İçeriğe geç

Kaderini Sev, Çünkü Aslında Hayatın Bu – Nietzsche Kitap Alıntıları – Taner Şanlıoğlu

Taner Şanlıoğlu kitaplarından Kaderini Sev, Çünkü Aslında Hayatın Bu – Nietzsche kitap alıntıları sizlerle…

Kaderini Sev, Çünkü Aslında Hayatın Bu – Nietzsche Kitap Alıntıları

‘Kaderini sev ,ancak içinde ayağa kalkmak olan ,içinde iyi kötü her şeyi deneyimlemek olan ve her gün çok daha güçlü bir şekilde yol almak olan kaderi seç ve onu sev dostum . Böyle bir kaderi sev çünkü aslında kaderin bu..’
Varsın sevgi ırmağım sapa yollara düşsün. Mümkün müdür bir ırmağın sonunda denize kavuşmaması?
Görebildiklerimizden sakınırken göremediklerimize yakalanır ve tutsağı oluruz onların..
Müziğin sesini duymayanlar, dans edenleri deli olduğunu düşünürler.
Cennete doğru büyüyecek olan ağaç, köklerini cehenneme yollamalıdır.
Kaderini sev. Ancak içinde ayağa kalkmak olan, içinde iyi ve kötü her şeyi deneyimlemek olan ve her gün çok daha güçlü bir şekilde yol almak olan kaderi seç ve onu sev dostum. Böyle bir kaderi sev çünkü aslında hayatın bu
Dünyadaki amaç sınıfta olduğu gibi başkaları sayesinde toplu olarak günü kurtarmak değildir
Kalabalıklar içinde de olsak tek başına gidilmesi gereken iki kapılı bu handa ilerlemek zorundayız.
Yukarı çıkmak istiyorsanız kendi bacaklarınızı kullanın! Başkalarının sırtına ve kafasına oturarak kendinizi yukarı taşıtmayın.
Kendinden başka herkese yardım etmeye çalışmak ve inanmak buna. Oksijen maskesini takmayı reddedip bir başkasının solumasına yardımcı olmaktır bizi öldürecek olan.
Ümitsiz birini gören herkes cesur kesilir. Ümitsiz birine cesaret vermek için herkes yeterince güçlü zanneder kendini.
Uçmayı öğretemediğinize daha hızlı düşmeyi öğretin.
Kirli bir akıntıyı, saflığını bozmadan içine alabilmesi için insan bir deniz olmalıdır.
Kendimizi sevdikten sonra bir başkasına ihtiyacımız olduğu için değil, onu gerçekten sevdiğimiz için hayatımıza dahil ederiz. Ve dahil oluruz onun hayatına.
İşte budur bizim en büyük zayıflığımız. Kendimizi sevmeyi öğrenmeden, başkasını sevmeye çalışmak. Kendi varlığımızı kabullenmeden başkasının varlığını onaylamak ve sindirmeye çalışmak.
İnsan kendini şifalı ve sağlıklı bir sevgiyle sevmeyi öğrenmeli. İnsan kendisine katlansın ve orada burada sürtmesin diye.
Madem aynı şeyleri sonsuza kadar aynı şekilde yaşayacağım o halde bana yaşadığım bu kaderi sevmekten başka bir şey kalmıyor
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
Nietzsche’ nin amacı aydınlığı değil karanlığı getirmektir ve bizden kendi aydınlığımızı yaratmamızı istemektedir.
Düşmekten ve kaybetmekten korkuyoruz. Elimizdekilere sahip çıkmak ve daha fazlasına sahip olmak üzere kurmuşuz düzenimizi.
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
Ey Zerdüşt, meyvelerin olgun ama sen olgun değilsin meyvelerin için!
Akla gelen şeylerin dudaklardan dökülmesi kolaydır ancak ağızdan çıkanları icra etmek, işte bu zordur.
Böyle yazılmış benim yazım, dikkatsiz olmalıyım. İnsanların arasında susuzluktan ölmek istemeyen biri tüm bardaklardan içmeyi öğrenmeli ve insanların arasında temiz kalmak isteyen biri pis sularda yıkanmasını da bilmeli.
İnsan insanın derdidir ancak insan dermanını yine insanda bulur.
herkesin bardağından su içebilme cesaretini ve bilgeliğini göstermemiz de gerekir. Bu, herkesle aynı masada oturup aynı keyfi almak zorunda olduğumuz anlamına gelmiyor.
Başkalarından bizim gibi davranmasını bekleyerek aslında kendimize gecikiyoruz.
En sessiz sözcüklerdir fırtınayı getirenler, dünyayı güvercin adımlarıyla gelen düşünceler yönlendirir.
Bilgeliğin hemen yanında kara cahillik yatar.
Yaşadığı acılar onu öldürmemiştir ancak güçlendirmiş ve bilge kılmıştır. Acı eğer insanı öldürmüyorsa bilgeleştirir.
Varsın sevgi ırmağın sapa yollara düşsün. Mümkün müdür bir ırmağın sonunda denize kavuşmaması?
hiç kimsenin kendisini takip etmemesini, herkesin kendi yolundan gitmesini ve kendi ışığını kendisinin bulmasını ister.
Günün birinde kendinin de üzerinde seveceksin. Bu yüzden de sevmeyi öğrenmelisin önce. Bu yüzden sevginin acı kadehinden içmelisin. En iyi sevgilin bile kadehi acıyla doludur.
İnsanların üstüne çıkıyorsun ama ne kadar yükseğe çıkarsan hasedinin üzerinde o denli küçük göründüğünü görmüyorsun.
Kendine kendi iyini ve kötünü verebilir misin? Kendi istemini bir yasa gibi uygulayabilir misin? Kendi yasanın hem yargıcı hem de celladı olabilir misin?
Düşüncelerini buzun üzerinde serinletemiyorsan hararetli tartışmalara girme.
Hayat sürekli aşılması gereken bir şeydir.
Bu ağacı ellerimle sallamak isteseydim, gücüm yetmezdi. Ama gözümüzle göremediğimiz rüzgâr ona istediği gibi eziyet ediyor, istediği yönde eğip büküyor. Tıpkı o rüzgârın ettiği gibi görünmez ellerdir bize de en kötü eziyeti edenler, bizi eğip bükenler.
Yürümeyi öğrendiğimden beridir koşuyorum. Uçmayı öğrendiğimden beri kimseye ihtiyaç duymadan havalanıyorum.
Hafifledim ve uçuyorum artık, kendimle baş başayım, bir tanrı dans ediyor bende.
Severiz yaşamı, aslında yaşamı değil de, sevmeye olan alışkanlığımızı.
Evet, zordur yaşamı taşımak. Ama bu kadar da nazlı olmayın. Hepimiz dayanıklı eşekleriz, erkeğiyle, dişisiyle.
Eskiden tutkulara sahiptin ve kötü biliyordun onları. Ama şimdi sadece erdemlerin var ve onlar senin tutkularından doğdu.
Yaşamın amacı nedir diye mi soruyorsun? En ulu ve en imkânsız olana ulaşmaya çalışarak ölmek derim.
Sık sık ben diyorsun ve gururla söylüyorsun bu kelimeyi, inanmayacaksın ama bedenin ve büyük aklın çok daha büyüktür oysa, o Ben demez aslında Ben i oluşturur.
İnsanlar içinde oldukları yanılsamanın yok olmasını kaldıramadıklarından doğruyu duymak istemezler.
Kötü de olsa konuşalım bunu çünkü susmak daha kötüdür. Çünkü suskunlukla geçiştirilen her hakikat zehirlenir. Parçalanacak ne varsa hakikatlere çarpıp parçalansın !
Acı eğer insanı öldürmüyorsa, bilgeleştirir.
Yaşamın amacı nedir diye mi soruyorsun ? En ulu ve en imkânsiz olana ulaşmaya çalışarak ölmek derim.
Göğe ne kadar yükselirsek, uçmayı bilmeyene o denli küçük görünürüz.
Eğer bizi öldürmemişse güçlendirmek için gelmiştir başımıza.
İşte budur bizim en büyük zayıflığımız. Kendimizi sevmeyi öğrenmeden, başkasını sevmeye çalışmak.
Düşmekten ve kaybetmekten korkuyoruz. Elimizdekilere sahip çıkmak ve daha fazlasına sahip olmak üzere kurmuşuz düzenimizi. Kaybetmeyi, tökezleyip düşme ihtimalini yok sayıyoruz zihnimizde var ettiğimiz dünyada. Yerçekimini ortadan kaldırdığımız bir dünya var etmişiz kendimize. Hiç düşmeyecek, hiç kaybetmeyecek ve hiç sarsılmayacakmışız gibi bir dünyada görüyoruz kendimizi. Ve düşmek bu nedenle sarsıyor bizi. Düşebileceğimize dair en küçük bir ihtimali, bir fikri bile barındırmak istemiyoruz çünkü zihnimizde. Ancak yerçekimi gerçek. Bizi her uyandığımız yeni günde çekmeye, yüksekte duranları düşürmeye ve sahip olduklarımızı elimizden almaya niyetli. Onun görevi bu. Yukarıdakini aşağıya çekmek.
Konserler ve sirkler, pazarlar ve alışveriş merkezleri kalabalıktır. Görmeyen ve duymayanlar için yapılmıştır buraları. Gördüklerini ve duyduklarını zannetsinler diye her şey çok büyük ve gürültülüdür. Ve bir kandırmacadan başka bir şey değildir bunlar. Herkes herkesle aynı şeyi gördüğünü ve duyduğunudüşünsün diye yapılır bunca şey. Çünkü herkesle aynı şeyi gördüğünü düşünen kendi körlüğünden kuşku duymak zorunda kalmaz ve bu konuda hiç olmadığı kadar çok desteklerler birbirlerini.

-33

Bu ağacı ellerimle sallamak isteseydim, gücüm yetmezdi. Ama gözümüzle göremediğimiz rüzgâr ona istediği gibi eziyet ediyor, istediği yönde eğip büküyor. Tıpkı o rüzgârın ettiği gibi görünmez ellerdir bize de en kötü eziyeti edenler, bizi eğip bükenler.
Severiz yaşamı, aslında yaşamı değil de, sevmeye olan alışkanlığımızı
Sonra ne mi oldu? Yendim kendi kendimi, acı çeken beni, külümü dağlara taşıdım ve daha da parlak bir ateş yaktım kendime. İşte o zaman hayalet kaçtı benden.”
İnsan olmak bir şamatadır. Bu yüzden karanlık gecenin ruhunu kucaklayın.
İnsan kendini şifalı ve sağlıklı bir sevgiyle sevmeyi öğrenmeli. İnsan kendisine katlansın ve orada burada sürtmesin diye.
Müziğin sesini duyamayanlar, dans edenlerin deli olduğunu düşünürler.
“Yaratmak acılardan kurtulmak ve hafiflemek için biricik kurtuluştur. Ancak yaratıcı olmak için de acı çekmek ve dönüşmek gerekir. Yaratıcı kişinin kendinden doğacak çocuk olması için, aynı zamanda doğuran kadın ve doğuran kadının sancısı da olmak istemesi gerekir.”
“İnsanlar içinde oldukları yanılsamanın yok olmasını kaldıramadıklarından doğruyu duymak istemezler.”
Cennete doğru büyüyecek olan ağaç,
köklerini cehenneme yollamalıdır.
Bir gün olur da zor durumda kalan bir arkadaşınıza destek olmak için birkaç çift laf etmeniz gerekirse Kaderini sev deyin ona ve hemen peşinden eklemeyi de unutmayın: Ancak içinde ayağa kalkmak olan, içinde iyi kötü her şeyi deneyimlemek olan ve her gün çok daha güçlü bir şekilde yol almak olan kaderi seç ve onu sev dostum. Böyle bir kaderi sev çünkü aslında hayatın bu
Yukarı çıkmak istiyorsanız kendi bacaklarınızı kullanın! Başkalarının sırtına ve kafasına oturarak kendinizi yukarı taşıtmayın.
Ümitsiz birini gören herkes cesur kesilir. Ümitsiz birine cesaret vermek için herkes yeterince güçlü zanneder kendini.
Hak etmeyene verilen fazla saygı ve değer o kişiye aslında hakaret etmektir. Kimse istemediği halde başkasından bir şey almayı, borçlu kalmayı istemez çünkü.
Karşılaştığımız güçlük ve kötülüklerin tek bir amacı vardır. Öğretmektir her bir acının sebebi. Eğer bizi öldürmemişse güçlendirmek için gelmiştir başımıza.
“En sessiz sözcüklerdir fırtınayı getirenler, dünyayı güvercin adımlarıyla gelen düşünceler yönlendirir.
Düşüncelerini buzun üzerinde serinletemiyorsan, hararetli tartışmalara girme.
Çünkü herkesle aynı şeyi gördüğünü düşünen kendi körlüğünden kuşku duymak zorunda kalmaz
Düşüncelerinin
savaşını vereceğin
düşmanını bul,
savaşını ver.
Düşüncen yenilse
bile, dürüstlüğün
galip çıkacaktır.
Bir şeye evet demek, hayır diyeceğimiz başka şeyleri de beraberinde getirmez mi?
Hak etmeyene verilen fazla saygı ve değer o kişiye aslında hakaret etmektir.
Varsın sevgi ırmağım sapa yollara düşsün, mümkün müdür bir ırmağın sonunda denizine kavuşmaması ?
Severiz yaşamı. Aslında yaşamı değil de, sevmeye olan alışkanlığımızı
Amor Fati! (Kaderini sev!)
Çünkü aslında hayatın bu!

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir