Nusret Özcan kitaplarından Leyla ile Mecnun kitap alıntıları sizlerle…
Leyla ile Mecnun Kitap Alıntıları
Aşk kötülük doğurmaz, aşk hayırlara iletir
Olmayanın derdi kendi kadardır ama olanın derdi dağlar kadardır. Sizin adınıza korkarım efendim! Korkarım ki olmadığına dertlendiğiniz şey, olunca daha dertli kılmasın sizi ve bizi.
Beklemek, bir kayıp olmamasını dileyerek, bir aksilik olmamasını isteyerek, eli kolu bağlı sabırsızca beklemek tüketirdi insanı
Kays’a göre güneş, Leylâ’yı daha rahat görebilmesi için doğuyor, ay Leyla’dan ayrıldığı için sararıp soluyordu.
geceyi aşığa sığınak ve azap kuyusu yapan allah’a şükürler olsun.
Aşk da koku gibidir, duyarsın ama anlatamazsın…
Fakat arzusunun rüzgarı onu sürüklerken, gözü ne yaptığını görmez bir haldeyken, umutlarının bir bir tükendiği zamanlardan birinde, kısacık bir an dahi olsa, ya Allah’ın hoşuna gitmeyen bir şey yaptıysa ya da bir söz söylediyse…
Olmayanın derdi kendi kadardır, fakat olanın derdi dağlar kadardır.
Söz bitmiştir artık..
Bazıları inanır, bazıları inanmaz
Bazıları inanır, bazıları inanmaz
Biz anneler evlatlarının hem geçmişleridir,hem geleceği.. Sizler bizi geride bırakırsınız, fakat bir müddet sonra biz gibi olursunuz..
Anlamak için kendini zorladıysa da olmadı.. Kimse, kimseyi yaşayamazdı.
Kendisine, o ilk insan ve ilk peygamberin duyduğu yalnızlıktan da bir pay düştüğünü düşündü.
Geceyi aşıka sığınak ve azap kuyusu yapan Allah’a şükürler olsun.
Bir garip haldir işte.. Bilinen ama tarif edilemeyen bir hal.. Yeryüzünde cennet duygusudur aşk.
Aşk da bir bakıma yaratılışın, varoluşun kokusu gibidir, haza cenneti duymak gibi..
Aşk da koku gibidir, duyarsın ama anlatamazsın.
Aşk;
Çabuk olduran ama belalı bir yol
Çabuk olduran ama belalı bir yol
. Güneş onu hatırlatıyordu, ay onu Rüzgarlar onu, geceler onu Bahçelerindeki çiçekler, öten kuşlar hep onu
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
Çocuk anne ve babanın devamıdır, ama aynı zamanda onların gayrıdır da.
Kalbi kafesinden kurtulmak isteyen bir kuş gibi..
Çocuk babanın sırrıdır.
Çocuk anne ve babanın devamıdır, ama aynı zamanda onların gayrıdır da.
Çocuk babanın sırrıdır.
Korkarım ki, olmadığına dertlendiğiniz şey, olunca daha dertli kılmasın sizi. İşte bu yüzden Allah’tan hep hayırlısını istemeli.
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
Olmayanın derdi kendi kadardır, fakat olanın derdi dağlar kadardır. (işte bu yüzden Allah’tan hep hayırlısını istemeli)
Dert büyür ve büyütür
Leyla cihan güzeli Mecnûn’la hemhâl oldu
Zamanın aynasında âşığa hayâl oldu
Zamanın aynasında âşığa hayâl oldu
Leylâ ki, muradıydı muradı mahâl oldu
Bimurad gitti Mecnûn aşığâ misâl oldu
Geceleyin çöl rüzgârlarını dinledi Mecnûn.. Onların uğultularına kulak vererek düşündü durdu karanlıklarda.. Zamanı duydu.. Gökleri ve yıldızları, sonra yaratılışı, varoluşu, ardından kâinatı.. Sonsuzluğu fısıldayan çöl ve gökyüzü altında ne kadar yalnız olduğunu insanın.. Herşeyi örten gecenin, insana kalbi açtığını.. insanın o genişlikte sadece kendisiyle baş başa kaldığını.. Kendisi ve derdiyle.. Geniş ve ferah; yani alabildiğine rahat.. Geceyi aşıka sığınak ve azap kuyusu yapan Allah’a şükürler olsun! dedi Mecnûn.
Olmayanın derdi kendi kadardır, fakat olanın derdi dağlar kadardır.
Çöl gibiyim işte, çöl; gündüz ayrı, gece ayrı yanan bir çöl.
-Ay vurur, dert büyür Numan!..
-Dert büyür ve büyütür efendim!..
-Dert büyür ve büyütür efendim!..
Leyla cihan güzeli Mecnun’la hemhal oldu.
Zamanın aynasında aşığa hayal oldu.
Zamanın aynasında aşığa hayal oldu.
Leylâ bir hayal gibi süzüledursun, geride Mecnûn’un kalbi darmadağın.
Leylâ gider Mecnûn kalmaz, Mecnûn’un yüreği dar, yüreği dağlar kadar
Olmayanın derdi kendi kadardır, fakat olanın derdi dağlar kadardır.
Ben her dem yenilenen bir mevsimi yaşıyorum nice zamandır..
Biliyor musun ey ruhun dili,Leylâ hep bende kalacak dedi elini göğsüne götürerek..
Leyla; o her kadında bulduğumuz bölük pörçük..
O her kadında kaybettigimiz paramparça..
O her kadında kaybettigimiz paramparça..
Her erkek biraz Hz. Âdem’dir baba Her kadın da biraz Havva Hz. Âdem’in anne ve babası yoktu ama Havva’sı vardı Hav va annemizin de Âdem’i Onun için bizler çok hususi bir biçimde, ebeveynimiz ve diğerlerinden çok Havvalar’ımıza ve Âdemler’imize ait hissederiz kendimizi Bilirim Leylâ da bana ait hisseder kendini Ruhum bunu söylüyor..
Öylesine engin,öylesine azade,öylesine mesud,o kadar birbirlerine ait ve öylesine kendileriyle başbaşa bir yürüyüştü ki onların yolculuğu sanki cennete yürüyorlar gibiydi.
Onu görünce kanatlanıyordum,hafifliyor,sanki yokluğa karışıyordum..
-Biz anneler evlatlarının hem geçmişleridir,hem geleceği.. Sizler bizi geride bırakırsınız, fakat bir müddet sonra biz gibi olursunuz..
Kays’a göre güneş Leylâ’yı dahat rahat görebilmesi için doğuyor,ay Leylâ’dan ayrıldığı için sararıp soluyordu..
Gözlerinin içi gülüyor Leylâ’nın..Leyla güldü mü dünya gülüyor..
Sırrına sımsıkı sarılmış bir hüzündür bundan böyle Kays.
Çöl gibiyim işte,çöl;gündüz ayrı,gece ayrı yanan bir çöl
-Ay vurur, dert büyür Numan!.. dedi iç geçirerek ve ekledi:
-Uykular heder olur.
Numan ‘ın gözleri olgun bakışlarla yumuşadı. Acılı, buruk bir ifade oturdu dudaklarına. Sonra tane tane konuştu yine
-Dert büyür ve büyütür efendim!
“Çöl gibiyim işte, Çöl; gündüz ayrı, gece ayrı yanan bir Çöl”
Görmeden katlanılan şey, gördükten sonra katlanmaya güç bırakmıyor insanda
Ne garip. Şimdi kelimelerim var ama yine de anlatamıyorum..
Eli kolu bağlı, sabırsızca beklemek tüketirdi insanı
ağır bir yüktü bu ama, demek ki katlanabilecekleri kadardı, yoksa Allah niye yüklesindi ki bunu omuzlarına? Allah kendilerine bunu yükleyerek onları lütuflandırmış, kıymetlendirmişti ve bu dayanılmaz güzellikte bir nasipti.
bir hançer yırtıyordu göğsünü boydan boya, burgu gibi parçalıyordu içini. müthiş bir azapla yanıyordu. çaresizliğine.. eli kolu bağlı oluşuna.. leylâ’sızlığa..
içindeki yarayla birlikte yaşamayı öğrenmişti.
ama ister istemez bir sabır ve tevekkül içinde değil miyiz sanki. fakat yine de öyle yakıp kavuruyor ki bu dert beni.
dert büyür ve büyütür efendim!
Ama şu batan güneşe bak nasıl da kendi rengine çevirmiş her şeyi. Kızıla kesen ufuk, şu akıp giden su ve gül bahçeleri, dağlar bile kıpkırmızı. Bak ve anla beni. Bende işte böyle Leyla’ya boyandım
Bizi öyle bir yalnızlığa attınız ki, orada sadece Mecnun’la ikimiz varız
Her gittiğim yere götürmeyecek miyim kendimi ve onu ? Her gittiğim yerde bulmayacak mıyım zannedersiniz?
Leyla gider, peşi sıra umutlar gider, günler gider, geceler gider ve koskoca ömür gider.. Leyla gider Mecnun kalmaz.. Mecnun’un yüreği dar, yüreği dağlar kadar