İçeriğe geç

Peygamberler Tarihi Kitap Alıntıları – M. Asım Köksal

M. Asım Köksal kitaplarından Peygamberler Tarihi kitap alıntıları sizlerle…

Peygamberler Tarihi Kitap Alıntıları

Put, ağaçtan veya altun veya gümüşten insan şeklinde yapılırsa, ona: Sanem, taştan yapılırsa, ona da, Vesen denir.
Âdem Aleyhisselâm’ın oğlu Kabil, kardeşi Hâbil’i kıskanarak öldürdükten beş yıl sonra, Şis (Hibetullâh) Aleyhisselâm doğdu.

Cebrail Aleyhisselâm, Hz. Havva’ya:
Allâh, bunu (Şis’i), sana, Hâbil’in yerine verdi dedi.
(Hibetullâh)a: Arapça’da Şes, Süryanca’da Şas, İbranca’da Şis denir. Şis Aleyhisselâm, doğunca, Âdem Aleyhisselâm da:
Bu, Hibetullâh’dır (Allah’ın Hibesidir) demiş ve Hâbil’den dolayı yemin etmiştir.

Allah, Seni, insanlardan koruyacaktır.
Musa Aleyhisselam denize:
”Ey Ebâ Hâlid! Allah’ın izniyle yarıl! ” diyerek asasını denize vurunca deniz derhal yarıldı.
Denizin her parçası, kocaman dağ gibi oldu.
Ey Musa! Kulum beni andığında; ben, onun yanında oturanıyım.
Âdem Aleyhisselâm, Hz. Havva’yı, arıyor[1, Hz. Havva da, Âdem Aleyhis-selâm’ı arıyordu.

Nihayet, Arafat’ta buluştular, orada, birbirlerini görüp tanıdılar.

Âdem Aleyhisselâm, kendilerine yasaklanan ağaçtan yemekten kaçınmış, Hz.Havva ise, hemen varıp ondan yemiş, sonra da Ey Âdem! Sen de ye! Ben, yedim, bana, zarar vermedi. demişti.
1-) Âdem Aleyhisselâm,
2-) İdris Aleyhisselâm
3-) Nuh Aleyhisselâm
4-) Hûd Aleyhisselâm
5-) Salih Aleyhisselâm
6-) İbrahim Aleyhisselâm
7-) İsmail Aleyhisselâm
???? İshak Aleyhisselâm
9-) Lût Aleyhisselâm
10-) Yâkub Aleyhisselâm
11-) Yûsuf Aleyhisselâm
12-) Eyyub Aleyhisselâm
13-) Zülkifl Aleyhisselâm
14-) Şuayb Aleyhisselâm
15-) Mûsâ Aleyhisselâm
16-) Harun Aleyhisselâm
17-) İlyas Aleyhisselâm
18-) Elyesa’ Aleyhisselâm
19-) Yûnus Aleyhisselâm
20-) Dâvud Aleyhisselâm
21-) Süleyman Aleyhisselâm
22-) Lukman Aleyhisselâm
23-) Uzeyr Aleyhisselâm
24-) Zülkarneyn Aleyhisselâm
25-) Zekeriyya Aleyhisselâm
26-) Yahya Aleyhisselâm
27-) İsâ Aleyhisselâm
28-) Muhammed Aleyhisselâm

Bu Peygamberlerden, ilgili bahislerde görüleceği üzere, Lokman, Zülkarneyn.. Aleyhisselamlar gibi bazılarının Peygamber mi, Veli mi? oldukları hakkında, bilgin-lerce görüş birliği sağlanamamıştır

Kainatta bir tekâmül ve gelişme bulunduğunda şüphe yoktur.
Fakat, bu tekâmül; sanıldığı gibi, bir cinsten, diğer bir cinse geçiş şeklinde değil, aynı cins dahilinde bir gelişme ve iyileşme mahiyetindedir.
Bugüne kadar, hiçbir hayvan, zâhiri benzerliklerine rağmen, gelişerek, kendi cinsinden başka bir hayvan olmamış ve olmamaktadır.
At, deve, eşek, maymun ehli, vahşî, büyük, küçük bütün hayvanlar, sayısız çeşitleriyle bütün kuşlar -birbirlerine olanca benzerliklerine rağmen- ancak, kendi cinslerini devam ettirmişlerdir.
Hiçbirinin, kendi cinsinden başka bir cinse değiştiği görülmemiş ve görülmemektedir.
Bitkilerde de, durum, aynıdır.
Hiçbir zaman, arpa ekilen yerden, buğday veya yulaf biçilmemiş, buğday ekilen tarladan da, pirinç elde edilmemiştir.
Hülâsa; kâinatta, her çekirdek, her tohum, ancak ve ancak, kendi cinsinin, kendi nevinin özelliğini taşımakta ve sürdürmektedir.
Gerçek ve vâkı’ olan, budur.
“İman; öyle bir nurdur ki, onun nuru, insanın bütün âzasına yayılmıştır.”
Biz, oyun için, yaratılmadık!
Rabbim! Beni, yalnız başıma bırakma!
“Ey oğulcuğum! Tevbe’yi, geciktirme.
Çünkü, ölüm, ansızın gelir!”
“Ey Rabbimiz! Bize acımaz, bizi bağışlamazsan, her halde, en büyük ziyana uğrayanlardan olacağız!”
Günün başında kâfir olan bu sihirbazlar, günün sonunda şehidler kafilesine dahil oldular.
Biz, (Mûsâ’ya):
Korkma! dedik, çünkü, üstün (gelecek) muhakkak, sensin sen!
(Mûsâ):
“Ey Rabb’im! Benim göğsüme genişlik ver!
İşimi, kolaylaştır!
Dilimden de (şu) düğümü, çöz ki, sözümü, iyi anlasınlar.
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
Susmak, Hikmettir.
Fakat, susanı, pek azdır.
Yüce Allah, Şemuyel Aleyhiselama;
Allah’ın, insanları suretlerine, görünüşlerine göre değil, kalblerinin iyiliğine ve düzgünlüğüne göre, üstün tuttuğunu, Vahy ile bildirdi.
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
“Ona (Lût’a) şu (kesin) emri Vahy ettik:
Sabaha çıkarlarken, onların, arkası, muhakkak, kesilmiş olacaktır!”
“Lût kavmi, (kendilerini azabla) korkutan (emir)leri, yalan saydılar.”
“And olsun ki: (Lût), onlara (kendilerini) azabla yakalayacağımızı da, haber vermişti.
Fakat, onlar, bu korkutmaları, şüphe ile yalanladılar.
İbrahim Aleyhisselâm:
“Cennet’e dikilecek fidan: Sübhânallâhi velhamdü lillâhi velâ ilâhe illallâhü vallâhü ekber, Lâ havle velâ kuvvete illâ billah’dır!” dedi.
sabaha çıkınca, başındaki saçların üçte ikisi, ağarmış.
“Yâ Rab! Nedir bu?” diye sorunca da:
“Bu, dünyada ibret, Âhirette de Nurdur! Vakar’dır! Ey İbrahim!” buyrulmuş.
“Benim hakkımda, Nemrud’dan hiç korkmayınız.
Beni, küçüklüğümde koruyan, büyüklüğümde de korur!”
Ben, böyle sönüp batanları, sevmem! dedi
Nuh:
Ey Rabb’ım! Ben, bilmediğim şeyi, Senden istemekten, Sana sığınırım!
Eğer, Sen, beni bağışlamazsan, esirgemezsen, hüsrana düşmüşlerden olurum! dedi.
Yüce Allâh; Dağlardan, üç dağı:
Cûdî Dağını, Nuh Aleyhisselâm ile,
Tûr-i Seynâ Dağını Mûsâ Aleyhisselâm ile,
Hırâ (Nûr) Dağını, Muhammed Aleyhisselâm ile şereflendirdi.
Âdem Aleyhisselâm:
“O, benimle sükûnet bulsun, ben de, onunla sükûnet bulayım diye!” dedi.
Yüce Allah, böylece Hz. Havva’yı, Âdem Aleyhisselâma eş yaptı.
İblis; Cin aslındandı.
Her Mü’min, Müslümandır.
Fakat, her Müslüman, Mü’min değildir.
Matbu İman: Meleklerin İmanıdır.
Mâsum İman: Peygamberlerin İmanıdır.
Makbul İman: Mü’minlerin İmanıdır.
Mevkuf İman: Bid’atcıların İmanıdır.
Merdud İman: Münafıkların İmanıdır.
Nuh, ayrı bir yere çekilmiş olan oğluna bağırdı: Oğulcağızım! (gel) bizim yanımıza sen de, bin! Kafirlerden olma!
Oğlu ise: Bir dağa sığınırım!
O, beni, sudan, korur!dedi.
Nuh: Bugün, Allah’ın emrinden, esirgeyen, kendisinden başka hiçbir kurtarıcı yoktur! dedi.
İkisinin arasına dalga girdi.
O da derhal boğulanlardan oldu!
Nuh, Rabbına dua ve nida edip:
Ey Rabb’im! Benim oğlum da, şüphesiz benim ailemdendir. Senin (ailemi kurtaracağın hakkındaki) va’din elbette haktır ve sen Hakimlerin hakimisin! Dedi.
(ALLAH):
Ey Nuh! O katiyyen senin ailenden değildir!
Çünkü, onun işlediği Salih olmayan kötü bir iştir. O halde bilmediğin bir şeyi benden isteme!
Hz.Yusuf(a.s.), kıtlık günlerinde, doyasıya yemek yemezdi.
Yer yüzünün hazineleri elinde iken, ne için aç duruyor, karnını doyurmuyorsun? denildiği zaman:
Tok olursam, açları, unuturum diye korkarım. derdi.
Hz Adem MÖ 5176 Yaşadığı süre 1000 -2000 yıl İndiği yer Srilanka Hz İdris MÖ ? Yasadığı süre 365 yıl Dogdugu yer Babil Yaşadığı yer Mısır Hz Nuh MÖ 4170 civarı Yaşadığı süre 950 yıl Doğdugu yer Mezopatamya Hz Hud MÖ ? Yaşadıgı süre 150 yıl Doğdugu yer Umman ve Yemen arası
Hz Salih Doğdugu yer Hicr Hz İbrahim MÖ 1800-2000 Yaşadıgı yer Ur Mısır Filistin Harran Şam Hz Lut MÖ 1800-2000 Yaşadıgı süre 142 yıl Yaşadığı yer İsrail ve Ürdün arası Hz İsmail MÖ 1800-1900 Yaşadığı süre 137 yıl Yaşadığı yer FilistinÜrdünMekke Hz İshak MÖ 1800-1900 Yaşadıgı süre 160 Yaşadığı yer Filistin Şam Hz Yakup MÖ 1800-1700 Yaşadığı süre 147 Yaşadığı yer FilistinMısırŞam Hz Yusuf MÖ 1780 Yaşadığı süre 147 Yaşadığı yer Mısır ve civarı Hz Eyüp MÖ 1700 1800 Yaşadığı süre 210 yıl Yaşadığı yer Şam Harran Hz Şuayp MÖ 1300-1000 Yaşadığı süre 300 yıl Yaşadığı yer Mısır Suriye Hz Musa MÖ 1383 Yasadığı süre 120 Yaşadığı yer Mısır Hz Harun MÖ 1400 Yaşadığı süre 123 Yaşadığı yer Mısır Hz Davud MÖ 1000 Yaşadığı süre 100 Yaşadığı yer İsrail Hz Süleyman MÖ 931 Yaşadığı süre 59 yıl Yaşadığı yer İsrail Hz İlyas MÖ 850 Yaşadığı Yer İsrail Hz Elyasa MÖ 800 Yaşadığı yer İsrail Hz Yunus MÖ 800 Yaşadığı süre 83 yıl Yaşadığı yer Ninova Hz zülkifl MÖ 600 Yaşadıgı süre 75 Yaşadığı yer Şam ve cevresi Hz zekeriya MÖ 1 yüzyıl Yaşadıüı sure 100 yıl Yaşadığı yer Kudüs Hz Yahya MÖ 5 Yaşadığı süre 45 yıl Yaşadığı yer İsrailŞamÜrdün Hz İsa MÖ 4 Yaşadığı süre 33 yıl Yaşadığı yer Kudüs ve cevresi Hz Muhammed MS 571 Yaşadığı süre 61 yıl Yaşadığı yer MekkeMedine
Peygamberimiz Hz İsmailin soyundan gelmektedir.
Eyyûb Aleyhisselâm’ın babası Mûs; Nemrud’un, İbrâhim Aleyhisselâmı ateşe atıp yakmak istediği gün, İbrâhim Aleyhisselama iman edenlerdendi.
Nuh Aleyhiselama, vefatı yaklaştığı sıralarda :
Ey Ebülbeşer ve ey uzun ömürlü !Dünyayı, nasıl buldun? diye sorulmuştu.
Nuh Aleyhiselam :
Onu, iki kapılı bir ev gibi buldum.Bir kapısından girdim, bir kapısından çıktım ! demiştir.
Ey Rabb’imiz! üstümüze sabır yağdır !
Bizi, müslümanlıkta sabit kimseler olarak öldür!
And olsun ki: biz, Firavun Hanedanını, düşünüp ibret
alsınlar diye, yıllarca, kuraklıkla, mahsullerin kıtlığı ile tutup
sıktık.
Fakat, onlara, iyilik gelince: Bu, bizim hakkımızdır! dediler.
Kendilerine, bir fenalık da, gelirse, Mûsâ ile onun
beraberindekilere, uğursuzluk yüklerlerdi.
Gözünüzü açınız, iyi biliniz ki: onların uğursuzluğu, ancak,
Allah tarafındandır.
Fakat, çokları, bilmezler.
Onları;
Bizi, büyülemek için, her ne mucize getirsen, biz, sana
iman ediciler değiliz dediler
Adem Aleyhisselâm: Cennet’te, ikindi ile güneşin batışı arasındaki zaman kadar kalmıştı ki, bu süre, dünya günlerinden 130 yıla eşitti.
Kadın, kaburga kemiğinden yaratılmıştır. Kaburganın en eğri yeri de, üst kısmıdır. Onu, doğrultmağa kalkarsan, kırarsın! Hali üzere bırakırsan, eğrilikte devam eder.
Kadınlar hakkında, biribirinize hayr tavsiye ediniz!
Âdem Aleyhisselâm:
Sen ne için yaratıldın? diye sordu.
Hz. Havva:
Sen, benimle sükûnet bulasın diye yaratıldım! dedi
Haberini ihâta edemediğin şeye, iç yüzünü kavrayamadığın, görünüşü hoşa gitmeyen şeyleri görmeye sen nasıl sabredebilir, dayanabilirsin? dedi.
1114 yılında vefat eden zemahşeri, yunus suresinin 92. Ayetinin tefsirini aynen şu şekilde yapmakta ve kendisinden 8 asır sonra bulunacak olan bu cesedi (firavun), adeta görür gibi tasvir etmektedir

“ seni, deniz kenarında bir köşeye atacağız cesedin tam, noksansız ve bozulmamış halde, çıplak ve elbisesiz olarak, senden asırlar sonra geleceklere bir ibret olmak üzere koruyacağız.”

Ayet ve tefsirlerde, firavun cesedinin “tam” olacağının bildirilmesi, onun mumyalanmamış durumda olacağını da isabet etmektedir. Çünkü mumyalanmış cesedlerin iç organları eksiktir.

Hızır aleyhisselama, Allah tarafından; Musa aleyhisselamın bile bilmediği özel bir ilim verilmişti ki, Musa Aleyhisselam, onu öğrenmek için, uzun bir yolculuğu göze almıştı.
Ey Ebülbeşer ve ey uzun ömürlü!
Dünyayı, nasıl buldun? Diye sorulmuştu.
Nuh Aleyhisselâm:
Onu, iki kapılı bir ev gibi buldum. Bir kapısından girdim, diğer kapısından çıktım! Demiştir.
Nuh Aleyhisselâm, kamıştan bir kulübe edinmişti.
Keşke, bundan daha sağlam bir ev yapsaydın? Denilince:
Ölecek bir kimse için, bu bile çok! Demiştir.
Akıbet, hiç şüphesiz takvaya erenlerindir.
Nuh Aleyhisselâm, kendisine zulm etmekten geri durmayan kavminin arasında dokuz yüz elli yıl kaldı..
Kendisi, çok sabırlı ve halîm idi.
Cennet kadınlarının üstünü:
Hatice bint-i Huveylid,
Fâtıma bint-i Muhammed,
Meryem bint-i İmran,
Firavunun Zevcesi Âsiye bint-i Müzâhım’dır.
İdris Aleyhisselam, Âdem Aleyhisselamdabin sonra, kalemle ilk kez yazı yazan, ilk kez, yıldızlae ve hisab ilmini gözden geçiren zat idi.
Yine akıl sâhibine yaraşan:
1) Zamanına, basîretle, ibret gözüyle bakıcı,
2) İşini önüne katıcı,
3) Dilini koruyup tutucu, kelâmını azaltıcı olmaktır.
Yûsuf Aleyhisselam, kuyuya bırakıldığı zaman on yedi yaşında idi.
Yâkub Aleyhisselam, kardeşi Ays ile ikiz olarak doğarken elini Ays’ın ökçesinden tutmuş olduğu halde arkasından doğduğu için Yâkub diye anıldığı, kardeşi Ays tarafından öldürülmek korkusuyla dayısının yanına gitmek üzere, gündüzleri saklanıp geceleri yürüdüğü için de kendisine İsrail adı verildiği rivayet edilir.
İsmâil (a.s.), vazifesinde sabr ve sebat edenlerdendi.
Sözünde sâdıktı.
Kâinatta bir tekâmül ve gelişme bulunduğunda şüphe yoktur.
Fakat bu tekâmül; sanıldığı gibi bir cinsten diğer bir cinse geçiş şeklinde değil, aynı cins dahilinde bir gelişme ve iyileşme mahiyetindedir.
İsâ Aleyhisselâmın bildirdiğine göre:
Zamanın sonunda;
Dünyadan, el çekmeğe özenen ve fakat, dünyadan, el çekmeyen, Âhireti, özler görünen ve fakat, âhireti, özlemeyen,
Başkalarını, Valilere, gitmekten, men eden ve fakat, kendileri giden,
Zenginlere, yaklaşan ve fakat, fakirlerden, uzaklaşan,
Ellerini, ileri gelenlere, açan ve fakat, ellerini, fakirlere yuman bilginler gelecektir ki, işte, bunlar, şeytanların kardeşleri, Rahman’ın ise düşmanlarıdır! *
Lukman Aleyhisselâma, Efendisi:
Benim için, bir koyun boğazla! demiş, Lukman Aleyhisselâm da, boğazlamıştı.
Efendisi:
Onun içindeki en iyi olan iki küçük parçasını çıkarıp bana, getir! dedi.
Lukman Aleyhisselâm, koyunun dilini ve kalbini çıkarıp getirdi.
Efendisi:
Bu koyun etinin içinde, bunlardan daha iyi olan parçası yok mu? diye sordu.
Lukman Aleyhisselâm:
Hayır! dedi.
Efendisi, susacağı kadar sustuktan sonra
Benim için, bir koyun daha boğazla! dedi.
Lukman Aleyhisselâm da boğazladı.
Efendisi:
Onun içinde, en işe yaramaz ve en kötü olan iki küçük parçasını, çıkar, at! dedi.
Lukman Aleyhisselâm, yine, dilini ve kalbini, çıkarıp attı. Bunun üzerine, Efendisi, Lukman Aleyhisselâma:
Ben, sana, koyunun içindeki en iyi olan iki küçük parçasını, çıkarıp getirmeni, emretmiştim.
Bana, dil ile kalbi getirmiştin.
Sonra, sana, onun içindeki en işe yaramaz ve en kötü olan iki küçük parçasını da, çıkarıp atmanı, emretmiştim.
Sen, yine, dili ve kalbi çıkarıp attın!? dedi.
Lukman Aleyhisselâm:
İyi olduğu zaman, bu ikisinden daha iyi ve güzel olan bir şey yoktur!
İşe yaramaz ve kötü olduğu zaman da, bu ikisinden daha işe yaramaz ve kötü olan bir şey yoktur! dedi. *

İbn.Ebî Şeybe-Musannef c.13,s.214, Ahmed b.Hanbel-Ezzühd s.65, Taberî-Tefsir c.21,s.68, Salebî-Arais s.350, Ebülfida-Elbidaye vennihaye c.2,s.127.

Yüce Allah; Lukman Hakîmi, Hikmetiyle yükselttiği, onun da, yanında toplanan halk’a, hikmetli sözler söylediği sırada, tanıdığı bir adam, ona:
Sen, filan yerde çobanlık etmiş olan siyah köle, Nuhas oğullarının kölesi Lukman değil misin?!
Nihayet, sen, davar çobanı siyahsın!? dedi.
Lukman Aleyhisselâm:
Evet! dedi.
Adam:
Sende gördüğüm şu hal, sana, nasıl ve nereden geldi?! diye sordu.
Lukman Aleyhisselâm:
Doğru sözlü olmak, emâneti, yerine vermek, Mâlâyâni’yi terk etmekle! dedi.
Diğer rivayete göre: Lukman Aleyhisselâm:
Evet! Siyah tenliliğim, açıktır dedi ve
Benim işlerimden, seni, şaşırtan nedir? diye sordu.
Adam:
Halk, senin döşeğine oturuyor! Senin kapının önünü buruyor! Senin sözlerini dinleyip kabul ediyor!? dedi.
Lukman Aleyhisselâm:
Ey kardeşimin oğlu! Sana, söyleyeceğim şeyleri, yaparsan, sen de, öyle olursun dedi. Adam: Nedir onlar? diye sordu.
Lukman Aleyhisselâm:
Ben, gözümü, yumarım.
Dilimi, tutarım.
İhtirasımı, önlerim.
Edep yerimi, korurum.
Kıyamımı (namazımı) uzatırım.
Verdiğim sözü, yerine getiririm.
Konuğumu, ağırlarım.
Komşumu, korurum.
Mâlayânimi (Boş ve yararsız söz ve işlerle uğraşımı) bırakırım.
İşte, bunlar, beni gördüğün gibi yaptı. dedi.*
Matta, Yûnus Aleyhiselâmın annesi idi.
Peygamberlerden, Yûnus b. Matta ile İsâ b. Meryem Aleyhisselâmlardan başka hiçbiri, annesine nisbetle anılmamıştır.*
Kendisi, kıtlık günlerinde, doyasıya yemek yemezdi.*
Yer yüzünün hazineleri elinde iken, ne için aç duruyor, karnını doyuramıyorsun? denildiği zaman:
Tok olursam,**açları, unuturum diye korkarım derdi.***

*Sâlebî-Arais s.129, Ebülferec İbn.Cevzî-Tabsıra c.1,s.18O.
** İbn.Kuteybe-Uyûnul’ahbar c.2,s.4O4, Sâlebî-Arais s.129, Hâzin-Tefsir c.3,s.27.
***İbn.Kuteybe-Uyûnul’ahbar c.2,s.4O4, Sâlebi-Arais s.129, Ebülferec İbn.Cevzî-Tabsıra c.1 ,s.18O, Hâzin c.3,s.27.

Yûsuf Aleyhisselâmın yüzünün güzelliği, Hanım Efendinin kalbine, onun sevgisini düşürmüştü.*
En sonunda, bir gün, onu, kendisiyle temasa heveslendirmek maksadı ile, Yûsuf Aleyhiselâmın güzelliklerini anmağa başladı:
Ey Yûsuf! Saçın, ne kadar güzel! dedi.
Yûsuf Aleyhisselâm:
Cesedimden, ilk dökülecek şey, odur! dedi.
Hanım Efendi:
Ey Yûsuf! Gözlerin, ne kadar güzel! dedi.
Cesedimden, ilk önce, yere akacak şey, o’dur! dedi.
Hanım Efendi:
Ey Yûsuf! Yüzün, ne kadar güzel! dedi,
Yûsuf Aleyhisselâm:
O, toprak içindir, toprak, onu, yiyecektir! dedi.**

*Sâlebî-Arais s.118. **Taberî-Tarih c.1,s.173, Sâlebî-Arais s.118-119, İbn.Esîr-Kâmil c.1,s.142.

Karısının arkasından cinsî sapıklık yapan kimse, mel’undur!
Adem Aleyhisselam; cennette, ikindi ile güneşin batışı arasındaki zaman kadar kalmıştı ki, bu süre, dünya günlerinden 130 yıla eşitti.
Adem Aleyhisselamın, demirden ilk yapıp kullandığı şey, bıçak oldu.
Yüce Allah; Adem Aleyhisselamı, cennetten çıkardığı zaman, ona her şeyi yapma sanatını da öğretti.
İbn. Abbas’a göre: Hz.Havva’ya, her canlının anası olduğu için, Havva ismi verilmiştir.
İblis, Meleklere de; “Bu,(Hz.Adem için söylüyor) size üstün tutulacak olursa, siz ne yaparsınız?”diye sordu.
Melekler “Biz, Rabb’ımıza itaat ederiz!“ dediler.
Melekler:
O, ne için yaratıldı? diye sordular.
Âdem Aleyhisselâm:
O, benimle sükûnet bulsun, ben de, onunla sükûnet bulayım diye! dedi.*
Yüce Allah, böylece, Hz.Havva’yı, Âdem Aleyhisselâma eş yaptı.**
Ölüm, çok çetin ve zordur.
Çünkü, hakikat şu ki, kim Allah’dan korkar, belalara katlanırsa, her halde, Allah iyi bereket edenlerin mükâfatını, zayi etmez.
Mûsâ Aleyhisselâm:
Ey Rabb’im! İyiliği, emir, kötülükten nehy ve Allah’a iman eden hayırlı bir ümmetin, insanlar için ortaya çıkarılacağını Tevratta yazılı buldum. Onları, benim ümmetim yap! dedi.

Yüce Allah:
Onlar, Ahmed’in (Aleyhisselâm) Ümmeti’dir. buyurdu.

Hızır Aleyhisselâma, Allah tarafından; Mûsâ Aleyhisselâmın bile, bilmediği özel bir ilim verilmişti ki, Mûsâ Aleyhisselâm, onu öğrenmek için uzun bir yolculuğu göze almıştı.
Mekke hareminin sınır taşlarını, ilk önce diken, İbrahim aleyhisselamdı. Ona, bu taşların dikileceği yerleri de Cebrail aleyhisselam göstermişti.
Semud kavmi sabaha girdikleri sırada , güneş doğarken , gökten, onlara göklerin bütün gürlemelerini , yer yüzünün bütün çığlıklarını içinde taşıyan öyle bir bağırışla bağırıldı ki, bir anda göğüslerindeki kalbleri parçalandı !
Canları bedenlerinden uçtu!
Solukları, kımıldamaları kesiliverdi!
Sahih bir Hadîs-i şerîfe göre de:
Peygamberlerin Seyyidleri de, Hz.Nuh Aleyhisselâm,
Hz.İbrahim Aleyhisselâm, Hz.Mûsâ Aleyhisselâm, Hz.İsâ
Aleyhisselâm ve Hz.Muhammed Aleyhisselâm olmak
üzere beştir.
Hz.Muhammed Aleyhisselâm ise, bu Beş’in
Seyyididir.
Kıyamet gününde de, Âdem
oğullarının Seyyidi O’dur.

Öncekilerin ve sonrakilerin
gününde Hamd sancağı, Ona verilecek.
O
gün, Peygamberlerin İmamı, Hatîbi ve Şefaat
Sahibi O olacak.
Bütün Peygamberler, Onun
Sancağı altında toplanacaktır.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir