Muhyiddin İbn Arabi kitaplarından Mekarimu’l-Ahlak kitap alıntıları sizlerle…
Mekarimu’l-Ahlak Kitap Alıntıları
Kurtar bizi nefs elinden
Kemâl-i nusretin hakkı için
Kurtar bizi nefs elinden
Mukirrim zâtına candan
Ayırma cânı cânandan
Hıfzeyle nefs-i şeytandan
Kurtar bizi nefs elinden
Varayım ben senden yana
Göster beni bensiz bana
Mest oluben kalam tana
Kurtar bizi nefs elinden
Adem’im ağlatma beni
Tevbem kabul et yâ Gani
Al beni bana ver seni
Kurtar bizi nefs elinden
Adem Dede
Çünkü bu kimsenin o anda doğruyu söylemesi, bu çirkin hayasızlığı işlemesinden dolayı yaşadığı silinmez utancı ortadan kaldırmayacak belki de karşısındakine kötü örnek olmasına onun kendisi hakkında yanlış bir hüküm vermesine sebeb olabilecektir.
Bu durumda da insandan çok hayvanlara benzer. Çünkü böyle bir insanın amaçları, is-tekleri ve himmeti her zaman için sadece şehvetlere ve lezzetlere yönelik olur.
Bazen de bundan tamamen kurtulması gerçekleşmeyebilir. Tabiatı kendisine boyun eğmeyebilir.
Yine bu insan güzel bir ahlakın farkına varır da bunu kendisinde bulamayabilir.
Bu takdirde ona sahip olmayı istediği halde alışkanlıklarından kurtulamadığı için maksadına ulaşmayabilir.
İşte bu yüzden övgüye değer bir hayat tarzı arzu edenler için bir eğitim yolu belirlememiz, o yolu takip etmelerini sağlamamız gerekir. Ta ki güzel ahlakları alışkanlık haline getirme ile ilgili muratlarını gerçekleştirsinler, onları kalıcı bir huy haline getirsinler. Kötü ahlaktan kaçınsınlar, ondan arınsınlar.
Çünkü..
İnsanlar arasındaki üstünlük unsuru gerçekte faziletlerdir.
Yoksa cahillerin sandığı gibi, insanlar halleri, malları, birikimlerinin, değerli eşyalarının çokluğu itibariyle birbirlerinden üstün olmazlar, OLAMAZLAR.
Kişinin nefs-ı natıkası güçlü değilse, ezik ve silik olursa, bu takdirde kişinin yapması gereken ilk iş, ahlakını doğru yöne kanalize etmek için bu gücünü eğitimle güçlendirme-sidir.
Bu gücün, yani nefs-ı natıkanın güçlendirilmesi de ancak akli ilimlerle olur.
Şehvani nefsi ezmenin yolu, insanın, şehvetinin ayaklandığı, lezzet almaya yöneldiği, kabardığı sırada, şehvetini uysallaştırıp boyun eğdirmek istediğini hatırlaması ve nefsini yöneldiği bayağı şehevi lezzetlerden güzel lezzetlere yöneltmesidir.
Gizli bir haberi yaymak, ya da yapılması insanların yararına olan bir haberi gizlemek, bir yere ulaştırılması için verilen mektubu tahrif etmek, adresinden başkasına götürmek de hainliktir.
Bu tür olan aşk, ihtiras kişiyi günaha ve çirkin hayasızlıklara sevk eder. Onun helakma sebep olur.
İnsanların ırzını, namusunu diline dolamak. Buna dayalı şakalar yapmak, çarşı pazarlarda aylak aylak dolaşmak, sokaklarda, köşe başlarında oturup harama bakmak, aşağılayıcı yollardan geçinmek ve bir lokma ekmek için bayağı insanların önünde eğilmek anlamını ifade eder.
Lezzet almayı gaye edinmek, hep lezzet peşinde koşmak.
Çirkin hayasızlıkları işlemek ve bunları fütursuzca sergilemektir.
Kısacası bütün şehevi arzularda aşırı gitmektir. Bu huy; haya duygusunu yok eder, insanın yüzünün suyunu ortadan kaldırır.
Ar perdesini yırtar.
Hamiyet ve gayret ise, insanın kendinde bir eksiklik görünce öfkelenmesi demektir.
İnsan haramlara karşı gayrete gelir.
Çünkü haram işlemek bir utanç ve kusurdur.
Haram işleyen kimse arkadaşlarına zulmeder. Onların hakkında olumsuz tasarrufta bulunur.
Feryat etmek, bir fayda vermeyecekse çok çirkin bir davranıştır.
Bu huy, bütün insanlar açısından
güzel ve övülendir.
Bu ahlak büyük bir zarara yol açmadığı sürece güzeldir. Yani bazı durumlarda doğru söz söylenmemesi gerekebilir.
Örneğin bir insana işlediği bir çirkin hayasızlık hakkında soru sorulduğu zaman doğru söylemesi güzel bir davranış değildir.
Bu alışkanlık bütün insanlar açısından güzeldir.
Kini çok şiddetli olur ve kendisinde hilm/ ağırbaşlılık ve vakar namına bir şey kalmaz.
Küstahlığı, cüretkarlığı artar.
Öfkelendiği zaman hemen intikam almaya, öfkelendiği kimseye zarar vermeye yeltenir. Hasmının üzerine atlar, cezalandırmada aşırı gider, ölçüyü kaçırır.
Öfke, cesaret/cüret ve galip gelme isteği bu nefisten kaynaklanır.
Bu nefis, şehvani nefisten daha güçlüdür.
Kişiye hakim olduğunda ve kişiyi boyunduruğu altına aldığında şehvani nefisten daha zararlı ve daha yıkıcı olur.
İşte şeriata ve yasalara, övgüye değer yönetim düzenlerine ihtiyaç da buradan doğmuştur. Zalimlerin zulümlerine engel olsunlar, gasp edicileri bu fiillerinden
alıkoysunlar, suç işleyenin suçuna karşılık ceza versinler, böylece insanlık alemini her alanda mutedil orta çizgiye getirsinler diye.
Çünkü müzik, şehveti uyandırma hususunda güçlü bir etkiye sahiptir. Özellikle dinlenen müzik baştan çıkarıcı, günahı öğretici ve de
dikkatleri çekici olursa.
Müzikten bir çok olay kaynaklanır. Bazen insan müzik dinleme isteğini bütünüyle ortadan kaldırmayabilir.
Cömertlik:
İbrahim (a.s.)ın haliydi.
Rıza:
İshak (a.s.)ın haliydi.
Sabır:
Eyyub (a.s.)ın haliydi.
İşaret:
Zekeriya (a.s.)ın haliydi.
Gurbet:
Yahya (a.s.)ın haliydi.
Saf (yün elbise):
Musa (a.s.)ın haliydi.
Seyahat:
İsâ (a.s.)ın haliydi.
Fakr hali:
Server-i Kâinat Resulullah (s.a.v.)
Efendimizin iftihar ettiği halidir
olması, nefsin üç kuvvetinin, şehvani, gazap ve
nefs-ı natıka gücünün herkeste farklı özellikte
olmasından kaynaklanır.
Ahlakın özü..
Şehvani ve gazap gücünün boyun eğdirilmesidir.
Nefs-i natıkanın alışkanlıklarının ayrıştırılarak
bunlardan övgüye değer olanlarla amel
edilmesidir.
Güzel alışkanlıkları edinme ve çirkin
alışkanlıklardan uzaklaşmanın aşamalı yolu ise;
sözünü ettiğimiz bu iki gücü aşamalı olarak
uyumlu hale getirmektir
natıka’nm gücünün değişiklik göstermesi doğar.
Nefsi natıka, hayırlı ve erdemli olduğunda diğer
iki nefse de galip gelir. O zaman kişi iyi, adil ve
güzel davranışlı olur.
Nefs-i Natıka kötü olup diğer iki nefsi ihmal
edip salıverdiğinde kişi de kötü, pis bir cahil
olur.
Bu nedenle insanın düşünce gücünü kul anması,
ahlakını ayıklaması, iyi huylarını, güzel
davranışlarını belirleyip koruması, kötü ve çirkin
olan huylarını da terk etmesi, kendini iyilere
benzetmeye çalışması, kötülerin
alışkanlıklarından da kesinlikle uzaklaşması
gerekir.
İnsanı diğer tüm hayvanlardan ayıran, farklı,
ayrıcalıklı kılan bu nefistir.
Düşünme, ayırt etme ve anlama yetisi bundan
kaynaklanır.
İnsanın üstünlük kaynağı, himmetinin büyüklük
nedeni budur.
İnsan bununla kendini beğenir.
Bununla güzellikleri güzel, çirkinlikleri çirkin
görür.
İnsan bu yeteneğiyle diğer iki nefsini yani
şehvani ve gazap nefislerini terbiye eder,
arındırır, onları sınırlandırır, kontrol altına alır.
Olayların sonunu bununla düşünür ve bununla
olaylara başlamaya karar verir.
Bu nefsin de çok güzel erdemleri ve de tam
bunların zıddı olan çok kötü rezillikleri vardır .
bulunur.
Öfke, cesaret/cüret ve galip gelme isteği bu
nefisten kaynaklanır.
Bu nefis, şehvani nefisten daha güçlüdür.
Kişiye hakim olduğunda ve kişiyi boyunduruğu
altına aldığında şehvani nefisten daha zararlı ve
daha yıkıcı olur.
Çünkü., insan gazap nefsinin emrine girdiğinde
çok öfkelenir, dehşeti zuhur eder.
Kini çok şiddetli olur ve kendisinde hilm/
ağırbaşlılık ve vakar namına bir şey kalmaz.
Küstahlığı, cüretkarlığı artar.
Öfkelendiği zaman hemen intikam almaya,
öfkelendiği kimseye zarar vermeye yeltenir.
Hasmının üzerine atlar, cezalandırmada aşırı
gider, ölçüyü kaçırır.
Öcünü alırken sınır tanımaz olur. çok söver,
sövmede çirkefleşir.
Bir insanda bu alışkanlık süreklilik kazanınca
insandan çok yırtıcı bir hayvana benzer.
Bazen öfke bir kavmi silahlanmaya,
öfkelendikleri kimseleri öldürüp yaralamaya
yöneltir
vardır.
Bütün cismani lezzetler ve şehvetler bundan
kaynaklanır. Yeme, içme ve cinsel arzuları
tatmin etme gibi.
Bu nefis çok güçlüdür.
Bir insan şehvani nefse galip gelmez,
armdırmazsa, bu nefis, insanı hakimiyeti altına
alır, bütün güçlerini istila eder.
İnsana hakim olup güçlerini istila edince de
arındırma faaliyeti bir anda çöker. Ezilmesi ve
boyun eğdirilmesi zorlaşır.
farkına varırlar, ya da başkaları tarafından
uyarılırlar. Bununla beraber bundan sakınma
yönünde tek bir adım atmaz, zerre kadar gayret
göstermezler. Hatta nefislerine, kötü huydan
ayrılma hoşgörüsünü dahi tanımazlar.
Aksine kötü huyu sürdürmede ısrarcı olurlar.
Çirkinliğini, adiliğini bildikleri halde.
düzenlerine ihtiyaç da buradan doğmuştur.
Zalimlerin zulümlerine engel olsunlar, gasp
edicileri bu fiillerinden alı koysunlar, suç
işleyenin suçuna karşılık ceza versinler, böylece
insanlık alemini her alanda mutedil orta çizgiye getirsinler diye..
sahip olanların sayısı çok azdır.
Doğuştan kötü huylara sahip olanlar ise,
insanların çoğunluğunu oluşturacak kadar
çokturlar.
Bunun nedeni: insan tabiatının galip unsurunun
kötülük olmasıdır.
Şöyle ki: İnsan kendini tabiatına kaptırdığı, onun
doğrultusunda kendini koyverdiği; düşünce,ayırt etme, haya ve sakınma gibi unsurları kul
anmadığı zaman, hayvanlara özgü huylar onu
kaplar.
Zira: insanı hayvanlardan ayıran şey, düşünce
ve temyiz yeteneğidir.
İnsan akli ilimleri incelediğinde, iyice araştırdığında, ahlak ve siyaset kitaplarını okuduğunda ve bunu sürekli hale getirdiğinde nefsi uyanır, kendine gelir, uyuşukluğundan silkinir, erdemlerinin farkına varır, rezilliklerinden yüz çevirir.
İnsan bu unsurları kullanmadığı zaman hayvanların alışkanlıklarına, onlarda baskın olan şehevi arzulara, onların hayasızlığına, kontrolsüz öfkelerine, dinmek bilmeyen tedirginliklerine, bünyeyi yiyip bitiren, kemiren hırs ve kine, bir türlü yakalarını bırakmayan kötülük hasletine ortak olur.
Bunu yaptığı zaman insanlık erdemini gerçekleştirmiş ve özden gelen örnek önderliği de hak etmiş olur
İnsan zaten tabiatı gereği ayıplarının çoğunu göremez.
Mizahta ölçüsüz davranan, çirkin şakalarla mizah yapan kimsenin ağırlığı, heybeti, vakarı kalmaz.
var.
Kurtar bizi nefs elinden..
• Hanginizin ahlâkı daha güzel ise, onun imânı
daha güzel ve daha faziletlidir..
et ve onlarla en güzel olan neyse o yolla
mücadele et.
?(Nahl, 125)?
göremez..
kontrol etmeye çalışmayan, onun kusurlarını
araştırıp edeplendirmeyen kimse, bir çok ayıptan
hali olamaz..
gücüyle korunabilir..
arasında erdemli münasebetlerin gelişmesine
sebep olanıdır. Sevginin en sağlamı, en kalıcısı
budur..
mizah yapan kimsenin ağırlığı, heybeti, vakarı
kalmaz..