibaren.
Ne zamandan itibaren ‘anlamak’ onda kemale erer?
‘Iyi’ ve ‘kötü’yü anladığı andan itibaren.
Ne zamandan itibaren ‘iyi ‘ ve ‘kötü ‘yü anlamak onda kemale erer?
‘Kendisi için yaşamak’tan bizim için yaşamak ‘ derecesine ulaştığı andan itibaren.”
“Hayat, bir canlı molekül , bir tohum ,
bir bitkinin tohumu:
Toprakta yeşerir, uç verir, gelişip büyür, fidan olur, genç ağaç olur, dal ve yaprak fişkırır,
çiçek ve meyve verir, yaşlanır, kurur, ölür,
toprak olur,
ondan geriye tekrar tohum kalır, ilk günkü gibi.”
“Senin ‘anlama’ndan korkuyorlar. Senin ‘beden’inden ne kadar güçlü olursan ol korkuları yoktur.
Daha iri olmayacağın inek sana süt verir; daha güçlü olmayacağını eşek senin yükünü taşır; daha hızlı koşamıycan at seni sırtına alır!
“Bizler fakirleştik. İyiliklerimiz de hakir oldu. Onlar zenginleşti ayıpları marifet haline geldi!”
“Onlar uyandılar, bizse uykuya daldık. Hıristiyanlar ve Yahudiler bir oldular bizse yüz. Onlar zenginleşti ve güç kazandılar, bizse fakirleştik ve zayıfladık.”