M. Asım Köksal kitaplarından Peygamberler Tarihi kitap alıntıları sizlerle…
Peygamberler Tarihi Kitap Alıntıları
Cebrail Aleyhisselâm, Hz. Havva’ya:
Allâh, bunu (Şis’i), sana, Hâbil’in yerine verdi dedi.
(Hibetullâh)a: Arapça’da Şes, Süryanca’da Şas, İbranca’da Şis denir. Şis Aleyhisselâm, doğunca, Âdem Aleyhisselâm da:
Bu, Hibetullâh’dır (Allah’ın Hibesidir) demiş ve Hâbil’den dolayı yemin etmiştir.
”Ey Ebâ Hâlid! Allah’ın izniyle yarıl! ” diyerek asasını denize vurunca deniz derhal yarıldı.
Denizin her parçası, kocaman dağ gibi oldu.
Nihayet, Arafat’ta buluştular, orada, birbirlerini görüp tanıdılar.
2-) İdris Aleyhisselâm
3-) Nuh Aleyhisselâm
4-) Hûd Aleyhisselâm
5-) Salih Aleyhisselâm
6-) İbrahim Aleyhisselâm
7-) İsmail Aleyhisselâm
???? İshak Aleyhisselâm
9-) Lût Aleyhisselâm
10-) Yâkub Aleyhisselâm
11-) Yûsuf Aleyhisselâm
12-) Eyyub Aleyhisselâm
13-) Zülkifl Aleyhisselâm
14-) Şuayb Aleyhisselâm
15-) Mûsâ Aleyhisselâm
16-) Harun Aleyhisselâm
17-) İlyas Aleyhisselâm
18-) Elyesa’ Aleyhisselâm
19-) Yûnus Aleyhisselâm
20-) Dâvud Aleyhisselâm
21-) Süleyman Aleyhisselâm
22-) Lukman Aleyhisselâm
23-) Uzeyr Aleyhisselâm
24-) Zülkarneyn Aleyhisselâm
25-) Zekeriyya Aleyhisselâm
26-) Yahya Aleyhisselâm
27-) İsâ Aleyhisselâm
28-) Muhammed Aleyhisselâm
Bu Peygamberlerden, ilgili bahislerde görüleceği üzere, Lokman, Zülkarneyn.. Aleyhisselamlar gibi bazılarının Peygamber mi, Veli mi? oldukları hakkında, bilgin-lerce görüş birliği sağlanamamıştır
Fakat, bu tekâmül; sanıldığı gibi, bir cinsten, diğer bir cinse geçiş şeklinde değil, aynı cins dahilinde bir gelişme ve iyileşme mahiyetindedir.
Bugüne kadar, hiçbir hayvan, zâhiri benzerliklerine rağmen, gelişerek, kendi cinsinden başka bir hayvan olmamış ve olmamaktadır.
At, deve, eşek, maymun ehli, vahşî, büyük, küçük bütün hayvanlar, sayısız çeşitleriyle bütün kuşlar -birbirlerine olanca benzerliklerine rağmen- ancak, kendi cinslerini devam ettirmişlerdir.
Hiçbirinin, kendi cinsinden başka bir cinse değiştiği görülmemiş ve görülmemektedir.
Bitkilerde de, durum, aynıdır.
Hiçbir zaman, arpa ekilen yerden, buğday veya yulaf biçilmemiş, buğday ekilen tarladan da, pirinç elde edilmemiştir.
Hülâsa; kâinatta, her çekirdek, her tohum, ancak ve ancak, kendi cinsinin, kendi nevinin özelliğini taşımakta ve sürdürmektedir.
Gerçek ve vâkı’ olan, budur.
Çünkü, ölüm, ansızın gelir!”
Korkma! dedik, çünkü, üstün (gelecek) muhakkak, sensin sen!
“Ey Rabb’im! Benim göğsüme genişlik ver!
İşimi, kolaylaştır!
Dilimden de (şu) düğümü, çöz ki, sözümü, iyi anlasınlar.
Fakat, susanı, pek azdır.
Allah’ın, insanları suretlerine, görünüşlerine göre değil, kalblerinin iyiliğine ve düzgünlüğüne göre, üstün tuttuğunu, Vahy ile bildirdi.
Sabaha çıkarlarken, onların, arkası, muhakkak, kesilmiş olacaktır!”
“Lût kavmi, (kendilerini azabla) korkutan (emir)leri, yalan saydılar.”
“And olsun ki: (Lût), onlara (kendilerini) azabla yakalayacağımızı da, haber vermişti.
Fakat, onlar, bu korkutmaları, şüphe ile yalanladılar.
“Cennet’e dikilecek fidan: Sübhânallâhi velhamdü lillâhi velâ ilâhe illallâhü vallâhü ekber, Lâ havle velâ kuvvete illâ billah’dır!” dedi.
“Yâ Rab! Nedir bu?” diye sorunca da:
“Bu, dünyada ibret, Âhirette de Nurdur! Vakar’dır! Ey İbrahim!” buyrulmuş.
Beni, küçüklüğümde koruyan, büyüklüğümde de korur!”
Ey Rabb’ım! Ben, bilmediğim şeyi, Senden istemekten, Sana sığınırım!
Eğer, Sen, beni bağışlamazsan, esirgemezsen, hüsrana düşmüşlerden olurum! dedi.
Cûdî Dağını, Nuh Aleyhisselâm ile,
Tûr-i Seynâ Dağını Mûsâ Aleyhisselâm ile,
Hırâ (Nûr) Dağını, Muhammed Aleyhisselâm ile şereflendirdi.
“O, benimle sükûnet bulsun, ben de, onunla sükûnet bulayım diye!” dedi.
Yüce Allah, böylece Hz. Havva’yı, Âdem Aleyhisselâma eş yaptı.
Fakat, her Müslüman, Mü’min değildir.
Mâsum İman: Peygamberlerin İmanıdır.
Makbul İman: Mü’minlerin İmanıdır.
Mevkuf İman: Bid’atcıların İmanıdır.
Merdud İman: Münafıkların İmanıdır.
Oğlu ise: Bir dağa sığınırım!
O, beni, sudan, korur!dedi.
Nuh: Bugün, Allah’ın emrinden, esirgeyen, kendisinden başka hiçbir kurtarıcı yoktur! dedi.
İkisinin arasına dalga girdi.
O da derhal boğulanlardan oldu!
Nuh, Rabbına dua ve nida edip:
Ey Rabb’im! Benim oğlum da, şüphesiz benim ailemdendir. Senin (ailemi kurtaracağın hakkındaki) va’din elbette haktır ve sen Hakimlerin hakimisin! Dedi.
(ALLAH):
Ey Nuh! O katiyyen senin ailenden değildir!
Çünkü, onun işlediği Salih olmayan kötü bir iştir. O halde bilmediğin bir şeyi benden isteme!
Yer yüzünün hazineleri elinde iken, ne için aç duruyor, karnını doyurmuyorsun? denildiği zaman:
Tok olursam, açları, unuturum diye korkarım. derdi.
Hz Salih Doğdugu yer Hicr Hz İbrahim MÖ 1800-2000 Yaşadıgı yer Ur Mısır Filistin Harran Şam Hz Lut MÖ 1800-2000 Yaşadıgı süre 142 yıl Yaşadığı yer İsrail ve Ürdün arası Hz İsmail MÖ 1800-1900 Yaşadığı süre 137 yıl Yaşadığı yer FilistinÜrdünMekke Hz İshak MÖ 1800-1900 Yaşadıgı süre 160 Yaşadığı yer Filistin Şam Hz Yakup MÖ 1800-1700 Yaşadığı süre 147 Yaşadığı yer FilistinMısırŞam Hz Yusuf MÖ 1780 Yaşadığı süre 147 Yaşadığı yer Mısır ve civarı Hz Eyüp MÖ 1700 1800 Yaşadığı süre 210 yıl Yaşadığı yer Şam Harran Hz Şuayp MÖ 1300-1000 Yaşadığı süre 300 yıl Yaşadığı yer Mısır Suriye Hz Musa MÖ 1383 Yasadığı süre 120 Yaşadığı yer Mısır Hz Harun MÖ 1400 Yaşadığı süre 123 Yaşadığı yer Mısır Hz Davud MÖ 1000 Yaşadığı süre 100 Yaşadığı yer İsrail Hz Süleyman MÖ 931 Yaşadığı süre 59 yıl Yaşadığı yer İsrail Hz İlyas MÖ 850 Yaşadığı Yer İsrail Hz Elyasa MÖ 800 Yaşadığı yer İsrail Hz Yunus MÖ 800 Yaşadığı süre 83 yıl Yaşadığı yer Ninova Hz zülkifl MÖ 600 Yaşadıgı süre 75 Yaşadığı yer Şam ve cevresi Hz zekeriya MÖ 1 yüzyıl Yaşadıüı sure 100 yıl Yaşadığı yer Kudüs Hz Yahya MÖ 5 Yaşadığı süre 45 yıl Yaşadığı yer İsrailŞamÜrdün Hz İsa MÖ 4 Yaşadığı süre 33 yıl Yaşadığı yer Kudüs ve cevresi Hz Muhammed MS 571 Yaşadığı süre 61 yıl Yaşadığı yer MekkeMedine
Ey Ebülbeşer ve ey uzun ömürlü !Dünyayı, nasıl buldun? diye sorulmuştu.
Nuh Aleyhiselam :
Onu, iki kapılı bir ev gibi buldum.Bir kapısından girdim, bir kapısından çıktım ! demiştir.
Bizi, müslümanlıkta sabit kimseler olarak öldür!
alsınlar diye, yıllarca, kuraklıkla, mahsullerin kıtlığı ile tutup
sıktık.
Fakat, onlara, iyilik gelince: Bu, bizim hakkımızdır! dediler.
Kendilerine, bir fenalık da, gelirse, Mûsâ ile onun
beraberindekilere, uğursuzluk yüklerlerdi.
Gözünüzü açınız, iyi biliniz ki: onların uğursuzluğu, ancak,
Allah tarafındandır.
Fakat, çokları, bilmezler.
Onları;
Bizi, büyülemek için, her ne mucize getirsen, biz, sana
iman ediciler değiliz dediler
Kadınlar hakkında, biribirinize hayr tavsiye ediniz!
Sen ne için yaratıldın? diye sordu.
Hz. Havva:
Sen, benimle sükûnet bulasın diye yaratıldım! dedi
“ seni, deniz kenarında bir köşeye atacağız cesedin tam, noksansız ve bozulmamış halde, çıplak ve elbisesiz olarak, senden asırlar sonra geleceklere bir ibret olmak üzere koruyacağız.”
Ayet ve tefsirlerde, firavun cesedinin “tam” olacağının bildirilmesi, onun mumyalanmamış durumda olacağını da isabet etmektedir. Çünkü mumyalanmış cesedlerin iç organları eksiktir.
Dünyayı, nasıl buldun? Diye sorulmuştu.
Nuh Aleyhisselâm:
Onu, iki kapılı bir ev gibi buldum. Bir kapısından girdim, diğer kapısından çıktım! Demiştir.
Nuh Aleyhisselâm, kamıştan bir kulübe edinmişti.
Keşke, bundan daha sağlam bir ev yapsaydın? Denilince:
Ölecek bir kimse için, bu bile çok! Demiştir.
Kendisi, çok sabırlı ve halîm idi.
Hatice bint-i Huveylid,
Fâtıma bint-i Muhammed,
Meryem bint-i İmran,
Firavunun Zevcesi Âsiye bint-i Müzâhım’dır.
1) Zamanına, basîretle, ibret gözüyle bakıcı,
2) İşini önüne katıcı,
3) Dilini koruyup tutucu, kelâmını azaltıcı olmaktır.
Sözünde sâdıktı.
Fakat bu tekâmül; sanıldığı gibi bir cinsten diğer bir cinse geçiş şeklinde değil, aynı cins dahilinde bir gelişme ve iyileşme mahiyetindedir.
Zamanın sonunda;
Dünyadan, el çekmeğe özenen ve fakat, dünyadan, el çekmeyen, Âhireti, özler görünen ve fakat, âhireti, özlemeyen,
Başkalarını, Valilere, gitmekten, men eden ve fakat, kendileri giden,
Zenginlere, yaklaşan ve fakat, fakirlerden, uzaklaşan,
Ellerini, ileri gelenlere, açan ve fakat, ellerini, fakirlere yuman bilginler gelecektir ki, işte, bunlar, şeytanların kardeşleri, Rahman’ın ise düşmanlarıdır! *
Benim için, bir koyun boğazla! demiş, Lukman Aleyhisselâm da, boğazlamıştı.
Efendisi:
Onun içindeki en iyi olan iki küçük parçasını çıkarıp bana, getir! dedi.
Lukman Aleyhisselâm, koyunun dilini ve kalbini çıkarıp getirdi.
Efendisi:
Bu koyun etinin içinde, bunlardan daha iyi olan parçası yok mu? diye sordu.
Lukman Aleyhisselâm:
Hayır! dedi.
Efendisi, susacağı kadar sustuktan sonra
Benim için, bir koyun daha boğazla! dedi.
Lukman Aleyhisselâm da boğazladı.
Efendisi:
Onun içinde, en işe yaramaz ve en kötü olan iki küçük parçasını, çıkar, at! dedi.
Lukman Aleyhisselâm, yine, dilini ve kalbini, çıkarıp attı. Bunun üzerine, Efendisi, Lukman Aleyhisselâma:
Ben, sana, koyunun içindeki en iyi olan iki küçük parçasını, çıkarıp getirmeni, emretmiştim.
Bana, dil ile kalbi getirmiştin.
Sonra, sana, onun içindeki en işe yaramaz ve en kötü olan iki küçük parçasını da, çıkarıp atmanı, emretmiştim.
Sen, yine, dili ve kalbi çıkarıp attın!? dedi.
Lukman Aleyhisselâm:
İyi olduğu zaman, bu ikisinden daha iyi ve güzel olan bir şey yoktur!
İşe yaramaz ve kötü olduğu zaman da, bu ikisinden daha işe yaramaz ve kötü olan bir şey yoktur! dedi. *
İbn.Ebî Şeybe-Musannef c.13,s.214, Ahmed b.Hanbel-Ezzühd s.65, Taberî-Tefsir c.21,s.68, Salebî-Arais s.350, Ebülfida-Elbidaye vennihaye c.2,s.127.
Sen, filan yerde çobanlık etmiş olan siyah köle, Nuhas oğullarının kölesi Lukman değil misin?!
Nihayet, sen, davar çobanı siyahsın!? dedi.
Lukman Aleyhisselâm:
Evet! dedi.
Adam:
Sende gördüğüm şu hal, sana, nasıl ve nereden geldi?! diye sordu.
Lukman Aleyhisselâm:
Doğru sözlü olmak, emâneti, yerine vermek, Mâlâyâni’yi terk etmekle! dedi.
Diğer rivayete göre: Lukman Aleyhisselâm:
Evet! Siyah tenliliğim, açıktır dedi ve
Benim işlerimden, seni, şaşırtan nedir? diye sordu.
Adam:
Halk, senin döşeğine oturuyor! Senin kapının önünü buruyor! Senin sözlerini dinleyip kabul ediyor!? dedi.
Lukman Aleyhisselâm:
Ey kardeşimin oğlu! Sana, söyleyeceğim şeyleri, yaparsan, sen de, öyle olursun dedi. Adam: Nedir onlar? diye sordu.
Lukman Aleyhisselâm:
Ben, gözümü, yumarım.
Dilimi, tutarım.
İhtirasımı, önlerim.
Edep yerimi, korurum.
Kıyamımı (namazımı) uzatırım.
Verdiğim sözü, yerine getiririm.
Konuğumu, ağırlarım.
Komşumu, korurum.
Mâlayânimi (Boş ve yararsız söz ve işlerle uğraşımı) bırakırım.
İşte, bunlar, beni gördüğün gibi yaptı. dedi.*
Peygamberlerden, Yûnus b. Matta ile İsâ b. Meryem Aleyhisselâmlardan başka hiçbiri, annesine nisbetle anılmamıştır.*
Yer yüzünün hazineleri elinde iken, ne için aç duruyor, karnını doyuramıyorsun? denildiği zaman:
Tok olursam,**açları, unuturum diye korkarım derdi.***
*Sâlebî-Arais s.129, Ebülferec İbn.Cevzî-Tabsıra c.1,s.18O.
** İbn.Kuteybe-Uyûnul’ahbar c.2,s.4O4, Sâlebî-Arais s.129, Hâzin-Tefsir c.3,s.27.
***İbn.Kuteybe-Uyûnul’ahbar c.2,s.4O4, Sâlebi-Arais s.129, Ebülferec İbn.Cevzî-Tabsıra c.1 ,s.18O, Hâzin c.3,s.27.
En sonunda, bir gün, onu, kendisiyle temasa heveslendirmek maksadı ile, Yûsuf Aleyhiselâmın güzelliklerini anmağa başladı:
Ey Yûsuf! Saçın, ne kadar güzel! dedi.
Yûsuf Aleyhisselâm:
Cesedimden, ilk dökülecek şey, odur! dedi.
Hanım Efendi:
Ey Yûsuf! Gözlerin, ne kadar güzel! dedi.
Cesedimden, ilk önce, yere akacak şey, o’dur! dedi.
Hanım Efendi:
Ey Yûsuf! Yüzün, ne kadar güzel! dedi,
Yûsuf Aleyhisselâm:
O, toprak içindir, toprak, onu, yiyecektir! dedi.**
*Sâlebî-Arais s.118. **Taberî-Tarih c.1,s.173, Sâlebî-Arais s.118-119, İbn.Esîr-Kâmil c.1,s.142.
Melekler “Biz, Rabb’ımıza itaat ederiz!“ dediler.
O, ne için yaratıldı? diye sordular.
Âdem Aleyhisselâm:
O, benimle sükûnet bulsun, ben de, onunla sükûnet bulayım diye! dedi.*
Yüce Allah, böylece, Hz.Havva’yı, Âdem Aleyhisselâma eş yaptı.**
Ey Rabb’im! İyiliği, emir, kötülükten nehy ve Allah’a iman eden hayırlı bir ümmetin, insanlar için ortaya çıkarılacağını Tevratta yazılı buldum. Onları, benim ümmetim yap! dedi.
Yüce Allah:
Onlar, Ahmed’in (Aleyhisselâm) Ümmeti’dir. buyurdu.
Canları bedenlerinden uçtu!
Solukları, kımıldamaları kesiliverdi!
Peygamberlerin Seyyidleri de, Hz.Nuh Aleyhisselâm,
Hz.İbrahim Aleyhisselâm, Hz.Mûsâ Aleyhisselâm, Hz.İsâ
Aleyhisselâm ve Hz.Muhammed Aleyhisselâm olmak
üzere beştir.
Hz.Muhammed Aleyhisselâm ise, bu Beş’in
Seyyididir.
Kıyamet gününde de, Âdem
oğullarının Seyyidi O’dur.
Öncekilerin ve sonrakilerin
gününde Hamd sancağı, Ona verilecek.
O
gün, Peygamberlerin İmamı, Hatîbi ve Şefaat
Sahibi O olacak.
Bütün Peygamberler, Onun
Sancağı altında toplanacaktır.