İçeriğe geç

İyilik Şeytanı Kitap Alıntıları – Henry de Montherlant

Henry de Montherlant kitaplarından İyilik Şeytanı kitap alıntıları sizlerle…

İyilik Şeytanı Kitap Alıntıları

Artık yazmaktan bıktı ve Paris’e döndü.
Kızgın oldu muydu tabiatında sonsuz düşünceleri vardır.
Esrar çekenin kafasında küçük bir kuş kuru odun kırar.
Sanki bende kendiliğinden birbirine zıt olan iki akım var, hani kumsallar üstünde, dalganın biri çekilirken yeni gelen bir dalga onun üzerinden kayar ya, öyle işte.
Katiller de adam öldürmeden bir gün önce sakin kimselerdi.
İnsanlar düz tutulan bir tepsi üstünde hareketsiz duran bilyalardır. Tepsiyi azıcık eğiverdiniz mi yuvarlanırlar.
-Biliyor musunuz dedi Solange, size bir şey söylemek isterdim. Ama kızarsınız diye korkuyorum.
-Öyleyse söylemeyin. Canım kızmak istemiyor hiç.
Faust’taki Mephisto’nun sözünü düşünüyordu: Küçük insanlar hiç bir zaman bulamazlar şeytanı, şeytan yakalarına yapışsa yine farkına varamazlar.
Maske taktığını sanmamaları için maske takmaman kafi.
Aşıklar arasındaki kavgaların aşkı lehimlediğini söylerler. Ama aslına bakarsan, hiç bir şeyin lehimliyemeyeceği çatlaklar açarlar bu kavgalar.
İkili hayatta andosmoz vardır, birinin canı sıkıldı mı ötekini de sıkılmaya zorlar.
Kendini pek fazla sevmiyorsak bir insana çok nazik davranmamız faydasızdır.
Lord Byron söyler: Bir kadın için ölmek, çoğu zaman onunla yaşamaktan daha kolaydır.
Bırakın da kendi doruklarımda yaşayayım.
Yalnızlığıma yeniden bürüneceğim senin yanında.Geraldy
Çalındıkça daha iyi, daha güzel olan bir keman gibi, gittikçe daha derin musikiler çıkarılan bir tek insan.
Bir tek sevgi, yaşamanın doğrulanmaya ihtiyacı varsa, yaşamınızı doğrular.
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
Belki de yeter derecede insan sevmiyorsunuz Ne diye çok insan sevmeli? Bir avuç sevgi yeter.
Şehvet aleyhinde çok şey söylenir. Umut kırıklığına düşürdüğü, keder verdiği, çalışmaya engel olduğu, dürüst bir insan olmaya engel olduğu söylenir. Ama söylenmeyen, insanı saran tarafı hiç bir zaman bitmemiş olmasıdır.
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
Ben sizinle beraber olduğum şehri severim dedi Solange. Bir taşra köşesini de, köyü de, çölü de severim sizinle beraber olduktan sonra.
-Hayvanların sessizliği insanların boş lakırdılarından çok daha heyecan verici birşey dedi Solange
-Evet ama insanın sessizliği hayvanların sessizliğinden daha heyecanlıdır.
Yalan söyleyememek gerçek bir hastalıktır.
Merhamet insanı bağlar. Bir kadına: Sevgilim diye yazdınız mı, bunun sizi bağladığını, omuzunuza bir yük yüklediğini bilmek zorundasınız.
Anlamıyorsunuz. Sizden kaçtım, şimdi de sizi çağırıyorum!Benden uzakta olanlar benim için her zaman haklıdırlar.
Çok mesudum diye yazmıştı. Çok mesut olan bir kimse yerinden oynatılmaz.
Tabiatının mutluluğunu hemen gerçekleştirme dopdolu tatma özelliğinin yanında bir başka özelliği daha vardı: bu mutluluğu sevdiği biriyle paylaşmak arzusu.
Gülistan’da bir söz vardır, Bülbülden bağlılık bekleme, çünkü her an başka bir gül üstünde öter der.
Artık ona söyleyebilecek bir şeyi kalmadığı için konuşamadığını anladı.
Bir karar verilmedikçe hiç bir şey halledilemez.
Hayat biraz da isteye isteye zaman kaybetmeye katlanmak değil midir?
kadınlar kıskandırmayı severler, erkeklerse bundan korkarlar.
Ah şu insanların hafifliği! Benim için hayati şeylerin söz konusu olduğunu bir an bile göz önünde bulundurmadılar.
Çiftlerden birinin ötekini az veya çok aldatmadığı evlilik görülmemiştir.
Tren beni almış gidiyor.
İnsan cinsinin muhakkak ki kadınların övülmesine ihtiyacı vardır. Erkek, kadını olduğu gibi görmeye kalksaydı halimiz ne olurdu? Bana kalırsa erkek kadını güzel bulduğundan arzulamayıp da arzusunu haklı çıkarmak için güzel olduğuna hükmettiği gibi, onu muammalı bulduğuna hükmeder.
İhtiras fırtınalarının içinde satır başı yapılmaz.
bir kadın söylemek istediğini belirtmeyince, ya da söyleyecek hiç bir şeyi olmayınca İşte böyle yi yapıştırır.
Analar babalar neye yarar acaba diye düşünüp duruyorum demiş bizim ki, öteki hiç tereddüt etmeden cevap vermiş. Kendilerine yalan söylemeye.
Paralı olan herkes,parasız olan herkes için bir gorildir.
Bir dostunu uğurlamak için trene binmiş, inmesine vakit kalmadan tren kalkmış ta kendini bilmediği bir yerlere götürüyormuş gibi bir duygu vardı içinde.
Mağrur insan yoktur. Gururlarından bahseden insanlar vardır, bir de ötekiler.
Kilise için İsa bir bahane olduğu gibi, sosyete insanları için de kilise bir bahanedir.
O sadece anlaşılmak isterdi. Genel olarak, bir kadın anlaşılmaktan şikayet etti mi durum hep aynıdır, ya hiç sevilmiyordur, ya da sevdiği adam aynı nispette sevmiyordur.
Onu sevmiyordum, ama zamanla birşeyler olur diye düşünüyordum. Bir şeycikler olmamıştı.
Her ölüm bir yenilenme sebebidir.
Ben arzuladığım bir şeyle mücadele etmem.
Sizi almamakla aşkımızı kurtarıyorum. Evlilik aşkın sonudur.
Çok arzuladığınız bir kadını beklediğiniz zaman, bir buçuk saat geç kaldı mı, gelmeyeceğine de aklınız yattı mı, birden kapıyı çalarsa, içinizdeki ilk duygu sevinç değil, sıkıntıdır.
Peki ama şu bizim erkekler ne diye evleniyorlar? diye sormuştum Felaket zevki için diye cevap vermişti.
Kadının evlenmesi için pek kuvvetli sebepler vardır, ama (Fransa’da) bir erkeğin evlenmesi için hiç bir sebep yok.
Sizinle evleniyorum, mesut olmak için değil de, sizi mesut etmek için.
Kötülüğün nerede olduğunu biliyorum yine de gidiyorum oraya.
Küçüklüğümde, beni denize götürdükleri zaman duyduğum korku. Gemisi demir alan bir insanın içindeki duygu.
Aurel’in bir sözü vardır hani: Bazı kadınlar vardır okusunlar diye çok güzel bir kitap verirsiniz, bir kelime bile söylemeden, şeker kaşığı gibi geri verirler.
Bir aile ocağı kalınan yer değil, dönülen yer olmalıdır.
İleride belki bir gün kendisini bırakıp da yabancı olabilecek bir adama sen demek istemiyordu; ancak nişan yüzüğünü parmağına geçirdiği zaman sen diyecekti ona.
Hiç kimse önemsiz değildir.
Costals’ın kendisini öptüğünü söyledi annesine, gerisini kısa kesti.
Sizinle konuşmak için cesaretimi toplamaya çalışmaktan vazgeçerek mektup yazmaya karar verdim.
Yalnız evlilik değil, evliliğin mümkün oluşu bile aşkı bozar.
Hiç bir gül şair adı taşımıyor.
Erkek, güzel olan her şeyi, başarılmış her şeyi kendi yarattığı zaman bile, bozmak için çareler arar.
Ona katlanamıyorum; çünkü acı çekmiyor, çünkü yazıyor.
Bir varlığın yanında bulunduğum, yahut yeniden bulunduğum zaman kendimi azalmış hissederim.
Benim iki olmaya ihtiyacım yok, daha doğrusu, kendimden başka bir varlığa ihtiyaç duyacağım bir tek durum vardır; zevk.
Evlenmeyi lafla en çok savunanlar, onun acısını en çok çekenlerdir çoğu zaman. Anlarlar da acırlar korkusuyla, alabildiğine mesutmuş gibi görünmeye çalışırlar.
Erkeğin özelliği alıştıkça bıkmaktır.
Bir hayat hırsla başlar da en sonunda ördeklere ekmek atmaktan başka bir emeli kalmazsa ne mutludur.
Hayvanları severiz çünkü yalan söylemezler. İnsanlar bunun için esir etti onları gerçeği hatırlatıyorlar da.
Gölgesi gözlerimi büyüten bir bahçede dolaşmak istiyorum.
Belli tarihler, belli saatler, makinelerin içindeki tozlardır, yaşam bunlarla bozulur.
Erkekler böyledir işte, kendinize karşı bir silah verin ellerine, hemen kullanmaya kalkarlar.
Ayrıca inanın bana, her zaman böyledir, ilk devrilenler en çok önlem alanlardır.
Korkunç! Ama belki de on dakika önce karşılaşmaları
yetecekken bu kadını yitirmek de korkunç.
Bir memura sormak için ondan uzaklaşıyor
(hayır, Fransa treni değil bu),
sonra ona dönüyor, koşuyor neredeyse.
Bu sırada, rıhtımın ötesinde başka bir tren beliriyor.
Solange’ın vagonu duruncaya dek kaç saniye geçer?
Otuz beş mi?

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir